adigehaber
  21 Mayıs'a Doğru Adım Adım
 
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Hapi Cevdet Yıldız
21 Mayıs'a Doğru Adım Adım…
21 Mayıs 2019 Salı Saat 12:17

 

21 Mayıs 1864 Adıge Ulusunun Rusya İmparatorluğu tarafından soykırıma tabi tutulduğunun Rus tarafınca ilan edildiği ve kutlandığı bir gündür. Adıge tarafı açısından bir yas günüdür ve o niteliğiyle anılmaktadır.

 

çerkes soykırımı ile ilgili görsel sonucu

 

 

Soru: 21 Mayıs ne gibi bir anlam taşıyor?

Yanıt: 21 Mayıs, 1864 yılında Rusya İmparatorluğu tarafından Adıge-Çerkeslere karşı uygulanan devlet politikasını - soykırım, etnik temizlik ve ülkeleri dışına sürülmeleri olaylarını simgeliyor.

Soru: 21 Mayıs 1864'te Kbaada Yaylasında Adıge- Çerkeslerin ve Abhazların bağımsızlığı koruma amaçlı Ruslara karşı son intihar savaşını verdikleri söyleniyor. Doğru mu?

Yanıt: Doğru değil. 21 Mayıs 1864 günü sözü edilen Kbaada'da savaş olmadı. Asılsız bir iddia. 1860'larda yurt savunması verenler sadece Adıgeler idiler.

Soru: Kbaada denen yer neresi?

Yanıt: Soçi Büyükşehir Belediyesinin Adler ilçesinde, bugün Krasnaya Polyana denen yerdeki meraya (otlağa) verilen ad vardı. Krasnaya Polyana denen yerde de Atkuac (Iаткъуадж) ya da Eŝherıpş (Iэшъхьэрыпщ)denen bir köy vardı. Tıklayın - http://www.cherkessia.net/makale_detay.php?id=3371

Soru: Peki, 21 Mayıs'ta Kbaada'da ne oldu?

Yanıt: 21 Mayıs 1864 günü, Rus İmparatoru II. Aleksandr'ın kardeşi Veliaht Prens, Kafkasya Genel Valisi ve Kafkas Orduları Başkomutanı Mihail Nikolayeviç'in başkanlığında, dört ayrı yönden gelen sembolik dört Rus birliği, içlerinde işbirlikçi yerli birlikler de olmak üzere Kbaada çayırında toplandı. Öncesinden çadırlar kuruldu, birliklerin ve başkomutanın gelişi beklendi. Bir tören yapıldı.

Soru: Tören hakkında ne gibi bir bilgi var? Neler konuşuldu ve neler yapıldı?

Yanıt: Törende Veliaht Prens Mihail Nikolayeviç bir konuşma yaptı. 21 Mayıs 1864 tarihi itibarıyla Kafkas Savaşının Rusların zaferiyle sona erdiğini, yağmacı Dağlı kabilelerin ebedi yenilgiye uğratıldığını, hepsinin bulundukları yerlerden çıkarılarak Türkiye'ye gönderilmekte olduklarını, isteyenlerin de doğudaki, Kuban solundaki düzlüklere yerleşebileceklerini söyledi. Zafer kazanıldığına ilişkin bir tutanak tutulacağını ve bunun bir telgrafla İmparatora gönderileceğini bildirdi. Cesaretleri ve yiğitçe savaşmış olmaları nedeniyle askerlere teşekkür etti, kendilerini kutladı. Önde gelen komutan ve askerlere, birlik ve takımlara şeref madalyaları ve nişanlar verildi. Ardından papazlar topluluğa dua ettirdiler, askerlere kutsanmış su serptiler ve törene katılanları takdis ettiler. En son olarak askeri bir resmi geçit töreni yapılarak kutlama tamamlandı. 

21 Mayıs Adıge-Çerkesler için bir yas günü, Rus milliyetçiler için de bir kutlama günü olarak anılmaktadır. Adıgeler özgürlüklerini ve ülkelerini yitirdiler, dış ülkelere savruldular. Ruslar ise Adıge ülkesine doluştular. 

Soru: Rus işgalinden önceki Kafkasya coğrafyası nasıldı?

Yanıt: 13. yüzyıl başlarında ya da 1222 Moğol istilası öncesinde Adıgeler bağımsız ve bir aradaydılar. Moğol istilası sonucu Adıgeler arasındaki birlik ve toplum yapısı parçalandı. Moğol, ardılı Tatar koruması süresince kuzeydeki Adıgeler arasında, Moğol-Tatar egemenliğinin bir ürünü olarak yarı feodal bir toplum yapısı oluştu. Nitekim soylu Adıge aileleri, hala "İdar" (Aydar), "Yeteç" (Aytek), "Boletoko" (Polat oğlu= Çelik oğlu) ya da "Han-Giray" (Khan-Cerıy), "Kırım-Giray" (Kımçerıy) gibi Tatarca kökenli soy adları taşıyorlar. Bu da o adı taşıyanların Adıgelere bey olarak atandıklarının kanıtları/ belirtileri olarak kabul edilebilir. Moğol istilasını izleyen dönemler boyunca, özellikle Kuban Irmağı kuzeyinde yaşayan Adıgeler, egemen devletlerin vergi ve angarya dayatmalarına bağlı kaldılar. Vergi olarak en çok insan (çocuk) verildiği söylenebilir. Nitekim Mısır Memluklarının bir insan kaynağı da bu çocuklardı. Çocuk önemli bir ticaret metaı idi. Ardından gelen Tatar baskıları nedeniyle Adıgeler güneydoğuya doğru geri çekildiler, böylece şimdiki Kabardey yöresi oluştu. 16. yüzyıl başlarında bu Adıgeler Kırım'a, dolayısıyla Osmanlılara bağlıydılar. Kafkasya'nın kuzey batısında Kırım, doğusunda da Astrahan Hanlığı bulunuyordu.

Soru: Rusların Kafkasya'ya girişi nasıl başladı?

Yanıt: Bir Moğol devleti olan Altın Orda'nın parçalanması sonucu, oraya bağlı olan Ruslar bağımsızlık kazandılar. Ayrıca Kırım ve Astrahan dahil yeni hanlıklar (prenslikler) oluştu. O sıralar Kabardeyler Kırım Hanlığına bağlıydılar ve oraya vergi veriyorlardı. 1554 tarihinde Astrahan Hanlığı Rus korumasına alındı, ancak Han Ruslara karşı gizlice bağımsızlık faaliyetlerine girişti. Bunun üzerine Ruslar, 1556'da Astrahan topraklarını işgal ve ilhak ettiler. Böylece Ruslar Terek Irmağı ağzına değin eski Astrahan topraklarını ele geçirmiş ve Kuzey Kafkasya'da geniş bir alana yerleşmiş oldular.

Soru: Bu gelişmeler karşısında Adıge-Kabardeylerin tutumu ne oldu?

Yanıt: Kırım Hanlığının baskılarından bezmiş olan Kabardeyler 1552 yılından başlayarak Ruslarla görüşmeleri başlattılar. 1557 yılında karşılıklı yarara dayalı bir anlaşma imzaladılar ve Rusya Devleti'nin koruması altına girdiler. Rus yönetimi, artık soylu (pşı, prens) Kabardey çocuklarını kiliselerde vaftiz ettirerek Ortodoks Hıristiyan yaptıktan sonra okullara alıyor, subay ve yönetici yapıyordu. Rus üst devlet makamlarında çok sayıda Kabardey vardı. Bu ilişki 1917 Ekim devrimine değin sürecekti. Soylu olmayanlar ise subay ve yönetici olamıyorlardı. http://cherkessia.net/makale_detay.php?id=3794

Soru: Adıge soylular (pşı, prens), Rus soylularla eşit statüde mi idiler?

Yanıt: Rus soylular (prensler) daha üst statülerde idiler.

Soru: Osmanlıların Adıgelere yönelik tutumu nasıldı?

Yanıt: Osmanlı Devleti ve oraya bağlı Kırım, Kabardeyler dışındaki Adıgeleri Müslüman olarak kabul ettiği için vergi ve vergi yerine esir (çocuk) almıyordu. Kabardey Adıgelerini Müslüman olarak görmediği için onlardan esir (haraç) alıyordu. Yukarıda değindiğimiz gibi Mısır Memlukları çoğunlukla Kabardey kökenli esirlerden oluşmuştu.

Soru: 1739 Belgrad Antlaşması ile Büyük ve Küçük Kabardey yöreleri Rus ve Osmanlı devletleri arasında tarafsız bölge statülerini elde ettiler. Bu süreç nasıl yaşandı?

Yanıt: Ruslar ile Kabardey soyluları (pşı, prens) arasında, daha yukarıda değindiğimiz gibi karşılıklı yarara dayanan bir ilişki kurulmuştu. Her iki taraf da bu geleneksel dostluğa bağlı kaldı. Sonuç olarak Osmanlıların Kabardeyleri Ruslardan uzaklaştırma politikaları başarısızlığa uğradı. Daha çok bilgi için tıklayın - http://cherkessia.net/makale_detay.php?id=3794

Soru: Kabardey'in Rusya'ya ilhakı ve sonuçları ne oldu?

Yanıt: Kabardey ve Kuzey Osetya, 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması gereği Rus toprağı sayıldı. 1722'de Dağıstan hanlıkları İran'dan ayrılıp Rus koruması altına girmişlerdi. Rusya Çeçenya ve Dağıstan'ı barışçı yöntemlerle ele geçirme çalışmalarını baaşlattı. Ancak Çeçenlerden tepki gelecekti.

Bu arada Kırım Hanlığı Osmanlı Devleti'nden koptu. Ancak Ruslar daha büyük bir yayılma ve Kırım'ın ilhakı için bir program uygulamaya başladılar. Örneğin, Kuban'ın güneyindeki Adıgelerin, Kuban'ın kuzeyindeki Nogaylar ve daha kuzeydeki Kalmuklarla birleşmelerini önlemek için Kuban Irmağı sağ (kuzey) yakası boyunca bir askeri hat kurdular. İşin ilginç yanı bu hat, kimseye sorulmadan, Bağımsız bir ülke olan Kırım Hanlığı topraklarında kuruluyordu. Hat tamamlandıktan sonra Rusya 1783'te Kırım topraklarını (Kuban'ın kuzeyi dahil) ilhak etti, aynı yıl Kartlı-Kaheti (Doğu Gürcistan) Krallığını da koruması altına aldı. Tıklayın - http://www.cherkessia.net/makale_detay.php?id=3226

Soru: Çeçenler ne gibi bir tepki koydular?

Yanıt: Çeçenler, Rus baskılarına, vergi ve angaryalara karşı Şeyh Mansur önderliğinde 1785 yılında Ruslara karşı harekete geçtiler, ancak 1786'da yenildiler. Mansur 1787'de Adıgelere sığındı. 1791'de Anapa'da Ruslarca tutsak alındı ve hapishanede öldü.

Soru: Ruslar Nogaylara ne yaptı?

Yanıt: 1783 yaz mevsiminde Nogay şefleri Yeysk Kalesi önünde Rusya'ya bağlılık yemini ettiler, Nogay şeflere kuzu ve dana eti eşliğinde 500 kova votka ikram edildi. Ardından Çariçe II. Katerina'nın sürgün kararı Nogaylara tebliğ edildi. Buna göre Nogaylar topluca kuzeydeki Ural bölgesine gönderileceklerdi. Nogaylar ayaklandılar, ama ayaklananlar kılıçtan geçirildiler, çok azı Adıgeler arasına sığınıp canını kurtardı. Tıklayın - http://www.cherkessia.net/makale_detay.php?id=3226

Soru: Ruslar yayılırken Türkler karşı önlem olarak ne yaptılar?

Yanıt: Türkler 1782 yılında Çerkesya'nın Karadeniz kıyılarında Anapa ve Sucuk-Kale (şimdi Novorossiysk) kalelerini kurdular. Asker ve din adamları gönderdiler. Adıgeler arasında dini ve Rus karşıtı görüşleri yaymaya ve güçlendirmeye çalıştılar. Başka bir yardım yapmıyorlardı. Herhalde Adıgeleri aptal sanıyor olmalıydılar. Adıgeler 1787-1792 Osmanlı-Rus Savaşı boyunca Türkleri desteklediler, Rusları iki kez Anapa önlerinde bozguna uğrattılar. Bu başarıyı kendi hanelerine yazdılar. Adıge uyarılarını hafife aldılar. Üstünlük kompleksine kapılmışlardı. Sonunda doğuda, şimdiki Çerkessk kenti yerinde küçük bir Rus ve Kabardey birliği karşısında baskına uğrayıp dağıldılar (1790). Ruslar öç almak üzere Adıgelerin üzerine çullandılar. Binlerce sivil Adıge'yi kılıçtan geçirdiler ve köyleri ateşe verdiler. Bu olaydan sonra Adıgelerin başına buyruk Osmanlı paşalarına güveni kalmadı. 1806-1812 ve 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşları boyunca pasif davrandılar. Osmanlılar birşey vermeden Adıgeleri din uğruna kafirle savaşa ve şehadete çağırıyorlardı. Aynı tutum 1853-1856 Kırım Savaşı sırasında da sürecekti.

1829 Edirne Antlaşmasıyla Türkler Çerkesya kıyı denetimini Ruslara terk ederek Çerkesya'dan çekildiler.

1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı için bkz. http://cherkessia.net/makale_detay.php?id=3278

Soru: 1829 yılı sonrasında Türklerin, Rusların ve Adıgelerin tutumları ne oldu?

Yanıt: İstanbul yardım dileğinde bulunan Adıge heyetlerini kabul ediyor, heyet üyelerine hediye ve nişanlar veriyor, ümitsizliğe düşmemelerini ve direnmelerini söylüyordu. Ama ortada uluslararası bir antlaşma – 1829 Edirne Antlaşması- bulunduğunu, anlaşmayı bozamayacaklarını ve yardım edemeyeceklerini söylemiyor, ikili oynuyor, Adıgeleri aldatıyordu. İngilizler de benzeri davranışlar içindeydiler. İstanbul’daki İngiltere Büyükelçiliği sekreteri David Urquhart 1834 yılında gizlice Çerkesya’ya gelerek iki hafta kalmış, Adıgelerle görüşmüş, kişisel anlamda Çerkes dostu olarak İstanbul’a dönmüştü.

Ama olumlu bir sonuç elde edilememişti.

Ruslar 1829 Edirne Antlaşması ile Türkiye’nin Çerkesya’yı Rusya’ya verdiğini, söz konusu antlaşmanın uluslararası geçerliliği olduğunu, Rusya yasalarına tabi olmaları gerektiğini söylüyorlardı.

Adıgelerin kendileri ise bağımsız olduklarını, bu nedenle Osmanlı padişahının haklarında karar verme yetkisinin bulunmadığını, bu nedenle Rus isteklerini kabul edemeyeceklerini Ruslara bildirmişlerdi.

Ruslar Anapa Kalesi dışında Sucuk Kale yerinde Novorossiysk (Yeni Rusya) adlı bir liman kenti ve Hulujıy (Хъулъыжъый) denen yerde de Gelencik adlı bir deniz üssü kurmuş, kıyı boyunca uzayacak ve Sohum’a ulaşacak bir sahil yolu yapımını başlatmışlardı. Ayrıca Gelencik’ten başlayan ve şimdiki Krasnodar kenti yakınlarındaki Olginski’ye uzanacak ve ülke içinden geçecek bir yol da Natuhayları diğer Adıgelerden ayıracaktı. Ancak proje tamamlanmadan 1830 yılında Rusya’ya bağlı Polonya’da ve Kuzeydoğu Kafkasya’da İmam Gazi Muhammed (Gazi Molla) önderliğinde Rusya karşıtı iki ayrı ayaklanma patlak verdi. Muzaffer Rus başkomutan General Paskeviç tarafından hazırlanıp uygulamaya konan Adıgelerin dış dünya ile bağlarını kesip boyun eğmelerini sağlama amaçlı proje ertelendi. Paskeviç ayaklanmayı bastırması için Polonya’ya gönderildi.

Soru: Dağıstan ve Çeçenya’daki ayaklanma, niteliği ve sonuçları?

Yanıt: Ayaklanmanın nedeni ağır vergi, angarya hizmetleri ve baskıcı tutumdu. Ayaklanma 1832 yılında bastırıldı, Gazi Molla şehit oldu. Ancak 1834 yılında hareketin başına Şeyh Şamil geçti. Şeriat esasına dayanan Şamil 1839 yılında Ahulgo Kalesinde kuşatıldı, ancak Şamil kaçmayı başardı ve Çeçenlere sığındı.

Soru: Şamil’le savaşılırken Çerkesya’da ne oldu?

Yanıt: Ruslar 1830 yılında ara verdikleri yol inşaatını 1837-1839 yıllarında tamamladlar. Şimdiki Tuapse yerinde Velyaminov, Soçi yerinde Navaginsk, Adler yerinde de Sviyatogo Duha Kalesi (форта Святого духа/ Kutsal Ruh Kalesi) ve akarsu ağızlarında birçok kale kuruldu. Gelencik-Olginsk Hattı da tamamlandı.

1840 yılı ilkbaharında Adıgeler Sviyatogo Duha ve Navaginsk dışındaki kalelerin birçoğunu ele geçirdiler. Ancak deniz yoluyla geri gelen ve takviye alan Ruslar, kalelerin bazılarını terk ettiler, bazılarını da güçlendirdiler. Adıgeler 1840 yılında ağır kayıplar verdiler, dış yardım beklentileri de gerçekleşmedi. Türk ve İngiliz maceracılar dış yardım geleceğini propaganda ediyor ve yalan söylüyor, Adıgeleri kazanamayacaklar bir savaş için kışkırtıyorlardı. Çerkesler, sonunda kendi öz güçlerine güvenmek gerektiğini anladılar ve savunmaya geçtiler. Ruslar ise, dostça ilişkileri geliştirerek Adıgeleri kendilerine bağlamayı amaçlamaya başladılar.

Soru: Çeçenya’daki durum ne oldu?

Yanıt: 1840 yılında Çerkesya’da Ruslara karşı konmuş olan direniş Çeçenya ve Dağıstan’da mücadele azmini yükseltti. Mücadelenin boyutu genişledi. Şamil şeriata (İslam Hukukuna) dayalı bir siyasi ve askeri düzen kurdu. Şamil’in savaşçılarına mürid deniyordu. Bir mürid sadece savaşmakla yükümlüydü. En büyük arzusu düşmanla savaşırken şehit olmak ve Cennete girmeye hak kazanmaktı. Halk ise çalışmak, vergi vermek, Şamil’in savaşını (müridizm/ Mürid Savaşı) finanse etmek zorundaydı. Köylüler Rus ve Şamil’in baskıları altında inliyorlardı.

General Vorontzof 1845 yılında Şamil’e karşı 9 bin kadar askerin katıldığı büyük bir harekat başlattı. Şamil taktik anlamda, Dağıstan’dan batıya doğru geri çekilerek Rusları ormanlık iç bölgeye, Dargo’ya çekti. Burası Grozni’ye fazla uzakta değildi. Ormanı geçmeye karar verdiler. Ruslar her bir ağacın gerisinde bir keskin nişancı mürid bulunan ormanlık alanı geçip Grozni’ye vardılar, ancak büyük bir kayıp verdiler. Bu başarı Şamil’in ününü artırdı.

Ertesi yıl, 1846’da Şamil, bu ününden yararlanarak Kabardey yöresine yürüdü, amacı batıdaki Çerkesya Adıgeleri ile birleşip Rus karşıtı mücadeleyi Kuzey Kafkasya boyutuna yaymaktı. Ancak Rus yanlısı Kabardey beyleri (pşı) Şamil’e destek vermediler. Takviye Rus birliklerinin yaklaşmakta olması üzerine Şamil, hızla Çeçenya’daki üssüne doğru geri çekildi.

Soru: 1846 Kabardey başarısızlığından sonra ne oldu?

Yanıt: Şamil, 1848 yılında naibi Muhammed Emin’i temsilcisi olarak Adıgeler arasına, Çerkesya’ya gönderdi. Naip dindar bir kabile olan Abzahlar tarafından kabul edildi. Abzah imamların desteği ile şeriat düzeni ve şeriat mahkemeleri kurdu. İdam dahil sert cezalar uygulamaya başladı. Bunun üzerine diğer Adıgeler, özelikle demokratik geleneksel hukuku uygulayan en büyük kabile Şapsığlar Naib’i reddettiler, üstelik şeriat mahkemesi binalarını ateşe verdiler.

Naip Ruslara karşı peş peşe akınlar başlattı. Ama sonunda yenilgiye uğradı ve savunmaya çekilmek zorunda kaldı.

Soru: Yeni durumda Rusların Şamil’e karşı politikaları ne oldu?

Yanıt: General Baryatinski taktik değişikliği yaptı, Ruslara ve generallere bırakılan geniş araziler kamulaştırılarak ya da satın alınarak köylülere dağıtılmaya ve modern köy yönetimleri oluşturulmaya başlandı. Örneğin Kabardey asıllı Rus generali Fedor’un 100 bin desyatin (1 milyon dönüm üzeri) arazisi vardı. Bkz. - http://www.cherkessia.net/makale_detay.php?id=3794 Ayrıca uyarısız köy baskınlarına son verildi. Bu da Şamil’i, onun dinci ve baskıcı yönetimini zayıflattı. Bu konuda Lesley Blanch’ın Şamil’in yaşamını anlatan “Cennetin Kılıçları” adlı kitabında geniş bilgi vardır.

Soru: 1853-1856 Kırım Savaşı ve amacı doğru değerlendirilebiliyor mu?

Yanıt: Savaş ve amacı doğru değerlendirilemiyor. Herkes kendine göre bir şeyler yazıyor. 1814 Viyana Kongresi Kararları gereği, Kongre’ye katılan devletlerin sınırlarında tek yanlı değişiklik yapılmaması kararı alınmıştı. Ancak öngörüsüz Osmanlı Devleti, çağrılara kulak asmamış ve Kongre’ye katılma fırsatını kaçırmıştı. Gerici yöneticilerin huyudur: 1978 ve 1979’da AB’ye üye olma fırsatı, 2003’te de Rum ve Türk tarafının birlikte oyu ile Federal Kıbrıs’in AB’ye alınması fırsatı kaçırılmıştı.

Osmanlı Devleti 1814 Kongresine katılmadığı için sınır değişikliklerine açıktı. Bu nedenle, 1829’da Çerkesya Rusya’ya ilhak ediliyor, Osmanlı’dan koparılarak bir Yunan Krallığı kuruluyordu.

Bu gerçeği görmemiz halinde Kırım Savaşı’nın niteliğini ve amacını anlarız: İngiliz ve Fransızların amacı Karadeniz’deki Rus donanmasını ve deniz üslerini yok etmek ve Karadeniz’i silahsızlandırmakla sınırlıydı. Ancak, Osmanlı Devleti, 1814 yılı kararları ile bağlı olmadığı için Rusya aleyhine topraklarını genişletebilecekti. Ancak bunu Müttefiklerin değil, Osmanlının kendisinin yapması gerekiyordu. Bu amaçla askeri valiler atadı. Örneğin, Şeyh Şamil Kafkasya Genel Valisi olarak ilan edildi, Heğake (Хэгъак1э) beyi ve eski Rus subayı Zaneko Seferbey de Çerkezistan Askeri Valisi olarak atandı.

Müttefikler ve Osmanlılar Çerkesleri ayrı bir birim olarak tanımıyor, bağımsız bir devlet olmalarını kabul etmiyorlardı. Sömürgeleri vardı. Ayrıca Kongre kararların ihlal etme nedeniyle Almanya (Prusya) ve Avusturya’yı karşılarına almaktan çekiniyorlardı. İşi Osmanlı Devleti’ne bırakmışlardı, ancak Osmanlı başarısız kalmış, Kars Kalesini bile Ruslara kaptırmış, ‘Güvendikleri dağlara kar yağmıştı’.

1856 Paris Kongresi sonucu müttefikler amaçlarına ulaştılar, Karadeniz barışçı bir ‘göl’ yapıldı, Ruslar da Kars’ı geri vererek eski sınırlarına çekilmiş oldular. Kabak Adıgelerin ve Şamil’in başında patladı.

Soru: 1856 yılından sonra ne oldu?

Yanıt: Kırım ve Çerkesya’daki müttefik birlikleri ülkelerine döndüler. Adıgeler, Çeçenler ve Dağıstanlılar açık hedef haline geldiler.

1857’de Kafkasya’daki Rus Genelkurmay Başkanı General Milyutin Adıgelere boyun eğdirmek için Adıgelerin bir bölümünün Ukrayna taraflarına (Don Havzasına) sürülmelerini Çar’a ve hükümete önerdi. Ancak vakitsiz ve sakıncalı olduğu gerekçesiyle uygulaması ertelendi.

Bunu haber alan Osmanlı’nın da iştihası kabarmış olmalı. 1855’te yasaklamış olduğu Çerkes esir ticaretini 1857’de serbest bıraktı. Köle sahiplerine göz kırpılıyordu. Öte yandan Rusya’da reformlar ve toprak köleliğini (serflik) kaldırma konuları ele alınmıştı. Çerkes köle sahipleri bu gibi nedenlerle yüzlerini Osmanlı’ya çevirdiler.

Güçten düşmüş olan Şeyh Şamil 6 eylül 1859’da bir anlaşmayla General Baryatiski’ye teslim oldu. Şamil Kaluga’ya yerleştirildi, kendisi maaşa bağlandı, maiyetine de tahsisat çıkarıldı.

Kuban ve Laba solunda yaşayan Adıgeler de 1859’da Ruslara bağlılık yemini verdiler (Bjeduğ, Besleney, K’emguy, Kuban Kabardey, vb). General Filipson sadece bir din adamı statüsüyle Muhammed Emin’in Abzahlar arasında oturmasına izin verdi ve ömür boyu maaşa bağladı. Ancak Abzahlar arasında artık sözünün geçmediğini söyleyerek gizlice Türkiye’ye göç etti. Muhammed Emin Rus ve Osmanlı hükümetlerinden maaş almaya devam etti. Daha önce paşa rütbesi verilerek Osmanlı hükümeti tarafından da ömür boyu maaşa bağlanmıştı.

1860 yılında Vladikavkaz’da Baryatinski başkanlığında bir araya gelen 5 Rus üst general Karadeniz kıyısındaki Çerkeslerin askeri güç kullanılarak Türkiye’ye sürülmeleri kararını aldı ve hükümete önerdi.

Bu gelişmeler ışığında kölelerini elden kaçırmak istemeyen Adıge beyleri (pşı) kafileler oluşturarak, Rus ve Osmanlı hükümetlerinden destek alarak Osmanlı topraklarına göç etmeye başladılar. 1860 ve 1862’de 10 bin üzeri Kabardey, ayrıca birkaç bin Besleney ve Bjeduğ Türkiye’ye göç etti. Trabzon ve İstanbul’da Çerkes esir pazarları kuruldu. Çerkes esirler/ köleler çok ucuza satılabiliyorlardı.

1861 yılında Abzahlar Rus yurttaşlığında atıldılar. Ruslar Şapsığlara ve Abzahlara Belaya Irmağı (Şhaguaşe) ile Laba Irmağı arasında gösterilecek yerlere yerleşmelerini ya da Türkiye’ye göç etmelerini bildirdiler. Abzah, Şapsığ ve Vıbıhlar birleştiler, 13 Haziran 1861’de Soçi’de bir parlamento kurdular.

Eylül 1861’de Kuban’a gelen ve bir Adıge heyeti ile görüşen İmparator II. Aleksandr Rus generallerinin bildirimlerini tekrarlamakla yetindi: Soykırımcı İmparator, “Ya Türkiye’ye göç ediniz ya da Kuban ve Laba solunda göstereceğimiz yerlere yerleşiniz” dedi. 

Çerkesya’da ırmakların sağ yakaları daha tümsek ve daha güvenli, sol kıyıları ise su basan, bataklık ve sıtma tarlası özelliğinde olan yerlerdi. Çerkeslere ölüm tarlaları gösterilmişti.

Adıgeler Çar’ın önerisini reddettiler ve savaş baltalarını çıkardılar.

Soru: Rusların aldığı sürgün kararı hangi yöreleri ve kabileleri kapsıyordu?

Yanıt: 10 Mayıs 1862’de yürürlüğe konan Rus hükümet kararı Belaya Irmağı ile Karadeniz arasında bulunan toprakları, Çerkesya’nın Karadeniz kıyılarını ve bu yerlerde yaşayan nüfusun tamamını kapsıyordu. Bu yer Kuban Irmağından güneyde Bzıb Irmağına kadar kıyı boyunca uzanıyordu. Abzah, Şapsığ ve Vıbıhlar gibi direnen kabileler yanında, direnmemelerine (Cigetler) ya da boyun eğmiş olmalarına (Natuhaylar) karşın tüm halkı kapsıyordu.

Şapsığlar ve Abzahlar cephe topluluklarıydılar. 1862 yılı boyunca kahramanca direndiler. 1863 yılı yaz sonlarına doğru Abzahlar Ruslarla ateşkes imzaladılar. Kış koşulları yaklaştığı için, Rus komutanlığı Abzahlara 1 Şubat 1864 tarihine (günümüz takvimine göre 13 Şubat 1864’e) kadar yerlerinde kalma izni verdi. Şapsığlar da bir süre sonra, Kasım 1863’te ateşkes imzaladılar. Şapsığlara da 6 Mart 1864 tarihine (yeni takvim 18 Mart 1864’e) kadar köylerinde kalma izni verildi. Kış koşulları gereği Rus birlikleri kışlalarına çekildiler.

Soru: 1864 yılında ne oldu?

Yanıt: 1 Şubat 1864’te yerlerini terk etmeleri için Abzahlara verilen süre doldu. Dağlık alanda yaşayan ve Tubeliler denilen küçük bir Abzah topluluğu 1863’te Abzahlarla varılan anlaşmaya uymayı ve göç etmeyi reddetti. Bunun üzerine Rus birlikleri onları sürgün kervanına katılmaya ikna ettiler.

Şubat ayı sonlarında Abzah ve Şapsığ yörelerinden harekete geçen Rus birlikleri Mart 1864 sonunda Vıbıh sınırına vardılar. Vıbıhlar da boyun eğdiler. Vıbıhlara Mayıs ayı başlarına değin hazırlanmaları için 1 aylık süre verildi. Süre dolduğunda Ahçıps, Aibga ve Pshu adlı üç köyün göç etmeme ve direnme kararı aldığı öğrenildi. Bunun üzerine Rus birlikleri harekete geçtiler. Ahçıps ve Pshu köylüleri direnişten vaz geçerek kıyıya indiler ve Türkiye’ye göç ettiler. Dik bir yamaç üzerinde kurulu Aibga köyü ise 11 Mayıs 1864 günü boyunca yamaçlardan koca kayalar yuvarlayarak ve kurşun yağdırarak direndi. Sonunda Rus birlikleri köye ulaşmayı başardılar. Ormana saklanmış olan köylüler 12 Mayıs günü temsilciler göndererek boyun eğdiklerini bildirdiler ve kıyıya inerek Türkiye’ye göç ettiler.

Yanıt: Sonuç ne oldu?

Yanıt: Sözü edilen alan Adıge-Çerkes nüfusundan tamamen arındırıldı. Bu arada Rus birlikleri acımasızca davrandılar, yer yer katliamlar yaptılar. Sürgün, açlık, soğuk ve salgın hastalıklar nedeniyle onbinlerce insanın ölümüne tanık olundu. Osmanlı Devleti Adıgeleri birbirinden uzak yörelere dağıtarak yerleştirdi. Böylece bir ulusal topluluk olarak ayakta kalmaları olanağını baştan yok etti. Yine de ayakta kalınmış olması Adıge kültürünün gelişmişliğine, kapalı köy yaşamına ve yöresel dayanışmalara bağlanabilir.

Haziran 1864 ayında etnik temizliğe tabi tutulan alanda bir Adıge nüfus bırakılmadı, köyler ateşe verildi. Bölge Kuban Ordusuna bağlı kapalı bir askeri alan yapıldı. 10 Mayıs 1862 tarihli sürgün kararı 1864 yılı aralık ayına değin yürürlükte kaldı, 1867 yılında da iptal edildi. Askeri idarenin kaldırılmasıyla bölge Rus nüfusla dolduruldu. Bu arada dağlarda direnen Şapsığlar ile Kuban’dan dönen sürgün Şapsığlar kıyı yöresinde küçük küçük köyler kurdular. Tıklayın – http://www.cherkessia.net/makale_detay.php?id=3206

Olay özetle bu.

Çerkes soykırımını maalesef Gürcistan dışında, Müslüman ya da değil hiçbir ülke tanımış değil. Bu da kendi özgücüne güvenme dışında bir çıkış yolunun bulunmadığını bize öğretiyor olmalı.

 
  Bugün 34 ziyaretçi (41 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol