adigehaber
  21 Mayıs 2016 Üzerine Bir Değerlendirme
 

21 Mayıs 2016 Üzerine Bir Değerlendirme

19 Haziran 2016


“Uluslara büyük bir felâket getiren Kafkas Savaşı’nın sona erişinin 152.yılı nedeniyle, 21 Mayıs günü Adıgelerin yaşadığı ülkelerde anma programları düzenlendi” (Лъэпкъхэм тхьамыкIэгъошхо къафэзыхьыгъэ Кавказ заор заухыгъэр илъэси 152-рэ зэрэхъугъэм фэгъэхьыгъэ Iофтхьабзэхэр адыгэхэр зыщыпсэурэ къэралыгъохэм жъоныгъуакIэм и 21-м ащыкIуагъэх). Tıklayın - http://www.adygvoice.ru/wp/шiэж�... .
Yukarıdaki sözler 24 mayıs 2016 günlü “Adıge mak” gazetesinden. Benzeri sözleri Nalçik, Çerkessk, Tuapse ve diğer yerlerde düzenlenen etkinlikler konusunda yazılan yazılarda da görmek olanaklı. Adıge Cumhuriyeti Başı/ Łıŝhe Thakuşıne Aslan , dönüşçü Necdet Hatam ve Kazak milislerin de yer aldığı Maykop’taki törende taşınan bir bez levhada Adıgece şu sözler yazılıydı: “1763-1864, Адыгэ ч1ыгур къэзыухъумагъэхэр егъашIэм тщыгъупшэщтхэп” (1763 -1864, Adıge toprağını koruyanları asla unutmayacağız).
Acaba?..
Benzeri etkinlikler Rusya Federasyonu’nun değişik yörelerinde, Çerkeslerin toplu olarak bulunduğu yerlerde de düzenlenmiş. Nitekim Çerkessk’de (Çerkeskale) düzenlenen yürüyüşte Adıge bayraklarının yanında Abazin bayraklarının da taşındığını görebiliyoruz. Tıklayın - https://www.youtube.com/watch?v=wuUMOWS1uSE...
Abazin bayrağı Moskova ve Rus yanlısı Abhaz politikalarının kuyrukçuluğundan bir kopuşu, 1864 yılı öncesinin Adıge birliğine bir geri dönüşü ifade ediyorsa bizim açımızdan olumlu bir gelişme. 1864 öncesi Adıge bayrağında bulunan ve şimdilerde de kullanılan bayraktaki 12 yıldızdan biri Abazinleri, biri de Karaçayları temsil ediyordu. ABD bayrağında devletleri temsilen 50 yıldız, Çin bayrağında da özerk bölgeleri temsil eden 5 yıldız bulunması gibi.
12 yıldızlı bayrak, yeniden bütün Adıgeyli/ Çerkesyalı toplulukların ortak bayrağı konumunda. 12 yıldızlı bayrak Abazin ve Karaçayların özgür iradelerini yansıtıyor, birliği simgeliyordu. Bölücü bayraklar daha sonraki bir dönemin üretimleri. Bunları bilmek gerekir.
Bütün bunlara karşın, daha önceleri Moskova’dan okkalı birer darbe yemiş olan Karaçay ve Nogaylardan ise, 21 Mayıs ile ilgili bir tık yok. Bildiğiniz gibi Kuban Irmağı kuzeyindeki Kırım Hanlığı topraklarında yaşayan Nogaylar 1783’te toplu bir Rus kıyımına uğramış, canlarını kurtarabilenler de Kuban’ın güneyine geçip Çerkeslere sığınmışlardı. Karaçaylar ise, 1943’te yurtlarından çıkarılıp topluca Kazakistan ve Özbekistan’a sürülmüşlerdi.
Bunları unutmuş olamazlar.
Bu iki topluluk, belki şimdiki durumlarından hoşnut olabilirler. Rus’un, Moskova’nın Rusçu politikalarının, ayrılıkçı politikaların kuyruğuna takılmış olmaktan bir yarar umuyorlarsa, kendi bilecekleri bir şey.
Ancak, mikro milliyetçilikten bir şeyler umuyorlarsa, belirtelim, boşuna. Adıge/ Çerkes birliği, Kuzey Kafkasya birliği, dahası Rusya Federasyonu halklarının birliği ve dayanışması. İç içe geçmiş bu halkalar önemli. Gerisi boş, mikro milliyetçi tekli çıkışlar günümüzde bir anlam ifade edebilir mi?..
Bütün bunlar konuya ilişkin ayrıntılı bilgileri olmayan kişiler için anlamsız şeyler olabilir.
21 Mayıs 1864’te ne oldu?
Murat Papşu tarafından “Çerkesya’nın Ruslar Tarafından İşgali” adıyla Türkçeye kazandırılan Semen Esadze’nin tarih kitabında 21 Mayıs 1864 ayrıntılı bir biçimde anlatılıyor. 21 Mayıs 1864 günü, tören öncesinde, Adıge nüfusundan boşaltılan ve ateşe verilen Atkuac köyü (şimdi Krasnaya Polyana) yukarısında, Kbaada Yaylası denilen çayırlık alanda 4 ayrı yönden gelen sembolik Rus birlikleri toplanmaya ve çadır kurmaya başladılar.
21 Mayıs 1864 günü Kbaada’da kurulan asker çadırlarının bir fotoğrafını görmek için tıklayın - http://sochived.info/fotografiya-vo...
Dört ayrı yönden gelmiş olan bu birliklerin içinde, şimdiki Kürt korucu birlikleri benzeri yerli/ Rus işbirlikçisi birlikler de vardı.
Birlikler 4 ayrı yerde mevzilendiler. Rus İmparatoru II. Aleksandr’ın kardeşi, Kafkas Orduları Başkomutanı ve Kafkasya Genel Valisi Grandük/ Veliahd Prens Mihail Nikolayeviç meydanın orta yerindeki kürsüye çıktı ve bir konuşma yaptı. Konuşmasında özetle, Kafkas Savaşı’nın Rusların zaferiyle sona erdiğini, Rus yerleşimine açılmak üzere geniş bir arazinin kazanıldığını ve ‘Dağlılardan’ temizlenmekte olduğunu, bu yerlerin bundan böyle bir Rus toprağı (Novorossiya) olacağını, dağlarda direnen küçük kalıntı ‘haydut gruplarının’ bulunduğunu, ancak bunların kısa bir süre içinde yok edileceklerini, onların artık bir tehlike ve anlam ifade edemeyeceklerini belirtti.
Hak’uçları unutmuş olmalıydı, Mihail Nikolayeviç, sonradan direnişçilerle uzlaşmak ve onlara sürgün arazisinde yeni Adıge köyleri kurma hakkını vermek zorunda kalacaktı. Tıklayın.- http://adigehaber.tr.gg/Bir-K.oe.y....
Geniş bir arazi demekle de Mihail Nikolayeviç, Maykop’tan Karadeniz’e değin uzanan bir alanın, kuzeyde Kuban’dan güneyde Bzıb nehrine kadar uzanan yüzlerce kilometre uzunluğundaki Karadeniz kıyı arazisinin fethedildiğini ve Çerkes nüfusundan boşaltılmakta olduğunu kast ediyordu.
21 Mayıs 1864 günü, İmparator II. Aleksandr’a bir kutlama telgrafı gönderildi. Kafkasya’yı işgal operasyonunun başarıyla tamamlandığı haberi iletildi.
Yok etme ve yok edilme olayı aynı şey midir? Birbiriyle bütünleştirilebilir mi?..
21 Mayıs Ruslar açısından bir zafer ve kutlama günü.
Türk yetkililer ve milliyetçi/ dinci Türkler her bir 29 Mayıs günü İstanbul’un fethi olayını coşkulu törenlerle kutlarlar. Rum Ortodoks Kilisesi ve Rumlar da aynı günü bir yas günü olarak anarlar. 29 Mayıs 1453 İstanbul’un fethi günü Türkler için ne anlama geliyorsa, 21 Mayıs 1864 de faşist ve milliyetçi Ruslar için aynı anlamı, aynı şeyi ifade ediyor.
29 Mayıs’ı Rum ya da Yunanlı kutlar mı? Biri için kutlama olan şey, diğeri için bir yıkım, bir felâket, yas günü demek. Bu iki zıt olgu bağdaşır mı?
Bağdaştırılmış örnekler var:
1936 – 1939 yılları arasında İspanya İç Savaşı yaşandı, 500 bin dolayında insan ya öldü ya da kurşuna dizildi. Faşist Franco rejimi tasfiye edildikten sonra, İspanyol Parlamentosu ‘Cortes Generales’de varılan bir uzlaşmayla olayların üzerine sünger çekildi. Yurttaş olmaları nedeniyle, ölen faşistleri ve cumhuriyetçileri, tüm kurbanları temsilen bir anıt dikildi, faşist baskı altındaki Bask, Katalan, Galiç ve diğer halklar üzerindeki baskılar kaldırıldı, bu halklara kendi özerk yönetimlerini oluşturma olanakları sağlandı. Faşizm kınandı, öldürülenlere, demokrat ve devrimci kurbanlara saygınlıkları iade edildi, üzerlerindeki “hain” damgaları, yaftaları kaldırıldı.
Aynı olanaklar ve oluşum Adıgelere ya da baskı görmüş diğer Kafkas halklarına, ezilen insanlara sağlanmış mıdır? 1945’te yok edilen Şapsığ özerkliği ve Şapsığ toprağı Adıgelere geri verilmiş midir?..
1864 yılında yok edilen Çerkesya topraklarına Çerkeslerin yeniden yerleşmelerine izin çıkmış mıdır yoksa Çerkesler Rus görevliler tarafından sınır kapılarından geri çevrilmekte midir? İspanya ve Portekiz’de ise, böylesine kısıtlama ve engellemeler yok. 500 yıl önce İspanya’dan kovulan ve o yerlerin yerlisi olmayan Yahudilere bile İspanya ve Portekiz’e yurttaş olma ve dönüş hakkı verildi.
Moskova ise ‘21 Mayıs 1864 hukukuna’, 1864 yılının ruhuna, yok etme politikasına sıkı sıkıya bağlı. Aksi iddia edilebilir mi?..
Kim iddia edebilir?..
Yoksa Rus demokratikleşmiş de biz mi bilmiyoruz? 1945 yılında feshettiği Şapsığ özerkliğini yeniden ihya gibi bir jestte bulunmuş da haberimiz mi yokmuş?..
Rus, “bu topraklar, Çerkesya sizin toprağınız, sizler o yerlerin kök halkısınız, içişlerinize, dil ve kültürünüze karışmıyoruz” mu demiş?..
Ya da “gelin geçmişin acılarını birlikte toprağa gömelim, biz size ait olan bu topraklara yerleşmenize engel olmayacağız, dilinizi şimdilerde olduğu gibi, seçmeli ders dili olarak değil, dilediğiniz gibi, okullarda Rusça gibi, eşit konumda zorunlu bir ders dili olarak da okutabilirsiniz, bu tamamen size kalmış bir şey” mi diyor? Asla.
Tam aksine, Rus, “Biz Kırım’ı 1783’te Rus kanı dökerek aldık, Kırım Rus toprağıdır” diyor. Ne demektir bu?..“Biz Çerkesya’yı da 1864’te Rus kanı dökerek aldık, Çerkesya yok artık, onun yerinde Novorossiya (Yeni Rusya) var, o yerler Rus toprağıdır demek anlamına gelmez mi bu?..
Rusya’ya ilhak edilen Kırım’da Tatar çocukların sadece yüzde 3’ü seçmeli ders dili olarak Tatarca öğrenim görebiliyormuş. Adıge öğrencilerin ne kadarı seçmeli Adıgece öğrenim görebiliyor, bilemiyoruz.
Birileri anlatsa da bir bilsek...
Rus, 2014 Soçi Kış Olimpiyatları öncesinde Soçi’de Greklerin, Romalıların, Bizanslıların yaşamış olduklarını, Soçi’yi ‘Türklerden aldıklarını’ anımsıyor ama o yerin binlerce yıllık yerli/ kök halkı olan Çerkes adını söylemeyi anımsayamıyor, unutuyor, dili söylemeye varmıyor, dili tutuluyordu.
Bu durumda soykırımcı Rus İmparatorluk Ordusu askerleri ile anayurt toprağını savunurken şehit düşen kahramanlarımızı aynı kefeye koyabilir miyiz? Bu ikisi aynı değerde ve saygınlıkta olabilir mi? Ataların kemikleri sızlamaz mı? Biri katil, biri mazlum bunların. İkisi de kara toprakta yatıyor. Sorun çözülmemiş. Hal böyleyken her ikisi için ortak bir anıt dikilebilir mi? Ortak bir anma yapılabilir mi? Bu, şehitlerimizi aşağılama, kölelik ruhuna boyun eğme anlamına gelmez mi?..
Ama gidiş o yöne...
21 Mayıs 2016 anmaları bir dayatmadır
Emir kuşkusuz Moskova’dan geldi. Moskova öksürse bizdeki işbirlikçiler anında nezle olurlar. Bunu biliyoruz.
Bu nedenle Rusya Federasyonu sınırları içinde düzenlenen 21 Mayıs resmi törenleri, anmaları artık halkın iradesini yansıtan anmalar olamazlar, Moskova icazetli birer dayatmadır bunlar. “Katillerinize de saygı gösteriniz” anlamına gelmez mi bu?
Ancak yurtsever gençler ve yurtsever kitleler, resmi törenler dışında, kendiliklerinden yürüyüşler düzenlediler, yürüyüşlerde resmi propagandalara ‘ters/aykırı düşen’ pankartlar taşıdılar, sloganlar attılar, Rus’un ulaşamadığı kuytu yerlerde gerçek 21 Mayıs anmalarını düzenlediler, Rus’un halkımıza uyguladığı soykırım, etnik temizlik ve yurt dışına sürgünü kınadılar, lânet okudular. Buralarda soykırım ve sürgün olayı kitlesel anlamda anıldı, ataların anısına saygı duruşları yapıldı.
Soykırım olayı
Soykırım ve sürgünü, biri dar anlamda, diğeri de geniş anlamda iki ana başlık altında değerlendirmek olanaklı.
Geniş anlamda soykırım, etnik temizlik ve sürgün politikaları Rusya tarafından bütün Müslüman Kafkas coğrafyasında uygulanmıştır. Bunu bilmek gerekir. Diasporada yaşayan her bir insan, Adıge, Müslüman Abhaz, Çeçen, İnguş, Karaçay, Balkar, Nogay, Müslüman Oset, Dağıstanlı, Laz, Müslüman Gürcü ve Müslüman Ermeni [Hemşinli] bunların hepsi Rus sürgün politikalarından paylarına düşeni aldılar. Ancak Adıgelerinki en vahimi. Tam bir soykırım ve toplu bir yurt dışına, bir üçüncü ülkeye, Çerkesya ve Rusya ülkelerinden Osmanlı ülkesine sürülme olayı.
Uluslararası hukuk gereği Kafkas halklarının her birine kendi anayurt toprağına dönüş hakkı verilmeli. Her birinin anayurdundan ayrılış biçimi ve gerekçeleri kuşkusuz farklıdır ama hepsi politik nedenli, hepsine çifte vatandaşlık ve dönüş hakkı verilmeli, engeller kaldırılmalı.
Şu kadarını belirtelim, hiç kimse durup dururken, zorunluluk olmadığı sürece toprağını, doğduğu yeri bırakıp başka diyarlara, bilinmedik yerlere göç etmez. Hele kitlesel olarak hiç göç etmez. Göç etmişse, onu göçe zorlayan şeyin mutlaka bir arka planı vardır.
Rus bunu, bu türden gerçekleri görmeye yanaşmıyor.
Irk, milliyet ve din ayrımı güdüyor.
Dar anlamda soykırım, etnik temizlik ve sürgün ise, Ruslar tarafından, 1861’de kurulan ve merkezi Soçi olan Bağımsız Çerkesya Devleti toprağı tamamını kapsamak üzere uygulandı. Bu bir tarihsel gerçektir. Hiçbir kimse bunun aksine bir iddiayı asla kanıtlayamaz. Soykırım ve etnik temizlik uygulanan alanın neresi olduğunu, sınırlarını defalarca yazdık. Bir kez daha yineleyelim:
Belaya/ Şhaguaşe Irmağı solundan (ya da Maykop’un solundan) başlayarak batıda Karadeniz’e ulaşan geniş bir alan ile, kuzeyde Kuban Nehrinden güneyde Bzıb Irmağına değin uzanan yüzlerce km uzunluğundaki Karadeniz kıyıları.
Sınırları çizilen bu alanda yaşayan Çerkes nüfusu son bireyine değin, Rus askerleri tarafından söz konusu sınırların dışına çıkarıldı ve asker süngüsü eşliğinde gemilere doldurularak Osmanlı ülkesine gönderildi. Bu alanda, diğer yerlerde olabildiği gibi, bazı Çerkesler yerinde bırakılmış da değil. Bir ulus ve ülkesi tamamen yok edildi. Soykırım değilse bu olana ne ad verilebilir?..
Boşaltılan Çerkes yurdu Kuban Ordusu yönetimine verildi, sivil yerleşime kapalı bir askeri bölge haline getirildi. Bu statü yıllarca sürdürüldü.
Çünkü dağlarda ve ormanlarda saklanan Çerkes direnişçiler, direnişlerini kitlesel halde bir yıldan çok, 1865 yılı sonbaharına değin, ardından da kalıntı küçük gruplar halinde 1870’lere ve sonralarına dek sürdürmüşlerdi. Bir Adıge direniş örneği için tıklayın. - https://tr.wikipedia.org/wiki/Haku%C3%A7lar
Ruslar hâlen Çerkes Soykırımını tanımıyorlar, geçmiş tarihleri ile yüzleşmekten korkuyorlar, Çerkeslere zulüm uyguladıkları gerçeğini yadsıyorlar. Dolayısıyla eşit uzlaşma koşulları şu an için oluşmamıştır. Rus, Çerkeslere ve diğer Kafkas halklarına karşı işlemiş olduğu insanlık ve savaş suçlarını kabul etmiş değil. Özür dilemiyor, hata kabul etmiyor, anayurdu görmek üzere yola koyulan Çerkesleri uydurma bahanelerle geri çeviriyor, baskı üzerine baskı uyguluyor, örneğin Çerkes yurtseveri Khuade Adnan’ı ve daha başkalarını haksız yere, politik nedenlerle hapiste tutuyor. Faili meçhul cinayetler yaşanıyor.
Demokratik bir ülkede böyle şeyler olabilir mi?..
Politik muhalefet, şiddet içermediği sürece uluslararası hukuka göre suç oluşturmaz. Kişi, bulunduğu ülkenin politikalarını eleştirebilir, barışçı yollarla kınayabilir, toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleyebilir, yayın yapabilir ve bildiri dağıtabilir. Propaganda yapabilir. Bütün bunlar demokratik haklardandır. Peki, Rusya’nın uluslararası hukuka bağlılık, insan haklarına saygı gibi bir taahhüdü ve sorumluluğu yok mudur?..
Bir uzlaşma olmadığı sürece, bu koşullarda ölen Rus İmparatorluk Ordusu askerlerine rahmet dilemek ve onları bağışlamak, bize, Çerkeslere ve Kafkas halklarına düşer mi?
Gerçek bir uzlaşma olduğunda İmparatorluk rejiminin bu askerlerine ilişkin bağışlayıcı kararlar da alınabilir. Atatürk’ün Çanakkale’de ölen düşman askerlerini evlât olarak görmesi gibi, geleceği kurtarmak için, o askerlerin işlemiş olduğu suçlar üzerine bir sünger çekilebilir. Şimdilerde öyle davranmak için bir neden yok.
Rus pervasız, inadım inat havasında.
Bu konuda Rus iktidarı ve yerli işbirlikçileri ile aynı görüşte olamayız. Bazıları aynı görüşte olabilirler, oluyorlar da, ama biz olamayız.
Diasporada ise, belirtelim, 21 Mayıs, her yerde günün anlamına yaraşır bir olgunluk içinde anıldı, Rus temsilcilikleri önünde kınama eylemleri gerçekleştirildi, basın açıklamaları yapıldı, temsilcilikler önüne siyah çelenkler bırakıldı.
 
  Bugün 21 ziyaretçi (24 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol