Nıbe Batırbıy:“Cennette Yaşıyoruz Biz”
14 Ekim 2013

Şapsığe yaşlıları
“Yaşıma bakmıyor, aktif biçimde toplum içine giriyorum. Ölsek de, yaşasak da, biz Adıgeler bir araya gelir, birbirimizi ararız, böyle bir güzel yanımız var. Sevinci ve acıyı paylaşır, başsağlığına gider, bir toplantı olduğunda da katılırım. Dünyada olup bitenleri, insanların nereye vardığını öğrenmek gerekir”.
- Yaşamım boyunca ormanda yaşadım. Babamız İkinci Dünya Savaşı’nda öldü, beş kardeş ve annemiz baş başa kaldık. Ayakta kalmak için çalışmak gerekiyordu. 7. sınıfı bitirdiğimde, hastalanan anneme destek olmak amacıyla ormanda çalışmaya başladım, - diye anlatmaya başlıyor Naĥo oğlu Nıbe Batırbıy.
Görünüşüyle yaşını göstermeyen biri. Güleç yüzlü, konuşkan, palabıyıklı ve çok şeyi bilen biri. Yaşamöyküsünü ve köyünün geçmişini eksiksiz anımsıyor.
Şapsığeli [- Kıyıboyu Şapsığeli-], - Karadeniz’e dökülen Şahe Irmağının 7 km yukarı kıyısındaki- Şehekey [Şexeqey/ ШэхэкIэй] köyünde yaşıyor, 83 yaşında. Doğduğu toprakları[yurdunu] çok seviyor, kendi de saygı duyulan biri.
Zorlu bir yaşam sürdürmüş ama zorluklar belini bükememiş, iş ve yaşam ona can suyu vermiş, onu adeta çelikleştirmiş, gönlü bol, topluma açık biri, hâlâ toplumun içine girip çıkıyor.
Onu köyü Şehekey ayakta tutuyor
Köyünün adının kökenini sorduğumuzda, köyüne Sovyetler döneminde - Rusça- “Bolşoy Kiçmay” (Büyük Kiçmay) adının verildiğini, bu adın hâlâ değiştirilememiş olmasına üzüldüğünü söyledi”.
- Şu karşıdaki sırtta çok sayıda demirci atölyesi (qış/ кIыщ) vardı, o nedenle oraya K'ışmafe(Qışmafe/ КIыщмафэ/ Uğurlu Demir döküm Atölyeleri yeri) diyorlardı. Şimdilerde Ruslar oraya hâlâ Verhniy Kiçmay (Yukarı Kiçmay) diyorlar. Köyümüze hangi ad takılmış olursa olsun, biz köyümüze bildik bileli Şehek'ey (Şexeqey/ ШэхэкIэй ) diyoruz. Şehekey adı toplum tarafından konmuş, köyün konumunu tanımlayan bir ad. Köyün adı K'ışmay’dan da türeme olabilir, Ruslar bu adı Kiçbaye ya da Kiçmaye diye duymuş olmalılar (Şehek'ey köyünün doğuş öyküsü için bkz. Nıbe Zayır,“Bir Köyün Tarihi”, Cherkessia.net, Tarih).
Diğer konuştuğumuz köylüleri gibi, Batırbıy’ın köyüne karşı olan sevgisi sözlerinden anlaşılıyordu. “Kızının mutlu olmasını istiyorsan onu Şehekeyli bir gence ver” (Vipşaşe tĥenev vıfayeme, Şexeqey şış ćale değaqu/ Уипшъашъэтхъэнэу уфаемэ, ШэхэкIэй щыщ кIалэ дэгъакIу) derler her zaman, - dedi Batırbıy.
Başında baban yoksa…
Savaştan sadece Batırbıy’ın babası değil, amcaları da geri dönmediler. Bir tek Yusıf geri dönebildi. Yusıf, kendinden küçük olanların sürekli destekçisi ve kollayıcısı oldu. Güçlükleri dayanışma içinde aşmışlar.
Kendisini selâmlayanları güleryüzle ayağa kalkarak karşıladı Batırbıy. Babasının yaşıtları da onu arıyorlardı. Okulda öğrenciyken köyün yukarısında ev yapmaya başlamıştı. Öğleye kadar okuyor, akşama değin de ev yapımı işinde çalışıyordu. Çocuk herşeyin üstesinden gelemezdi tabii, ancak yaşlı arıcı Ğoşo Kanemet’in (Гъошъо Къэнэмэт ) gelip yaptığı işi şöyle bir gözden geçirdikten sonra, “Çocuk, bu senin yaptığın işi kimse yapamaz” demesini hiç unutmamıştı.
İşten yılmadı
Batırbıy kolhozda (köy kollektif tarım kooperatifinde) ve sovhozda (devlet üretim çiftliğinde)çalışmıştı. “Bin koyunumuz vardı, ek olarak bir at sürüsü de vardı. Babam at bakıcısı idi, ben de atları seviyordum. Ardından 50 hektar (500 dönüm) büyüklüğünde bir korunun bekçisi oldum”, dedi Batırbıy. Hayvan çiftliğinin müdürü Mıhamode oğlu Sapıy Asĺan idi, onunla birlikte şevkle çalıştılar.Yazları hayvanları otlatmak için üç aylığına yaylaya çıkarıyorlardı. Yayla köye 50 km uzaklıktaydı. Eylül ayında iyi beslenmiş halde hayvanları geri getiriyorlardı.

Nıbe Batırbıy
Yıllarca ormanda dolaşmış olan bu adamın oralarda ayağının basmadığı bir köşe bucak kalmamıştır diyebiliriz. Dağda yetişen ağaçları, onların meyve verdiği yerleri, kestanelikleri, fındığın bol ürün verdiği, toplanabileceği yerleri iyi biliyordu.
Şehekey köylüleri hayvancılık ve tarımla geçiniyorlardı. Günümüzde eski fındık ve çay bahçelerinin terk edilmiş, verimli tarla topraklarının çalı ve dikenlerle kaplanmış olması Batırbıy’ı çok üzüyor. Tarım ve orman ürünlerinin bir zenginlik kaynağı olduğunu söylüyor.
- Bugün, hiçbir iş yapmasan bile, ormanda yetişmiş meyveleri toplayarak geçinmen olanaklı. Bu tür ürünler arasında kestane, fındık, armut ve elma gibi meyveleri sayabiliriz. Dedelerimiz dağ sırtlarında kurutma barakaları kurmuşlardı, topladıkları meyveleri orada kurutuyor, gereksindikleri kadarını köye getiriyorlardı. Onlardan elde edilen meyve suları bildik sulara hiç benzemez, katkısız ve vitamince zengin sulardır bunlar!
Kestane, köyü kıtlıktan çıkardı
Kıtlık döneminde imdadımıza kestane yetişti. Kestaneyi evlerin çatılarına yayıp kuruturduk. Köylü kestane lapası/ çorbası (hantĥups) yapıp karnını onunla doyuruyor, akşama değin açlığını bastırmaya çalışıyordu. “Dayanışıyor, olmayana veriyorduk, zorlu dönemi böyle aştık” dedi Batırbıy. Dayanışma Adıgelerde kökü geçmişe dayanan bir gelenek.
Dayanışma ve yardımlaşmaya katılmayan tek bir kişi köyümüzde doğmamıştır desek yanılmış olmayız. Köylü insanları seviyor, komşulara karşı sevecen davranıyor, onların iyi olmalarını istiyor. Savaşta ölenlerin ya da yaralı olarak geri dönenlerin evlerini elbirliği halinde onarıyorlardı. Bugün bile olmayana yardıma hazırlar.
Hem oyuncu, hem yönetici olmak kolay şey değil
İşine düşkün olması gibi, Batırbıy zevkine de düşkün biriydi. Bu konuda babasından etkilendiğini, onun yolunu seçtiğini bize söyledi. “Köyde bir mızıka sesi yankılanacak olsa, ilk koşan ben olurdum” diyor. Kendi de bir geguak’o ve pĥećıḱave (pĥećıḱ/ şakşak/ tahta vurma çalgıcısı) idi, topluluğu yönetir, sözünü dinletirdi.
Adıgelerin gegularını (danslı eğlentilerini) kurallara ve estetik beğeni ölçülerine uygun bir biçimde yönetmek kolay şeylerden değildi. Oyunların kurucusu, Batırbıy gibi bir yetenek ve deneyimli bir usta olduğunda, toplantının, dansların mükemmel yürüyeceğinden kimse kuşku duymazdı. Güzel Adıge özelliklerine üstün bir değer veren bu kişinin toplantılarda olmayacak şeylere geçit vermeyeceği de bilinen şeylerdendi.
Bir gün köyden Hut Çıleĥan adlı kadın kendisinden - oğlunun- düğününü yönetmesini istemişti. O dönemler evli kadınlar düğünlere katılıp kızlar gibi dans etmezlerdi. Hatıyak’o[oyunu yöneten] Nıbe Batırbıy düğün sahibi kadınla konuşurken kadının biri akrabası bir delikanlı ile birlikte dans etmek üzere, birden bire topluluğun önüne çıktı ve oynamaya başladı. Söylediğine göre, kadın “ayakkabılarını çıkarmış uçarcasına dans ediyordu”. Batırbıy dansı hemen durdurdu, yüksek bir sesle topluluğa şöyle seslendi: “Geçmişlere uzanan Adıge geleneğimizi bugün çiğnemektesiniz. Siz kimden izin aldınız böyle? Şimdiden herkes bilsin ki, bu gibi davranışlara yeltenecek, kendisini gemleyemeyecek kişiler varsa, onlar evlerinde otursunlar, düğünlere gelmesinler”. Kadın çok kırılmıştı ama ağzını açacak durumda da değildi. Öyle davranmasaydım geleneğimiz bozulur, yok olurdu”. Toplumunu seven, geleneği koruyan biri olarak bugünlere gelmişti Batırbıy.
Ormancı
Köyü çevreleyen gür ormanlarda Batırbıy’ın ayak basmadığı bir yer kalmamıştır. Irmakları, eski köy kalıntılarını, dua ve ayin yapılan yerlerin hepsini biliyor. Kafkas Savaşı öncesinde o gibi yerlerin taşıdığı Adıgece adları da anımsıyor. Kendisini görmeye gelen, geçmişi soruşturan çok kişi ile karşılaşıyor. Biz de onlardan biriyiz.
Gelenleri, öylelerini, çoğu kez aradıkları, istedikleri yerlere götürmüştür. Bu yakınlarda Adıgey’den ve dış ülkelerden gelen Adıge konuklara dağları gezdirmiş, şelâleleri göstermişti.
İçi içine sığmayan, Şehekey’de hemen her işte bir katkısı bulunan, sözü dinlenen biridir Batırbıy. Başardığı iyi iş sayısı da az değil, adı iyilikleriyle anılan biri. Başarılı çalışmalarından biri de, Şehekey’in ötesindeki Hagoneşu (Хьагонэшъу) adlı büyük bir eski köy kalıntısını ve oradaki ulu meşe ağacına giden yolu belirlemesi olmuştur.
Batırbıy’ın yolu
Yörenin orman bölge şefi bir gün gelip söz konusu köye, Hagoneşu'ya gidecek bir yol bulmasını Batırbıy'dan rica etmişti. Ardından köydeki arıcıların arı kovanlarını izlediği yol boyunca dizdirdi. Oraya değin araçlarla gidebilmişlerdi. Ardından yaya yürümek gerekiyordu. Yolun uzunluğu yaklaşık 22 km idi. Yolun bitimindeki ulu ağacın tepesi 25 metre yüksekliğe ulaşıyordu. Ağacın öte yönündeki düzlükte eskiden üç Adıge köyünün bulunduğunu duymuştu, bunu iyi anımsıyordu Batırbıy. Köylerin adları K’ışmafe, Bıĥurayve Hagoneşu idi. İnsanlar mutlu ve acılı günlerinde, oradaki o ulu meşe ağacının altında toplanıp anmalar/ dua törenleri yapıyorlardı. Kafkas Savaşı süresince, orası bir istihkâm/ savunma mevzii/ kale (pıtap'e/ пытапIэ) olarak kullanılmıştı. Elde silâh Adıgeler, istilâcı düşmanı [- Rus'u-] orada karşılıyorlardı. Daha ilerilerde Bzeğu (Bzov) adlı bir Adıge köyü daha vardı. O yerde şimdi Rus aileler yaşıyorlar. O yerden su içinden yürüyerek yukarılara doğru tırmanmak gerekiyordu. O yerdeki şelâleden daha güzeli bu yörede yoktur diyor Batırbıy. Bir konuk grubunu oraya götürüp onlara şelâleyi göstermiş.
Yaşlılar Meclisi Başkanı
Bir halk adamı olan, herkesin dert ve sorununu paylaşan bu kişi bugün de köyün Yaşlılar Meclisi Başkanı. Köydeki hemen her sorunla ilgileniyor. Şapsığe’deki – Psıšuape/ Lazarevski merkezli- Adıge Xase Örgütü toplantılarına da katılıyor, etkili konuşmalar yapıyor, toplumsal sorunları dile getiriyor.
Bir süre önce Adıge Xase Örgütü Başkanı Ćaćıĥu (Çaçuh) Mecid, Şapsığe köylerinin temsilcileri olan yaşlıları bir araya getirdi, onları Kafkas Savaşı’nın sona erdiği yere, şimdi Soçi Kış Olimpiyadı'nın yapılacağı yere götürdü ve Olimpiyat tesisleri inşaat çalışmalarını gösterdi. Yaşlıların Soçi’deki resmi görevlilerle görüşmelerini de sağladı. Söz sırası kendisine geldiğinde Batırbıy şöyle konuştu: “Üretilen o denli konut ve tesis devletin olacak ve halkın hizmetine sunulacaksa çok iyi. Değilse, tesisler kapanın elinde kalacaksa çok kötü”.
Şehekeyli erkekler akşamları toplanır, köyde olup biteni kendi aralarında konuşurlar, geç vakitlere değin de otururlar. Akşamları toplanacak bir yerleri kalmayınca, Batırbıy, kıyıda, -Soçi'ye 10 km mesafede, Psıšuape [- eski Şapsığe-] ilçesinin - Tığemıps (Rusça- Dagomıs)beldesinde yaşayan köylüsü Kaj Şaban’dan (Kej Şebane/ Къэж Щэбанэ) ricada bulundu, o da masa ve tabureler yaptırıp köye gönderdi.
Ĥurme Ruslan da arabasıyla onları köye getirdi. Köylü onları üstü örtülü, kapalı bir yere yerleştirdi. Alışık oldukları gibi, akşamları köylüler orada toplanıp domino oynuyor, sohbet ediyorlar. Adıgeler her zaman bir araya gelip sohbet ederler, toplantılara katılır, yaşlıların anlattıklarını dinlerlerdi. Şimdi de dünyadaki gelişmeleri değerlendiriyorlar, bu gelenek hâlen sürüyor.
Çalışmak onu mutlu ediyor
Batırbıy bir emekli, ama emekli olmuş diye boş duracak olan biri de değil. Ziyaretimizden iki gün önce, 80’ini aşmış olan bu kişinin at sırtında ormana gittiği söylediğinde şaşkına dönmüştük.
Batırbıy 20 yıl boyunca ormanda inek beslediğini bize söyledi. At sayısı 18 idi, şimdi 4 atı kaldı. Hayvanlar kendi başlarına ormanda dolaşıyorlar, kimse onları çalmıyor ya da kesmiyor.
“Bizde hırsızlık olmaz, komünist toplumu kurmuş gibiyiz”, - diye takılıyor, şaka yapıyor. Dediği doğru onun.
Atlarım 6 km yukarıda, sırttaki çayırlarda otluyorlar. Gittiğimde tanıyor, kişneyerek beni karşılıyorlar. Tuz ve ekmek, ne bulursam onlara götürüyorum. İneklerim ırmağın ötesinde, yaz kış ormanda dolaşıyor, temiz su içiyor, temiz hava soluyorlar”.

Hayvanı ya da atı olmayan kişi sayısı çok değil köyde. Batırbıy’a göre, bu durum ileride değişebilir. Mutluluk, neşe ve ölüm hepsi bir arada, bir çıkış yolu bulmak gerekiyor. Hayvanları dışında 3 hektar(30 dönüm) tutarında bir fındık bahçesi de var. Her yıl ot biçtiriyor ve yerinde kurutuyor. Ne olacağı bilinmez, kış gelip çattığında hayvanlarına yedirmesi gerekebilecek.
Sohbetine doyum olmayan biri
Batırbıy köyde yaşamış akıllı yaşlıların, babasının çocukluk arkadaşlarının ve köydeki ilginç kişilerin anlattıklarını unutmamış, belleği güçlü olan biri. Gün boyu onu dinlemiş olsan bile bıkmıyorsun. Adıge toplumunun eşsiz güzellikteki, Adıgeyi Adıge yapan özelliklerinin tastamam korunmasından yana.
Bu arada küçük bir anlatı. Batırbıy’ın bahçesinde yüz yıl [- 150 yıl-] üzeri yaşta bir sapan var. Sapanı sözünü ettiği viran K’ışmafe köyünden getirmiş. Şapsığlar, eskiden o dediğimiz yerde demir madeni çıkarıp işletiyorlardı. Demir işleme atölyelerinde de iş aletleri, çapa, tırpan, orak gibi değişik aletler üretiyorlardı. Bu aletlerin müşterileri arasında Ruslar da bulunuyordu. Aynı biçimde tüfekler de üretiliyordu. Bu tüfeklerden biri şimdi Batırbıy’ın bir arkadaşında, onunla ava çıkıyormuş. Mihail Kalaşnikov otomatik tüfeği 1942 yılında üretmişse, Adıgeler o tarihten yüz yılı aşkın bir süre önce tüfekler ve silâhlar üretiyorlardı.
İsteyen olursa, Batırbıy demirci atölyelerinin bulunduğu yerleri hâlâ gösterebilecek bir durumda. Bahçesindeki sapan da kullanılabilecek bir sağlamlıkta.
Teşekkürler Batırbıy! Tanrı seni daha nice yıllar Şehekeylilere bağışlasın.
Ŝavko Asĺanguaş.
Adıge mak, 12 Ekim 2013
Çeviri: Hapi Cevdet Yıldız
Not: Şehekey için ayrıca bkz. Semih Akgün, "Şehekey: Ataların İzinde", Cherkessia.net"; Şapsığlar için de bkz. Hapi Cevdet Yıldız, "Adıge Özerkliğinin 90. Yılında Durum - 1", Cherkessia.net; ayrıca "Şapsığ Kongresi, Çerkes Soykırımı, Etnik Temizlik ve Dış Sürgün Üzerine", Cherkessia.net, Tarih.