adigehaber
  1 Kasım Seçim Hezimeti
 
 
1 Kasım Seçim Hezimeti



2 Kasım 2015

Seçim anketleri yanıldılar, AKP’nin tek başına iktidara gelmesini zayıf bir olasılık olarak görmüşlerdi. Bir tek, anket yönetmeni Adil Gür, AKP’nin yüzde 47 kadar bir oy alabileceği tahmininde bulunmuş deniyor. Anket şirketleri Türkiye’nin her ilinde örgütlenmiş değil, zayıf bütçeli kuruluşlar. Yanılma bundan olmalı.
AKP, resmî olmayan sonuçlara göre yüzde 49,5 oy aldı, 7 Haziran’da ise yüzde 40,9 almıştı: 9 puan gibi bir artış ve tek başına bir iktidar. İktidarı altın tepsi üstünde Erdoğan’a hediye eden de, “hayırcı” ve sekter Devlet Bahçeli, 7 Haziran’daki 80 koltuğun yarısını yitirdi, ağır bir darbe aldı.
PKK ile arasına ciddi bir sınır koyamayan ürkek HDP ise, kıl payı barajı aştı, bunda yurt dışı oyları belirleyici oldu, yurt dışında, içeridekinin aksine, HDP’ye yönelmiş azgın bir terör yoktu; 21 koltuk yitirdi, yine de 59 milletvekili çıkarabildi. Bu da kısmî bir başarı.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise Erdoğan gibi usta bir stratejist ve taktisyen olamadı. Meclis Başkanlığı için saf saf Deniz Baykal’da ısrar ederek altın değerinde fırsatı kaçırdı. İşi şansa bıraktı, Erdoğan’ı tanımamış olmalı. Ekmeleddin İhsanoğlu’nu destekleyerek Erdoğan’ın önünü kesebilirdi.
1974 Kıbrıs çıkartmasını fırsata dönüştürmek isteyen Ecevit’in önünü Demirel kesmiş, Ecevit’i yenmiş, ardından MC (Milliyeçi Cephe) hükümetleri kurarak faşizmle ittifak etmiş, ülkeye kan kusturmuştu. Solcular böylesine beceriksiz mi oluyorlar ne?..
Hepsinden önce asıl sorumlu Bahçeli. Halkın düşürdüğü AKP iktidarını değil, kendi gibi muhalefette olan ve taktik olarak da geri plana atılması gereken HDP ile hesaplaşmaya öncelik verdi, hedefi saptırdı, muhalefet saflarını böldü, Erdoğan’ın oltasına takıldı, tıpkı Kılıçdaroğlu gibi. Önce AKP’nin önü kesilmeli, hesaplaşma sonraya bırakılmalıydı. Öngörü eksikliği.
HDP’ye gelince, HDP ikinci kez yüzde 10 barajını yıktı, bir başarı. Ancak, 7 Haziran kampanyasında, taktik anlamda, seçmenine AKP ile koalisyon kurmayacağını söylemişti. Söylemeliydi de. Bunu sürdürmesi ve gücünü abartması hataydı. Büyük bir şiddet ve katliam kampanyasının hedefi olmasına rağmen yine de barajı aşabildi. Miting yapamadı, savunmaya çekildi. Bu da yerinde.
PKK ise, Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürecek biçimde şiddeti tırmandırdı ve HDP’ye zarar verdi. Uyarılara uzun süre kulak asmadı. Büyüklük hastalığına kapıldı, şiddeti sürdürdü. Halk şiddetten yılmış. HDP ile rekabete kalkışmış mı, ne?..
AKP’ye gelince, iktidarı ele geçirmek için her yolu, açık şiddeti denedi. İktidar oldu ama işi zor. Sert bir muhalefete davetiye çıkarmış görünüyor, bütün sol ve liberal kesimleri karşısına almış. Ekonomi ve dış itibar iyi değil. Erdoğan “Yüzde 52 oyla cumhurbaşkanı seçildim, dışarısı bana saygı göstermiyor” diye yakınıyor. Niye göstersin? Bu sözler durumu tarif ediyor. İş ortada. Erdoğan halkın en az yarısı tarafından hiç sevilmeyen biri, bundan sonrası için de umut vermiyor.
Erdoğan her hafta muhtarları, din adamlarını toplayarak çirkin ajitasyonlar yaptı. Diyarbakır, Sürûç ve Ankara katliamları PKK-IŞİD-DHKPC gibi terör örgütlerinin müşterek bir tezâhlamasıdır dedi. Birbiriyle çarpışan PKK ile IŞİD HDP’ye karşı nasıl işirliği yapabilir miş? İnanmak için aptal olmak gerekir. Erdoğan demagojik ifadelerle, terör ortamı desteğiyle halkın kafasını karıştırdı ve bir korku iklimi yarattı. Oysa PKK ve DHKPC’nin bu üç katliamla bir ilişkisi yoktu. HDP yalanladı ama sesini duyuramadı. Kılıçdaroğlu sustu ya da pasif kaldı, kalmamalıydı. Çünkü söz konusu olan HDP değil demokrasi ve gerçekler idi.
Başbakan Davutoğlu, Erdoğan’a göre daha sempatik görünen biri, Erdoğan’ı seçim kampanyasından kısmen de olsa uzak tutmak istemesi kendisine pirim kazandırdı. AKP için “Bundan sonrası için toparlanması sürpriz olur... Ancak Erdoğan’ın usta bir oyun kurucu olduğu da unutulmamalı” demiştim bir önceki makalemde. Sürprizi halk yaptı. Birbiriyle anlaşamayan üç parti ya da belirsizlik yerine, oyunu AKP’de birleştirdi. Halk bir benzerini 1965 yılında Demirel’in AP’si için de yapmıştı. O yılki seçimde milli bakıye sistemi uygulanmış, AP’nin tek başına iktidara gelmemesi hedeflenmişti. Seçmen yüzde 51 oranında Demirel’e destek vererek barajı yıkmış, koalisyonlar dönemini sona erdirmişti.
Sonrası ise, hiç de iyi olmamış, Demirel özgürlükleri kısmaya yönelmiş, askerî darbe ve idamlara zemin hazırlamıştı.
Gelişmelere göre değerlendirmelerimizi sürdüreceğiz. Sonuç hayırlı olsun diyelim...
 
  Bugün 13 ziyaretçi (48 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol