adigehaber
  Ğuaşo Ruslan ve Şapsığların Bitmeyen Çilesi
 
Ğuaşo Ruslan ve Şapsığların Bitmeyen Çilesi
 
 
Şapsığlar Kuban Irmağı ve Karadeniz kıyısında yaşamış büyük bir toplum idiler. 1864 yılı öncesinde, yani soykırım, etnik temizlik ve toplu sürgün olayı öncesinde 600 bin gibi bir nüfusla (bkz. Mark Pliyev, 19. yüzyıl Çerkesya’sı ve Çerkezlerinin Kısa Tarihi) büyük bir demokratik toplum oluşturuyorlardı.
Şapsığlar kararlı bir biçimde ülkesini savunmuş, hiçbir zaman dış güçlere boyun eğmemiş bir halk idiler. Çiftçilik, hayvancılık, balıkçılık, el sanatları, altın ve gümüş işlemeciliği başlıca geçim kaynakları idi. Ismarlama “tarih” yazarlarının iftiralarına karşın, dürüst Rus yazarlarına ve batılı gezginlerin tanıklığına göre tarımda ilerlemiş bir toplum idiler. O dönem Çerkeslerden daha ileride bir tarımı olan hangi devlet varmış ki? Çerkesler dönemlerine göre ileri tarımı oluşturmuşlardı. Örneğin, Şapsığ-Adıge bahçeleri İngiltere’nin Yorkshir bahçeleri ile karşılaştırılıyordu. Ismarlama yazarlara göre, Adıge-Şapsığlar durmadan “yağmacılık” yapan ve “çok yoksul” olan kişiler idiler. 10 ya da 20 kişilik Şapsığ atlıları Kuban Irmağını geçip kuzeye dalıyor, Rus ve Kazak yerleşimlerini yağmalıyorlarmış.
Kuban’ın kuzeyi 1783 yılı öncesinde Kırımlı Tatarlara aitti. O zaman da yağmacılık var mıymış?
Yalan ya da abartma. 600 bin kişi 20 kişilik yağmacı grupların talanı ile mi geçiniyormuş? Oset “biliminsanı” Mark Maksimoviç Bliyev, Çerkeslerin (çevirmenleri ‘çerkes’i ‘çerkez’ yazıyorlar) yağmacılığından, Rus generallerin, Çar II. Aleksandr’ın “alicenaplığından” dem vuruyor, ama Maykop’tan Karadeniz kıyısına değin bütün bir Çerkes ülkesi nüfusunun etnik temizlikten geçirilmesi (Türkiye’ye sürülmesi) içerikli 10 Mayıs 1862 tarihli Rus hükümet kararını, bir bir ateşe verlip yakılan Adıge köylerini, kitlesel katliamları, bir ulusun kökten yok edilişi olayını, soykırımı es geçiyor.
Biliminsanı böyle mi olurmuş?
Yine de şükredelim. Böylesine kişiler Adıgeler arasından - pek- çıkmıyor. Sanırım Adıgelerin savunma içerikli dışlama geleneği ve kadim utanma anlayışı bunu önlüyordu olabilir.
Bunu söylemekle Adıgelerin zemzemle yıkanmış olduğunu da iddia edecek değilim. Örneğin, Kabardey’de Kanoko Arsen yönetimi döneminde yaşanmış Rusçu politik baskıları, yaralama ve cinayet olaylarını, halkın sindirilmesini yadsıyacak değiliz.
Rus saldırıları başladığında sayıları milyonları aşan (sözgelişi 3,5 milyon olan, bkz. “Ulusal Hafıza Ulusu Diri Tutuyor”) Çerkesya nüfusundan geride kalanı nedir? ..Bugün için 200 bin bile değil.
Bu özet bilgiden sonra Şapsığların trajedisine geçebiliriz.
Şapsığların Trajedisi
1864 soykırım ve sürgünü sonrası 600 bin nüfuslu Şapsığ nüfusunun sağ kalanları topluca Türkiye’ye göç ettirildi. Göç dışı küçük/perakende bir nüfus da kalmıştı. Bunlardan daha aşağıda söz edeceğiz.
Sonuç olarak, Maykop ile Karadeniz arasındaki Özgür Çerkesya toprağı Şapsığ, Natuhay, Vıbıh, Abzah ve Ciget (Sadz) nüfusundan tamamen temizlendi. Yine de Şapsığların bir kolu olan ve Şapsığların üstündeki yaylalarda barınan Hakuç topluluğu 1865 yılı sonbaharına ya da toptan yok edilene değin direndi. Sağ kalmayı başaranlar ve Türkiye’den dönüp bunlara katılanlar 1870’li yıllara değin direnişlerini sürdürdüler (bkz. ‘Hak’uç’) :
Hakuç korkusu nedeniyle Ruslar Karadeniz kıyısındaki, yani işgal edilmiş Novorossiya (Yeni Rusya) topraklarına yerleşmekten çekindiler. Bunun bir sonucu olarak, yağışlı ılıman bir iklimin hüküm sürdüğü bu bölge çalılar, dikenler, sarmaşıklar ve ağaçlarla kaplandı, kurt ve çakalların uluduğu vahşi bir cangıla dönüştü. Ekin ekilebilecek yerler belirlenemez oldu. Yöre vahşileşti.
Yöre, bu biçim, 10 yılı aşkın bir süre sivil yerleşime kapalı bir askeri alan olarak tutuldu. Rus hükümeti güvenliği sağlamak ve Rus nüfusun yerleşimini kolaylaştırmak amacıyla olmalı, dağlarda direnen küçük gruplarla görüşmeleri başlattı, özel af kararları çıkardı, direnenlere istedikleri yerlerde ve istedikleri kişilerle köy kurma izni verdi (bir örnek- ‘Nıbe Zayire, Bir Köyün Tarihi’; Polovinkina, ‘Çerkesya Gönül Yaram’).
Böylece bölge sivil nüfusa açılmış, Rus ve Kazak köyleri yanında küçücük Adıge köyleri de doğmuş oldu. Şapsığ nüfusu 1897’de 1939’a ulaştı (Daha fazla bilgi için bkz. ‘Çerkes Soykırımı ve Çerkesler’ Konulu Bir Söyleşi – 4, aynı yazı içinde ‘Novorossiya’da Adıge-Şapsığlar’ bölümü adlı makalemiz).
1917 Ekim devrimi sonrasında Karadeniz kıyısında yaşayan Adıge-Şapsığlar, istemiş olmalarına karşın, 1922’de kurulan Adıge Özerk İli (oblast) dışında bırakıldılar. Buna bir tepki/karşılık olarak Şapsığ Kongresi Eylül 1922’de Rusya’ya bağlı ve başkenti Tuapse olan Şapsığ Özerk Cumhuriyeti ilanında bulundu. Cumhuriyetin tanınması için Moskova’ya temsilciler gönderildi.
Rus Kazakların muhalefeti ve sayıca azlık gerekçe gösterilmiş olmalı (4-5 bin Şapsığ nüfus), cumhuriyet tanınmadı, ama Şapsığların özerklik talebinde bulunma hakları bulunduğu kabul edildi.
Eylül 1924’te Tuapse merkezli özerk Şapsığ ulusal ilçesi (rayon) kuruldu. Böylece Şapsığlara özerk yönetim ve yurt (toprak) verilmiş oldu.
 
Novorossiya ‘Gerçeği’
 
Adıge (1922) ve Şapsığ (1924) kuruluşları Novorossiya (Yeni Rusya) ‘gerçeğine’/konseptine aykırı düşen oluşumlardı. Bu nedenle Adıgelerin tepesinde Demokles’in Kılıcı hep asılı kaldı. Nitekim 2000’li yılların tasfiye programı çerçevesinde Adıge ve Karaçay-Çerkes cumhuriyetlerinin tasfiye edilmeleri de gündeme alınmıştı (Bu süreçte 10 özerk okrug’un [ilçenin] 6’sı tasfiye edilmiştir).
Pliyev ve benzeri kişilerin değinmemelerine karşın bir Novorossiya konsepti var. 1837-1839 yılları arasında Karadeniz’deki Rus Donanması Çerkesya’nın Karadeniz kıyılarını istila edip bu yerlerde kaleler kurmuştu. Bu kalelerden biri de, Semez (eski ‘Sucuk-Kale’) yerinde kurulan Novorossiysk (Yeni Rusya) kalesiydi. Çerkesya’da ‘Yeni Rusya Kalesi’...Novorossiya, Yeni Rusya Kalesi/Kenti demektir. Rus’un gerçek amacı, İmparatoriçe II. Yekaterina döneminden beri, Çerkes topraklarını ele geçirmek ve bu yeni topraklarda bir Rus yurdu oluşturmaktı. Rusya, bir plan dahilinde adım adım bu amacına ulaşacaktı. Kuban’ın kuzeyi soykırım ve etnik temizlik yoluyla Ruslaştırılmıştı. Soykırım uygulayıcısı General Suvarov, 1783’te güneye geçmeyi, Çerkeslere de aynısını uygulamayı önermiş, ama II. Yekaterina “henüz vakti gelmedi” anlamında izin vermemişti (bkz. Çırğ Ashad, Tehlike Kuzeyden Geliyordu).
***
Ekim devrimi İmparatorluk Rusyasının Novorossiya konseptini (anlayışını) yırtıp attı. Rus milliyetçilerinin haksız uygulamalarının önünü kapattı. Böylece ‘Novorossiya’ toprakları içindeki 5 bin Adıge adına özerk ‘Şapsığ Ulusal İlçesi (rayon)’, 50 bir Adıge için de ‘Adıge Özerk İli’ (oblast) kuruldu.
Peki Yeni Rusya’da özerklik kuracak sayıdaki Adıge-Şapsığ nüfusu nasıl oluşmuştu? Bu nüfus Türkiye’den dönüşlere bağlanamaz. Çünkü Türkiye’den dönenler yakalandıklarında Sibirya’ya sürülüyorlardı (bkz. Pliyev’in söz konusu kitabı; başka bir örnek olarak da ‘Adıge Mak: Çerkeslerin Yakut Ülkesine Sürülmeleri’;. Bu arada belirteyim, Mark Pliyev’in kitabında hayli önemli bilgi de var. Ancak uzman olmayan kişiler bunları rastgele kullanacak olurlarsa zarar da verebilirler).
Novorossiya’daki Adıgey Adıgeleri ise, 1859’da Rusya yurttaşlığına alınmış olarak Orta Kuban ve Orta Laba soluna yerleştirilenler ya da o yerlerde barınanlardı (Ruslar su basan yerler oldukları için Çerkesleri daha çukurda olan ırmakların sol yakalarındaki düzlüklere yerleştiriyorlardı. Irmakların sağ yakaları tümsek alanlar olup Rus yerleşimlerine tahsis ediliyordu).
Şapsığ nüfusu dağlardaki ve Rus toplama kamplarındaki Çerkeslerin ve Kuban yöresine (doğuda) yerleşmiş olan Şapsığların kısmi dönüşleriyle oluşmuştur.
Mayıs 1945’te (aslında 1943’te), hiçbir tehlike oluşturmadığı halde, Rusya’nın gelecekteki stratejik çıkarları nedeniyle olmalı, Şapsığ özerkliği resmen kaldırıldı. Adıge Özerk Oblastı da kaldırılmak ve Adıge nüfus Sibirya’ya sürülmek istendi, Rus genel kurmayının sürgün önerisi Stalin tarafından geri çevrilmişti.
 
Şapsığlar ve Ğuaşo Ruslan
 
Şapsığ Kongresi 1 Aralık 1990’da Tuapse’de toplandı, Gorbaçov’un demokratrikleşme programı doğrultusunda Şapsığ Ulusal İlçesi’nin yeniden kuruluşu ilan edildi. İlçe sınırları, kuzeyde Novomihalovski, güneyde de Golovinka (Şekhape) beldelerini içerecek biçimde belirlendi. Ancak Ruslar bu oluşumu tanımadılar. Buna karşılık 1999’da Rusya Federasyonu Parlamentosu Şapsığları Rusya’da yaşayan küçük etnik topluluklardan (halklardan) biri olarak kabul etti. Buna göre Şapsığlar bazı (sınırlı) etnik haklardan yararlanabileceklerdi. Ancak Krasnodar Kray yönetimi sınırlı hakları, bu kadarını olsun kısıtlıyor ve kullandırmamakta direniyor. Krasnodar yönetimine göre, Krasnodar Kray toprakları bütünüyle “tarihi bir Rus toprağı’ imiş...
Adıgey’deki, özellikle Kabardey-Balkar’daki pasifleşmeye (Ruslaşma eğilimine) karşın bu son yıllarda Şapsığe’de bir etnik canlanma görüldü. Örneğin, geçtiğimiz yıl Şapsığe Adıge Khase Kuruluşu Adıgecenin bütün Şapsığ köy okullarında okutulması kararını aldı ve kısmen uygulamaya konuldu. Toplantılar ve anmalar düzenlenmeye, etnik hakların uygulamaya konulması istekleri kitle tabanlı desteklenmeye başladı. Yöre Rusları da, iyi ilişkiler sonucu bu gelişime yer yer destek vermeye başlamışlardı. Rus üst yönetimi bundan rahatsızlık duymuş olmalı.
Karadeniz kıyısında Şapsığlar toplu olarak şu 4 yönetsel birimde yaşıyorlar: Soçi Büyükşehir Belediyesi merkez ilçesi ve Lazarevsk (Psışuape) ilçesi, Tuapse kent belediyesi alanı ve Tuapse ilçesi.
Şapsığların bu ilçelerdeki toplam nüfusu 2010 nüfus sayımına göre 14 bine yaklaşıyordu. Ancak Rus, Şapsığların çok azını Şapsığ diye yazdığından Şapsığ hanesi nüfusu düşük tutuluyor, 4 binden az biçiminde gösteriliyordu. Buna ilişkin makalelerim vardır.
Ğuaşo Ruslan emekli bir tarih öğretmenidir. Ayrıca Kıyıboyu Şapsığe ülkesi Yaşlılar Meclisi başkanıydı. Rus, otur dendiğinde oturacak, kalk dediğinde kalkacak ve ses çıkarmayacak kişiler arıyor. Prof. Dr. Mark Bliyev gibi.
Rus daha önce sessiz operasyonlar yaptırdı. İşbirlikçi saymadığı kişileri üst kademe yönetimlerinden tasfiye ettirdi. Örneğin, Adıge Cumhuriyeti devlet başkanı ŞEVMEN Hazret’in önünün kesilmesi, müteveffa ABREG Almir’in Adıge Ulusal Müzesi müdürlüğünden tasfiyesi ve kara listeye alınması olayı gibi.
Bu yakınlarda, insan hakları savunucusu KHUADE Adnan’a yapılan ve halen devam etmekte olan baskılar da ortadadır.
Ğuaşo Ruslan’a yapılan baskı, zincirin son halkasıdır. Baskılar devam edeceğe benziyor. Ancak Rus, baskılarla bir yerlere varamamıştır.
Ğuaşo Ruslan 21 Mayıs 2017 günü Şekhape’deki (Golovinka) anıt ağaç Çığ Dakhe önünde 1864 soykırımını kınama amacıyla toplanan Adıgelere sürgün olayına ilişkin tarihi bir konuşma yapmış ve ölenlerin ruhuna dua ettirmiş. Yapılan şey, aslında Rusların diledikleri anda her yerde yapabildikleri ve izin gerektirmeyen bir köy toplantısı, sivil demokratik bir hakkın kullanımı. Rus, Adıge söz konusu olduğunda, bu kadarına bile tahammül edemez olmuş.
Ğuaşo Ruslan’ı önce tutuklayıp hapse koymuşlar, sonra da 10.000 ruble para cezası kesmişler. Yerel mahkeme kararını bir üst mahkeme bozmuş ama yerel mahkeme direnme kararı almış.
Bir hukukçu olarak Rus hukuk sistemini anlayabilmiş değilim. Türkiye’de alt mahkemenin, üst mahkemenin (istinafın) bozma kararına direnme yetkisi yok, aksine direnme yasağı var. Sadece itiraz ve temyiz mümkün. Rusya’da ise direnme varmış anlaşılan. Ruslan’ın avukatı daha üst bir mahkemeye, temyize başvuracağını, gerekirse AİHM’ne gideceğini söylüyor. Öyle de yapılmalı.
Bu hak sonuna değin kullanılmalıdır.
Bütün bunlar genelde Rusya Federasyonu’nda bir insan hakları sorunu, azınlıktaki uluslar bağlamında da anayasal hak ihlalleri bulunduğu gerçeğini kanıtlamaktadır.
Hasta haliyle açlık grevi başlatan Ğuaşo Ruslan, Ruslar için kâbus oluşturacağa benziyor, Adıge, diğer ezilen halklar ve Rusya insan hakları savunucuları bu baskıları asla unutmayacaklardır.
Sonuç
Rusya Federasyonu iç ve dış sorunlarla karşı karşıya. Bu nedenle statükocular kızgınlık içindeler. Saldıracak yer arıyorlar. Demokratikleşmeye yanaşılmıyor. Ama boşuna. Haksız tarafın demokratik dünya kamuoyundan destek bulması olanaksız.
Bizlere düşecek olan görev Don Kişotluk yapmak değil, sağduyuyu elden bırakmamak olmalı.
Hiçbir zaman yasal çerçeve dışına çıkmamak, demokratik güçlerle birlikte olmak, ırkçılığa ve faşizme fırsat yaratmmak, işbirlikçileri deşifre etmek olmalı.
Zaman akıllı hareket edenlere yeni fırsatlar tanıyacaktır inancındayım.
 
  Bugün 66 ziyaretçi (89 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol