adigehaber
  Kırım'ın İşgal ve İlhakından Sonra - I
 

 

 Kırım’ın İşgal ve İlhakından Sonra - I


7 Nisan 2014
 
 


Bir önceki yazımızda (1) iki bağımsız ülke olan Kırım ve Çerkesya devletlerinin  Rusya’ya ilhak edilişlerinden ve sonrasından kısaca söz etmiştik. Kırım Hanlığı 1783’te, Çerkesya  ise 81 yıl sonra 1864’te Rusya’ya ilhak edilmişti. Son olarak da, Ukrayna içinde bir özerk cumhuriyet olan  Kırım, 1783’te olduğu gibi, ikinci kez  geçtiğimiz ay (Mart 2014’te),  bu kez kansız biçimde Rus birlikleri tarafından işgal edilerek Rusya’ya ilhak edilmiştir.

Bu gibi işgal ve ilhaklar, günümüzde  bu kadar kolay mı gerçekleştirilebiliyor? Yeniden 18 ve 19. yüzyıla mı dönmüş bulunuyoruz?..

                                                                              ***
                                                                            

Yeniden kısa bir geçmiş özetlemesi yapalım:

 

İlk ilhak, yerli Tatar ulusunun büyük çoğunluğu ile Kırım’dan Osmanlı topraklarına göçlerine ve katliamlara yol açmış, sözgelişi 1760’ta ya da 1770’te    450 bin dolayında olan Kırım Tatar nüfusu  1864’te 99 bine (nüfusa oran % 50,3; azalış ise % 455)  düşmüş,  50 bin kadar  Rus da (% 28,5) devletçe getirilerek Kırım’a yerleştirilmişti. Anımsatalım, daha önce, 1783’te,  Azak Denizi doğusunda,  Kuban’ın kuzeyindeki topraklarda  (bugünkü ‘ Krasnodar Kray’ın kuzey yarısı) yaşayan Nogay Tatarları ile o yerdeki Adıgeler de etnik temizlik ve soykırım yoluyla yok edilmişti (2).


Çerkesya’nın işgali öncesinde, 13 Haziran 1861’de (yeni takvimle 25 Haziran 1861) merkezi Soçi olan Bağımsız Çerkesya Devleti kuruldu. Devlet, 1864’te Rusya tarafından yıkıldı ve tüm nüfusu  son bireyine değin ya yok edildi ya da topluca sınırdışı edildi, Türkiye’ye gönderildi, tek bir kişinin bile yerinde kalmasına izin verilmedi (azalış % 100).

 

Kafkasya’da kalmış olan Çerkesler ise, 1859 yılı ve öncesinde Rusya’ya ilhak edilmiş olan yerlerde, yani  Kuban ve Kabardey yörelerinde yaşayan ve sürgünden muaf tutulan Adıge/ Çerkeslerdir.

 

Bu iki ayrı olguyu – son Çerkes Devleti egemenlik alanı ile işgal altındaki yerlerdeki politikaları- karıştırmamak gerekiyor. Karadeniz kıyıları, Anapa, Novorossiysk, Gelencik, Tuapse, Soçi, Adler ve Gagra gibi kıyı kentleri ile doğuda Belaya/ Şhaguaşe Irmağına değin uzanan yerlerdeki kentler – Krımsk, Psıfabe (Goryaçiy Kluç),  Apşeronsk ve Neftegorsk gibi kentler eski Çerkes Devleti sınırları içinde bulunuyor. Anımsatalım, Psıfabe’de eski bir Çerkes kenti kalıntısı bulunmuştur.

 

Daha doğuda, 1774 ve 1859 yılları öncesinde Ruslarca işgal edilmiş olan eski Çerkes topraklarında  Maykop, Armavir, Çerkessk, Kislovodsk, Essentuki, Pyatigorsk  ve Nalçik gibi kentler 19. yüzyıl başlarında ya da ortalarında oluşmuşlardır.

 

Bu gibi farklılıkları bilmemiz gerekiyor.


 

 

Rusya’da dönüşüm ve sertleşen politika


Yeryüzündeki genel  sanayileşme ve demokratik özgürleşme hareketleri, dış ve iç baskılar, Rusya’yı 1861’de -yarım  kalan - bir reform paketini çıkarmaya/  yeni bir demokratik  düzenleme yapmaya zorladı.

Paket, Rusya  yurttaşlarına hukuksal  eşitlik getiriyordu, soylu, köle ayırımı kalkıyor, herkes özgür ve eşit yurttaş oluyordu. Soylu (yerel prens, köy beyi/ pşı) ayrıcalıkları, kölelik kurumu  (köle sahiplerine devletçe para/ tazminat ödenmesi gibi yollarla da) kademeli olarak  tasfiye edilecekti. Ancak topraksız köylülere  toprak dağıtılmıyor, toprak, eski sahiplerinde (eski prens ve beylerde) kalıyor ve bir toprak reformu  öngörülmüyordu. Tepki ve ayaklanmaları yatıştırmak için de, ağızlara bir parmak bal çalınıyor, bedelsiz toprak sahibi olmak isteyen özgürleşmiş köylülere (eski serflere), Kırım, Çerkesya ve Ural Dağlarının doğusunda   yerli nüfusundan tamamen veya kısmen temizlenmiş olan  yerlere göç etmeleri söyleniyor, öneriyi kabul edenler devletçe trenlere bindirilerek  o gibi yerlere götürülüyor ve yerleştiriliyorlardı. Bu bir Rus kolonizasyonu faaliyeti idi, bu nedenle yerleşim masrafları devletçe karşılanıyordu.

 

Sonuç olarak eski Çerkesya Devleti toprağı bütünüyle bir Rus yerleşim alanı yapıldı ve Rus nüfusla dolduruldu, etnik izler  yok edilmeye çalışıldı.

 

Olumlu- olumsuz her gelişimden 'olumsuz etkilenen', -adlarını yanlış anımsıyorsam şimdiden özür dilerim- , ünlü Kırgız yazarı Cengiz Aytmatov’un talihsiz anne kurdu Çaynaçar ile baba kurdu Akbar ve kadersiz yavrularının başlarına geleni gibi, Rusya’daki 1861'in  özgürleşme düzenlemeleri, iki komşu halka, Tatarlara ve Çerkeslere sadece yıkım getirmiştir. Adıgelerde, “Abrağo ailesinin başına geleni senin de başına gelsin!” (Abrağome yavnağo yıŝhe kéĥuľağer veri  kıvereĥuľ!)  gibi bir ilenme/ beddua deyimi  vardır. Adıgelerin başına da bu türden bir belâ mı gelmişti yoksa?..

 

Sonuç olarak Rus emperyalizmi  kendi sorunlarını çözmek isterken bazı halkların  defterlerini dürümeyi de başarmıştı.

 

 

1859 yılı sonrasında, başlarda, Kuban oblastında 100 bin Çerkes’e karşı 220 bin Kazak (Rus) nüfusu biçiminde bir yerleştirme, bir nüfus dengesi politikası benimsenmişti. Sonradan bu denge Adıgeler aleyhine Ruslar tarafından bozuldu. Çünkü 100 bin Çerkes    çoğalabilir, diasporası için de bir çekim merkezi olabilir, dönüşü teşvik edebilirdi. Adıgeler birbirlerine bağlı insanlardı. Bu da Rusya’nın geleceği  için bir tehlike oluşturabilirdi. O dönemin Çerkesleri  ölmekten korkmayan, ülke için  kendilerini feda  edebilen kimseler idiler.

 

Öbür yandan  Çerkesya, Rus makamlarına göre, Rus kanı dökülerek alınmış bir topraktı ve artık ‘Rus’un olmuştu . Yeniden  kan dökmeye yol açacak bir gelişme, bir  tehlike göze alınamazdı, topraksa hiç paylaşılamazdı. Toprağın sahibi sadece Ruslar idiler.

 

Rus ideolojisi bu gibi bir anlayışı/ konsepti benimsemişti. Bu anlayış, Putin'in Kırım'ı ilhakı konusunda da yinelendiği gibi günümüzde de korunuyor. Putin"Kırım Rus kanı dökülerek 1783'te alınmış bir Rus toprağıdır" dedi, Soçi için de benzeri şeyler söylemişti. Peki,Tatar ve Çerkesler hangi topraklar için  kanlarını  dökmüş olabilirler?..1870'lerde Kuban oblastı yönetimi de,'olası tehlikeyi', “Adıge/ Çerkesler rüyalarında bile bağımsızlıklarını düşünüyorlar”  diyerek  başkent  St.Petersburg’a rapor ediyordu (3). Yani, Kuban oblastının Orta Kuban ve Orta Laba solunda oluşan ve çoğalmakta olan  bu yeni Çerkes birikimi bir an önce dağıtılmalı, eritilmeli, uzaklaştırılmalı ve Türkiye’ye gönderilmeliydi. "Yılanın başı küçükken ezilmeliydi"...


Nitekim Kuban ve Laba ırmakları orta sol bölümlerinde yaşayan ve oralara yeni yerleşmiş olan Çerkeslere (özellikle de Abzahlara) yönelik baskılar arttırıldı, özellikle 1880’lerde Adıgelere  yol göründü, Türkiye’ye yeniden toplu göçler başladı. Bu iki yörede yaşayan  ve 1864'te 80 bin olduğu  düşünülen Çerkes nüfusu, 1864-1897 yılları arasındaki normal artışla   200 bin olabilecekken, tam tersine azaldı ve sayı 43 bine düştü. Bu da, sözü edilen iki yörede – bugünkü Adıge Cumhuriyeti topraklarına denk düşen bir yörede-  % 80 oranında bir Adıge nüfus kaybı yaşandığı  anlamına gelir. (Azalma bugün de devam ediyor: Daha iyi  bir yaşam olanağı elde etmek için eğitimli Adıgeler  Moskova ve St.Petersburg gibi Rus kentlerine  kapağı atıyorlar. Bunların çocukları da Ruslaşabiliyorlar).

1880’lerdeki göç, ikinci toplu göç yaptırılmamış olsaydı bugün Krasnodar Kray ve Adıgey’de toplam Çerkes nüfusu milyonu bulabilecekti. Şimdiki nüfus ise 130 bin, bu da Rus ırkçılığının ve acımasızlığının boyutunu/ dehşetini gösteriyor. Çerkes gençleri bu gerçeği asla unutmamalılar…

 

Bu olumsuz süreçte, belki de tek sembolik kazanım,  1870 ve 1880’li yıllarda yer yer sivil yerleşime açılan ve etnik temizliğe tabi tutulan eski  Çerkesya Devleti (1861-1864) topraklarına Kuban yöresinden  küçücük bir Çerkes nüfusunun   geri dönme fırsatını yakalamış ve böylece Karadeniz kıyıları Adıge-Şapsığ topluluğunun oluşmuş olması olabilir (Kıyıboyu Şapsığ nüfusu 1897’de 1,939’a ulaşmıştı)(4) .

 

Sonuç olarak, değişik – etnik ve dini- baskılar sonucu  Kırım ve Kuban’daki yerli   nüfus  iyice azaltılmıştır. Ancak Tatar nüfus  üzerinde bir süreliğine - 1864- 1897 arası- baskılara 'ara verilmiş'  olmalı ki, 1864’te 99 bin olan Tatar nüfus  1897’de 194 bine yükselmiştir (% 195 gibi bir artış). Buna karşılık üzerlerinde terör estirilen Kuban’daki - Kuban ve Laba boyundaki- Adıge nüfus, yukarıda belirttiğimiz nedenlerle 43 bine düşmüştür (% 465 gibi bir düşüş). 

 

Rusya’da devrim ve sonrası


Yukarıda değinildiği gibi, 1861 reform paketi ile hukuksal eşitlik sağlanmıştı, ancak bir toprak reformu yapılmadığı ya da topraksız Rus köylülerine toprak dağıtılmadığı için söz konusu reform eksik/ yarım kalmıştı. Buna bağlı olarak da Rusya’da kamu düzeni bozuldu, sınıflar arası ilişkiler gittikçe gerginleşti. Rejim muhalifi akımlar gelişti, karşılık olarak yönetim de sertleşti. Rusya’da Rus köylü ve işçi sınıfı korkunç bir yoksulluk içindeydi. Böylesine bir ortamda Çerkes katili Çar II. Aleksandr ikinci bir suikast girişimi sonucu 13 Mart 1881’de öldürüldü. “Arayan bulur”  ya da "Eden bulur" dememişler boşuna.

 

Rusya çok büyük bir imparatorluk gibi görünmesine karşın aslında koftu. 1904-1905’te Japonya karşısında yenilmiş ve Uzak Doğu’ya, Mançurya'ya yönelik Rus  yayılması durdurulmuştu. Daha önce Avrupa yolları Rusya'ya kapatılmıştı. Yani Rusya için  yağma ve fütuhat dönemi sona ermişti. Rusya artık kendi iç kaynakları ile yetinmek zorundaydı...

 

Birinci Dünya Savaşı gerici Rus İmparatorluk  rejiminin sonunu getirdi. 1917 Ekim sosyalist devrimi ile Bolşevikler iktidarı ele geçirdiler. Finlandiya, Estonya, Letonya, Litvanya ve Polonya Rusya’dan koptu, bağımsızlaştı.

 

Batılı ülkeler tarafından desteklenen Bolşevik karşıtı korkunç bir Rus  iç savaşının ardından Bolşevikler geride kalan imparatorluk topraklarını yeni bir konsept, anlayış çerçevesinde bir araya getirmeyi başardılar. Bu başarıda   Lenin’in  önderliği ve eşitlikçi (azınlıklardan yana) politikası belirleyici oldu. Lenin, ‘Milletler Hapishanesi’ olarak bilinen Rusya’da tüm etnik topluluklara özerklik verdirdi, bütün azınlıkların dillerinde alfabeler hazırlandı ve anadillerinde okul eğitimi başlatıldı. 30 Aralık  1922'de, dünyada bir başka örneği olmayan   büyük bir birlik devleti oluşmuş odu: SSCB (Sovyetler Birliği).


Birlik, bağımsızlık hakkı olan  birlik cumhuriyetleri ve bu cumhuriyetlerin bazılarına bağlı olan ama bağlı olduğu cumhuriyetten ya da SSCB’den ayrılma hakkı bulunmayan özerk cumhuriyet, özerk oblast (il), ulusal okrug ve ulusal rayonlardan (ilçe) oluşuyordu.

 

Bugün için Rusya’da 21 özerk cumhuriyet, 1 özerk oblast, 4 özerk okrug  ve çok sayıda özerk ilçe (rayon) bulunuyor. Adıgeler için 1920’lerde Kabardey, Çerkes ve  Adıge özerk oblastları ile kıyıda Tuapse merkezli  Şapsığ ulusal rayonu oluşturulmuştu (Şapsığ ilçesi Rusya'nın geleceği için tehlikeli bulunarak, 1943'te 2 Şapsığ üyenin karşı oyuna karşın 3 Rus üye çoğunluğu tarafından alınan rayon yürütme komitesi -ilçe yönetimi- kararının Moskova'da onanmasıyla 24 Mayıs 1945’te lağvedildi) .

 

Kırım’da da 1921’de Rusya’ya bağlı Kırım Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu, cumhuriyetin  resmi dilleri Rusça ve Tatarca idi.

 

(1)- Kırım ve Çerkes Gerçeği.

(2)- Tehlike Kuzeyden Geliyordu.

(3)-  Kadircan Kaflı, “Şimali Kafkasya”.

(4)- Şapsığlar için bkz. Adıge Özerkliğinin 90. Yılında Durum - I”.

                                                                                                          (Devam edecek)

 
 

Not: Makale Adigehaber ve Cherkessia.net sitelerinden de izlenebilir. - hcy

 

 

 
  Bugün 35 ziyaretçi (43 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol