adigehaber
  21 Mayıs
 
    21 Mayıs, Adıg’e toplumunun yas günüdür.






20 Mayıs 2011

21 Mayıs 1864'ün 147. yıldönümü. Yüz kırk yedi yıl önce Adıg’ey'de yaşayan Adıg’elere, Rusya tarafından soykırım uygulandı, sağ kalanları da Osmanlı topraklarına sürgün edildi. Sürgün edilen Adıg’eler, bugün Türkiye başta olmak üzere 50 kadar ülkeye dağılmış durumda. Türkiye'de sürgün sonucu gelmiş olan Adıg’eler ve onların bir kolu olan Kabartaylar yaşıyorlar. Bunların dışında Türkiye'ye gelip yerleşen Abaza, Çeçen ve daha başka etnik topluluklar da vardır.
Konunun esasına girmeden önce bugüne değin sürdürülen bir hataya ilişkin bilgilendirmede bulunmayı zorunlu görüyorum.
O önemli hata da şudur: Adıg'e halkı gerçek ismi olan Adıg'e adı yerine bir takma ya da uydurma ad olarak Çerkes veya Çerkez adıyla tanıtılıyor. Bu,bana göre, elma ile armudu tek adla ifade etmek gibi bir şeydir,son derece kaba, onur kırıcı ve rencide edici bir davranış biçimidir. Kültürlü toplumlarda kişiden söz edilirken sayın, bay, bayan, mösyö, matmazel, madam, mıstır gibi kişiliğe saygıyı ifade eden terimleri kullanır ve o gibi sıfatlarla hitap ederler. Kişiye gösterilen bu saygı toplumumuzun Adıg'e adı için de gösterilmelidir. Kırkını bir sepete koyar gibi, toplumumuz Çerkes veya Çerkez adı ile tanıtılıyor.Gördüğünüz gibi bu takma ad bile tutarsız, biri Çerkes, diğeri Çerkez biçiminde. Hangisi doğru ki? Her ikisi de yanlış. Doğrusu, her toplumu kendi doğru ve gerçek adıyla çağırmaktır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanından tutun, basın yayın mensuplarına değin aynı hata sürdürülüyor. Bundan da daha üzücü olanı ise, o denli asimile edilmiş olmamızdır. Genç kuşak, kendi kimliğinden söz ederken Çerkesim demekle yetinir hale geldi. Bu durumun başta gelen sorumluları, sosyal ve kültürel faaliyet yürütmekle görevli olması gereken derneklerimizdir. Bu derneklerin yöneticileri ne hikmetse bu yanlışlığa karşı çıkma,yanlışı düzeltme yerine, Adıg'e deme yerine,Kafkas dernekleri adını kullanmaktadırlar.
Bu hataya parmak bastıktan sonra, dile getirmek istediğim asıl konuya dönüyorum.
Soykırım ve sürgün terimleri facia ve baskı ifade eden sözcüklerdir. Güç sahibi büyük bir devlet, Rusya,o denli yoksunluk içinde çırpınan,kendini savunacak bir ordusu bile olmayan, küçük bir ulusa saldırıyor,onu soykırım ve etnik temizlikten geçiriyor, malını mülkünü yağmalayıp sağ kalanlarını ülke dışına sürüyor . Özetle olay budur.Adıg’eler bu olayı bundan 147 yıl önce yaşadılar. Bu ağır darbe ve travmadan sonra Adıg’e toplumu tamamen dağıtıldı. Canını, malını, mülkünü,binyıllık birikimin, yurdunu, kimliğini, kültürünü, dilini yitirdi. 21 Mayıs,bu olguyu simgeliyor. Onun için 21 Mayıs Adıg’e toplumu için bir yas günüdür .
Yas gününde ya da her bir 21 Mayıs'ta, Adıg’e toplumu o acı anıları her yıl yeniden yaşar, ama içinde yaşadığımız ülkenin hiç bir yöneticisi bu acımızı acımızı paylaşmaz, bir demeç bile vermez. Aynı biçimde yazılı ya da görsel medya bu acı olayın,travmanın yıl dönümünde özel bir yayın bile yapmaz,yapma gereğini bile duymaz.
 Aradan yüz kırk yedi yıl geçmesine karşın, toplumumuz hala kendini toparlayamadı. Yeterli toprak tahsisleri yapılmadı. Toplum sıkıntılı dönemlerden geçti. Yaşadığı bu ülkede, bu güne kadar etnik kimliğini bile ifade edemedi, ana dili ile konuşturulmadı, ana dili ile eğitim ve yayın hakkını elde edemedi. Devletin yayın organlarında Adıg'e dili ile yayın yapma hakkı verilmedi, koca bir Adıg'e toplumu içinden Aydın Doğan gibi bir medya patronu çıkmadı,çok varlıklı tek bir Adıg’e ile karşılaşılmadı. Yüz kırk yedi yıldır hep yokluk ve yoksulluk ile boğuşup durduk. Bu ülke için yapılması gereken,üstümüze düşen her görevi yerine getirdik.Türk toplumunun acısına ortak olduk.Ancak bizim derdimizi bizimle paylaşan çıkmadı. 'Ayıp olmasın' diyerek, başkalarının yanında kendi dilimizle konuşmadık, ülkeyi germeyelim diyerek asimilasyon uygulamalarına tepki göstermedik, aptal yerine konulduk ve hızla asimile olduk. Kürtçe Arapça,Farsça ve Ermenice gibi dillere yayın olanağı sağlandı, toplumumuz yine kenara atıldı. Kısacası bin bir çile sonunda, barınacağımız bir ülke için zorunlu olan ve bize kalmış son ata yadigarı olan dilimizi ve kültürümüzü de yitirdik.
Gündeme getirdiğim bu sorunların,yitirdiğimiz toplumsal değerlerin farkında olmayan, olsa bile bunları    dert edinmeyen,ulusal değerleri umursamayan, rahatım bozulmasın tek hesabı yapan, ne olursa olsun ben çıkarıma bakarım diyen Adıg’e`ler de türemiş durumda artık.Ancak benim gibi toplum değerlerinin yitip gitmesine üzülen,bu uğurda kahrolanlar da az değiller.Fazla umutlu olduğumu söyleyemem, ama birileri bu feryadımızı duyar da, insanlığından utanır, bu toplumsal sorunumuza bir kulak verir düşüncesiyle bu yazıyı yazdım. Hepinize saygılar, hepinize selamlar ...
                                                                                                                                          Hatko Nuri Ersoy
 
  Bugün 14 ziyaretçi (18 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol