adigehaber
  KIRIM SAVAŞI
 

KIRIM SAVAŞI

28 Nisan 2015

 

4 Ekim 1853 - 30 Mart 1856 tarihleri arasında, önce Balkanlar’da, Baltık Denizi kıyılarında, ardından Kırım Yarımadası ve Kafkasya’da süren savaştır. Savaş önce Osmanlı Devleti ile Çarlık Rusya arasında başladı, daha sonra İngiltere, Fransa ve Sardinya Krallığı Osmanlı Devleti’nin yanında Rusya’ya karşı savaşa katıldı. Rusya yanında da  – Panislavizm ya da Ortodoks Hıristiyanlık, Rusya’ya minnettarlık duygusuyla- 3 000 Bulgar, 2 000 Sırp-Karadağlı ve  1000 Yunanlı gönüllü (milis) de Müttefiklere karşı  savaşmıştır.

 

Savaş Öncesi Durum

 

Rusya, Kuzeydoğu Kafkasya’da Hazar Denizi kıyısında sınırı bulunan Astrahan Hanlığı’nı 1556’da ilhak ederek Kafkasya’ya girmiş, Dağıstan’a kadar uzanan toprakları ele geçirmiş, 1557’de Merkezî Kafkas dağ geçitlerini, özellikle Daryal Geçidi’ni kontrol eden Kabardanları (Kabardey Çerkes beylerini) Altın Orda Devleti'nin parçalanması sonucu oluşan devletlerden Kırım Hanlığı vesayetinden (protectorate) ayırıp koruma altına almış, daha sonra, 1722  İran Seferi sırasında İran Safevîlerine bağlı Dağıstan hanlıklarını (yerel prenslikleri) koruma adı altında kendine bağlamıştı. Böylece Ruslar Merkezî Kafkasya veDağıstan’ın bir kısmı (sahil şeridi hanları) ile karşılıklı yarara dayanan dostça ilişkiler kurmuş oldular. Koruma altına alınan topraklarda henüz ilhak ve kolonizasyon politikaları uygulanmıyordu. İlhak ve kolonizasyon daha sonraları gerçekleşecekti.

 

 

1739 Belgrad Antlaşması ile Osmanlılar Rus yayılmalarına karşılık verdiler. Antlaşmaya göre Kabardey yöreleri Rus korumasından çıkarıldı ve Rusya ile Osmanlı Devleti arasında tarafsız bölgeler yapıldı. Çerkesçe “Pşı” denen Kabardey köy beyleri Çerkes, Tatar ve Osetlerden oluşan bir nüfusu yönetiyorlardı, kast sistemini çağrıştıran hiyerarşik bir sosyal düzenleri  (büyük çoğunluğu oluşturan bir serf ve  köle sınıfı) vardı.

 

1768-1774 yılları boyunca Osmanlılar ile Ruslar çarpıştılar. Osmanlılar Katolik tebaanın koruyuculuğunu Fransızlara bırakmışlardı. Ruslar aynısını, Ortodoks nüfusu için istediler ama alamadılar. Savaşın görünürdeki sebebi Osmanlıların bu isteği reddetmiş olmalarıydı.

 

Savaş Osmanlıların yenilmesi ve barış istemesiyle sonuçlandı. 21 Temmuz 1774’te imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması’na göre, Kırım Hanlığı  üzerindeki Osmanlı koruması sona eriyor ve Kırım bağımsız bir  ülke oluyor, Kabardey yöreleri de (Büyük ve Küçük Kabardey ile şimdiki Kuzey Osetya) Rusya’ya ilhak ediliyordu. Kırım’ın bağımsızlığı ise sözdeydi, çünkü Rus işgali altındaydı ve kendini koruyacak hiçbir gücü yoktu. Merkezî

Kafkasya’da da Daryal Geçidi ve diğer stratejik geçitler Rusların eline geçmiş; Ruslar Güney Kafkasya’ya sarkmış, Anadolu yolu Ruslara açılmış oldu.

 

Ruslar Azak (Azov) Kalesinden Kabardey’deki Mozdok Kalesi’ne, Kuban Nehri kuzeyi boyunca da Karadeniz’e uzanan müstahkem hatlar (savunma hatları) kurdular. İşin ilginç yanı Kuban Irmağı kuzeyindeki hat sözde olan bağımsız Kırım Devleti’ne ait topraklarda kurulmuştu (Bkz. Prof. Dr. Çırğ Ashad, “Tehlike Kuzeyden Geliyordu”, internet). Ruslar Rus göçmenler getirerek  hatların kendi taraflarındaki topraklarda kolonizasyon hazırlıklarını başlattılar.

 

Bu konuda Ankara Meral Okay Eğitim ve Kültür Vakfı’nda verdiği bir konferansta Prof. Dr.Anıl Çeçen şöyle bir değerlendirmede bulunuyor: <p>Kuzeydeki Rus İmparatorluğunun yavaş yavaş Balkanlar ve Kafkaslar üzerinden güneydeki sıcak denizlere doğru inmeye başladığı bir aşamada, İngiltere ve Fransa devreye girerek, merkezi coğrafyada batı üstünlüğünü tesis etmek üzere harekete geçmişlerdir.Tarihin tam bu aşamasında, Rusların önünü kesmek üzere İngiltere ve Fransa imparatorlukları Osmanlı devletini Rusya’ya karşı savaşa zorlamışlar ve bu doğrultuda Osmanlı’ya kredi açarak, bu büyük devleti borç batağına sürüklemişlerdir”; “Konferans”, Anıl Çeçen, internet).</p>

 

 

 

 

Burada 1853-1856 Kırım Savaşı ile başlayan ve günümüze de sarkan bir süreçten söz ediliyor. Prof. Dr. Anıl Çeçen, Batılıların Osmanlı Devleti’ni kullandıklarını söylüyor, bu da bilindik genel kanının aksine farklı bir görüş olmalı. Tarihçi Prof. Dr. Sina Akşin’e göre, Osmanlı Devleti Rusya ile Batılı ülkeler arasındaki denge durumndan yararlanarak ayakta kalmıştı.

 

Gerçek olanı, Kırım ve Kafkasya, Rusya’nın güneye doğru yayılma stratejisinde  birer atlama tahtası işlevi görmüşlerdir.

 

Nitekim, 1783’te Rusya, Çariçe II.Yekaterina’nın buyruğuyla Kırım’ı ilhak etti. Osmanlılar da Rus yayılmasına karşı bir önlem olarak Kuban Nehrinin Karadeniz’e döküldüğü bir yere yakın bir yerde  antik bir liman kenti olan eski Gorgippia yerinde Anapa Kalesi’ni kurdular(1781). 1783’te Ruslar, Kırım’dan ilhak ettikleri Kuban Nehri kuzeyini soykırım yoluyla Müslüman nüfustan (Nogay ve Çerkeslerden)   temizlediler. Bu durum Müslüman Dağlılar, özellikle Çeçenler 1785’te Rus idaresine karşı Şeyh Mansur Uşurma önderliğinde “Kazavat Savaşını” (Kutsal Savaş) başlatmalarını ateşledi. Çeçenistan’da yenilen Uşurma Kuban Çerkeslerinin/ Adıgelerin komutanı oldu, ancak 1791’de Anapa’da Ruslara tutsak düştü.

 

1792-1793’te II. Yekaterina Ukraynalı Zaporojye Kazaklarını Kuban kuzeyindeki temizlenmiş yöreye yerleştirerek “Çernomorya” (Karadeniz ülkesi) adlı bir yeni Rus ülkesi oluşturdu. Zaporojye Kazakları bağnaz Ortodoks Hıristiyanlar olarak Osmanlılarla yapılan savaşlara katılacaklardı.

 

Daha sonra, 1787 - 1792 ve 1806 – 1812 savaşları yapıldı. 1812 Bükreş Antlaşması ile Osmanlı Devleti Besarabya’yı (bugün Moldova) ve Doğu Karadeniz kıyısında bulunan Abaza ülkesi merkezi Sohum Kalesi’ni Rusya’ya bıraktı. Ayrıca Gürcistan üzerinde Rus egemenliğini tanıdı. Osmanlı Devleti Balkanlar’da da  Rus dayatması sonucu Sırplara bazı ayrıcalıklar (özerklik) verdi.

 

 

1813 Gülistan Antlaşması ile de İran, şimdiki Kuzey Azerbaycan, Dağıstan, Gürcistan ve Abhazya (Abaza) üzerinde Rus egemenliğini tanıdı. Böylece Rusya, Kafkasya’da yayılma olanağı elde etmiş, Osmanlıları ve İran’ı iyice geriletmiş oldu.

 

Bütün bu yayılmalara karşın, Karadeniz kıyısında yaşayan Müslüman Çerkesler bağımsızdı,  Kabardeylerin doğusunda bulunan ve dağlarda yaşayan Müslüman Çeçenler ile onların doğu komşuları olan Müslüman Avarların topraklarında da Rus egemenliği sağlam temellere kavuşmuş değildi. Osmanlı Devleti, bundan sonra, Anapa ve Poti kalelerini, bir süre daha elde tutmayı başaracaktı.

 

1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı, Yunan Meselesi nedeniyle patlak verdi. Avrupalı devletlerin Osmanlı aleyhtarı  tutumundan yararlanan Rusya bir başına Osmanlı Devleti ile kozunu paylaşma fırsatını yakaladı, savaş Türklerin ağır bir biçimde yenilmeleriyle sonuçlandı. Ruslar batıda Edirne, doğuda Şebinkarahisar’a değin kolayca ilerlemişlerdi. 1829 Edirne Antlaşması ile Anapa ve Poti kaleleri Ruslara bırakıldı, Anapa’dan güneydeki St. Nikolas karakoluna (Batum kuzeyinde) kadar Doğu Karadeniz (Çerkesya) kıyı kontrolü Rusya’ya geçti. 1828 Türkmençay1829 Edirne antlaşmaları ile (Batum dışında) çizilen Osmanlı-Rus  sınırı uzun süre kalıcılığını korudu. Balkanlar’da ise bir Yunan Krallığıkuruldu, 1812’de Sırbistan Prensliği’ne tanınmış olan özerklik yetkileri de genişletildi. Tarihsel Rus desteği nedeniyle Yunanistan, Bulgaristan ve Sırbistan’da Ruslara yönelik sempatilerin hâlâ güçlü olduğu söylenir.

 

<p>Kırım Savaşı’nın Çıkış Sebepleri</p>

 

Rusya, Osmanlı topraklarını ele geçirme ve sıcak denizlere (Akdeniz’e) inme peşindeydi. Nitekim İngiltere’ye Osmanlı topraklarını paylaşma önerisinde bulunmuş, öneri İngiltere tarafından reddedilmişti. 1815 Viyana Kongresi Avrupa’da sınırların tek yanlı değiştirilemeyeceği ilkesini benimsemişti. Ancak Osmanlı Devleti Avrupa devletleri kapsamına alınmamıştı. Bu da Ruslara bazı fırsatlar (Asya topraklarında yayılma fırsatı)sağlıyordu.

 

Osmanlılar Katolik tebaanın koruyuculuğunu Fransa’ya, Protestanların koruyuculuğunu da İngiltere’ye vermişti. Ruslar yeniden Ortodoks Osmanlı tebaası üzerinde koruyuculuk talebinde bulundular.

 

1853 yılı yazında Rus temsilci Prens Menşikov bir heyetin başında İstanbul’a geldi ve Rus taleplerini hükümete bildirdi. Batılı ülkelerin yardım edeceğine güvenen Osmanlı hükümeti talebi reddetti. Bunun üzerine Ruslar Romanya prenslikleri olan Eflak ve Buğdan’ı işgal ettiler.

 

Ruslar Avrupa’daki Slav topluluklarından  yararlanmak istiyorlardı. Bu topluluklardan Avusturya-Macaristan’da yaşayanları arasında da (Çek, Slovak, vs) Fransız devriminden gelme milliyetçilik duyguları gelişiyordu, Avusturya bundan rahatsızdı. Osmanlı bunu biliyordu.

 

Batı’nın yardımına güvenen Osmanlı Devleti Rusya’ya savaş ilan etti, Kasım 1853’teOltenitsa’da ilk başarıyı kazanıp Eflak topraklarına girdi. Türkler Kafkas Cephesi’nde de taaruza geçtiler.

Kırım Savaşı Haritası

 

1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Osmanlı Ordusu Asya tipi bir orduydu. Bundan yararlanan Rus komutan General Paskeviç, kolay bir başarı elde ederek Kars ve Erzurum’u almış, günümüz Giresun ilçesi Şebinkarahisar’a değin ilerlemişti. Hedefte bir yol kavşağı olan Sivas vardı.

 

Aradan geçen 20 üzeri yıl süresince, Ruslar ve Mısırlılar karşısında yaşanan acı deneylerden ders alan Osmanlılar orduyu modernleştirme alanında çalışmaları başlatmışlar, Napolyon sonrası bir Avrupa ordusuna dönüştürmüşlerdi. Avrupalı uzman ve askerleri hizmete almışlardı.

 

Bu sırada Batum’a yardım götüren bir Türk filosu Sinop açıklarında Rus donanmasının saldırısına uğradı. Bunun üzerine, Ocak 1854’te Büyük Britanya ve Fransa da Rusya’ya savaş ilan ettiler.

 

1848-1849 ayaklanmalarına katılan Macar sığınmacıların hizmete alınması ile Türk Ordusu güçlenmişti, ancak yüksek komuta heyeti zayıf kalmaya devam etti. Yani taarruz ve manevra yapma yeteneğinden yoksundu. Bu gibi konuları yönetecek üst subay kadrosu zayıftı (Bkz. W.E.D.Allen ve ölü Paul Muratoff, “1828-1921 Türk-Kafkas Sınırındaki Harplerin Tarihi”, s.56-57). Daha çok savunma yapacak nitelikteydi.

 

Kafkasya’da Durum

 

Türkler Trabzon, Erzurum ve Batum’da modern tahkimatlar (askeri tesisler) kurmuşlardı. Albay Williams’ın gözetiminde Kars’ta da modern bir tahkimat (modern savunma sistemi)kurdular. 1853 yılı boyunca buralara 15-20 bin mevcutlu  yeni birlikler yerleştirdiler.

 

Rus birlikleri de Kafkasya’da geniş bir alana yayılmışlardı. Bu arada Kuban ve Laba ırmak boyları ile Karadeniz kıyılarını olası Çerkes saldırılarına karşı savunma, Çeçenistan ve Dağıstan’daki Rus garnizonlarını koruma sorunu da vardı.

 

General Prens Baryatinski, 1851’den itibaren politik değişikliğe gitmiş, daha önce harap olmuş olan avulları (Dağlı köylerini) onarmaya, dağ köylülerine toprak dağıtmaya, yönetimi seçilmiş Müslüman köylü komünlerine bırakmaya, Şamil yanlısı köylere uyarı ateşinden sonra gece baskınları yapmaya başlamıştı. Daha önce uyarısız gece baskınları yapılıyor, bu da Şamil’in lehine intikam isteklerini artırıyordu (Bkz, Lesley Blanch, “Cennetin Kılıçları”, s.270-271).

 

General Prens Baryatinski’nin bu yeni uygulamaları nedeniyle, özellikle Çeçenya’da Şamil’e destek gün geçtikçe azalıyordu. Türkler bunun farkında değildiler, Şamil’i “Kafkasya Umum Valisi” ilan etmişlerdi ve ondan umulmadık başarılar bekliyorlardı.

 

Öte yandan da eskiden bir Rus subayı olup İstanbul’da yaşayan bir Çerkes soylusunu daSefer Paşa (asıl adı 'Zaneko Seferbey') adıyla “Çerkezistan Askeri Valisi” olarak atamışlardı. Bütün bunlardan Osmanlıların beklediği yarar sağlanamadı. Çerkesler Kırım yerine Rusya ile savaş halindeki Çerkesya’ya bir Müttefik çıkarmasını bekliyorlardı. Savaşın, Rusya’nın Karadeniz’deki deniz üstünlüğünü yok etme, Osmanlı topraklarına, İngiliz ve Fransız çıkar alanlarına yönelmiş olan Rus tehditlerini bertaraf etme dışında bir amacı yoktu.

 

Maykop’taki Adıge Devlet Üniversitesi’nde tarih profesörü BayanTsuvıç Anjel durumu şöyle değerlendiriyor: “Kırım Savaşı sırasında K’ah’e (К1ахэ/ Batı) Adıgeleri ve Türkiye tarafından yürütülen  çalışmalar son derece kötü sonuçlar doğurdu. Adıgeler arasında varolan birlik/ dayanışma ruhu yok oldu, Adıgeler Türkiye’den desteklenen/ yönlendirilen değişik gruplara bölündüler. Türkler, K‘ah’e Adıgelerinin ülkesinde yürütülmekte olan politikayı/ mücadeleyi doğru algılayamadılar  ve iyi değerlendiremediler, Türkler,- Kırım Savaşı sırasında da- Ruslara ummadıkları  büyük fırsatlar sundular, ayrıca

Müttefik ülkeler ordularının  ağır kayıplar vermelerine de neden oldular, Anadolu’daki Türk Ordusu da ağır kayıplara uğradı. Türkler, K’ah’e Adıgelerinin büyük önderi (пэщэшхо/paşa)ünvanını verdikleri Muhammed Emin’i yanlarına çekmeyi başaramadılar. Bu yüzden, Muhammed Emin ile Şamil’in birlikleri birleştirilemedi, Türkiye’nin beklediği büyük bir  ordu oluşturma projesi  suya düştü. Öyle olmasaydı,  Gürcistan'da, Kars yöresinde ve Kırım’da süren çarpışmalar daha farklı bir sonuç verebilirdi. Öte yandan, Adıgelerin savaşa katılmak  istemediklerini ve Adıgelerden bir tehlike gelmeyeceğini anlayan Ruslar, Kafkasya’ya ilişkin  politikalarını  değiştirdiler, oluşan fırsatı değerlendirerek yeni politikalar geliştirdiler. Ruslar, Kuban bölgesinde (- Çerkesya'da-) bağlı tuttukları  asker sayısını azalttılar, Kuban'dan çektikleri birlikleri  Kırım ve Gürcistan (- Türk-)cephelerine sürdüler. Rus Ordusu savunma pozisyonundan çıkıp saldırı/ taarruz pozisyonuna geçmiş oldu. Adıge ülkesindeki tehlike azalınca, Rusya, Adıge ülkesinden çekerek, başka cephelere asker kaydırma ve oralara  takviyeler gönderme olanağını elde etmiş oldu. Önde gelen Adıge soylularının (л1экъолъэш)  muhalefetine karşın, önderler içinde, Adıgeleri Osmanlı Padişahı/ ülkesi  ile birlikte harekt etmeye ve İslam dinini kabul etmeye ikna edebilecek yetenekteki tek kişi, yine de  Muhammed Emin'di”  (“Kırım Savaşı ve Ertesindeki Çerkeslerin Tarihi [1853-1856]”, internet). Muhammed Emin 1848-1859 yılları arası dönemde Şamil’in Çerkesler arasındaki naibi idi, kabri Bursa Armutköy’dedir.

 

Dolayısıyla Çerkesler ile Şamil’den umulan beklentiler boşa çıktı. Kafkasya, Rusya açısından artık fazla bir tehlike oluşturmuyordu.

 

Osmanlı Ordusu, kararsız davranılması ve Rusların yeni takviye birlikler almalarına zaman verilmesi sonucu, Kasım 1853’te Kars yakınlarında Başgedikler köyü tepelerinde ağır bir yenilgi yaşadı. İngiliz askeri tarih yazarı Allen bu konuda şöyle yazıyor: “Rus kumandanı,Abdi Paşa’nın kararsız hareket etmesinden ötürü talihliydi…Abdi Paşa muharebenin ilk haftasında tek bir hücumla Transkafkasya’daki esas Rus kuvvetini imha etmek fırsatını kaybetmişti. Türk yüksek kumanda heyetinin yetersizliği, hiçbir zaman bu devredekinden daha acıklı bir şekilde ortaya çıkmamıştı (Bkz. W.E.D.Allen ve ölü Paul Muratoff, “1828-1921 Türk-Kafkas Sınırındaki Harplerin Tarihi”, s.61)

 

 Çar I. Nikola 1854’de, işe yaramaz bulduğu General Read’ın yerine General PrensBaryatinski’yi Kafkasya’daki askeri idarenin başına getirdi. Baryatinski, 6 eylül 1859’daŞamil’i Dağıstan’daki son savunma mevzii olan Gunib Kalesi’ni kuşatarak teslim alan kişi olacaktı.

 

<p>Balkanlar’da ve Kırım’da durum</p>

 

Avusturya Rusya’ya bir nota vererek Balkanlar’da işgal ettiği Türk topraklarını boşaltmasını istedi. O sıralar Rus birlikleri Tuna’yı geçmiş ve Silistre’yi kuşatmış durumdaydılar. Ruslar geri çekildiler, sınıra Avusturya birlikleri yerleşti. Böylece Balkanlar güvenlik altına alınmış oldu.

 

Bunu fırsat bilen Müttefikler bir an önce savaşı bitirmek amacıyla Kırım’a çıkarma yaptılar. 15 Mart 1855’te Sardinya- Piemento Krallığı da Müttefiklere katıldı.

 

Savaş devam ederken Osmanlı toprağı Epir, Etolya ve Teselya eyaletlerinde Rusya’yı destek amaçlı Rum ayaklanmaları oldu. Fransa’nın Pire limanına asker çıkarması ve Yunanistan’ı abluka altına alması üzerine Yunanistan tarafsız kalmak zorunda kaldı.

Kırım’da Sivastopol Kalesi (Akyar) kuşatıldı ve sonunda alındı (1855). İngilizler Rusları barışa zorlamak için, bir jest anlamında Osmanlıların Çerkesya Askeri Valisi Sefer Paşa’ya(Zaneko Seferbey'e) destek anlamında Anapa ve Novorossiysk kıyılarına çıkartma yaptılar, Taman Yarımadasının bir kısmından Rusları geri çekilmek zorunda bıraktılar. Bu arada ölenI. Nikola’nın oğlu II. Aleksandr tahta geçti ve barış istedi (1855).

 

Öte yandan Kafkasya sınırında ilerleme kaydeden Ruslar Kars Kalesi'ni ele geçirmişlerdi.

 

<p>Paris Barış Antlaşması</p>

 

30 Mart 1856’da imzalanan Paris Barış Antlaşması sonucu taraflar işgal ettikleri toprakları geri veriyor, Karadeniz savaş gemilerine kapatılıyor, tersaneler yıkılıyor, Osmanlı Devleti Avrupa’nın büyük devletleri arasına alınıyordu. Osmanlı Devleti ayrıca Islahat Fermanı ile Hıristiyan tebeaya (uyruklara) ayrıcalıklar ve eşit haklar tanıyordu.

 

Ruslar ise bir  toprak kaybına uğramıyor, bu arada Şamil’in işini bitirme, Çerkesya’yı soykırım ve dış sürgün yoluyla Çerkes nüfusundan tamamen boşaltma, Çerkesya’yı“Novorossiya” (Yeni Rusya) tanımı içinde yok etme fırsatını yakalamış oldular.

Novorossiya

 

Asıl kazanım, İngiliz ve Fransızlar açısından Rus tehlikesini uzaklaştırma, Sardinya- Piemento Krallığı açısından da İtalya Birliğine öncülük etme olmuştur.

 

Türkiye’deki Çerkes, Çeçen ve Dağıstanlı muhacir yurttaşlar Kırım Savaşı’nın asıl mağdurları olmuştur. Bu insanların kaderi Paris Barış Konferansı’nda ele alınmamış, Prof. Dr. Tsuvıç Anjel’in yazdığına göre, “Paris Antlaşması’nda Kuzey Kafkasya’ya ilişkin hiçbir hüküm bulunmuyor. Kırım Savaşı sonrasında, Kuzey Kafkasya sorunu  söz konusu edildiğinde, Batılı ülkeler temsilcileri, Kuzey Kafkasya’ya ilişkin hiçbir taleplerinin   bulunmadığını söylediler. Gerekçe olarak da, bu temsilciler, savaşta Dağlıların (-Çerkeslerin, Şamil'in, vb-) kendilerine (- Müttefiklere-) yardım etmediklerini    belirtmekle yetindiler” (“Kırım Savaşı ve Ertesindeki Çerkeslerin Tarihi”, internet).

<p> </p>

Paris'te, Konferans boyunca, Kırım’ın yerli halkı olan Müslüman Tatarlar da söz konusu edilmediler.

 

Kaynaklar:

 

Metin içinde adları geçen kaynaklar dışında aşağıdaki kaynaklardan

yararlanılmıştır.

 

*- General İsmail Berkok, Tarihte Kafkasya,

 

*- Kadircan Kaflı, Şimali Kafkasya,

 

*- Sina Akşin, Türkiye Tarihi, 

 

*- Anıl Çeçen, Büyük Ortadoğu ve Kafkasya,

 

*- Anıl Çeçen, Yeniden Kırım Sorunu,

 

*- Anıl Çeçen, Asıl Sorun Şimdi Başlıyor.

 

*- Kırım Savaşı, Vikipedi.

 

*- Kırım Savaşı anlamı ve hakkında bilgi - Türkçe Bilgi

 

*- Kırım Savaşı ve Paris Antlaşması - Bilim Tarihi

 

*- Kırım Savaşı'nda (1853-1856) Karadeniz ve Boğazlar ...

 
  Bugün 58 ziyaretçi (78 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol