adigehaber
  Düzey Sorunu
 
Düzey Sorunu
09 Aralık 2013 Pazartesi 

Kafkasya’daki cumhuriyetlere dönüş yapmış kişiler var. Sayıları çok değil.

İçlerinde en kalabalık olan toplu grup da eski Yugoslavya/ Kosova’dan dönüş yapmış olan Adıgeler, onların da sayısı 200’den az.

Son Suriye olayları nedeniyle, bir biçimde vize almayı ve anayurda ulaşmayı başarmış kişi sayısı ise 1,500 imiş. İmiş diyorum, çünkü kesin/ resmi rakamlara ulaşabilmiş değiliz.

Suriyeli Adıgelere yurttaşlık değil, geçici oturma izinleri verilecek. Bildiğim kadarıyla prosedür/ mevzuat öyle. Rus resmi makamlarının sınırı açmaları durumunda bir miktar daha Suriyeli girişinin olabileceği anlaşılıyor.

Bir iddiaya göre 10 binin üzerinde Adıge Suriye’den kaçmış durumda. Bunu bir önceki “Zorunlu Bir Yazı” başlıklı makalemizde de belirtmiştik.

Türkiye’den gidip Adıgey’e ya da Kabardey-Balkar’a yerleşmiş Adıgeler var, oralardaki üniversitelerde okuyan Türkiyeli öğrenciler de var. Ancak istenen sayıda değiller.

Bundan şöyle bir sonuç çıkarabiliriz diye düşünüyorum: Dönüş politikaları amacına ulaşamamıştır. Sorunu ciddi biçimde yeniden ele almak gerekiyor.

Bu yargı üzerinde değerlendirme yapmaya çalıştığımızda bazıları hiddetleniyor, eleştiriye eleştiriyle yanıt verecek yerde işi kişisel saldırı ve hakarete değin vardırabiliyor. Örneğin, tanımadığım, ayık gezmediği ve Maykop'ta yaşadığı söylenen biri, sözüm ona bir dönüşçü (B.Ş.), facebook'ta yorum adı altında şahsıma karşı saygısızca bir saldırıda bulunabildi.

Daha da vahimi, facebook'ta  bu kişinin yanında kimlerin çarşaf çarşaf fotoğrafları sergileniyor dersiniz? Geçtiğimiz yıl, rahatsız edici, ısrar edici bir biçimde kendisinin misafiri olmamı, masraflarımı üstleneceğini ya da sitemizde yazan birine  misafir olmamı dayatan biri. Aynı öneri bir süre öncekendisine misafir olmam söylenen sitemizin söz konusu  yazarı tarafından da yinelendi. Bu üçlü, bakıyorum B.Ş'nin facebook sayfasında yan yana.Yedikleri, içtikleri ayrı gidiyor olmalı. Afiyet olsun!

B.Ş'nin yorumu facebook ilkelerine aykırı düşüyor olmalı, hemen yayından kaldırıldı ve durum bana bildirildi.

Sordum, 'Üstünde durmaya  değmeyecek düzeysizin biri' dediler.

Peki, geleneklerimize ters düşen ve durduk yerde birden bire peydahlanmaya başlayan bu tür acayip davranışları neye yormalı? Anlaşılan faşist Rus politikalarına yönelik eleştirilerim birilerini, işbirlikçi lobileri rahatsız etmişe benziyor. Şimdilik piyonları öne sürüyor olmalılar, bakalım gerisinden ne gelecek? Ne gelirse gelsin, vız gelir!

Kuşkusuz bu bir gerici fikir terörü eylemidir. İtilmeli.

Sarhoş Olun

Orhan Veli’nin “Cep delik, cepken delik, Kevgir misin be kardeşlik!” demesi gibi, beş parasız, yeni hayallerle Kafkasya’ya kapağı atmış kişiler de var. İçlerinde kuşkusuz başarılı olanları da var. Jane Bülent, Huade Adnan, Açumıj Hilmi, Abaze İbrahim, vb gibi…

Onlara sözüm yok.

Bir hemşehrimiz facebook’ta özetle şöyle yazıyor: “ilk gittiğimde, Türkiye’den geliyorum, Adiğeyim dediğimde bütün Adiğeler benim için ne yapacaklarını şaşırıyorlardı, paylaşılmazdım onlar için, hatta Ruslar bile çok ilgi gösteriyorlardı. Zamanla ilgiler azaldı ve şimdi vınekoşın (-akraban-) bile seni istemiyor.

Bilenlere soruyorum ne değişti ya da biz neyi değiştirdik diye. Nasıl dönüş sağlanır?” diye soruyor. Ve şöyle devam ediyor: “Konuştuğum Kafkasyalı birçok kişi Kafkasya’ya yerleşen Türkiyelilerden çook şikayetci. İşi olmayanlar, ailesiyle kavga edenler, iflas edenler, babasına kızanlar, asker kaçağı olanlar, daha sayamadığım Türkiye’de dışlanan soluğu orada almış.

Genelleme yapmıyorum ama kötü örnek olacak onlarca kişi var. Maykop’ta adli vakalara adı karışan ve hatta ilk yaşanan adli vakalarda adı ön plana çıkan Türkiyeliler de var”(İ. S).

İlâve edeyim, Adıgece bilmeden ve öğrenmek için hiçbir çaba göstermeden  gidenler de var. Kafkasya'yı kokutmuşlar...

Kıbrıs’ta da bu tür kişiler yüzünden yerli halk Türkiyelilerden yüz çevirmişti. Türkiye Kuzey Kıbrıs’ta üniversiteler kurdurdu, kumarhaneleri de oraya taşıdı. Olmadı.

Demek istediğim bu tür sorunlar, maalesef  her yerde var. Amerikan filmlerinde, ilk yerleşim dönemlerinde insanların birbirlerini nasıl yediklerini, Kızılderililere neler yapıldığını görebiliyoruz. Amerikan sisteminin bize göre üstünlüğü tarihi ile yüzleşmesi, kendi kendisini eleştirmesi, tabularının olmaması  ya da kendisini olumlu yönde dönüştürebilmesidir.

Bunu Ruslar ve Çerkesler olarak bizler başaramadık, Türkler ise yeni yeni işe el atmaya başladılar. Türk Başbakan “Dersim Katliamı” diyebiliyor, bu önemli. Rus Başbakan Soçi konusunda “Çerkes” sözcüğünü bile ağzına almıyor ya da alamıyor.

Beyler, kendi kendimizi eleştirebilmeliyiz. Ama bilimsel eleştiri ile hakareti ayırmasını bilmeliyiz. Çok sayıda değiller ama o türden kişilerimiz de var.

Bunlar neyin ne olduğunu kavrayamıyor, övgü ve nabza göre şerbet verilmesini bekliyorlar.“Negatif yanları görüyorsun, peki hiçbir pozitif yan yok muymuş?” diyorlar ya da demeye getiriyorlar. Dayatmacı, ısmarlamacı yaklaşım örnekleri sergiliyorlar. Nezaket kuralarını bir yana atıyor, hemen kabalaşıyorlar.

Eleştiri ne için yapılır, negatif, olumsuz yanları göstermek, olumsuzu olumluya yöneltmek/ dönüştürmek  için...Propaganda ise, ayrı şey.

Adam felsefe eğitimi almamış tamam, ama her insanın bir felsefesi olur. Yazık ki böyleleri dünyadan habersiz, taşralı, neyin ne olduğunu bilmiyor ama konuşuyor da konuşuyor. Atatürk bu tür anlamsız söz sıralamaları için “Hastalıklıdır” demişti. Olmaz, kişi haddini bilmeli.

Bilmediğin konularda, bir bilen de yoksa, susmalı ya da sormalı, mutlaka birşeyler söylemen gerekiyorsa, ihtiyat payı bırakılarak kanaat belirtilmeli, yorum yapılmalı, kesinlik yoksa, daima açık kapı bırakılmalı. Hazret orta ikiden terk, sanırsınız siyasal bilimler profesörü. Bu da olmaz. Ayıptır.

Herkes haddini bilecek.

Rusya Suriyeliye, toplu dönüşlere kapıları açmıyor, Suriyeliden vize istiyor, vize de vermiyor. Bunu herkes biliyor. Yine de Rusya politikalarını savunmaya kalkışıyor. Dünyadan habersiz ya da birileri gibi haberli, besleme. Türkiye vatandaşı, karşılıklı vize anlaşması nedeniyle Rusya’ya vizesiz girebiliyor. Bu ikisini, Türkiyeli ile Suriyeliyi karıştırıyor olmalılar.

“Bir çiçekle bahar gelmez”, “40 yılda 40 dönüşçü ile de dönüş olmaz” diyenlere doğru düzgün yanıt verecek, nedenler üzerinde duracak yerde, ağza alınmayacak küfürler sıralanıyor. Ağızlardan normal sözcük çıkmıyor. Olmaz.

Maalesef güven uyandırıcı çalışmalar yeterli değil. Şimdilik bu kadar.

 

 

 
 
 
  Bugün 38 ziyaretçi (52 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol