adigehaber
  Ayşet - 15
 
 
 
İshak Maşbaş (Tarihi roman; s.105-111)
III
Kış boyunca üç ay, Jeanette-Nicole, dur durak bilmeden manastırın bahar şenliği için hazırlandı. Ayşet için diktirdiği Adıge elbisesini, Ayşet ve terzisi dışında kimseye göstermeden, kimseye de sözünü etmeden evinde sakladı. Alışması için arada bir Ayşet’e elbisesini giydiriyor, güzelliğine şaşıyor, bıkmadan usanmadan bakıp duruyordu. Bununla da yetinmiyordu: Jeanette-Nicole’nin kraliçe için yazdığı küçük bir şiiri kıza okutuyor, şarkı da söyletiyordu. Zaten güzel olan Ayşet’in, Adıge giysileri içinde daha da güzel göründüğünü görüyor, “bravo” diyerek kızı alkışlıyordu. “Her bir ulusa kendi seçtiği giysisi yakışır, onu güzel gösterir” diyor, bu anasız babasız kıza acıyor ve farkına vardırmadan konuşuyordu Jeanette-Nicole:
- Aissé, terzinin elbiseni bu denli güzel dikebileceğini ummamıştım. – Ardından kurnazca bir eklemede bulundu: - Güzel dikme nedenini istersen sana söyleyeyim: Güzeller içinde sen hepsinden daha güzelsin de ondan.
- Jeanette-Nicole, bana öyle şeyler söyleme demiştim sana…- dedi Ayşet biraz gücenmiş halde, ardından sözünü düzeltti, - bu okulda benden de daha güzel küçük kızlar var.
- Okulda güzel Fransız kız çocukları da var, ama sen onlardan da daha güzelsin.
- Jeanette-Nicole, bir Çerkes kız çocuğu olduğum için bunu söylüyorsan önemli değil, - Ayşet söylediğinden geri adım atmadı, bir ah çekti, hızla dediklerini yeniden düşündü ve konuşmasını sürdürdü: - Güzel dikiş dikiyor, nakış yapıyorsun dediklerinde annem, “herkes benimseyerek seçtiği mesleği sevmeli ve beceri sahibi olmalı” derdi. O Fransız kadın terzisi de güzel olduğum için değil, işini sevdiği ve beceri sahibi, usta biri olduğu için bana bu güzel elbiseyi dikti.
Jeanette-Nicole bu dediğim dedik Adıge kızına yine sevecen bir bakışla gülümsedi:
- Evet, Aissé, evet, işini sevmen gerekir. İşini tam kavrayamaz, öğrenemezsen, zor gelir ve seni yorar. Sadece bir işte değil, hangi işte olursa olsun başarılı olursan, mutlu olursun, dedi.
- Jeanette-Nicole, okul eğitimi yanında şiir okuma, resim, nakış, şarkı söyleme ve dansetme alanında da bizi yetiştiyor olmanız o nedenle mi?
- Evet, çok iyi kavramışsın, Aissé, onları da eğitim ve öğretiminiz kapsamında ele alıyoruz. Yaz dinlencesinden sonra, gelecek yıl boyunca sizi kral tiyatrosuna da ayda bir iki kez götürmeyi düşünüyoruz.
- Nedir o dediğin şey? – Ayşet hiç duymadığı “tiyatro” sözcüğünün ne olduğunu sordu.
- Orada, Aissé, okulda küçük piyesleri oynadığımız gibi, yaşamdan alınan olayları anlatan büyük piyesler oynanıyor, sahneleniyor. Kadın, erkek usta sanatçılar piyeslerde oynuyorlar. Oyuncular değişik sahnelerde boy gösteriyor, rollerini oynuyor, şarkı söylüyor, şiirler okuyorlar.
- Çok ilginç bir şey olmalı bu tiyatro!.. – Ayşet’in küçük yanakları oynaştı.
- Sadece ilginç değil, insanlar orada tanışıp dost oluyorlar. Nasıl giyindiklerini, saç tuvaletlerini, yüz makyajlarını, altın-gümüş takılarını, ziynet eşyaların, bunların nasıl yapıldıklarını ve yakışıp yakışmadığını orada görebiliyorsun.
- Demek ki, Jeanette-Nicole, örnek alınacak ve alınmayacak çok kişi var aralarında.
- Bunu anlamış olmana sevindim, - küçük kızın kavrama yeteneğine şaşırmıştı Jeanette-Nicole, - bu piyeslerin ele aldığı konular içinde kuşku duyacağın olaylar, tanıyabileceğin kişiler de yer alıyor.
- Öyleyse, - Ayşet yine kendini tutamadı ve haykırdı, - Claudine-Alexandine’nin okuduğu kitaplar gibi olmalı onlar da!
- Onlar gibi de olabilir, - Jeanette-Nicole küçük kızın görüşüne katıldı, - Piyeslerin o gibi kitaplardan da alındıkları, tiyatrolarda sahnelendikleri görülebiliyor.
- Kitaplarda bulunan çıplak erkek ve kadın resimleri gibi şeyler de tiyatrolarda sahneleniyor mu? - Claudine-Alexandine fırlattığı kitabı anımsamıştı Ayşet.
- Hayır, orada çıplak kişiler gösterilmez, ama ölçü dışı, serbest aşk sahnelerine de yer verilebiliyor, öpüşmeler de görülebiliyor.
- Çıplak olmasınlar tek, birbirlerini sevmiş olmaları sorun değil, - yaşlı bir nine gibi Ayşet duyduğu şey üzerine görüşünü söyledi, - ama insanların karşısında öpüşmeseler daha iyi olurdu. Bizi kral tiyatrosuna götürdüğünüzde, Jeanette-Nicole, öpüşme sahneleri ile karşılaştığımda ne yapacağımı söyleyeyim mi? Gözlerimi yumacağım.
- Seni utandıran bir şey görürsen öyle de yapabilirsin.
- Öyle tabii. Erkek ve kadının elbise giymesi, insanın görülmemesi gereken (mahrem) yerlerini örtmek için. Bizim taraflarda, Çerkesiye’de soyunmaya izin vermezler.
- Sizin taraflarda kadınların yüzlerini peçeyle kapatmaları o nedenle olmalı.
- Çerkesiye’de Jeanette-Nicole, kadınlar peçe takmazlar, - Ayşet kararlı ve kesin olarak bildiği şeyi güçlü bir biçimde vurguladı, - Örtünenler Türk kadınlarıdır. Mısır taraflarında da örtünme olduğunu söylüyorlar. Kadının yüz ve vücut güzelliğinin gizlenmek istenmesini savunuyor değilim, ama seni utandıracak, mahcup edecek şeyleri gizlemek gerektiğini zavallı annem de, ninem de hep söylerdi.
- Yerinde sözler, o konuda sana katılıyorum, ama şimdi bulunduğun ülkenin Fransa olduğunu da unutma.
- Niye? - Ayşet bu duyduğu şeye kulak kabarttı, - Fransa’da yaşayanlar insan değiller mi? Onlar gibi biz de yemek yiyoruz, gülerlerse biz de gülüyoruz, ağlarlarsa biz de ağlıyoruz, evlenirlerse, bizimkiler de evleniyorlar, kocaya varırlarsa bizim kadınlarımız da kocaya varıyorlar. Fransızlarla Çerkeslerin farkı nedir ki? Bizimkiler gibi Fransızlar da beyaz, esmer ve sarışın kişiler. Fark, dillerimizin ayrı olması.
- Evet, öyle, - Jeanette-Nicole duyduğu şeylere şaşırdığını unutmuş halde Ayşet’in dediğine katıldı, - görünüşümüz, üzülme ve ağlama durumlarımız, espri ve davranışlarımız yönünden, dil dediğin şey olmasa, fazla bir farklılığımız yok, ama içine düştüğün ve katıldığın yer başka bir ülke, insanları da farklı bir ulustan. Bunu, Aissé, şimdi değil, büyüdüğünde anlayacaksın.
Ayşet gerisine bir bakıp odadan ayrıldığında, Jeanette-Nicole’ün içi burkuldu, ağladı. Ama ağladığını birileri görürse diyerek gözyaşlarını sildi, kızdı: “Yaşından umulmayacak denli zeki olan bu kızı ana babasından çalıp pazarda satmak günahtır! Ayrıca insanı kendi toplumundan kopartıp yabancı birine satmak da günah. Bunu satın alan da onlardan iyi biri olamaz. Kont Charles de Ferriole iyi bir şey yapmadı. İyi bir şey yapmak isteseydi, kızı buraya değil, mensubu olduğu Çerkes ülkesine göndermeliydi, o yolla sevap kazanırdı. Öyle yapacak yerde Çerkes kanı ve Çerkes yüreği taşıyan bu küçük kızı okutup Fransız kızı yapmamız için kral buyruğuyla bize bıraktı… Hayır, hayır, bu küçük masumun ruhunu yok edip ona başka bir ruh aşılama işini kabul edemem. O konuda kimse bana gücenmesin, Aissé’ye Çerkes elbisesi diktirmiş olmamdan Kontes Marie-Angélique Ferriole’nin memnun kalmadığını öğrenmiş bulunuyorum, pek de umurumda değil, sorun kraliçemizin bunu beğenip beğenmeyeceği. Kraliçe ulus ayırımı yapmıyor, ama bu yaptığımı kabul etmeyecek olurlarsa, hiç bakmam, her türlü zorluğu göze alır, Aissé’yi geldiği Çerkesiye’ye geri götürürüm…
Çalıntıyı çalıp sahiplerine geri vermem durumunda hırsız olmuş olur muyum?!”- Jeanette-Nicole kendi kendisine değerlendirmeler yaptı ve kendi kendisiyle dalga geçti.
Saint-Cloud Manastırı öğretmen ve öğrencilerinin beklediği 30 mayıs 1704 kutlama günü gelip çatmıştı.
Paris ilkbaharı her zaman güzel ve sıcak olur. Bugün ilkbaharın son günü, yarın da ilk yaz günü olacak, ortalık her zamankinden daha da güzel. Ağaçlar tomurcuklanmıştı, yeşil yeşil süren yapraklardan yayılan hoş kokular hafif rüzgarla birlikte ortalığa yayılıyordu. Gök yüzü temiz, berrak ve yumuşak bir gündü. Öğrencilerin giydikleri döpiyes elbiseler birbirinin benzeriydi ve yepyeniydiler. Öğretmenlerin giysileri farklıydı ama en güzel entarilerini giymişlerdi. Güne davet edilen ana baba ve akrabalar da en yeni ve en güzel elbiselerini giymişlerdi. Jeanette-Nicole de yılda bir ikiz giydiği kahverengi entarisini giymişti, boynunda ince ipek eşarpı bulunuyordu, başında rüzgarda uçuşmak ister gibi sallanan ve yakışan kahverengi-beyaz karışık renkli şapkası vardı.
Peki, Charlotte-Elizabéth Aissé için diktirilen Çerkes elbisesi? Ayşet henüz onu giymemişti, o da diğer kız öğrenciler gibi giyinmişti. Şiir okuma ve şarkı söyleme sırası geldiğinde güzel Çerkes elbisesi ile altın ve gümüş ipliklerle işlenmiş uzun başlığını giyecek, takacaktı. Şu sıralar kraliçeyi beklemekte olan Jeanette-Nicole o nedenle Ayşet’le ilgilenmiyordu.
Kraliçe geliyor dendiğinde, bahçedekilerin koşuşmalarına sıra kalmadan, dönemeçte art arda gelen iki fayton (кухъэрен) göründü. Öndeki arabadan kraliçe indirilmeden önce, ikincisinden altından bir sandalye çıkarıldı ve gölgelik olarak kraliçe için dikilen büyük şemsiyenin altına götürüldü.
Altın-gümüş süslemelerle parıldamakta olan faytonun kapısı açıldı, Kraliçe Maria Theresa araban alınıp altın sandalyesine oturuncaya değin herkes başını eğip ona saygı gösterdi. Sandalyesinin sağında, solunda ve gerisinde birer nedime duruyordu. Ayşet’e şaşırtıcı gelen şey kraliçenin oturduğu altın sandalye, altın ve gümüş suyuna batırılarak güzelleştirilmiş olan entarisi, başında bekleyen genç kadınlar değildi. Ayşet’e şaşırtıcı gelen şey kraliçenin ayakları altına konan küçük altın tabureydi : “Benim babaannem de bir yere konuk gittiğinde, yumuşak bir yatağa oturtulur, etrafı yastıklarla desteklenir, altın olmasa bile böyle bir küçük tabure ayaklarının altına konarak ağırlanırdı…” – Ayşet’in içi depreşti ama belli etmedi.
- Fransa’nın güzel ve seçkin kız çocukları, - diye Kraliçe Maria Theresa toplanan öğrencilere seslendi, - bu kutlama gününüzde sevincinizi sizinle paylaşıyorum, mutlu olmanız ve ülkenizi güzelleştirmeniz dileğiyle Tanrıya dua ediyorum.
Fransa kralı ve kraliçesi için bir kız çocuğu grubunca söylenen bir şarkıyla kutlama programı başlatılmış oldu. Ardından birkaç resim yapmış öğrenci, başlarını eğerek kraliçeyi selamladılar, sırasıyla yaptıkları resimleri göstererek kraliçenin önünden geçtiler. Kız çocukları hayvanları da içine alan küçük bir piyes de oynadılar. Kraliçe bu şeyleri alkışladı, çocuklara kâğıtlara sarılı tatlılar dağıttırdı. Değişik alacalı giysiler giymiş dansçılar ciddi, saygılı ve disiplinli bir biçimde dansedip dik ve ince vücutları belli olur biçimde yerlerine oturdular. Onlara da tatlılar dağıtıldı.
Charlotte-Elizabéth Aissé, Adıge giysileri içinde kraliçenin karşısına geldiğinde, Kontes Marie-Angélique Ferriole bir yana, Sophie de onu tanıyamamıştı. Claudine-Alexandrine ise ağzı açık kalmıştı. Piskopos Pierre ile Doktor Laroche aralarında fısıldaştılar. Jeanette-Nicole ise kalbi çarpıntı içinde kraliçeye baktı, Pierre de durumu süzdü ve aynı anda Kont Charles de Ferriole’yi niçin anımsamış olduğunu anlayamadı.
“Dünya güzel, kraliçemiz ondan çok daha güzel, - Jeanette-Nicole’nin yazdığı bu şiiri Ayşet okuyor, herkes nefes almadan dinliyordu. – Gökyüzü yüksek, güneş bizi ısıtıyor, güneş kraliçemiz bizi daha fazla ısıtıyor. Fransa’nın her bir yanı esenlik, barış, tatlı bir hava ve mutluluk içinde. Bunu bize armağan eden güneş kralımızdır, hep başımızda olsun!”
Ayşet şiiri güzel ve akıcı bir dille bitirince bir alkış tufanı koptu, alkışlama biçimiyle Kontes Marie-Angélique, kraliçenin orada oturmakta olduğunu unutmuş gibi olmuştu. Kraliçe alkışlamasını bitirdiğinde Jeanette-Nicole’yi yanına getirtti:
- Kim bu küçük kız çocuğu? Elbisesi güzel, kendi daha da güzel.
- Kont Charles de Ferriole’nin Türkiye’den getirdiği küçük Çerkes kızı, aydınlık kraliçemiz.
- Bu mu o Çerkes kız çocuğu? – Kraliçe Maria Theresa yanına gelmesi için Ayşet’e el etti. Jeanette-Nicole’nin öğrettiği gibi Ayşet, sol dizini yere değdirmeden başıyla kraliçeyi selamlayıp uzatılan eli öpüp ayağa kalktı. – Adın ne, güzel kızım?
- Charlotte-Elizabéth Aissé Ferriole aydınlık kraliçemiz, - artık dizini eğmeden başını eğerek kraliçeyi saygılı bir biçimde selamladı.
- Evet, evet, Türkiye’ye gönderdiğimiz Büyükelçi Kont Charles de Ferriole’nin kızısın. Güzel bir elbisen var, güzel bir şiir de okudun. Git, arkadaşlarının içinde otur, sana izin veriyorum.
- Yine şarkı söyleyeceğim, nakışlarımı göstereceğim aydınlık kraliçem, - Charlotte-Elizabéth Aissé başı ile selamlayıp kraliçenin yanından ayrıldı.
- Zeki ve güzel bir kız çocuğu, büyüdüğünde, kralımızın gece balolarını güzelleştirecektir, - dedi Fransa Kraliçesi Maria Theresa küçük Adıge kızının ardından.
 
  Bugün 112 ziyaretçi (133 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol