adigehaber
  12 Mart bir uyanışmı?
 
 12 Mart Ankara Çerkes Mitingi:Bu Bir Ulusal Uyanış mı?


15 Mart 2011
Hapi Cevdet Yıldız

12 Mart Cumartesi günü Ankara Abdi İpekçi Parkı’nda şölen havasında görkemli bir Çerkes Mitingi yapıldı. Bu bir ilkti ya da öncekilerden farklıydı.
Bugüne değin kuşkusuz çok sayıda Çerkes toplantısı, konuşma, yürüyüş, tiyatro, konser ve sanat gösterisi yapılmış, düzenlenmiştir. Bu tür etkinlikler genellikle Kafder (Kafkas Dernekleri Federasyonu) ve oraya bağlı dernekler öncülüğünde düzenleniyordu. Yılda bir düzenlenen bölgesel ‘Kafkas şölenleri’ ve Kandıra ‘Kefken etkinliği’ vardı. Ancak bunlar politik içerik taşımayan kültürel etkinliklerdi.
Bir de 1989 yılında rahmetli L’ışe Süleyman Yançatarol kardeşimizin önderlik ederek düzenlediği “Çerkes Sürgünü’nün 125. Yılını Anma” etkinliği de görkemliydi. Çerkes yazarı ve tiyatro sanatçısı Murete Çepay’ın Çerkesçe lirik konuşması koca bir salonu ayağa kaldırmıştı.
Yineleyelim, bunların tümü Rusya’ya, Kafkasya’daki yaşama dönük, ama politik içeriği olmayan, şölen ya da tam tersi trajedi, matem havasında geçen kültürel ya da tarihsel kutlamalardı.
Sovyetlerin ya da Rusya’nın ‘hoşuna gitmeyecek’ davranışlardan da titizlikle kaçınılırdı. Maazallah, Rusya “kapıları kapatabilirdi”. Sanırım bu gibi konularda, anayurttaki koşut düşünceli aydınlardan da yararlanılırdı.
 
Kural 21 Mayıs 2010 etkinliklerinde ilk kez bozuldu. Kaffed ve üye derneklerle Abhaz dernekleri tarafından birlikte düzenlenen geleneksel Kefken Programı dışında, ilk aykırı ses İstanbul’dan geldi. Aykırı diyoruz, çünkü bu ses uysal değil, bir tür bir başkaldırı sesiydi. Rusya’yı rahatsız edecek bir sesti bu.
Bu kez hedefte Rusya vardı, Türkiye’ye sıra gelmemiş olmalıydı. Rusya’nın Çerkes soykırım, etnik temizlik ve sürgünü inkar eden politikaları, Çerkes’siz Soçi olimpiyadı gibi girişimleri hedef alınmıştı. Tek sözcükle Rusya’nın insanlığa karşı hesap vermesi, işlediği suçları itiraf etmesi, soykırım suçunu kabul etmesi isteniyordu.
1, 200 üzeri kızlı erkekli Çerkes genci Taksim’den Galatasaray’daki Rusya Başkonsolosluğu’na doğru, yüzlerce bayrak dalgalandırarak ve sloganlar atarak yürümüştü. Kendilerine destek veren benim gibi yaşlılar da çoktu. Yürüyüş bir basın açıklamasıyla tamamlanmış, topluluk sessizce dağılmıştı.
Bu yılki etkinlik tamamen farklıydı. İlk kez Türkiye yönetiminden anadilinde eğitim, kesintisiz radyo ve televizyon yayını talep ediliyor ve bu gibi talepler seslendiriliyordu.
Uygar dünyada geçerli olan norm, kimi ülkede 11, kiminde de 20 öğrenci velisinin istemesi durumunda, istenen dil, uygun bir devlet okulunda, ders verecek öğretmeni de devlet tarafından bulunarak okutuluyordu.
Türkiye’nin anayasal düzeyde hala reddettiği uluslar arası bir haktı, bir normdu bu.
Edilgenler pasifistler bu gibi demokratik hakları gizlemeye, ’yokmuş gibi ‘ davranmaya çalışıyorlar. İsteyen dilini evinde öğrensin ya da kurs açıp orada öğrensin diyor, akılları sıra ahmakları kandırıyorlardı.
Mitinge ilişkin gerici dedikodu kumkuması da harekete geçilirmiş, mitinge katılanların polis tarafından fişleneceği gibi korkular yayılmaya başlanmıştı.
12 Mart gününe değin, topluma, Çerkeslerin Türkiye’de konuk oldukları, Kafkasya’ya ‘dönülmesi’ durumunda asimilasyonun kendiliğinden duracağı, Çerkeslerin ‘uluslaşacakları’, bizi bağrına basmış olan Türkiye’den etnik içerikli hak taleplerinde bulunmanın ‘boşuna olacağı’, velilerin Çerkesçe eğitimi ‘istemeyecekleri’ istemeyecekleri, aksi takdirde Çerkeslerin de Kürtlerin ‘durumuna düşeceği’ gibisine telkinlerde bulunuyorlardı. Onlara göre, hak talep etmekle Kürtler ‘kötü örnek’ idiler, bundan kaçınmak gerekiyordu. Oysa hak talebinde bulunmak değil, hak talebini engellemeye çalışmak ayıp ve yasadışıydı. Kürtlere gelince, keşke onların çeyreği olabilseydik…
Ancak bu edilgenler , Lermontov’un Korkak Harun’u, Murat Bardakçı gibi kişiler dışında pek taraftar bulamamışa benziyorlar.
 
12 Mart günü Ankara
12 Mart günü ilkin Kaffed Genel Merkezi’ne gittim. Orada “Danef. Com” yönetmeni, Adıge sözcükleri konusunda çalışan Naj Ali İhsan Tarı ve “Adıg’e Star”, “Adıgehaber” ve “Azbuz Videolarım” yönetmeni Hatko Nuri ile buluştum. Randevum vardı. Her ikisi de Konyalı.
Ali İhsan yüksek inşaat mühendisi, Amerika, Avrupa ve Ortadoğu Irak gibi ülkelerde bulunmuş, çalışmış, İngilizce ve Arapça bilen biri.
Yanımıza Abaze İbrahim, yüksek ziraat mühendisi Cemil Bey ve birkaç hemşeri daha geldi. Bir süre söyleştik. Ali İhsan Bey çalışmaları konusunda bize bir video gösterisi sundu ve açıklamalarda bulundu. Bilgisayar yardımıyla tam 198 bin 21 Adıgece sözcük ve 34 bin fiil kökü derlemiş, müthiş bir olay. Bunları internet ortamında Kafkasya’daki akademik çevrelere de ulaştırmış. Çalışmalarını sürdürüyor. “Danef” te Adıgece sözcüklerin İngilizce ve Arapça karşılıkları, Latin ve Kiril yazılışları da var.
Naj Ali İhsan 60 yaşında, Hatko Nuri ise, daha gençten biri , 55 yaşlarında. Film ve bilgisayar uzmanı.
Mitinge daha erkenden katılmak için Hatko Nuri ile birlikte Kaffed’en ayrıldık. İyi ki erken ayrılmışız. Dernekte kalanlar gibi, anlaşılan biz de zılgıt yiyecekmişiz. . .
Dernek yönetimi adına gelenler Ali İhsan, Abaze İbrahim ve yanındakileri, yönetimden izin almadan bir araya geldikleri, ayrı bir yere oturup dil söyleşileri yaptıkları için, ‘Burada toplanmak için kimden izin aldınız’ diye azarlamışlar. Oysa izin almışlardı.
Kaffed’de sinirler gergin olmalı.
Bu gerginlik mitingi akamete uğratamamış olmanın bir yansıması olabilir mi?Bilemiyorum.
Kaffed Başkanı Guğej Cihan Candemir yakınım olandüzgün biri. O tür basitliklere yelteneceğini hiç sanmam.
Ancak, Kaffed yönetimi, Kafkasya’da bir tek Hafıts’e Mıhamed başkanlığındaki Kabardey Adığe Xase dışında destek bulamamış durumda. Örgütü ne hallere düşürmüşler… Xase h’ase ve dernekler, Kafkasya ve Moskova’daki Çerkes sivil toplum örgütlerinin tamamı-Çerkes Kongre’leri ve Hafıts’e’ninki dışındaki tüm Adıge Xase’leri “Çerkes Hakları İnisiyatifi” tarafından düzenlenen Ankara Mitingi’ne mesajlar göndererek tam desteklerini bildirdiler.
Böylece Çerkes Anayurdu seçimini yapmış oldu.
Kaffed’deki gerginlik bundan, dışlanmışlıktan olabilir mi?Onu da bilemiyorum.
Anlatıldığına göre, Kaffed üst yönetiminden biri, babası yaşındaki Sayın Naj Ali İhsan Tarı’yı “Titrin ne, dil çalışması yapmak sana mı kalmış?” biçiminde azarlamış.
Üstelik bu genç Çerkesçe bilmeyen biriymiş. Yazık…
Çerkesçe ya da bir Kafkas dilini bilmeyen birinin Kaffed üst yönetiminde ne işi olabilir ki?. .
Sorun sadece o değil:
Televizyon programlarına dil bilmeyen konuşmacılar katılıyor, yöneticinin ‘Çerkesçe bir şeyler söyler misiniz?’ sorusu karşısında da tıkanıp kalıyor ve çaresiz yalana kaçıyorlar. Hoş bir şey değil.
‘Adını söyletmek için Abzah dibeğe pislemiş’ (Yıts’e yariğe’on feşşç’e abdzaxer guxhum yıts’ağ) derler. Bu bir Adıge deyimi.
Bu sorumsuzluğa bir son vermek gerekmez mi?Televizyona çıkarılacak kişiler arasında, en azından Çerkesçe bilen biri bulunmalı.
Bir Çerkes atasözü şöyle der: ‘Önce evinde öğren, sonra toplum içine gir’ (wuwune zışığasi xasem xah-Уиунэ зыщыгъаси xасэм xaхь).
 
Görkemli bir yürüyüş ve şölen havasında bir miting
Kim ne derse desin Ankara’daki yürüyüş görkemliydi. Bir örneği, benzeri 23 Nisan’lardaki çocuk yürüyüş ve şenlikleri olabilir. Ankara gibi bir yerde 100 bin Çerkes’i toplamak da olanaklı. Tabii öyle bir kalabalık yoktu, kış ortamında olamazdı da. Ancak ben, yine de mitingdeki kadar bir kalabalığı beklemiyordum. Yani katılım yeterliydi. Kaffed’in ambargosuna, derneklere sıkı katılmama talimatları göndermesine, İstanbul dışındaki hiçbir derneğin mitinge katılmamış olmasına, karakış, dondurucu soğuk ve bir iki gün öncesinden beri birçok il ve ilçenin yolunun kapanmış olmasına karşın katılım, yine yeterliydi ve başarılıydı.
Demek ki, Çerkes toplumu artık bir demokratik dönüşüm süreci içine girmiş bulunuyor. Yüzlerce bayrak dalgalandırıldı. Uzun bir yürüyüş konvoyu, korteji oluştu. Türkçe ve Çerkesçe sloganlar ortalığı çınlattı.
Bu topluluk örgütsel anlamda bir araya gelmiş ya da toplama değil, gönüllü, kendiliğinden oluşmuş bir topluluk idi. Bir iki televizyon programına konuk olma dışında, doğru dürüst bir tanıtım bile yapılamamıştı. Maddi olanaklar son derece kısıtlıydı. Amatörce bir girişimdi bu. Yine de beklenmedik bir katılım gerçekleşti. Çerkes halkı dipdiri ve ayakta olduğunu haykırdı, ulusuna ve demokrasiye susamış olduğunu ortaya koydu.
Mersin’den, K. Maraş’tan, Muş’tan, Sarıkamış’tan, Reyhanlı, Ödemiş İlkurşun’dan ve daha da uzak köşelerden gelenler vardı.
Dağa zincirlenmiş “Nart Nesren Jak’e”yi Haramoşha (Elbrus) Dağı’ndan kurtaran Nart Peterez’in onuruna düzenlenen şölene de uzak diyarlardan, uzak dağlardan Nart çobanları bile gelmişlerdi. Halkın yiğit evlatları da kar kış demeden Ankara’ya, özgürlük çağrısına gelmişlerdi.
Her yaştan insan, özellikle kadınlar ve gençler çoğunluktaydı, gelecek adına umut verici bir gelişimdi bu.
Ayrıca hiçbir taşkınlık olmaması, çevre kirliliği yaratılmamış olması da sevindirici bir görünümdü. Açık hava mitingi olmasına karşın, ortalıkta sigara içen birini bile görmedim, diyebilirim.
O denli saygın, efendi ve terbiyeli bir kitle, insanlar toplanmıştı orada.
Polis’in bile yüzü gülüyor ve son derece saygılı davranıyordu. Bilindik, sert Türk polisi kaybolmuş, yerine güler yüzlü İsviçre polisi gelmiş gibi bir görüntü vardı ortalıkta.
 
Üç dilde basın bildirisi
Basın bildirisi, mitingi düzenleyen “Çerkes Hakları İnisiyatifi” sözcüsü Kenan Kaplan tarafından Türkçe olarak okundu ve talepler bir bir dile getirildi (*). Kaplan’ın konuşması zaman zaman alkışlar arasında kesildi, Türkçe ve Çerkesçe sloganlar konuşmacıya eşlik etti.
Bildiri, alkışlar eşliğinde Adıge ve Kuşha dillerinde de okundu. Şarkılar Adıgece’ydi. Abazaca ve Türkçe birer şarkı da okundu.
Yazar ve yayıncı Habraço Murat Özden coşturucu bir konuşma yaptı, orada toplanmış olan kitlenin Çerkes halkının bağrından çıktığının ve Çerkes halkının varolduğunun bir kanıtı olduğunu haykırdı. Müthiş bir alkış aldı. Erdoğanvari bir biçimde istekleri gençlere ve topluluğa bir bir tekrarlattı ve onaylattı.
Sunumlar Adıge Çerkes genci İshak Abay tarafından yapıldı.
Sloganlar ise, özel Yaşam Radyo-89. 4 Çerkesçe bölümü yönetmeni Yewtıh Adnan tarafından kürsüden okundu ve kalabalık topluluğa tekrarlattırıldı. Sloganlar Türkçe ve Çerkesçe idi. İşin sevindirici yanı, Çerkesçe sloganların yüzlerce genç tarafından, kusursuz bir biçimde Adıgece olarak ve hep birlikte tekrarlanıyor olmasıydı. Bu da, onca faşist cendereden geçirilmiş, kültür soykırımı programı uygulanmış olmasına karşın, dilimizin ölmediğinin bir canlı kanıtıydı.
Bu coşkulu haykırışın içinde, kuşkusuz Avrupa Birliği ile yüzde 58 ‘Evet’ oyunun da olumlu katkıları vardır. Özgürlükler kısmi de olsa genişlemişti. Bu bir demokrasiyi geliştirme haykırışıydı. Bu, Türkiye toplumu ile eşit koşullara dayalı bir entegrasyon isteğinin canlı bir seslendirilmesi olayı idi.
 
Çerkesçe şarkılar
Kafkasya’dan gelen Adıge, Karaçay-Çerkes ve Kabardey-Balkar cumhuriyetleri halk sanatçısı, genç kızımız Sokur Olga, mitingin düzenlenmesinde emeği ve payı bulunan birer genç kızımız olan Kube Nurhan ve Ştım Münteha ile Adıge genci İshak Abay birbirinden güzel Çerkesçe şarkılar okudular. Sanatçılarımız geçmişe ve günümüze ilişkin seçme şarkılarını sundular.
Soğuk hava nedeniyle, konuşmaların ardından birçok izleyici alandan ayrıldı, yine de yeni gelenlerle alan doldu. Gençler ise, sonuna değin ayrılmadılar. Soğuğa rağmen bayrak ve flamaları taşımaya, sallamaya devam ettiler.
Miting dağıldıktan sonra, kendi aralarında uzun süre Çerkes halk danslarını sergilediler.
Yaşlılar arasında alandan ayrılmayanlar da çoktu tabii. Yaşlıca bir kadın, miting sırasında, “Ben Sinoplu bir Abzah’ım, Ankara’da oturuyorum, böyle güzel bir yürüyüşü ve toplantıyı hayatım boyunca görmedim. Çerkesler toplanacaklar diye duyunca geldik. Bu bayrakları hiç görmemiştim. Bunları bana açıklar mısın?” dedi Çerkesçe olarak. “Şu Adıgelerin bayrağı, yeşil renkli, bak, üzerinde 12 yıldız ve üç ok olanı. Bunlar halkımızı ve ata toprağını simgeliyor” dedim. “Aman Allahım, ne güzel bayraklar bunlar böyle, atalarımızdan kalma, değil mi?” dedi. “Evet, öyle” dedim . “Şu Amerikan bayrağını andıran ve üzerinde sağ el işareti olanı da ne?” diye sordu. “O Abaza bayrağı, şu da Kuşha Oset bayrağı” dedim. Yanındaki bayan, “Torunlarım var, onlara göstermem için bana bir Adıge bayrağı bulabilir misin?Bulursan ömrüm boyunca saklayacağım ve herkese göstereceğim” dedi.
“Bu bana ait değil, emanet, ama emanette olsa, bu sözlerine kurban olsun, al bu bayrağı sana veriyorum, arkadaşlara söylerim, bana bir şey demezler, ama miting boyunca bu bayrağı kaldırıp sallamalısın” dedim.
Ara ara baktım her iki kadın da bir bankta oturuyor ve bayrağı kaldırmış, birbirlerine verip sallıyorlardı.
Bu da Çerkes halkının artık kendisi için de bir şeyler isteyecek bir düzeye geldiğini belli ediyor olmalıydı.

Açıklama:
Yukarıdaki yazımızda değindiğimiz bir duruma ilişkin olarak, bir süre önce Kaffed Anadili Komisyonu’nda birlikte çalıştığımız ve o zamanlar komisyon başkanımız olan Sayın Uğur Apiş’ten bir açıklama yazısı almış bulunuyorum. Apiş, özetle, 12 mart tarihinde, Naj Ali İhsan Tarı ile tartışan kişinin kendisi olduğunu, Çerkesçe bildiğini, ayrıca ‘Adıgece çalışmaları sana mı kalmış’ biçiminde bir ifade kullanmadığını belirtmiştir.
Buraya kadar Apiş'in söylediklerinin doğru olduğu anlaşılıyor. Biz de, yazımızda hiç kimsenin adını belirtmemiştik. Amacımız, birilerini suçlamak ya da dedikodu üretmek değildi, bu tür tatsız durumlardan kaçınılması gereğini işaret etmek idi.
Apiş’in bu açıklaması sonrasında Sayın Naj Ali İhsan ve Sayın Abaze İbrahim ile görüştüm. Her ikisi de olayın yaşandığını, ancak toplantı için sözlü olarak izin alındığını, Sayın Hatko Nuri de izin istendiğinin tanığı olduğunu söylemiştir. Ancak Uğur Apiş’le birlikte alt kata inip Naj Ali İhsan Bey’in yanına gelen Ankara Kafkas Derneği Başkanı Yaşar Bey’in “İzin aldığınızı anımsamıyorum” dediğini, ardından tatsız bir tartışma olduğunu, Uğur Apiş’in ayağa kalkarak sert bir biçimde masaya yumruk indirdiğini söylemişlerdir. Av. Fahri Huvaj da olayın tanıkları arasındaymış.
Bilindiği gibi Kaffed, Ankara Kafkas Derneği ‘ne ait olan binada kiracıdır.
Naj Ali İhsan Bey, Kaffed’de Çerkesçe bilmeyen ve “Titrin ne, dil çalışması yapmak sana mı kalmış” diyen kişinin ise Uğur Apiş değil, bir başkası olduğunu ve o olayın, bu son tartışmadan önce yaşandığını söylemiştir.
Durum bundan ibarettir. İşin daha fazla büyütülmemesi ricasıyla.
Saygılar.
 
  Bugün 4 ziyaretçi (5 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol