Çok değil,yaklaşık 1 ay sonra,5 ekimde Adıge Cumhuriyeti 20'nci kuruluş yılını kutlayacak.
Soralım,Rusya Federasyonu’nun (RF) üç cumhuriyetinde (Adıge,Karaçay-Çerkes ve Kabardey-Balkar’da) ve Krasnodar Kray’da (Soçi,Tuapse,Uspensk rayonlarında) yaşayan Adıge/Çerkesler ne durumdalar?Anayurt dışında,diasporada yaşayan Adıgelerin durumu nedir?
Bu gibi sorulara,kişiye göre değişmek üzere farklı yanıtlar verilebilir.Kimileri mevcut durum için ‘kötü değil’,kimileri ‘eh’,kimileri de kötü diyebilirler.Dönüşçülerimiz de,çoğunlukla "kötü değil" diyor olmalılar.Çünkü,onların birçoğundan ciddi bir yakınma ya da eleştiri gelmiyor. “Sükût ikrardan gelir” derler...Çetave İbrahim ve Çetave Denef gibi olaylara eleştirel ve gerçekçi yaklaşanlar da var,ancak o gibiler ve yurtsever yazarlarımız birer istisna...
Tablodaki DÇB ve KAFFED görüntüleri pek parlak değil.Bu iki kuruluş ,anayurttaki durumu iyi imiş gibi göstermeye angaje olmuşlar.Bunu kendileri söylüyorlar.
Aynanın bir yüzü ‘evet’ ise,öteki yüzü neyi yansıtıyor?
DÇB ile KAFFED’i tümden olumsuzlayamayız,sözkonusu olanı yönetimleri,edilgenlikleri. Başarıları da var kuşkusuz:Örneğin,KAFFED kongrelerine Ankara'daki RF Büyükelçiliğinden kutlama mesajları ya da temsilciler gelebiliyor.Ayrıca, Ürdün başkenti Amman'da RF hükümetinin desteğiyle Adıge dili konulu bir toplantı da yapılabilmiş. Kosova'dan 200 kadar soydaşın (bir köydeki Adıgelerin çoğunluğunun) RF’ye, Maykop'a nakli ve yerleştirilmelerinde de rolleri var.Ne yazık ki,bu yerleşim beklenen sonucu vermedi. Kosovalı soydaşların bir bölümüne konut tahsis edilmedi,okullarda,yurt köşelerinde sığıntı bir yaşam sürdürdüler.Oysa federal hükümetin iskân için taahhüdü ve ayırdığı bir para vardı.İlk hata,federal hükümetin,yerleştirme ve para işini Adıge Cumhuriyeti’nin eline bırakmış olmasıydı (1998).Yerel hükümet, işi “Adıgeleştirmiş” olmalı.Paralar iyi kullanılmamış.Dahası iş, çığırından çıkmış, utanma duvarını da aşmış.O dönemdeki internet haberlerine göre,iki kızı olan bir anneye bir konut tahsis edilmiş. ‘Kız çocuğu evde misafirdir’ demişler ya, kızın büyüğü evlenip ayrılmış.Bizimkiler de hemen atlamışlar, “Bu ev iki kişi için fazla” ,boşalt evi demişler kadına kış ortasında;evin elektrik ve doğal gazını da kesmişler.Maykop'un kışı da kış.Kimseden tıs yok tabii. ‘Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’ deniyor ya da ‘Korku dağları sarmış’ olmalıydı…Sonuç,soydaşların bir bölümü, Adıgey’i terk etti ve çalkantılı Kosova'ya geri döndü…
Adıgey’de ya da RF’de Türkiye’deki gibi tam bir mülkiyet anlayışı yok,’alengirli’ bir durum var.Rusya’da elektrik,su,doğal gaz ve diğer ev ya da apartman giderlerini ödemediğin takdirde evden atılabiliyorsun. Devlet eve el koyabiliyor ya da evi geri alabiliyor.Toprak da öyle.Satın almış olsan bile,üç yıl ekmediğin ya da boş bıraktığın toprak,devletçe elinden alınabiliyor.Yani kiracı ya da icarcı benzeri bir mülkiyet anlayışı var.
Kurallara uyduğun sürece elindekilerden yararlanabiliyorsun.Öyle deniyor.
Başka bir olumlu örnek de sunabiliriz:Nalçik ve Maykop'taki devlet üniversiteleri diasporadan öğrencileri (belli bir kota ya da kontenjana göre) kabul edebiliyorlar.Bu işin kotarılmasında,kitle desteği yanında, her iki örgütün,DÇB ve KAFFED’in de olumlu rolleri olmuştur.
Moskova, belli koşulları yerine getiren diasporadan Adıgelere, Adıgey’de ikamet etme (oturma) izni veriyor (Kota 2009'da 1,500 idi).Ama talep çok az olmuş.
RF yurttaşı olmak da olanaklı.Bunun için 5 yıl süreyle RF’de oturmak (ikamet),Rusça öğrenmek ve TC yurttaşlığını bırakıp RF yurttaşı olmak yetiyor .Bu da, “Sakın gelme” demeye gelmez mi?..
Oturma izni alan kişiler ne kadardır?Bilemiyorum,ama çok az olmalı.
Tablo,genel görünüşüyle böyle.İlgi az.
Tabloyu yeterli bulan için sorun yok.
****
Sorunlar çok
Ama,bize göre çok sayıda sorun var.Görüldüğü gibi,yukarıdaki tablodan olumsuzluk yansıyor.Yurtseverlere düşen görev,olumsuzlukları olumluya çevirmenin bir yolunu bulmak olmalı.Adıgey'de olanaklar çok,tükenmiş değil,toprak çok verimli,dağları,yaylaları,vadileri ve dağ pınarları müthiş,güzel.Irmaklarında alabalık kaynıyor…
Kayak yapılacak yerleri de var.
O halde,soralım:Ne oluyor,Adıgeler ata yurduna sırt mı çevirdiler yoksa?Anayurda bir hevesle giden, ne diye bir hışım geri dönüyor?Niye dönüyor?Onları anayurttan ‘kaçırtan’ nedenler neler olabilir?
Bu gibi konularda DÇB, KAFFED ya da başka bir kuruluşun ciddi bir araştırması var mıdır,bilemiyorum…
Ancak, “Çerkes Dünyası” dergisinde konuya,dönüşe ilgisizliğin nedenlerine ya da sorunun kendisine ilişkin akademik yazılar yazılmaya başlanmıştı,ama dergi ömürlü olamadı.Her güzel şey gibi,birkaç sayıda onun da sonu geldi.
Başlangıcı güzel,sonrası kötü olan Sovyetlerin dağıldığı 20 yıldan beri sağlanan olanak ve oluşumları (oluşumların bazılarını) böyle özetleyebiliriz .
***
Anayurda niçin dönülmüyor?Utandırıcı tavırlar
Diasporadan anayurda kesin yerleşenlerin sayısı nedir?Bilemiyorum.Bin kişi,daha çok ya da daha az diyenler var.Bunların bazıları evlenip orada kaldılar.Kuşkusuz bunları,bu yürekli insanları selamlamak gerekir.
Anayurda dönen Adıge sayısı ise çok az.
Oysa, Soçi’de ya da başka bir büyük Rus kentinde,toplam dönüşçü Adıge sayısında,belki de daha fazla TC yurttaşı bir Karadenizli girişimci (fırıncı,işçi ya da esnaf) grubunu bulmak olanaklı.Adıge yerel yönetimleri için ‘edilgenler’ derken,anlaşılan biz de onlara benzemişiz.Özveriden mi kaçıyoruz?Elimizi taşın altına koymak gerekirken,bakın,nelere tenezzül etmeye başlamışız.
Bir tanıdığım bu yakınlarda anlatmıştı:Nalçik’teydim,Maykop’a gitmek için 125 dolara bir taksici ile anlaştım.O sırada,Maykop’tan tanıdığım Türkiyeli bir taksici yanıma geldi. “Taksi tutmana gerek yok,Maykop’tan Nalçik'e müşteri getirdim,boş dönüyorum,seni götüreyim” dedi.Birkaç yere uğradı,oyalandık.Gecikmeli de olsa,sonunda Maykop’a,otele vardık.Benzin parasına bir katkım olur diyerek,“Ne vereyim?” diye sordum. “Ver bir şey” dedi. “Nalçik’teki taksiciyle 125 dolara anlaşmıştım,sana ne vereyim?” dedim. “Bana da o kadar verirsen yeter!” dedi.
Hey gidinin ‘Asalet ve nezaket timsali Çerkesleri’,Türkiye’de ‘asil idiysen’ bile,anayurdunda ne hallere düşmüşsün…
Yazık...
***
Tataristan,Başkırdistan,İsviçre ve Romanya örnekleri ile bizdeki durum
Başarılar gibi başarısızlıkların sorumluluğunu salt DÇB ve KAFFED'e yüklemek de insafsızlık olur.Bu iki örgütün gücü,“RF ve Abhazya politikalarına angaje ” olma nedeniyle düşmüş,daralmış durumda.Çok olumsuz bir pozisyondur bu tabii. Ancak mafya bağlantılı olan ya da uyuşturucu döndüren örgütler olmamalarına da yine şükür.Bu iki örgütün edilgen ve doğruları gizleyen örgütler oldukları da iddia ediliyor,sanırım bu gibi şeyleri mercek altına almak gerekir.
Aslında başarısızlık birçok bileşenin,sorunu gerçekçi biçimde ele alamamanın bir sonucu.Başarısızlığın ana sorumluluğu,kuşkusuz RF hükümetine ve ona bağlı olan yerel yönetimlerin olumsuz tutumlarına ve hepimize ait.Örneğin,RF dâhil,tüm ilgili devletlerin bilim çevreleri Adıge/Çerkeslere 18 ve 19.yüzyıllarda,Çarlık Rusyası tarafından bir soykırım ya da sürgün (deportasyon) uygulandığını biliyor ve kabul ediyorlar.Yadsınamaz,çünkü bir gerçektir bu.Gerçekler belgeleriyle ortada, “Güneş balçıkla sıvanamaz”.
Bu çıplak gerçeğe rağmen RF, Çerkes Soykırımını yadsımakta diretiyor.Küçük düşüyor.İğrenç bir politikadır bu.
RF ve onun yerel (alt ) birimleri çifte standart uyguluyor,ikili oyunlar tezgâhlıyorlar.Örneğin yatırımcı korunuyor ve önü açılıyor.Ama sıradan dönüşçü,bin pişman edilebiliyor.Kaçışın asıl nedeni de bu olmalı. ‘Kafkasya yoksul,o koşullarda yaşayamam’ diyen birine henüz rastlamadım.Anayurt sevgisi diasporaya dönenlerde de aynen sürüyor.Ama ‘Paran varsa gel,yoksa sen bilirsin’ mantığı hakim,ayıptır bu, yakışmıyor...
***
Gorbaçov ve kısmen de Yeltsin’den sonra durum ve her şey yoksullar ve küçük uluslar açısından giderek kötüleşti.Bu bir gerçek.Moskova,bir koruyor gibi yapıyor,bir rahat vermiyor.Kimine iyi.Bu,değişmeyen bir politika,Rusçu bir politikadır bu.İsviçre’de ve uygar dünyada kaldı mı öyle şeyler?Türkiye’de var.Bakınız, Tataristan ( 3 milyon 786 bin nüfusun,2002’de 2 milyonu Tatar,1 milyon 492 bini Rus idi) ve Başkırdistan (4 milyon 72 bin nüfusun 1 milyon 490 bini Rus,1 milyon 221 bini Başkırt,990 bini Tatar) gibi büyük ve petrol zengini RF cumhuriyetleri kendi dillerini zorunlu birer ders dili olarak tüm okullarda,Rusça ile birlikte,tüm öğrencilere öğretiyorlar.Kaçış yolu kapalı.Romanya da başka bir örnek:Romanya,ülkesindeki tüm azınlıkları (toplam 19 azınlık imiş) resmen tanıdı.İçlerinde bin üzeri kişi olan tanınmış azınlıklar da var.Parlamentosunda onlara,bir kota dahilinde temsil olanağı tanıdı.Dil ve kültürlerini yaşatmaları için devlet desteği,okul ve para yardımı sağlıyor.Türk (32 bin,Dobruca ve Köstence’de yaşıyorlar,Türkçe bu iki yerde resmi olarak tanınıyor),Tatar (24 bin,Dobruca’da tanınıyor),Bulgar (8 bin,Banat),Yunanlı (6,5 bin,Dobruca) ve Ermeni (1780,Gherla) azınlıkları da bu 19 sayısı içindeler (1).
Bir de Soçi’de (‘Şapsığ Ulusal Rayonu’ vardı,1924-1945),federal yasa hükümlerine karşın yok sayılan yerli Adıge-Şapsığ varlığına ve Çerkes soykırımı’nı yadsımakta direnen Ruslara da bir bakınız.
***
Tataristan’da Rus öğrenci de Tatarca öğrenmek zorunda (İsviçre benzeri bir uygulama.İsviçre’de öğrenci ikinci bir İsviçre dilini öğrenmek zorunda).Ancak bu iki RF cumhuriyeti dışındaki 19 cumhuriyetin benzeri olanaklardan yararlanamadığı biliniyor.Buna bir çifte standart ya da ‘At sahibine (binicisine) göre kişniyor’ denebilir.Adıgey’de ise,eğer velisi istemiyorsa,Adıge Cumhuriyeti yönetimi, Adıge öğrenciye bile Adıgece dersi verdiremiyor,o türden bir yetkisi yok.Ama Tataristan’ın elinde, İsviçre’ninki ‘gibi’ bir yetki var...Adıge Parlamentosu-Xase soruna el atmıyor.
Önceleri Adıgey'in de 'yarım' bir dil yetkisi vardı:2006’da ‘Adıgece’nin sadece Adıge öğrenciler için zorunlu bir ders dili olması’ konulu bir Adıge Cumhuriyeti yasası vardı,ama çok geçmeden yargı yoluyla iptal edilmişti (2007).RF üst mahkemesine de itiraz edilmediğinden,resmi bir dil olan Adıgece,zorunlu ders dili olma statüsünden düştü ve bir seçmeli ders diline dönştü:İstersen öğren,istemezsen öğrenme.Böyle devlet olur mu?Demek ki bizde oluyormuş…
Şimdi öğretmenler ve okul idareleri,yalvar yakar öğrenci toplamaya çalışıyor,Adıgece tek sözcük bilmeyen öğrencileri bile,Adıgece derslerden otomatik başarılı sayıyorlarmış...Adıgece öylesine bir ders olmuş...
Sonuç:Adıge çocukları artık aşağılanan ve ‘değersiz sayılan’ Adıge dilinde konuşmamaya ve Rusça küfürler savurmaya başlamış olmalılar...
***
Bulgar ırkçısı Todor Jivkov Türk adlarını Bulgarlaştırma kampanyasını uzun bir süre dış dünyadan gizlemişti.Bütün ırkçılar işte böylesine hasta ve sinsi kişiler.Jivkov da öyleydi.Sonunda bomba elinde patlamıştı.Bizim yalakalar da Rus ırkçısı Brejnev döneminin Ruslaştırma politikalarını gizlemeye çalışıyor,yalanlar uyduruyorlardı.Başaramamışlardı.Şimdikiler de başaramayacaklardır.
Bu gibi canalıcı konular üzerinde yeterince durulmuyor,aksine üzerlerine ‘şal çekiliyor' ...Soyut tartışmalardan,gündemin acil olmayan noktalarına takılı kalmaktan kurtulamıyor,bu gibi somut durumlara yoğunlaşamıyouz.
En başta şu nokta hiç unutulmamalı:Milyonları bulan bir Adıge/Çerkes diasporası var,henüz ölmemiş,yaşıyor,yıllar boyu da yaşayacak...
Diaspora yavaş yavaş,ama büyük boyutlu kitleler halinde kendine geliyor.Onbinlerce yetişmiş ve okuyan etkili insanımız var artık…
Hafife alınamayacak bir güçtür bu.
***
Yine de,genel anlamda,RF gibi ‘yarı karanlık’ bir ülkede, 21 RF cumhuriyetinin 20 yıldan beri ayakta kalmış olması da güzel bir olgu.Putin,birçok konuda eleştirilebilir,ama anayasanın temel kurallarına bağlı kaldığı da ortada.Bunu Putin’in artı hanesine yazmak gerekir.2000'lerde Adıge,Karaçay-Çerkes ve Hakas gibi “zayıf ve devlete yük olan ” cumhuriyetlerin dağıtılmaları yönünde bir kampanya açılmıştı,ama Putin’in anayasada bir değişiklik düşünmediğini söylemesi üzerine kampanya durmuştu (2006).
2000’lerin “zayıf” Adıgey’i,şimdi, işsizlik,yoksulluk ve çalkantı içinde çırpınan 2000'lerin " güçlü sayılan" birçok cumhuriyet ve iline göre, şimdilerde çok daha iyi bir konumda.
***
Madalyonun öteki yüzü,Batı ve durum
Dış dünya ya da Batı,petrol,doğal gaz,değerli madenler ve modern teknoloji ürünleri ile ilgileniyor.Bunun dışında,Rusya’nın petrolsüz ve gazsız kenar bölgeleri ve o bölgelerin yerli halkları ya da nüfusu Batı’nın umurunda bile değil.Batı derken büyük şirketleri ve onların güdümünde olan hükümetleri kastediyorum.Demokratları ve insan hakları savunucularını kastetmiyorum .Batı,yoksul Gürcistan’a ‘önem’ veriyorsa,bu,o ülkeden geçirilen ve Ermenistan’ı bypas eden enerji hatları ve bir üs,bir atlama tahtası olması nedeniyledir.Batı çıkarını, parayı bilir.
Ancak,Gürcistan,Çerkes Soykırımı'nı tanıyan,yaramıza merhem olmaya çalışan tek ülke.Bunu unutmamalıyız.
Rusya,Soçi'de yapılacak ve üç yıl sürecek olan 2014 Soçi Kış Olimpiyatlarına katılacak olan “az nüfuslu yerli halkları/toplulukları” belirlemek için,Soçi'de bir forum düzenledi.Krasnodar Kray'ın yerli Adıge topluluğu ya da Soçi'nin aborojinleri (yerli halkı) olan Adıge-Şapsığlar sözkonusu foruma çağırılmamışlar (2).Sibirya,Kutup dairesi ve Uzak Doğu aborojinlerinin duyduğu sesi Soçi’deki Adıgeler ‘duyamamış’ ,yoklama ‘kaçağı’ olmuş olmalılar…
Irkçı/faşist Rus bu,utanma denen şey onda ne gezer?..
***
Kafkasya'da ekonomik durum
RF'nin “Güney” ve “Kuzey Kafkasya” federal okrugları (bölgeleri) Rusya’nın en geri,en yoksul ve en tehlikeli yöreleri.İşsizlik ve yoksulluk ,buralarda,öteki okruglara (bölgelere) göre daha yoğun,ikincisinde diz boyu.Suç oranında da patlama var (Uyuşturucu,fuhuş,rüşvet,cinayet, gasp, hırsızlık,vb) .Utanma duygusunun da hayli zayıfladığı söyleniyor,en kötü şey de bu.Güney Federal Okrugu'nun en iyi yörelerinden biri sayılan Adıgey’de işsizlik oranı yüzde 4,4’ten yüzde 1,9’a düşmüş deniyor (3).Ancak bu da tartışılabilir:Adıgey'de (ve diğer yörelerde) tam,yarım ve çeyrek gün çalışmaları bulunduğu unutulmamalı.Yani işçiye günde 8 saat yerine,çaresiz 2 saatlik iş veriliyor ve günlük ücretin dörtte biri ödeniyor.Bu kişi,çalışıyor (istihdam edilmiş) sayılıyor.Ancak,bu yolla yoksullaşma yok edilebilir mi?Bu gibi durumlar da göz ardı edilmemeli.
Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’nde işsizlik daha büyük bir boyutta.Bu nedenle,yöreden dışarıya doğru mevsimlik ya da temelli bir göç süreci yaşanıyor.Köylüye toprak verilmedi,toprak birilerine (paralı kişilere?) kiralandı.Bu yüzden köylü/çiftçi nüfus işsiz, erkekler boşta geziyor.Kadınlar,dükkan,mağaza ve atölyelerde çalışıyor,küçük bahçelerinde (çoğunca 2 dönüm) sebze,meyve ve kümes hayvanı üretiyor, bunları yol boylarındaki küçük pazarlarda satıyor ve evlerini geçindirmeye çalışıyorlar.Daha önceleri Kabardey kadınları Türkiye’ye gelip bavul ticareti de yapıyorlardı.Şimdi yok.
***
Eğitim ve dil sorunu
Gelelim eğitim konusuna.Bu da tam bir açıklığa kavuşmuş değil.Adıgece’nin okullarda okutulma derecesi nedir?Belli değil,okuluna göre değişebiliyormuş bu.Kimi haftada sadece bir ders saati Adıgece okutuluyor diyor.Öyle okullar da varmış,kimi de daha fazla diyor.Rusça bilmeyen Kabardey çocukları, ilk sınıflarda,Rusça öğrenene değin matematik dersini bile Adıgece işleyebiliyorlarmış.Ancak geçici bir durumdur bu.Adıgey'de haftalık Adıgece derslerin toplam süresi 3 ile 5 ders saati arasında değişiyormuş.Şaşırmamak elde değil.
Maykop’tan Huade Adnan kardeşimiz,bu yıl ilkokul birinci sınıflarda Adıgece dersleri tutarının (anadili,edebiyat,gelenek/xabze),geçtiğimiz yıla göre 1 saat artırıldığını bildirdi.Yine Adnan kardeşimizin gönderdiği ders saati çizelgesine göre,geçtiğimiz yıl Adıgece dersleri toplam süreleri,birinci sınıflarda 4,ikinci ve üçüncü sınıflarda 5,dört,beş, altı ve yedinci sınıflarda 4,sekiz ve dokuzuncu sınıflarda 3,on ve onbirinci sınıflarda da 5'er ders saati idi.Birinci sınıflarda süre bir saat artırıldığına göre,birinci sınıflarda ders saati toplamı 5'e çıkmış olmalı,dedi Huade Adnan.Bana göre,5 ders saati bile yetmez.Dilci Prof.Bırsır Batırbıy’,haftada 1-2 saatlik Adıgece dersi için, "İyi değerlendirirsek,bu da bize yeter" diyor (4).Ancak bunu sırf Adıgece dersi anlamında mı söylemiş,tam bilemiyorum.Prof.Bırsır matematik dersinin de Adıgece okutulmasının gerekeceğini söylemişti.
Maykop'tan Açumıj Hilmi kardeşimizin söylediğine göre,daha fazla dersin Adıgece işlenmesi yasal anlamda olanaklı.'Ama Adıge yöneticiler bunu gerekli görmüyor olmalılar' imiş...
Okul öncesi eğitim,işin en berbatı:Kabardey-Balkar’da “Anaokullarında,3-4 yaş grubu çocukları için ders saatleri 20 dakika,5-6 yaş grubu için 25 dakika,6-7 yaşlar grubu için de 30 dakika imiş.Bu ölçüler içinde çocuklara haftada 2 ders saati tutarında Adıgece (Kabartayca konuşma) dersi veriliyormuş.Ama herhangi bir dilin bir çocuğa öğretilmesi için haftada en az üç ders saati gerekiyor,bu bir bilimsel saptama.Dahası var,Adıgece gibi 60'tan çok sesi bulunan (çoğu dillerin iki katı ya da üzeri tutarında sesi olan) bir dil için 3 saat de yeterli değil,daha fazla ders saati,ayrıca çocukla hergün anadilinde konuşmak gerekir, deniyor.Ama,gereken zorunlu sürenin yarısına bile ulaşılmamış.Dolayısıyla anadili lodos yemiş sulu kar gibi eridikçe eriyor...” (5).
Yukarıdaki dizeler uzunca bir yazımdan alıntı,Kabardeyce anadilinin kullanıldığı anaokullarına ilişkin.Altını çizersek,3-4 yaş grubu çocuğa haftada toplam 40 dakika Çerkesçe (Kabardeyce) ders veriliyor,o kadarı yeterli görülüyor olmalı.Oysa,özel durum (Rusça'ya göre iki kat üzeri ses gibi) gereği,haftada en az 120 dakika Adıgece ders verilmesi,ayrıca çocukla hergün Adıgece konuşulması gerekiyor.Şu durumda gerekli olan sürenin üçte biri tutarında bir anadili dersi veriliyor.Çocuk Rusça küfür savurmayıp da ne yapsın?Anadilini konuşamıyor ki...
Bir fıkra:
İyiliksever ve dindar bir karıkoca varmış.İkisi de Cennet'e gitmeyi umuyormuş.Erkek önce, kadın da ardından ölmüş.Kadın Cennet'e gitmiş,eşini aramış,ama bulamamış.'Araftadır' demişler,orada da yok.'O zaman Cehennem'e gitmek kalıyor,oraya git' demişler.'Olamaz,benim kocam Cehennemlik olamaz' diye tutturmuşsa da kadın,sonunda çaresiz Cehennem'in yolunu tutmuş.Kocasını bir kuyuya atılmış,başı yukarıda,kuyu dışında bulmuş.'Nedir bu senin başına gelen şey böyle?'diye sormuş kadın.'Sen bana bakma,ben yine kötü durumda sayılmam,altımda Kadıköy müftüsü duruyor,ben onun omuzları üzerindeyim" demiş kocası.
O hesap,bu azacık dil eğitiminin bile beteri var:Anadilinde hiç eğitim verilmeyen çocuk yuvası ya da anaokulları da var.Oralarda sadece Rus dili öğretiliyor.Sonuç,üç köy dışında,koca Şapsığ'da (Soçi ve Tuapse rayonları) çocuklar Rusça konuşmaya başlamışlar.Çünkü 21 Şapsığ yerleşiminden sadece üçünde haftada 1-2 saat Adıgece 'eğitim' kalmış.
Biz 40 yıl önce aynı olayı (beter durumu) yaşamış ve Adıgece'yi toptan bırakmıştık,o sıralarda Türkiye’de açık faşizm ve 12 Mart Askeri Müdahalesi vardı.Faşizmin yardakçıları zil takıp oynayabilirler.Bir de başlarına kına yaksınlar.O zamanlar köylü kızlarımız da,anneleri tarafından iyi Türkçe konuşurlarsa memur ya da zengin,şehirli koca bulacaklarına inandırılıyor,özendiriliyorlardı.
Benzeri nedenlerle olmalı,şimdiki Adıge çocukları da,anasından öğrenmiş gibi Rusça küfürler savurarak anayurtta,Maykop sokaklarında dolaşıyorlarmış (6).
Maykop’tan tanıdığım bir kız kardeşimiz de şöyle yakınıyor: ‘Adıgey'de 3. sınıfa giden kızım haftada sadece 1 ders saati olarak okutulan ve Rusça işlenen, genelde de kaynayan Adıge edebiyatı dersini alıyor. Sınıfın yarısı Adıge, ama Adıgece’yi konuşabilen tek bir çocuk bile yok. Yani dilimizin kaybolma süreci,maalesef, tahmin edildiğinden de daha hızlı ilerliyor’ (7).
Vah zavallı Adıge Cumhuriyeti vah,anayasandaki 'egemen devlet' yazısına ne oldu?Kuş olup da mı uçmuş ...
İsrail'in iki Adıge köyü kadar bile olamamış,anadiline sahip çıkamamışsın.Sadece Adıgey'e değil,diğer cumhuriyetlere ve İsrail dışı diasporaya da vah vah...
Ataların kemikleri yattıkları yerlerde sızlıyordur...
Koca Adıge Cumhuriyeti'nin sadece birkaç tanesinde,birkaç anaokulunda Adıgece ‘öğretilebiliyormuş’.O da öğretmek mi,belli değil.'Mal meydanda'.Şapsığ'da Adıgece öğretilen anaokulu kalmış mıdır,sanmıyorum.Anadili öğretmeni ve anaokulu için para 'yok',ama şatafat ve uzun ziyafet sofraları için var.Nedenini sormayın sakın,'bir dokunan bin ah işitiyor'.Bakanlık sanki bir ağlama duvarı.AC Eğitim Bakanı Bedanıko Ramazan konuşmuyor,yardımcısını konuşturuyor.Niye ?İşi başından aşkın da ondan mı?..
***
İnternete yoğunlaşalım
İnternet çağını yaşıyoruz.Çocuklar televizyondan uzaklaşmış durumdalar.Bu nedenle kısa metrajlı çocuk filmleri,özellikle çizgi filmler ve diziler hazırlanmalı ve internete verilmeli.Hani,bir zamanlar gündemdeydi, Kuzey Kafkasya cumhuriyetleri ortak bir film stüdyosu kuracaklardı.Ne oldu?O da mı fos çıktı? Hâlâ bir “Kuzey Kafkasya Ekonomik Okrugu” (bölgesi) var,Adıgey de oraya,o okruga dâhil.Süs olsun diye mi oluşturulmuş o okrug?
En iyisi, cumhuriyetlerin her birinin birer film stüdyosunun olması,aralarında da bir koordinasyon kurulması...Yerel dillerde filmler çevrilmeli,başka dillerden de Adıgece’ye çeviriler yapılmalı.Kafkasya'da bu işi yapacak yeterli eleman vardır.Yeter ki yetki ve para verilsin.Ancak,Adıgece olarak seslendirilecek filmler,hemen Rusça’ya ya da Türkçe'ye çevrilmemeli.Böylece,Rusça ya da Türkçe film bombardımanı,kısmen de olsa dengelenebilecektir.Adıge geçmişinden ve yaşamından alınma iyi ve kaliteli filmler hazırlanırsa Türkiye,Ortadoğu ve dış ülkelere de pazarlanabilir.
Kalite ve marka, para getirir.
**
Atanmış yöneticiler ve parlamento sorunu
Rusya’da yerel cumhuriyet ve illerin yöneticileri (başkan ve valiler) Moskova’dan atanıyor.Yani seçilmiyorlar.Türkiye'deki vali ve kaymakamlar gibi atanıyorlar,tek fark başkanın (lışha/л1ышъхьа) parlamentodan onay alması.Hükümetler ve alt kademe yönetimler (bürokrasi) de,o tür atanmış kişiler tarafından yine atama yoluyla oluşturuluyorlar.Parlamentolar ve hükümetler sanki birer 'İl Komisyonu' gibiler,vali ne derse,genel olarak ona uyulur.Demek ki,RF demokrasisi gelişmemiş.Atanmış görevliler halkı değil, Moskova'yı ya da üst yönetimi memnun etmeye bakarlar.Ancak,şu sıralar atanmışlara karşı derin bir muhalefet ve tepki gelişiyor.İyi ki gelişiyor.Gorbaçov ve Adıgey Adıge Xase örgütü önderi Hapaye Arambiy de seçimli döneme dönülmesini isteyenlerden.RF'nin seçimli demokrasiye gereksinimi var.Demokrasi,demokratik seçim yoluyla oluşur.Arap ülkeleri,kanları pahasına işte bunun mücadelesini veriyorlar.Geleceğe yönelik bir ışık,insanlığın karanlıktan çıkışının bir muştusudur bu.Bu rüzgarın önünde kimse duramaz.Çin bile.
Arap ülkelerinde petrol ve doğal gaz,zenginlik var,ama halk yoksul.Bizim de demokrasi mücadelelerine omuz vermemiz gerekiyor.Vahabi ve Selefilerinki gibi kanlı ve demokrasi karşıtı değil,barışçı bir mücadele yürütmeliyiz.Yığınlar Tunus ve Mısır’da yıllanmış diktatörlükleri yıktılar,Libya’da da yıkıldı,diktatör(Kaddafi) kaçacak delik arıyor.Suriye'de de diktatörlük çatırdıyor.Macun tüpten çıktı,dönüşü yok bunun.
RF’deki cumhuriyetler parlamenterlerinin yarısı yerel yönetimler (rayonlar,okruglar) tarafından ve her bir okrug (seçim çevresi,rayon) adına eşit sayıda milletvekili esası üzerinden seçiliyor.Biçimsel düzeyde güzel bir olay bu.Biçimsel diyoruz,çünkü adayları partiler gösteriyorlar.Örneğin, Adıgey’in 9 seçim çevresi (rayonu,okrugu) var,9 çevre 3’erden 27 vekil seçiyor (9x3=27).Öteki 27 üye de rayonların nüfuslarına ve partilerin baraj üstü aldıkları oylara göre dağıtılıyor.Şu durumda yerel etnik halkın parlamento baskısı altına alınması,görünüşte olanaksız.
Yani, Adıgey ve Kuzey Kafkasya’dakiler de dâhil tüm RF parlamentoları halkı temsil ediyorlar 'denebilir'.O anlamda ‘sorun yok’.Ama,parlamentonun,atanmış görevlilere karşı halkın çıkarlarını koruma ve denge kurma,anadili ve etnik kültürü savunma gibi bir gücü, siyasal ve tarihsel anlamda bir sorumluluğu da olmalı.Güç ve sorumluluk yeterince yerine getirilebiliyor mu?Sanmıyorum.Adıge Parlamentosu-Xase'de bir kez olsun Adıgece konuşulabilmiş değil.Adıgece 'vebalı dil' sanki.Yani, cumhuriyetlerin dilleri ve kültürleri can çekişiyor ve ölüyor.Öylesine bir mekanizma kurulmuş ki,şeytana taş çıkarır.Rus'un devlet,imparatorluk yönetme geleneği var.Bizimkiler hâlâ aşiret...
***
Tataristan ve Başkırdistan'daki uygulamalar ve 'güçsüz' cumhuriyetler
Tataristan ve Başkırdistan cumhuriyetlerinde yerel diller okul öncesinde, ilk ve orta dereceli okullarda (1-11.sınıflarda) zorunlu diller olarak, Rusça ile birlikte okutuluyor ve kamusal alanda da kullanılabiliyorlar.Adıge öğrenciye ise,ne öğretiliyor,Rusça küfürler mi 'öğretiliyor' ne? ‘Ne güzel bir eğitim anlayışı' ,değil mi bu bizimkisi? ‘Balık baştan kokar’ dememişler boşuna.Yönetimi,parlamentosu ve her şeyi öylesine Rusçu ve 'uysal kuzu' olursa,üstelik ‘Yiğit bir parça ekmeğe muhtaç’ kılınmışsa(çeyrek işe,günde iki saatlik işe iş deniyorsa) ,Çerkes çocuğu da hayda hay,'anasından öğrenmiş' gibi, Rusça da konuşur,Rusça küfürler de savurur…
Parlamentolar anayasada yazılı olan,Tataristan ve Başkırdistan'da uygulanan haklara sahip çıkmayacaklar mı?Engel olan mı var?Parlamentonun üstünde bir yönetim (bir lışha) erki mi var?Tıs yok… Demokratik mücadelede Adıgey,Kuzey Osetya-Alanya,İnguşetya,Çeçenya,Kalmık,Hakas, Altay, Tuva, Saha,Buryat,Mari,Udmurt,Mordva,Karelya ve Çuvaş gibi iki dilli cumhuriyetlerin parlamentoları öncü görevler üstlenebilirler,Rusça ile,sözde değil, özde bir eşitliği savunabilirler.Tabii üstlerindeki ölü toprağını atmış ve korku duvarlarını aşmış iseler…
***
Gorbaçov öncesinde,yani Kruşçev ve Brejnev dönemlerinde küçük dillerin Rusça’nın içinde eritilmeleri gibi bir devlet politikası benimsenip uygulamaya konmuştu.Bu nedenle anadili,haftada bir saatlik yardımcı (göstermelik) ders dili konumuna düşürülmüştü.Anlaşılan ‘sosyalizm’ bile,tepedeki Rus’un ırkçı damarını yok edememişti.Bizimkilerse ürkmüş ‘kuzular’ olmalıydılar.'Halkın gelişmesi için öyle karar aldık' diye poz yapıyor,hava basıyorlardı bizim ‘yerel yöneticilerimiz’.Rusça küfrün derin kökleri oralardan geliyor olmalı.Şimdi, fırsat bu fırsat diye,eski ırkçı damar yeniden depreşmiş olmalı.
Bu bakımdan Adıge Xase’ler, Çerkes Kongre’leri,diaspora ve ayrımsız tüm yurtseverler çözüm üretmeye,asimilasyona karşı etkili önlemler almaya,durumu kamuoyuna açıklamaya bakmalılar,derim.
(Devam edecek)
Dip notları:
(1)- ‘Romanya’daki Azınlıklar’-Vikipedi.
(2)- Nıbe Anzor,"Тилъэпкъэгъухэр ахэтыгъэхэп" (Aralarında soydaşlarımız yoktu),Adıge maq,31.08.2011.
(3)-“Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev Adıgey'i Ziyaret Etti”,Cherkessia.net,20.08.2011.
(4)-"Ağustos Sıcağında Durum" başlıklı makalemiz,Cherkessia.net,14.08.2011.
(5)-‘Adıgece eğitim,asimilasyon durumu ve geleceğimize ilişkin bir değinme-1’,Kafkas Diasporası,08.12.2007.
(6)-Derbe Timur, “NEF-3: Adıgece'yi Coşturuyoruz”,Cherkessia.net”,24.08.2011.
(7)-“Ağustos Sıcağında Durum”,Çetao Denef’in yorumu.