adigehaber
  Çerkes Sorunu, DÇB ve KAFFED Üzerine
 

Çerkes Sorunu, DÇB ve KAFFED Üzerine

6 Temmuz 2014, 10:13

Cherkessia.net/Moderasyon tarafından bildirildiğine göre, Rusya’da Kabardey-Balkar Cumhuriyeti başkenti Nalçik’teki DÇB (Dünya Çerkes Birliği) bürosunda Rusya iktidarı yanlısı bir grup kişi bir araya gelmiş. Bu kişiler arasında DÇB Başkanı Havti Sohrokov, Ürdün’denKarden Samir, Suriye’den Ekrem İshak, Türkiye’den Kaffed Başkanı Yaşar Aslankaya, Moskova’dan Abaza ihtiyarı Yuriy Agırba vb de  bulunuyormuş.

 

Bilindiği gibi, DÇB, Çerkes halkının çıkarlarını uluslararası platformlarda savunmak üzere 1990’larda kurulmuştu. 1990'lar Rusya’da özgürlüklerin yükseldiği bir dönemdi. Ardından baskı dönemi  geldi. Buna koşut olarak işbirlikçi  Kabardey yönetimi de Moskova’nın güdümünde DÇB'yi ele geçirdi. Şimdi besleme bir örgüt. Bunda KAFFED'in de katkısı, günahı  var tabii. Bir sivil toplum örgütünün veya uluslararası bir derneğin  ulus yararına bir işlevinin olması, muhalefet görevini yerine getirmesi için, o örgütün siyasal iktidarlardan  bağımsız olması gerekir. İpler başkasının, siyasal iktidarın veya vesayet makamının elindeyse o örgütten ulusa hayır gelmez. Örneğin, Filistin, Yahudi ve Kürt örgütleri kimseye bağlı değildirler.

 

DÇB, bildiğim kadarıyla bu özelliğini, yani bağımsız olma niteliğini (kimliğini) çoktan beri yitirmiş olan bir örgüt. Buna 2006’da İstanbul’da yapılan DÇB Genel Kurul Toplantısı sırasında da tanık olmuştum. Görünen köy kılavuz istemiyordu. İstanbul’da kalabalık bir delegasyon toplanmıştı ama Rusya’ya övgü dışında ağızlardan tek sözcük çıkmıyor gibiydi. Dahası bir delege, “Çerkeslerin Rusya’ya ebedi bağlı  kalmayı istedikleri yönünde bir karar alalım” içerikli bir önerge vermiş ve okunmuştu. Kabardeyli tarihçi Hasan Duman'ın bu önerisine sadece Türkiyeli bir Abaza delegeden  itiraz gelmiş, “Kendimizi  geleceğe yönelik bir ipotek altına almayalım, böylesine bir taahhütte bulunmak doğru olmaz” demiş, sonunda  önerge geçiştirilmişti.

 

O yıl, 2006 yılında Adıge Cumhuriyeti lağvedilmek, toprakları Krasnodar Kray topraklarına eklenmek isteniyor, Adıgey Devlet Başkanı Ŝevmen Hazret cumhuriyeti kurtarmak için çırpınıyor, ecel terleri döküyordu. Ayrıca cumhuriyetlerde zaten seçimlik bir ders olan  Adıgece ilkokullarda 3, ortaokullarda 2, liselerde de haftada 1  ders saatine düşürülmüş, eğitim dili tamamen  Rusça  yapılmıştı. Öğretmen artık seçmeli Adıgece dersini bile sınıfta Rusça olarak anlatacak ve sınıfta öğrenciyle Rusça konuşacaktı. Doğrudan Adıgeceyi kullanmak sona ermiş, anadili iğdiş edilmişti. Böylesine durumlar hazretlerin umurunda bile değildi. Boş sözler, Rusya'ya, Putin'e övgüler yağdırılmakla yetiniliyordu.

 

Putin'in uygulamalarının doğru değerlendirilmesi ayrı, dalkavukluk ayrıydı.

 

Durumu Maykop'tan gelen tanıdık delegelerden Huade Adnan ile görüşmüştüm, DÇB Kongresine katılan bu kişilerin bağımsız değil, devlet memurları görünümünde olduklarını ve bu tür kişilerden ulus için   bir hayır gelemeyeceğini söylemiştim. Huade Adnan da hak vermişti bana. Kongrede tanıdık Dr.Meşfešu Necdet Hatam da vardı. Ancak Necdet Hatam DÇB Başkan yardımcılığı yapmış olan, DÇB politikalarını savunan biriydi. Bu nedenle konuyu onunla görüşmenin bir yararı olamazdı.

 

Zaman bizi haklı çıkardı. Aradan geçen 8 yıl boyunca havanda su dövüldü, bu arada  Adıge ulusu çok şeyini yitirdi. Sorarsanız Amman ve Ankara’da Rusya Dışişleri Bakanlığı 'korumasında' birer dil konferansı  düzenlediklerini söyleyeceklerdir.  Peki , konuşmalar, konferans belgeleri yayınlandı mı? Neler söylenmiş? Dişe dokunur birşeyler ortaya konmuş mu? Kimin haberi olmuş konferanslardan? Bilemiyorum.

 

“Körler sağırlar birbirini ağırlar”…Sonuç, herhalde  böyle olmalı.

 

Sohrokov ne diyor?..

 

 

“Adıgeler/ Çerkesler 3. ülkelerin oyunlarına gelmeyeceklerdir” diyor Sayın  Havti Sohrokov, Ukrayna Parlamentosu'na sunulan ve Ukrayna  Radikal Parti Başkanı Oleg Lyaşko'nun desteklediği söylenen Çerkes Soykırımını Gürcistan'dan sonra Ukrayna'nın da tanıması girişimini kastederek. “Çerkesler sorunlarını Rusya hukuku çerçevesinde çözecekler” diyor Sohrokov. Anlaşılan göbekten Rusya'ya bağlanmışlar. Biz de diyoruz ki, bu gidişle çok beklersiniz. Godot’yu bekler gibi.

 

Rus 2006'da bir lokmacık Adıgey'i bile yutmaya kalkışmıştı, serçe boyutundaki Karadeniz kıyısı Şapsığe'yi, oradaki küçücük bir  ulusal ilçeyi [Şapsığ Ulusal Rayonu] bile  Çerkes'e çok görmüş ve  yutmuştu (1945), neyi çözecekmiş Rus... Ama Adıge Tarihi toprağında, Adıge ilçelerinden çıkartarak yeni yeni Abaza ve Nogay ilçeleri kurabilir, kurdurabilir,  kurduruyor da...

 

Üçüncü ülkeler de kimler ola? Rusya dışı ülkeler tabii. Peki, Adıgelere destek çıkan bir üçüncü ülke de var mıymış? Ne gezer? Keşke olsa. Gürcistan mı? Gürcistan’ınki bir jest, manevi bir destek.  Çerkes soykırımını tanıma, bir anıt, Anaklia'da bir Soykırım Anıtı dikme ve bir kültür merkezi açma. O kadarına bile bin teşekkür.

 

Kral [Ürdün], Esad [Suriye] ve Erdoğan [Türkiye] o kadarını bile yapmamış. Sadece Çerkesleri kullanmışlar, kullanıyorlar da...

 

Şimdi sırada Ukrayna var. Rus Kırım’ı yuttu, Ukrayna’nın doğusuna milis adı altında komandolar, ağır silâhlar  gönderiyor, müdahalede bulunuyor, içlerinde işbirlikçi Çeçenler de varmış, o ağır silâhlarla Ukrayna devletine ait askeri uçak ve helikopterleri bile düşürüyor, zırhlı araçları imha ediyorlar. Rus her yerdeki kendi azınlıklarını silâhlandırarak  kullanmak istiyor. Çevre ülkeler kaygı içinde. 

 

Bunu daha önce Adolf Hitler de denemiş, önce komşu ülkelerdeki Alman azınlıklı yöreleri [Saarland, Avusturya, Südetler, vb] ilhak etmiş, sonra hızını alamamış bütün bir Avrupa'yı ve Kuzey Afrika’yı istilâya kalkışmış, milyonlarca insanın ölümüne yol açmıştı. Çıkar yol değildir ilhak politikası. Belâ belâyı doğurur. Ortadoğu, Asya ve Afrika karışık. Cadı kazanları kaynıyor. Avrupa Kıtası da Ukrayna yoluyla karıştırılmak isteniyor. Bundan asıl Rus zararlı çıkar.

 

Rus, içte Adıgeleri kendi çıkarı için kullanmak isterken, öte yandan Abaza ve Abhazları da el altından Adıgelere karşı kullanıyor, çok yönlü ve kurnazca bir politika yürütüyor, ayrılıkçılık, toprak talebi, Abhazlar eliyle de Adıge tarihini bozma ve  yok etme girişimleri...

İş o gibi noktalara getirilirse dünya karışır, örneğin, Türkiye’nin komşu ülkelerde milyonlarca Türk kökenli kalıntıları var, karşılık olarak Arapların da Türkiye’de etnik ve dini uzantıları, Kürtler, vb  var. Bunlar kışkırtılırsa kin ve nefret yayılır. İnsanlar birbirlerini yerler, boğazlarlar. Suriye, Irak, Afganistan, Nijerya, vb örnekler ortada.

 

Bunları geçelim.

 

Kremlin politikaları yanlıları şöyle diyorlarmış: “Çerkes Toplumsalı, Kafkas Savaşlarının Çarlık Rusya’sı politikalarının bir sonucu olduğunu anlamakta ve Adığelerin tradejisinde bugünün Rusyasını suçlamamaktadır”. Yani Çerkesler, 18 ve 19.yüzyıllarda, 1864’te yaşanmış olan olayları, Çerkes soykırımı ve Adıgelerin topraklarından sürülmeleri suçu nedeniyle günümüz Rusyası'nı sorumlu tutmuyorlarmış. Bunu bir Rus değil, DÇB Başkanı söylüyor, diğerleri de paylaşıyor. Eğer günümüz Rusyası Çerkeslere eşit haklar tanıyor, işlenmiş suçlar [Soykırım ve Sürgün] nedeniyle özür diliyor, Çerkesya'ya Çerkes dönüşünü engellemiyor, Çerkes topraklarını Çerkeslere kapatmıyor olsaydı, sözün kısası Çerkes soykırımını tanımış osaydı söylenene biz de katılır, günümüz Rusyası'nı suçlamazdık. 

 

Peki, Suriyeli Çerkesleri sınırdan, havaalanlarından geri çeviren, Adıgey'e sokmayan, Suriyeli Çerkeslere yardım etmek isteyen  Perıt Xase'ye  ceza üstüne ceza yağdıran ve örgütü  çökerten Rusya, dünkü Rusya mı, bugünkü Rusya mı? Hangisi? Şimdiki Rusya sütten çıkma ak kaşık mı olmuş? Sohrokov ve ekibine göre, sorumlu olan, sadece Çarlık Rusyası imiş. Yazık, Rus bile bunu söylemeye cüret edemiyor ama işbirlikçi söyleyebiliyor. Utanma denen şey kalmamış anlaşılan...

 

Peki, Rusya Devlet Başkanı  Vladimir Putin, Kırım’ın ilhakı konusunda ne demişti?: “Kırım 1783’te Rus kanı dökülerek alındı, Kırım Rus toprağıdır”. Yıl 2014. Putin, bu bizim yerli işbirlikçileri yalanlıyor ve 200 küsur yıl önceki Çarlık Rusyası politikalarına, dünkü Rusya'ya sahip çıkıyor. Bunu gizlemiyor.

 

Peki, aynı  Putin, Soçi Olimpiyatları konusunda Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne ne demişti:“Soçi’de Yunanlılar, Pontuslular, Romalılar, Türkler yaşadılar. Biz Soçi’yi 1829 Edirne Antlaşması'yla Osmanlılardan aldık”. Doğru değildi tabii. Putin, Grek’i, Pontus’u, Türk’ü saydı ama yerli halk Çerkes’i 'unuttu' ya da bir kalemde silip attı.

 

Bunları söylerken Putin Çarlık Rusyası ve günümüz Rusyası ayırımı yapıyor muydu? DÇB ve astı KAFFED’inki kraldan fazla kralcılık olmuyor mu?..Yazık...

 

Biraz da tarih bilgisi

 

 

“Çerkes sorunu Rusya hukuku çerçevesinde çözülecektir” demiş Sayın Sohrokov DÇB toplantısında. Anlaşılan, Rusya, Gürcistan’ın Çerkes soykırımını tanımış olmasından ve Çerkes aktivistlerin eylemlerinden rahatsız olduğu gibi, başka ülkelerin, Ukrayna’nın da  Çerkes soykırımını tanıması olasılığından  huzursuz. Suçları bir bir  ortaya dökülecek çünkü. "Nereden çıktı bu Çerkesya işi de böyle, ben olup  bitmiş bir şey sayıyordum bunu" diyen bir havadaydı Rusya. Sadece Rusya değil, yerli işbirlikçiler de rahatsızlar.

 

Moskova öksürse bizimkiler nezle olurlar. Bu nedenle bizimkiler daha da huzursuz olmuş olmalılar.  Derdi Adıge ulusunun geleceği olan kişi dostlarının, dost ülkelerin çoğalmasından, haklı davasının tanınmasından  huzursuz olur mu hiç?..

 

 

                                                                                     ***

 

Rus hükümeti, 1860 yılında, henüz istilâ  etmeyi başaramadığı   Çerkesya topraklarındaki [ki, burası Kuban Irmağı ağzından güneyde Bzıb Irmağı ağzına kadar uzanan Karadeniz kıyıları ve doğuda Maykop'a kadar olan Kuban yöresi topraklarıydı] Çerkes nüfusu  toptan temizleme, Türkiye’ye sürme ve onların yerlerine Rus yerleşimcileri yerleştirme, ülkeyi Ruslaştırma kararını aldı. Karar Eylül 1861'de bizzat Çar II. Aleksandr tarafından Çerkeslere tebliğ edildi. Bu bir ulusun tamamına yönelik ve öncesinden alınmış olan bir yok etme kararıydı. Bir ulusun varolması için zorunlu olan maddi ve manevi kaynakları o ulusun (Çerkeslerin)  elinden alınıyor, ulus toptan sürülüyordu. Buna Soykırım Kararı ve Soykırım denir. O tarihte Çerkesler Rusya için herhangi bir tehdit ve tehlike  oluşturmuyorlardı. Yani yoketme kararının hiçbir haklı ve ahlâki gerekçesi yoktu. Karara karşı Çerkesler bir  ölüm kalım savaşı veriyor, yurtlarını yağmacılara ve katillere kaptırmamaya çalışıyorlardı.

 

Rusya İmparatorluğu, 1860 yılında ilke temelinde aldığı, 1862’de yürürlüğe koyduğu ve 1864’te de tamamladığı sözkonusu  karar ve askeri harekât sonucu  Doğu Karadeniz'deki Çerkesya  kıyı bölgelerinin  tamamını, doğuda da şimdiki Maykop kentine değin uzanan Kuban yöresi toprakları tamamını  Çerkes nüfusundan  temizledi. O yerlerde sivil nüfusa karşı bir insan avı sürdürdü.

 

Boşaltılan bu yerlerde şimdi Gagra [Abhazya'ya bağışlandı], Soçi, Tuapse, Gelencik [ĤuÍıĵıy], Novorossiysk [Ṡemez] ve Anapa gibi Rus kıyı kentleri bulunuyor. İçte de Abinsk, Goryaçiy Kluç [Psıfabe], Apşeronsk ve Beloreçensk [Şıthale] gibi Rus kent ve beldeleri sıralanıyor. Hepsi birer cennet köşe, birer turistik merkez, para kesiyorlar. Bu kentler etnik temizliğin yürütüldüğü yerlerde oluşmuş olan   Rus  yerleşimleri.

 

O dönemde, 1861-1864 yılları arasında Çerkesler, merkezi Soçi olan parlamenter rejime dayalı bir demokratik devlet kurmuşlardı. Yok edildi. 

 

Sözkonusu  dönemde henüz  Rus yönetimine alınamamış olan bu Bağımsız Çerkesya topraklarında  2 milyon nüfus  barınıyordu; 1864’te anılan, sınırı belirtilen bu topraklarda tek bir Çerkes kişisi bile bırakılmadı, öldürüldüler ya da yurt dışına kitlesel halde  sürüldüler. Çerkes köylerinin tamamı askerler tarafından   ateşe verilip yakıldı. Gıda stokları ve hayvanları yağmalandı, meyve ağaçları bile bir bir kesildi.

 

Etnik temizlik harekâtı boyunca  Çerkes nüfusunun büyük bir bölümü askerler tarafından katledildi, kadınlara tecavüz edildi. Rus seyyar/ gezici birlikleri kırda bayırda önlerine çıkan ve ormanda saklanırken yakalanan her bir  Çerkes'i ayırımsız öldürebiliyorlardı. Bu gibi konularda Rus görgü tanıklarının kendilerinin  yazdıkları çok sayıda belge bulunuyor. 

 

Sohrokov ve ekibi bunları unutmuş olmalı...Para ve makam için buna değer mi? [ki, yurtseverlerle mücadele için Moskova'dan para talep ettikleri ortaya çıktı].

 

Sağ kalan Çerkes nüfusu Karadeniz kıyısına, oradan da [Çerkesya ve Rusya dışı] bir  üçüncü  ülkeye, Türkiye’ye yollandı. Oradan da küme küme dağıtıldı, ulus olma, ulusal varlıklarını sürdürme koşulları yok edildi. Çerkesleri gönderme ve kabul etme  konusunda Rus ve Osmanlı imparatorlukları anlaşmıştı. Sonunda anılan Çerkes toprakları, yukarıda da belirtildiği gibi,  Çerkes nüfusundan tamamen temizlendi, Rus yerleşimi için temiz ve tehlikesiz bir alan haline getirildi  ve Ruslaştırıldı. 

 

Olay budur.

 

Yazının sonunu bir fıkra ile bağlayalım.

 

Bir öykü, Düzce’de geçtiği anlatılır:

 

 

Abaza [Abhaz] yavrulu kısrağını tek arabaya koşmuş kente gidiyormuş. Bir bakmış ki tay yok, “Uh, bıgir çıcuk [tay] yok” diye bağırmış. Yol kıyısında Türk kadınlar çeşmede çamaşır yıkıyorlarmış. Arabayı durdurmuş, kadınların yanına gitmiş, yarım yamalak Türkçesiyle “Abla bızim  bıgir çıcuk gördü mü?” diye sormuş. Kadınlar bir şey anlayamamışlar. Bunun üzerine Abaza bir tutam ot koparmış,  yerden de  bir  at dışkısı almış, iki elini uzatıp kadınlara göstermiş. “Bunu yiyen bunu sıçanı gördü mü?” demiş. Kadınlar yine bir şey anlayamamışlar. Abaza üzgün üzgün arkasına dönüp   bir baktığında tay anasını emiyormuş...

 

DÇB ve KAFFED’inki de o hesap. 

 

Bakarsın Rus 'insafa gelir', tay dönebilir...

 

Bugünkü Rusya iktidarından, DÇB ve KAFFED’den iş çıkmaz. Başka çözüm yollarını araştırmak gerekir. Ukrayna konusunda Rusya nasıl kıskaca alınmışsa, biz de 3.ülkelerin desteklerini aramalı, Rus'u zorlamalıyız. 

 
  Bugün 71 ziyaretçi (95 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol