adigehaber
  Adıge Özerkliğinin 90. Yılı
 

 

 

 

Adıge Özerkliğinin 90. Yılında Durum - 1

 

Hapi Cevdet Yıldız

 20 Şubat 2012

 

 

 

 

 

  

Bundan 90 yıl önce, 1922 yılında, Rusya’da, Çerkeslerin yaşadığı dört değişik yörede 4 ayrı özerk yönetim birimi kurulmuştu: Karaçay- Çerkes Özerk Oblastı (12 Ocak 1922), Kabardey- Balkar Özerk Oblastı (16 Ocak 1922), Adıge Özerk Oblastı (27 Temmuz 1922) ve Şapsığ Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (4 Eylül 1922).

 

İlk üç özerk oblast, daha sonra cumhuriyetlere, Şapsığ Cumhuriyeti de, statü indirimiyle, 1924’te ulusal rayona (özerk ilçe yönetimine) dönüştürülmüş, ardından, sözkonusu  Şapsığ rayonu 1945’te  sessizce kaldırılmıştı.

 

Rusya tarihinde benzeri ‘ödüllendirme’ ve cezalandırma örnekleri  çoktur.

 

Genel anlamda, Sovyet yönetimi üzerine, Rusya’da yaşayan ve toprak sahibi olan ulus ve milliyetlere cumhuriyet ya da kendi  özerk yönetim birimlerini oluşturma olanakları sağlanmıştı: birlik cumhuriyeti, özerk cumhuriyet, özerk oblast (il), ulusal okrug (sancak) ve ulusal rayon (ilçe)  biçimlerinde değişik birimler oluşmuştu.

 

Sovyetlerde iki değişik statüde  cumhuriyet vardı: birlik cumhuriyeti ve özerk cumhuriyet.

Birlik cumhuriyeti, egemenlik (bağımsızlık) hakkı olan, birliğe kurucu ve eşit haklı üye olarak katılmış olan devlet idi: Rus SFSC, Ukrayna, Gürcistan, Azerbaycan, vb  birer birlik cumhuriyeti idiler. Bu cumhuriyetler (15 cumhuriyet), Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılması üzerine bağımsız devletlere dönüştüler.

 

Özerk cumhuriyet ise, bir birlik cumhuriyeti sınırları  içinde yer almış olan, bu nedenle de egemenlik (bağımsızlık) hakkı bulunmayan devlet idi, yine de kendi anayasası ve içişlerinde özerkliği vardı. Rus SFSC’ne bağlı Dağıstan, Tataristan, Başkırt, Kırgız adlı özerk cumhuriyetler kurulmuştu.

 

1936 yılı anayasa düzenlemesi sonucu, statü yükseltmesiyle, bazı özerk cumhuriyetler birlik cumhuriyeti yapıldı. Söz gelişi Kazak, Kırgız ve Tacik  birlik cumhuriyetleri  kurulmuş, bazı özerk oblastlar da (özerk iller de) özerk cumhuriyetlere dönüştürülmüşlerdi.

 

Bu bağlamda, Kuzey Kafkasya’daki Çeçen- İnguş, Kuzey Oset ve Kabardey-Balkar özerk oblastları da birer özerk cumhuriyet yapıldılar.

 

Bu arada  Adıge Özerk Oblastı da ödüllendirildi, toprakları genişletildi, başkent Krasnodar’dan Maykop’a taşındı ve  Maykop gibi kalıcı bir başkenti oldu.

 

Şapsığ rayonunda, rayon  sınırları ve idari merkezi ile oynanıyor, rayon hırpalanıyordu. İdari merkez, ilkin Tuapse’den Krasnoaleksandrovski –II’ ye (Kalej köyü), ardından kıyıdaki Sovet Kvace köyüne, daha sonra da Lazarevsk beldesine (Psışşuape) taşındı.

 

Makalemizde bu gibi  konulardan çok, etnik bağlamda, Çerkeslerin   tarihsel ve güncel  sorunlarına değinmek istiyoruz.

Yazımıza, önceliklikli olarak, en küçük Çerkes/Adıge birimi olan Şapsığ’dan başlamak istiyoruz. Çünkü Şapsığ’da durum öteki yörelerde olduğu gibi oturmuş  bir sisteme kavuşmuş değil.

 

***

 

Şapsığ’ın arka odası

 

Şapsığ Cumhuriyeti, yukarıda değindiğimiz gibi, ömürlü olamadı. Kubanlı Ruslar, özellikle Kazaklar, Şapsığ Cumhuriyeti’ni tepkiyle karşılamışlardı.

 

İki yıl sonra, Şapsığ Cumhuriyeti  topraklarının  bir bölümü üzerinde, 23 Eylül 1924’te Moskova onaylı  bir  ulusal rayon kuruldu, ancak aynı  rayon 24 Mayıs 1945’te (fiilen 1943’te)  kaldırıldı.  

 

Özerkliğe son verilmesi, daha doğrusu Şapsığların  cezalandırılmaları  ile yetinilmemiş, uzun süre, Gorbaçov’un reformlarına değin, Şapsığ Ulusal Rayonu  konusunda  sansür ve yayın yasağı uygulanmıştı.

 

Belirtelim, tarihsel ve politik anlamda ‘Şapsığ’ın arka odasını’  hâlâ tam öğrenebilmiş de değiliz.

 

Şapsığ Cumhuriyeti’nin başkenti Tuapse'ydi, toprakları, Soçi kenti de dahil olmak üzere Abhazya’ya değin Karadeniz kıyıları ve Karadeniz ili (guberniya)  sınırları boyunca uzanıyordu.

 

 

 

                                       Temsili Şapsığ köyü (müze)

 

Şapsığ sorunu

 

Şapsığlar konusu, aslında başlı başına bir trajedidir. Şapsığlar, 19’uncu yüzyılda, 300 bin ile 420 bin arasında tahmin edilen büyük nüfuslarıyla ciddiye alınan bir Çerkes/Adıge topluluğu idiler.

 

Toplu ve kararlı direnişleri nedeniyle Şapsığ toprağı, tarih boyunca saldırganları caydırmayı ve özgür  kalmayı başarmıştı.

 

Kuzeyde Kuban Irmağı boylarından ve şimdiki Krasnodar kentinin bulunduğu yerden, güneyde Karadeniz’e dökülen Şahe Irmağına değin uzanan geniş bir alan Şapsığ yerleşim alanıydı. Şapsığ, soylu (pşı,feodal) egemenliğinin ve kölelik kurumunun bulunmadığı ya da kaldırıldığı antifeodal, özgür ve demokratik bir yöreydi. Şapsığ’a sığınan kölelerin ve zor durumdaki insanların özgürleştiği  ve koruma elde ettiği anlatılır.  

 

Şapsığ topluluğu, 1864 yılının soykırım, etnik temizlik ve toplu sürgün politikalarının kurbanı (ve de artığı) olan ana Çerkes topluluklarından biridir.

 

Toplu sürgün, günümüzde, soykırım ve etnik temizlik suçları gibi, uluslar arası hukuka göre yasaklanmış olan  ve insanlığa karşı işlenmiş olan suçlar kapsamına girmektedir. Uluslar arası hukuka göre, toplu sürgün suçunun  zamanaşımı  yoktur.

 

Önceki dönem Türk yönetimlerinin de, insanlığa karşı işlenmiş suçlar kapsamına giren değişik uygulamaları olmuştur. Yönetimin, 1990’lardaki köy boşaltmaları ve  yargısız infazlar gibi suçlar  nedeniyle sorunları vardır. Bu suçlar son yıllarda yargı karşısına çıkarılmaya başlanmıştır. Çok sayıda suç dosyası hazırlanmış  bulunuyor. Türkiye yönetimine AHİM’den de ağır  tazminat cezaları yağmakta ve tazminatlar ödenmektedir.

 

Rusya’nın durumu da iyi değil.

 

Sırbistan yönetimi ve Bosnalı Sırp sorumlular, Bosna’da Müslüman ve Hırvat nüfusa karşı işlenmiş olan suçlar, Kosova’da da Arnavut nüfusa uygulanan sistemli etnik temizlik ve toplu  sürgünler  nedeniyle  La Haye Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde tutuklu olarak  yargılanıyorlar.

 

Eskisi gibi katillere artık uluslar arası 'tolerans ve koruma' yok. Türkiye'de de darbeciler ve darbe tezgâhlayıcıları yargı önünde, ancak darbeci bürokratik güçlerin engellemeleri sürüyor, bu engellemeler nedeniyle politik cinayetlerin failleri bulunamıyor, suç kanıtları gizleniyor ya da karartılıyor. Hrant Dink cinayeti bunun son örneği. Savcı,"Cinayet, örgüt işi, kanıtları dosyada"  diyor, mahkeme başkanı ise "dosyada kanıt yok, ne yapayım?" diyor, duraksamadan  tahliye kararı veriyor. Tuapse’deki Rus yargıçları anımsatıyor. Demek ki, demokratik süreçlerde gidilecek, alınacak daha epeyi mesafe var! 

 

***

 

1864 yılı olayları

 

1864 yılı öncesinde Şapsığ, Rus- Çerkes Savaşı’nın merkezinde yer alıyordu. Savaş, Şapsığların  savaştan çekilmeleri ve Türkiye’ye göçü başlatmaları ile sona ermişti (1863 yılı sonbaharı).  

 

Süreç; Şapsığ ve diğer Çerkes topluluklarının (Natuhay, Abzah, Vıbıh, vb) toplu halde anayurtlarından sürülmeleriyle tamamlandı. Çerkeslerin çok az bir bölümü, kıyıdan hayli uzak bir iç yöre olan  Kuban düzlüklerine aktarılmış, ana kitle, büyük çoğunluk ise, asker denetiminde kıyıda gemilere bindirilmiş ve Türkiye’ye gönderilmişti.

 

Uygulama,  soykırım, etnik temizlik ve toplu sürgün suçlarının üçünü de  içeriyordu. Bu suçlar, zaman aşımına uğramayan suçlardandır.

 Tiflis'teki  Ruslardan kalma askeri arşiv belgelerini inceleyen Gürcü biliminsanı  Merab Chikua'nın vardığı ilk inceleme rakamlarına   göre, Çarlık Rusya'sı, "Çerkesya'da çok kısa bir zaman içinde 540 bin Çerkes'i öldürmüş ve yaklaşık bir o kadarını da sürgün etmiştir" (Bkz."Çerkes Sürgün ve Soykırımı Sergisi İstanbul'da açıldı", 16 Şubat 2012, Cherkessia.net) (*).

Bu olaya soykırım denmez de ne denebilir?..

Günümüzün Karadeniz kıyısı Şapsığları, 1864 yılı sonrasında  dağlarda direnişlerini sürdürenlerin  ya da önce Kuban boylarına sürülen, ardından  kıyıya, Kıyıboyu Şapsığ’a  geri dönüş yapmış olan Çerkeslerin torunlarıdır.

 

Dönüş ya da Şapsığ’a yeniden yerleşme, Rus makamlarıyla (Tiflis’teki genel valilikle)  birtakım anlaşmalara varılması ya da dönüş için izinler  alınması yoluyla  gerçekleşmişti (Bir  geriye dönüş ve direniş örneği için bkz. Nıbe Zayır, ‘Bir Köyün Tarihi’, Cherkessia.net, Adigehaber).

 

Sonuç olarak, 1860’larda, insancıl bir ileri kültürü bulunan ve uygar bir köylü toplumu olan Adıge/Çerkes ulusu, soykırım ve ülkesinden sürülme sonucu yok olmanın eşiğine gelmişti.

 

Yok olmanın eşiğine gelmişti diyoruz, çünkü Çerkesya toprağı, yüzde 95 oranında (sonrasında daha da fazla oranda)  boşaltılmış, ulusun bütünlüğü yok edilmiş ve ulus dış diyarlara sürülerek dağıtılmış, Çerkeslerden boşaltılan yerlere de Rus göçmenler yerleştirilmişti.

 

Dış dünyanın umursamazlığından yüz bulan Ruslar, 1860’larda Kuban ve Laba ırmakları düzlüklerine yerleştirmiş oldukları Adıge- Çerkeslerin de çoğunu, 1880’li yıllarda yeniden Türkiye’ye göçe zorladılar, Çerkeslerden alınan (gaspedilen) toprakları da  Rus yerleşimcilere tahsis ettiler.

 

Her iki uygulama da, günümüz hukukuna göre, insanlığa karşı işlenmiş olan uluslar arası  suçlar  kapsamına giriyor.

 

Bugün için, artık, sağlam uluslar arası hukuki dayanaklarımız  (tutamaklarımız) doğmuş bulunuyor. Haklıyız.

 

Sonuç olarak, bir bölgenin halkını sürmek gibi, o bölgeye başka bir halktan olan insanları getirip yerleştirmek de suçtur ve uluslar arası suçlar kapsamına girmektedir.

 

Bu bağlamda Gönen ve Manyas'tan yaptırılan 1922- 1923 yılı Çerkes sürgünleri, 1923 Rum- Müslüman Ahali Mübadelesi, Ermeni ve Rumların  toplu halde kovulmaları gibi politikalar, Bulgaristan’ın Müslüman nüfusu sürme politikları da uluslar arası hukuka göre uluslar arası suçlar kapsamına giriyor.

 

Yineleyelim, bu türden  suçların  zamanaşımı yoktur.

 

***

 

Şapsığ nüfusu artmış mıdır?

 

Geçmişteki direnişleri nedeniyle olmalı, Ruslar, Şapsığlara karşı  mesafeli duruyorlar. Rakamlardaki oynamalar, Şapsığ sayısını düşük göstermeler, Şapsığ  nüfusunu  bölme ve  parçalama politikaları bunu kanıtlıyor. Başka kanıtlar aramaya gerek yok.

 

Şapsığların Adıge Khase örgütü ilk başkanı T’eşu Murdin, “Şapsığ Ulusal Rayonu, Karadeniz kıyısında yer alıyor  ve Rusya’nın geleceği için  bir ‘tehlike oluşturuyor gibi düşüncelerle, yani politik ve stratejik gerekçelerle  kaldırılmıştır. İkinci Dünya Savaşı koşulları içinde Ruslar, Karadeniz kıyılarının stratejik önemini anlamış oldular ” demişti bana

 

1990'da, bunu  yayınlamıştım, ama bizden birilerinin  ilgisini çekmiş miydi, bilmiyorum.

 

O sıralar sanal bir dönüş düşünün pembe bulutları  uçuşmaktaydı: Çerkesler, artık  anayurtta ‘toplanacaklar’, Nart yaşamı gibisine masalsı güzel  günler geri gelecekti. Ancak  değirmenin suyu nereden gelecekti?  Kimselerin o tür şeylerle ilgilenmek gibi bir derdi yoktu…

 

Şapsığ, gerçekten stratejik bir yöre. Ruslar, üstün güçlerine karşın, 1863 yılı sonlarına değin Şapsığ kıyılarında tutunamamış, sürekli  başarısızlığa uğramışlardı. Çükü ölümüne bir direniş sürüyordu.

 

***

 

Ruslara göre, günümüzde, Karadeniz kıyısında, yani Şapsığ’da, 24 yerleşim biriminde yaşayan toplam Şapsığ sayısı 4 bin bile değil: 2002’de 3,231, 2010’da da 3,882.

Yalan!

 

Bilmeyen biri, verilen bu  iki rakamı karşılaştırıp, “Şapsığ nüfusu 8 yılda 651 kişi  ya da yüzde 20 oranında ‘artmış’, daha ne? ”  diyebilir. Oysa, gerçek hiç de öyle değil, ortada sıradan değil, çok  ustalıklı bir dezenformasyon, bir ali cengiz oyunu var.

 

İşte biz bu oyunu  deşifre etmeye çalışacağız. Önce soralım, söz konusu bu  ali cengiz oyunu sürdürülebilir mi?..

 

Böylesine bilinçsiz,  başsız, vurdum duymaz ve bilime önem vermez olduğumuz, kendimizi dış dünyaya kapalı tuttuğumuz sürece, elbette sürdürülebilir...

 

Çünkü, Rusya’nın mükemmel servisleri, düşünce üretme merkezleri ve toplum mühendisleri var. Peki bizim, haklı olma dışında neyimiz var?..

 

***

 

Rakamlar ve rakamlarla oynamalar

 

Önce resmi rakamlara bir bakalım, ardından bir karşılaştırma yapalım:

2002 yılı Rusya Federasyonu (RF) resmi nüfus sayımı rakamlarına göre, RF’deki toplam Şapsığ nüfusu 3,231 (2010 yılı sayımı kesin sonuçları  elimizde değil). 

 

2002 yılı  nüfus sayımına göre, Soçi’de toplam 4,845 Adıge/ Adıgeler (2,366 Şapsığ + 2,126 Adıge), Tuapse rayonunda da toplam 3,522 Adıge/ Adıgeler (2,661 Adıge+ 741 Şapsığ+ 107 Çerkes)  sayıları bulunuyor. Buna göre, Soçi ve Tuapse’deki Adıgelerin  toplam nüfusu   8,367’dir (bkz. ‘Сочи’ ve ‘Туапси́нский райо́н’ – Википедия).

 

Peki, Şapsığlar konusunda gerçek sayı, doğru rakam 3,231 rakamı değil de  8,367 rakamı olabilir mi? Yoksa ikisi de gerçek dışı mıdır?..Biz resmi rakamlar üzerinde duruyoruz. Buna göre ortada kocaman bir dezenformasyon, yanlış bilgilendirme olayı var.

Yanlış bilgilendirme durumunu kanıtlayalım:

 

Rus resmi sayım listesine göre, yukarıda sunulduğu gibi, Tuapse rayonunda toplam  3,522  ‘Adıge/ Adıgeler’ sayısı var, bunun  741’i de Şapsığ  (Adıgeler toplamının yüzde 21'i).

 

Burada da kocaman bir yalan var.

Peki, bu 3,522  Adıgeler toplamının yüzde 79’u ya da 2,768 kişisi, söz gelişi Kabardey, Bjeduğ, K’emguy ya da Besleney gibi  Şapsığ olmayan bir  nüfus kategorisinden  olabilir mi? Ya da Tuapse’de Şapsığ olmayan  bir Adıge (Çerkes)  nüfus grubu da var mıdır? Kesinlikle yok...

 

Çok bilmiş birilerimiz, “Ne olmuş yani, ‘Şapsığ da Adıge/ Çerkes değil mi, Adıge ya da Çerkes diye yazılmışsa ne değişir,  ne fark eder ki?” diyebilir. Ancak iş  o kadar da kaba, basit ve masumane  değil.

 

Ortada bir iyi niyet, bir etnik  birleştirme,  Şapsığları  Adıge (ya da Çerkes) adı altında bir araya getirme, bütünleştirme  gibi  bir niyet yok, tam tersine bir  ayrıştırma, etnik bölme, parçalama ve  Şapsığ’ı etkisizleştirme girişimi var.

 

Şapsığların hepsi  Adıge ya da  Çerkes diye yazılsaydı ‘anlardık’, sorunu bu denli kurcalamaz, bir bütünleştirme girişimi var, sayı da yükselmiş, 3,2 bin  değil, en azından 9 - 10 bin gibi, yani üç dört misli bir nüfus  artışı söz konusu der geçerdik, Şapsığ’a da moral kazandırırdı bu. Sorun, Adıge adı çerçevesinde  sürüp giderdi. Örnekleri  var bu gibi uygulamaların. Söz gelişi Nogayların bir bölümü  Karaçay- Çerkes’te, bir bölümü de Dağıstan’da tanınmış toplum olarak yaşıyor, dilleri her  iki yerde de resmi dil. 

Adıgelerin çoğunluğu Adıgey’de ise, bir bölümü de Şapsığ’da derdik ve  kötüye yormazdık. Ama durum öyle değil.

 

Rus, bilinçli bir biçimde, tek bir yöre halkını parçalama yoluyla, hak sahibi kitlenin (Şapsığların)  sayısını düşürmeye ve  sorunu bastırmaya, Şapsığ haklarını yok etmeye   çalışıyor. Rus'un işbirlikçileri de olmalı.  3 bin sayısı önemsiz, ama 10 bin sayısı  önemli, çünkü o sayıda rayonu olan,  dili de resmi diller arasına alınmış olan  topluluklar  var. Örneğin, Dağıstan'daki Tsahur topluluğunun sayısı 2002'de 8,168 idi, yani Şapsığ’daki Adıge- Şapsığ- Çerkes   sayısından (8,367’den)  azdı. Buna karşın Tsahur dili Dağıstan'da  resmi dil.

 

Ruslar, Şapsığ   sayısını 3,2 bin olarak bildiriyorlar, çünkü “Şapsığ  denen topluluk, nihayetinde 3 bin, bilemedin 4 binlik bir topluluk, bizi böylesine 'eften püften' şeylerle  meşgul etmeyin” demeye getiriyorlar.  

Rus, “hem suçlu, hem güçlü!” ...

 

Ama Şapsığ gibi  küçücük bir yörede, ‘o eften püften’ ulusu 3’e bölmüş olduklarını,  o nüfusu Adıge, Şapsığ ve Çerkes adları altında üç parçaya  ayrıştırıp Şapsığ'ı küçülttüklerini, oyun üzerine oyun tezgâhladıklarını  söylemiyorlar.

 

Bizler de bunu görmüyor, sanal 'büyük politikalar' ve sanal ‘birleştirmeler’ peşinden koşuyor, ‘hayal denizinde kulaç atıyor’, ama aklımızı başımıza almıyor, eleştirel/ analitik düşünmüyoruz.

 

Rusya neden gerçekleri değiştiriyor? Niye bu gibi çirkin oyunlara yelteniyor? Niye ırkçı, niye faşist?..

Amacımız bu gibi sorulara yanıt bulmaya çalışmak!

 

***

 

Şapsığ’daki gerçek durum

 

Soçi ve Tuapse’de  ‘Adıge’ (4,787) ve ‘Çerkes’ (107) adları altında kütüğe yazılmış 4,894 gibi bir nüfusun bulunduğunu belirtmiştik. Bu nüfusun hepsi Şapsığ'dır ve Şapsığ yöresi kökenli Adıge/Çerkes'tir. Şapsığ’ı, resmi adı olan Şapsığ diye değil de, değişik adlar  altında yazdırmanın ve  parçalamanın  nedeni ne  olabilir?

 

Bizim sanal birleştiriciler, oynanan oyunu algılayamıyor, bu gibi yollarla Adıge- Çerkeslerin birliğinin ‘sağlanabileceğini’ sanıyorlar. Ama Kabardey, Çerkes adı altında kendini yazdırma çağrısına   uymadı.  Ruslar, Şapsığların bir bölümünü Şapsığ biçiminde değil de, Adıge ve Çerkes gibi ilâve adlarla yazdırdılar. Bununla  neyi amaçlıyor  olabilirler?  O konuda bir şey  söylemiyorlar ama “Görünen köy kılavuz istemiyor”. 

 

Bir halkı değişik adlar altında parçalamanın doğru ya da haklı bir yanı, haklı bir açıklaması olabilir mi? Örneğin, bir ulusa değişik adlar verilebilir, veriliyor da, ama bir ulus nüfusunun   değişik adlar altında, sayıca  taksim edilmesi olayı ayrı şeydir. Macar'a Magyar, Hungarian ve  Vengri de denebiliyor. Ama 10 milyonluk  Macaristan nüfusunu, 3 milyon Macar, 2 milyon Magyar ve 5 milyon da Hungarian ve Vengri  biçimlerinde bölebilir miyiz? Doğru olur mu böyle bir şey? Buna hakkımız olabilir mi?..

 

Kafaları karıştırmamak için öncelikle şu noktayı vurgulayalım: RF’de Adıgeler (Çerkesler), 4 etnik yörede (region'da) 4 ayrı ulus adıyla tescil edilmiş bulunuyorlar. Bu bir gerçek, resmi bir isimlendirme ve bunu –şimdilik- değiştirebilecek durumda değiliz. Biz, özel değil, resmi kavramlar üzerinden bir değerlendirmede bulunuyoruz. Bu 4 ad da, yöresel  ve kalıcılaşmış ad ve şunlar: 1. Şapsığ, 2. Adıge, 3. Çerkes, 4. Kabardey.

 

Örneğin, RF’de Kabardey dendiğinde Kabardey- Balkar Cumhuriyeti’nin  etnik Adıge topluluğu, Şapsığ denildiğinde de Soçi ve Tuapse'deki etnik Adıge topluluğu (ya da parçalanmışlık nedeniyle, o yerdeki Adıgeler içindeki  ‘Şapsığ  azınlığı’, yani o yerdeki nüfusun yüzde 38’i) anlaşılır.

 

RF'deki resmi sistem böyle. Her bir ad kendi yöresi  içinde geçerli ve hak sahibi, o sınırlar dışında ise, basit bir azınlık işlemi görüyor ve  etnik  hak sahibi olmaktan çıkıyor. Soçi ve Tuapse yöreleri Adıge- Çerkesleri, politik yöre adlarıyla Şapsığ’dırlar ve sadece Şapsığ sayıldıkları sürece   politik  haklarını  kullanabiliyorlar. Bu adı ve bu hakkı geçersiz kılmanın makul  bir açıklaması olabilir mi? 

 

Rus, Şapsığ nüfusunu değişik adlar  altında kısımlara ayırarak, bölerek ve parçalayarak, Şapsığları eritmek, Soçi ve Tuapse'den, öz anayurdundan silmek, tanınmış haklarını işlevsiz kılmak, Şapsığları sıradan, basit bir azınlığa, daha küçücük bir topluluğa dönüştürmek, sonunda  Şapsığlardan tümüyle kurtulmak istiyor. Gerçek niyet bu.

 

Adıgeler açısından 4’e bölünmüşlük var. Bu ayrı bir konu. Ama Şapsığ’daki  sorun ise, bu 4 parçadan, birimden  biri olan Şapsığları, ayrıca  3’e bölmüş olma sorunudur. Bunu sadece Şapsığlara yaptılar. Adıgey, Karaçay- Çerkes ve Kabardey- Balkar’da böyle bir şey yok.

 

Bu ince ayırımı bilmemiz, ayırt etmemiz  gerekiyor.

 

Yani bu iki yörede – Soçi ve Tuapse’de- bir oyun oynandığı ve  bir art niyet olduğu belli. Bu nedenle oyunu deşifre etmek gerekiyor.

 

***

 

Karşılaştıralım, Kabardey, son sayımda ve öncesinde kendini Adıge ya da Çerkes diye değil de niye  Kabardey diye yazdırdı? Peki, Şapsığ çoğunluğu niye kendini Şapsığ diye yazdırmamış? Demek ki Şapsığ’da sorun var.  . Adıgey'de de 2- 3 bin kadar kişi kendisini Çerkes diye yazdırmış...  

Kabardey ise kendisini silme Kabardey yazdırmış...

 

Şapsığ, Adıge diyarının en zayıf, ama en  stratejik  halkası. Bu halka sağlamlaştırılmadan, bir yara kanayıp dururken   ciddi adımlar atılabilir mi? Bu bakımdan   ayrıntıları   bilmemiz, uyanık olmamız  gerekiyor..

 

***

 

Şapsığ, belirttiğimiz gibi, anayasa (ve de  ilgili federal yasa ve kararlar) gereği, Krasnodar Kray’ın Soçi ve Tuapse yörelerinde tanınmış olan bir  yerli ulusal topluluğun adı.  Şapsığ’ın tarihsel bir arka odası da var. Şapsığ, korunması  gereken bir topluluk,  Şapsığ’ı ve onun doğal yaşamını korumanın kabilecilikle, kabile bağlantısı ile hiçbir ilgisi yok ve  bu bir varolma, öz savunma sorunu, tamamen siyasal bir sorun. Federal merkez  Şapsığ’ı kabul etmiş, Şapsığ’a hak ve kimlik vermiş. Buna herkes saygı göstermeli. Engel, Krasnodar Kray yönetiminden ve bu yönetimin Moskova'daki ve Şapsığ’daki aşrı/ milliyetçi unsurlarından, işbirlikçilerden ve cahillerden  geliyor.

 

Bir birleştirme projesi uygulanacaksa, bunu, yeterli bir bilinçlendirme çalışması yapmadan ezilen Şapsığ toplumuna dayatmak, insafsızlık olmamış mıdır?  Bu gibi konularda , öncelikli görev ve uyanık olmak, elbette  Çaçuh Mecid’e ve onun başında olduğu örgüte, Adıge Khase’ye  ve diğer örgütlere düşer.

 

Şapsığ, dediğimiz gibi, bir etnik yöre adı, 1922’de cumhuriyet, 1924- 1945 yılları arasında da ulusal rayon idi. Tıpkı Kabardey'in, Adıgey’in, Oset ve Çeçenya’nın da birer etnik  yöre oldukları gibi. Bu da Şapsığ’ın  arka odası, geçmişi.

Tarihi kimse yok edemez.

 

***

 

Çirkin davranışlar

 

RF iktidarı, federal anayasa gereği, etnik ad taşıyan küçük yerli topluluklara bazı haklar, öncelikler, maddi ve kültürel yardımlar sağlıyor ve anayasal statüler  tanıyor.  Örneğin, Abazin, Nogay, Rutul, Agul ve Tsahur  gibi küçük  

topluluklar  bu tür haklardan yararlanıyorlar, kendi ulusal rayonları var, dilleri de RF’deki resmi diller arasında. 

 

Ancak Şapsığlar, öylesine haklardan yararlandırılmıyorlar. Niye? Şapsığlar konusunda RF anayasası hükümleri  var, ama uygulanmıyor. Bu çifte standart niye? Şapsığ adı yerine, ilâve Adıge ve Çerkes adlarına neden  başvuruluyor ve buna gerek duyuluyor? Şapsığ niye rahat bırakılmıyor, Şapsığ kobay ya da deneme tahtası mı? Küçücük bir  ulus, bir yerli topluluk niye 3’e bölünmüş, niye güçten düşürülmek ve  etkisizleştirilmek isteniyor? Bu Şapsığ karşıtlığı nereden ya da nerelerden kaynaklanıyor?

Bu gibi konular üzerinde durmak gerekir. 

Bölünmenin sorumluları olmalı, bu sorumlular kimler? Sorumlular, elbette ki, ırkçı ve faşist Ruslar ve onların lânetlenesi  işbirlikçileridir...

 

***

 

Rus yargısı bu bölünmüşlükten memnun olmalı, dalga mı geçiyor ne, “Federal yasaya göre, Şapsığ’ın Tuapse’de hakkı var, ama  Tuapse kentinde, sayımda kendini  Şapsığ  diye yazdırmış kimse yok ki” diyor. Kurnazlık yapıyor. Tuapse’de Şapsığ ‘yokmuş’. Bu bir aşağılama. Bu tür ayak oyunlarını  iyi biliriz. Irkçı ABD yönetimi döneminde, adını seçmen kütüğüne yazdırmak isteyen zenciye, ‘Hadi, önce anayasayı ezbere bir oku  bakalım’ diyor, okuyamayınca da, ‘ anayasayı öğren, iyi bir yurttaş ol da  öyle gel’ diye kara deriliyi defediyorlardı.

 

Tuapse’deki Rus yargıç ya da ırkçı bürokrat da, Tuapse'de Şapsığların yaşadığını, Tuapse'nin tarihsel bir Çerkes toprağı olduğunu   bilmez mi hiç? Bilmiyorsa, yargıcın araştırma yapma, öğrenme ve hukuka uygun karar alma yetkisi var, ama yargıç, en başta  yargıç  olmalı, bütün sorun bu.

 

Yargının ve yargıcın görevi, ırk, renk, dil, milliyet ve din ayırımı yapmadan adaleti arayıp bulmak ve  uygulamak, hukuka ve insan haklarına uygun kararlar vermektir, Rus milliyetçiliği yapmak ya da sirk palyaçosu olmak değildir.

 

Şu durumda Şapsığlar, kurulan onca tuzak karşısında, çok zor bir durumda bulunuyorlar. Nitekim, şu sıralar, Şapsığ'da  kurs niteliğine dönüştürülmüş    anadili öğretimi bile 11 okuldan kaldırılmış ve  3 okul ile  sınırlanmış durumda (Daha çok bilgi için bkz. 'Şapsığlar, Anadilini Yitirmeme Uğraşısında', internet).

 

 

                           Şapsığ ve Adıgey yöreleri

 

 

Şapsığ’ın büyük bir diasporası var

 

Şapsığ sorununda ince ve hassas bir çizgi var. Örneğin, statüyü uygulatma sorunu dururken, Ruslar, olan hakları da kısıtlamanın, yok etmenin   peşindeler.

 

Bunun için, sus payı olarak bazı Şapsığlara 'para verdikleri' ve  'maaşa bağladıkları' söyleniyor. Doğruysa çok çirkin bir şey bu.

 

Niye öyle oluyor ve Rus niye öyle yapıyor? Çünkü Şapsığlar, diğerleri ve Sibirya yerlileri  gibi, aslında  küçük bir topluluk değiller. Farklılar. Toparlanma, gelişme ve büyüme potansiyelleri var, Şapsığ’ın milyonları bulan büyük bir diasporası, bir arka odası var. Fark bu.

 

Yinelersem, Şapsığ, diğerlerinden farklı. Rus bunu biliyor ve önlemini alıyor. Ama kurgusu yalana dayanıyor, haksız.

Çalışmalarımız, bu çirkin kurguyu ve haksız politikayı deşifre etme ve bozma üzerine olmalı.

 

Sorun, Rus demokratlarına ve uygar dünyaya duyurulmalı. Çünkü uluslar arası düzeyde  bir dezenformasyon, yalana dayalı bir bilgilendirme politikası var. Bu nedenle  kitleleri aydınlatmak gerekiyor.

 

Gençlerimiz bunu, oynanan oyunu yeterince  ‘biliyorlar mı’, bundan  emin değilim. Ya da gençlerimiz birtakım sığ/ oportünist hesaplarla Şapsığları gözden çıkarmış olabilirler mi?..Böyle şey olamaz. Peki, Şapsığ’ı Şapsığ değil de Adıge ya da Çerkes diye geçersiz adlarla yazdırmanın ve bu yolda çağrı üstüne çağrı yinelemiş olmanın, Şapsığları vurma ve bölme dışında bir getirisi ya da  yararı olmuş mudur? Bu yolla Adıgelerin birleştirilmeleri sağlanmış mıdır? Sanmam.

 

Peki, halim selim, kenarda duran, sessiz ve saygılı biri olan Çaçuh Mecid’in başında olduğu Adıge Khase örgütü, diğer “Adıge Khase”ler  ve “Çerkes Kongre”leri oynanan oyunların farkında mıdırlar? Farkındalarsa, ne zaman harekete geçecekler? Kıyamet gününde mi? Bizim Kaffed’imizi mi örnek alıyorlar? İşte bunu da bilemiyorum.

 

Bu yöneticiler Şapsığları ve Kabardeyleri, Adıge ya da Çerkes diye yazdırmak için epeyi uğraşmış, kampanyalar açmışlardı. Kabardey uyanık, oturmuş bir devlet geleneği ve diplomasisi var, kolektif karar alıyor, düşünmeden, enine boyuna tartmadan  hareket etmiyor. Çağrılara  kulak asmadı ve kendi bildiğini okudu, Kanoko Arsen’in ve  yönetiminin istediği doğrultuda   kendisini Kabardey diye yazdırdı. Olan, bizim saf Şapsığ’a oldu, oltaya geldi ve kendi bindiği dalı kendi kesti.

 

Şapsığ’a bu ‘aklı’ kim vermiş olabilir? Kim vermişse, hesabını sadece Rus'tan değil, işbirlikçilerden de  sormak gerekir.  Sonuç, Şapsığlar ve tüm Adıgeler (Çerkesler) açısından   üzücü olmuştur. 2002'de bir hata yapılmıştı, bunu 2010'da yinelemenin özrü olabilir mi?..

 

Genç kadrolar olmayacak şeylerin, uzak hedeflerin  değil, olabilecek şeylerin peşinde  olmalılar. Büyük politikayı zamana ertelemeleri daha gerçekçi olur. 

***

 

Şapsığ sayısı nedir?

 

Soçi ve Tuapse rayonundaki etnik Adıgeler (Adıge+ Şapsığ+ Çerkes)  toplamı ya da ‘Şapsığ sayısı’, yineleyelim, 2002 yılı resmi nüfus sayımı rakamlarına göre 4,845 + 3,522= 8,367’dir. Peki, bu 8,4 bin nüfus içinde ya da Soçi ve Tuapse’deki Adıgeler içinde, o yerin yerlisi olmayan ya da  kendisini farklı yazdırmak isteyecek  bir kesim de bulunuyor olabilir mi? Örneğin bu iki yörede  Kabardey, Bjeduğ ya da  K’emguy köyleri de var mıdır? Yoktur, olsaydı bilirdik.

Yineyelim, listedeki  8,367 sayısının hepsi Şapsığ’dır.  

 

Açıklayalım: Politik Adıgeler, köy toplulukları olarak Adıgey’de ve Krasnodar Kray’ın Uspensk rayonunda, politik Çerkesler de Karaçay- Çerkes Cumhuriyeti’nde  yaşıyorlar, Şapsığ’da değil. Yineyelim 8,367 nüfusun hepsi Şapsığ...  

 

 

Demek ki, ortada bir oyun var, hem de pofesyonelce tezgâhlanmış ve çok sinsi  bir oyun var…Bizler de o oyunun parçası ve figüranları olmuşuz muyuz, ne? ‘Şapsığ nüfusunun '3,2 bin' olduğunu söyleyenlerimiz bile var.

 

***

 

Peki, Tuapse’deki Şapsığ sayısı 741 midir?..

 

Yukarıda açıklandığı gibi, Şapsığ’daki fiili durum ve ‘gerçek’ sayılar ile  resmi rakamlar çelişiyor. Bunun en açık örneği Tuapse rayonu (Туапси́нский райо́н) maddesinden izlenebilir: 1989 yılında, Tuapse rayonundaki Şapsığ köylerinden Psıbe’de (Псебе) 598, Aguy-Şapsığ köyünde de 1,407 Şapsığ (Adıge)  nüfusu bulunuyordu. Fazlasına gerek yok. 2002 yılı resmi sayımına göreyse, Tuapse rayonundaki   Şapsığ sayısı  741.

 

741 sayısı, Tuapse'deki  Aguy- Şapsığ köyü nüfusunun yarısı gibi bir rakam... Öteki köyleri, Psıbe, Necıko, Ts’eps, Şhafit, Ş’oyıko (Ш1оикъу) …gibi Şapsığ köylerini ve Tuapse kentindeki Şapsığları saymıyoruz. Yani Rus, değişik adlar altında (kurnazlıklar yaparak)  Şapsığ sayısını düşürmüş.

 

Peki bu oyunlar karşısında oltaya gelen ya da susmayı yeğleyen kişilere  de ne demeli?..

 

İşbirlikçileri söz konusu etmiyoruz, onlar ulusun lânetlileri, öylelerinin yeri "Lânetliler Bahçesi"…

 

 

  

                                   Geleneksel bir buluşma

 

 

Bir hemşehrimiz ne diyor?

 

Adı bende saklı, bir hemşehrimizden, Şapsığ’daki durumu yakından bildiğinden emin olduğum ve dürüst olduğundan da  kuşku duymadığım birinden durumu sordum. Biraz da ‘mizahi’ şu yanıtı aldım: “Rusya demokratik bir ülke, seçim var. Ben ve eşim Maykop’ta ‘Yabloko’ (Elma) partisine oy attık. Aksilik bu ya, bizim sandıktan ‘Yabloko’ya hiç oy çıkmadı. Nüfus sayımlarında, Şapsığ nüfusu da, sandıktaki bizim oylarımız gibi buharlaşmış olmalı. Soçi ve Tuapse’deki Şapsığ sayısı öyle söylendiği gibi 10- 12 bin değil, çok daha fazla”.

 

“Oylarınız nasıl buharlaşmış?” dedim. “Sandık kurulunda sadece iki partinin gözlemcileri vardı, onlar da oyları bir güzel paylaştılar, Rusya’da Türkiye’deki gibi denetim ve  adil bir seçim sistemi yok” dedi.

 

“Her yerde öyle mi oldu?” dedim. “Hayır, Kaliningrad, St. Petersburg, Moskova ve Vladivostok gibi gelişmiş merkez ve yörelerde demokratik muhalefet  sandığa sahip çıktı, ama geri bölgelerde sandık kapanın elinde kaldı” dedi.

 

Ne diyelim, ‘Allah beterinden saklasın’ diyelim…

 

***

 

Küçük topluluklara haklar tanınmış mı…

 

“Şapsığlar, toprak sahibi küçük bir yerli ulus, federal merkez öyle tanımış. Böyle duyuyoruz. Yeni evli Şapsığlara konut yardımı yapılıyor, köylerde de müzeler ve kültür evleri kuruluyormuş. Bu gibi konularda bir bilgin var mı?” dedim.

 

“Doğru. ‘Şapsığ Meclisi’ üyelerine konut yardımı yapılıyor, o gibi kişiler maaşa da bağlanmışlar. Bu yüzden olmalı sesleri çıkmıyor. Hoş, çıksa bile, ellerinden bir şey gelmez ya” dedi.

 

“Peki toprağın yerlisi olan küçük halklara tanınmış ayrıcalıklar, bazı anayasal haklar bulunduğu söyleniyor. Şapsığlara  tanınmış  haklar yok mu?” dedim.

 

“Var, dedi. - Örneğin Sibirya yerlilerine rengeyiği besleme ve rengeyiği etini satma gibi bazı ayrıcalıklar tanınıyor. Fındık ve kestane benzeri yerel ürünleri yetiştirmeleri koşuluyla Şapsığlara da bayır yerlerde arazi tahsisleri yapılabiliyor”.

 

“Peki, modern tarım işletmelerine destek ve sübvansiyon yok mu?” dedim.

 

“Yok, dedi hemşehrim. - Örneğin, Maykop’un 40 km güneyinde, Hımışk’ey (Hamışk’ey) denen güzel manzaralı bir yörede verimli tarım toprakları da var, bir hemşehrimiz genişçe bir araziye havuç ekti ve büyük bir ürün  elde etti. Havucu Maykop’a getirdi, ama Maykop pazarı küçük geldi, getirdiği ürünün çoğu elinde kaldı. 200 km kuzeybatıdaki Krasnodar’a götürebilseydi müşteri bulabilirdi. Ancak nakliye masrafı altından kalkılacak gibi değil. Ürünü  tarlada kaldı.

Şapsığ’a gelince, devlet fındık ve kestane yetiştiriciliği gibi bazı yerel ürünleri destekleme dışında bir yardımda bulunmuyor. O tür ucuzlayan ürünlerin pek bir getirisi de yok, uğraşmaya değmiyor” dedi.

 

  

 (*)- Burada "çok kısa bir zaman içinde" denmekle, yazarımız Semih Akgün'ün bildirdiğine göre, 1862- 1863 yılları kastediliyor. Bu iki yıl içinde 540 bin Çerkes katledilmiş, bir o kadarı da 1863- 1864 yılları içinde sürgüne gönderilmiştir. -hcy

 

 Not: Yazılarımızdan yararlanmak isteyenlerin, güncellemeleri yapıldığı için, facebook'takilerini  esas almalarını rica ederim.- hcy.

 
  Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol