adigehaber
  Kırım ve Çerkes Gerçeği
 

  Kırım ve Çerkes Gerçeği

17 Mart 2014

 

Rus yanlısı Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in 22 Şubat 2014’te devrilmesi ve Rusya’ya kaçması üzerine, Kırım Rus birlikleri tarafından işgal ve ilhak edildi. Kırım’da stratejik noktalar ve havaalanları Rus kontrolünde. Ancak Ukrayna askeri birlikleri yarımadayı tamamen boşaltmış değil. Kırım'daki Rus nüfus ise Rusya'ya katılmış olmanın coşkusu içinde, bayram ediyor. 

 

                                                   Ukrayna ve Kırım

 

Rus devlet politikası,  ta II.Yekaterina (1729- 1796) döneminden bu yana hiç değişmemiş, fırsatlardan yararlanma politikası, 21 yy.da da  pervasız bir biçimde  sürdürülüyor. Tek istisna kısacık  Lenin dönemi (1917- 1924).

 

1774 Küçük Kaynarca Antlaşması sonucu ‘bağımsız’ bir devlet (Kırım Hanlığı) olan Kırım’da Rusların neler yaptıkları, yine bağımsız ve tarafsız  ülkeler olan Büyük Kabardey veKüçük Kabardey’in hangi hileli yollarla Rusya’ya ilhak edildikleri gerçeği internette  yayında olan “Tehlike Kuzeyden Geliyordu” yazısından da izlenebilir.

 

1774 yılından başlayarak soğukkanlı bir biçimde alt yapıyı ve gerekli istilâ  hazırlıklarını tamamlayan Rusya 1783’te Kırım Devleti’ni ortadan kaldırdı ve topraklarını ilhak etti. İlhak ile birlikte 30 bin Kırımlı Tatar’ın Ruslar tarafından kılıçtan geçirildiği, Çerkesya kuzeyindeki Kırım topraklarında yaşayan Nogay Tatarlarının – Çerkesya’ya sığınmayı başaran ve sağ kalan azınlık dışında - soykırım yoluyla ortadan kaldırıldığı tarihsel belgelerde yazılıdır. Daha aşağıda, demografik açıdan  Kırım’ın nasıl Ruslaştırıldığı konusuna değineceğiz. Bu arada, benzeri bir kaderi - daha ağır bir biçimde - paylaşan  Bağımsız Çerkesya Devletinin  ise, ülkesi ve milleti ile birlikte tamamen  yok edildiği gerçeği üzerinde de durmamız gerekiyor.

 

Bu gibi noktaları aydınlatmadan Rus emperyal politikalarını tanıyamayız.

 

 

 

Çerkesya gerçeği


1783’te  Kuban Irmağı kuzeyinde Nogayların ve Adıgelerin birlikte yaşadığı  Kırım toprakları, daha sonra, 1864’te Çerkesya'da da yineleneceği gibi, sanki tek bir politik  tornadan çıkmış  gibi, 10 yıl süresince sivil yerleşime kapalı (boş) tutuldu, etnik izler ve kalıntı direnişler  yok edilmeye çalışıldı. 

 

Görüldüğü gibi Rus sabırlı, St. Petersburg ya da  Moskova'dan işaret geldiğinde de harekete geçiyor.

 

Çariçe II. Yekaterina, 1792'de Kuban’ın kuzeyinde, Kuban Irmağı ile  Yeya Irmağı arasındaki toprakları ve Taman Yarımadasını Kazaklara bağışladı. 1792- 1793 yılları boyunca Kazaklar, Rus devlet koruması ve desteği altında  bu yerlere gelip yerleştiler. 1793’te Yekaterinodar (şimdi Krasnodar) kentinin temeli atıldı.

 

1812 Bükreş Antlaşması ile Kuban Irmağı ağzından daha güneyde, şimdi Abhazya’da bulunan Bzıb Irmağı ağzına değin uzanan Çerkesya kıyılarının denetimi Osmanlı Devleti’ne bırakıldı. Bzıb- Poti arası Karadeniz kıyılarının denetimi de Rusya’ya verildi. Rus ilerliyor, Osmanlı geriliyordu. Aslında, Osmanlı Devleti’nin Çerkesya’yı sorumluluk altına sokacak antlaşmalar yapma hakkı/ yetkisi yoktu. Uluslararası diplomatik oyunlardan habersiz  Çerkesler bu kritik gelişmeyi okuyamadılar. Osmanlı, bu anlaşma sayesinde, uluslararası hukuka göre Çerkesya'da 'egemenlik hakkı' yetkisine kavuşmuştu. Osmanlı aymazlık içinde, Rus da el oğuşturmakta, Osmanlı'yı punduna getirmenin sevincini yaşamaktaydı. Çerkes de aymazlık içindeydi, çünkü  1787- 1792 Osmanlı- Rus Savaşı’nda Osmanlılardan ve Ruslardan darbe yemiş, söz dinlemeyen Osmanlı politikaları yüzünden öç alma saldırılarına hedef olmuş, aslında kazanılmış olan bir savaşı, Osmanlı dik kafalılığ yüzünden yitirmenin acısını ve utancını yaşamıştı. Rus, Anapa önlerinde iki kez bozguna uğratılmıştı, Çerkesler Rusları geri çekilmek zorunda bırakmışlardı, bundan cesaret bulan Osmanlı,  Rus'u hafife almış, savunmada kalma yerine kırık dökük birlikleriyle fütuhata/ sefere kalkışmış, şimdiki Çerkessk ( Batalpaşinsk) yerinde ağır bir bozguna uğramıştı (Bkz."Tehlike Kuzeyden Geliyordu").

 

Böylece Rusya, 1812’de diplomatik anlamda ve ileriye yönelik  önemli bir başarı elde etmiş oldu. Elbisenin astarı, usta bir manevrayla Rus’un 'eline geçmişti'. Sıra elbisenin  yüzünü de ele geçirmeye kalmıştı.

 

1829 Edirne Antlaşması ile Çerkesler bu aymazlıklarının ya da 'çaresizliklerinin' cezasını çektiler, Osmanlı çekip gitti; Rusya ise Çerkesya kıyılarının denetimini almış, elbisenin yüzünü de ele geçirmiş oldu. Çerkesya kıyıları uluslararası hukuka göre  artık Rusya denetimindeydi. Çerkesya'ya gelecek olan gemiler ve kişiler Rus turnikesinden geçmek zorunda olacaklardı.

 

Kırım Savaşı


Bazı Türk ve Çerkes tarihçiler (örneğin General İsmail Berkok) 1853- 1856 Kırım Savaşı’nı maalesef yanlış değerlendiriyorlar. Batılılar açısından savaşın amacı Kırım Sivastopol’daki Rus deniz üslerini, Akdeniz’i - İngiliz Fransız çıkarlarını- tehdit eden Karadeniz’deki güçlü Rus donanmasını yok etmek, ayrıca Rusya’nın Avrupa topraklarına yönelik yayılma isteklerine bir set çekmekti. Asya toprakları ve Rusya'ya ait sayılan Kafkasya (ve de Çerkesya) için benzeri bir koruma öngörülmemişti. Nitekim Balkanlardaki Osmanlı- Rus sınırı, 1815 Viyana Kongresi kararlarına uyumlu bir biçimde, tarafsız bir büyük  devlet olarak Avusturya İmparatorluğu tarafından korumaya alındı. Rusların önü kesildi, Osmanlı ve müttefikleri rahatlatılmış oldu.

 

Batılılar Balkanlarda  yerel halklara etnik haklar (devlet kurma haklarının) tanınmasından yanaydılar, 1830'da Yunan bağımsızlığı tanınmıştı, böylece  Balkan Yarımadasında  1990'lar sonuna uzanacak ulusal devletlerin doğuşu süreci başlatılmış oldu. Türkiye'ye ise,  pay olarak  küçük bir parça, Doğu Trakya kalacaktı.

 

Savaşta Kırım ve Kafkasya’nın Rus işgalinden kurtarılması yükümlülüğü, başarabilirse, Osmanlı Devleti’nin inisiyatifine bırakılmıştı. İngiliz ve Fransız Rus’a pes ettirip amacına ulaştı, isteklerini kabul ettirdi, ancak Osmanlı Rus’a yenildi, şayet  yenilmeseydi durum değişebilirdi.

 

İngiliz ve Fransız’ın eğitimli ve donanımlı askeri gücü vardı, emperyalist/ kapitalist imparatorluklar idiler, askeri eğitim ve donanım için büyük paralar harcayabiliyorlardı, sanayi devleri idiler. Osmanlı ise paşalarından artırıp askere fazladan bir şey veremiyordu. Üstelik beceriksiz bir komuta heyeti de vardı (Osmanlı beceriksizliği konusunda bkz."Kırım Savaşı [1853-1856] ve Ertesindeki Çerkeslerin Tarihi", internet).

 

Çerkesya’nın yok edilişi


Kırım Savaşı’ndan sonra Kuzey Kafkasya’da, çözülmemiş sorunlar olarak, doğuda Çeçenya ve Dağıstan’da Şamil Sorunu (İmamet Devleti) ile batıda da Çerkes Sorunu kalmıştı. Şeyh Şamil Çeçenya ve Dağıstan’ın dağlık yörelerinin bir kısmına egemendi, düzlük alanlar, tarım arazilerinin çoğu ve kıyıdaki Dağıstan hanlıkları arazileri Rus yönetimindeydi. Dolayısıyla bu yerler insanları,  Rusya yurttaşları ve Rusya taraftarı idiler, oralarda Rus yönetimi vardı.Şeyh Şamil 25 Ağustos 1859'da (yeni takvimle - 6 Eylül)  bir antlaşmayla Ruslara, Kafkas Orduları Komutanı  Prens Baryatinski’ye (1815- 1879) teslim oldu ve doğudaki savaş sona erdi. 

 

Hedefte Çerkesya vardı, Çerkesya Rus yönetimi altında değildi, dolayısıyla Çerkesler, diğer halklardan farklı olarak Rusya yurttaşı değildiler. 1859’da, ilkin Kuban Irmağı orta sol kıyısında yaşayan  Adıge Bjeduğlar -Temmuz 1859'da- Rusya’ya bağlandı, ardından Laba Irmağı solunda yaşayan  Çerkesler  de aynı yolu izlediler (Bjeduğ’un düşüşü için bkz“Bjeduğ Alıvare (Bjıhakuaye) Köyünün Tarihi”, internet).


Daha geniş bir ifadeyle söz konusu süreçte, 1859’da, Laba Irmağı solunda oturan K’emguy, Besleney, Yecerukay, Kubanlı Kabardeyler, Maykop yöresinde, dağ  vadilerinde   oturan Abzahlar, 1860 yılı başlarında da kıyıda Anapa dolayında yaşayan Natuhaylar  Rus yönetimi altına alındılar. Şapsığlar ve Vıbıhlar ise bağımsız idiler. Aynı yıl, 1860’da, Çar II. Aleksandr yönetimi Karadeniz kıyısında oturan Çerkeslerin Türkiye’ye sürülmelerini ilke olarak benimsedi. Ertesi yıl, 1861’de General Yevdokimov, iki yıl önce Rus yönetimine alınmış olan  Abzahlara saldırdı. Bunun üzerine Abzahlar da bağımsızlık yanlısı Şapsığ ve Vıbıhlarla ittifak kurdular. 13 Haziran 1861'de (yeni takvim - 25 Haziran) merkezi Soçi olan bağımsız ve demokratik  bir Çerkes Devleti kuruldu. Bu yeni devlet, parlamenter yönetime dayalı bu Bağımsız Çerkes Devleti, aynı zamanda Müslüman Dünyası’nın ve Asya'nın ilk demokratik devletidir

 

Rus, bu üç topluluğu ve Karadeniz kıyılarında yaşayan uzantılarını (Natuhayları, Cigetleri), yukarıda belirttiğimiz gibi, Çerkesya’dan temizleme kararını almıştı. Eylül 1861’de sahtekâr  Çar II. Aleksandr, Abzahları diğerlerinden ayırmak için,   ‘müzahir’  (arkalayıcı, aslında aşağılayıcı)  bir davranışta bulundu, yerleşmeleri için Abzahlara  Laba Irmağı sol kıyısındaki bataklıklı ve sivrisinek yatağı toprakları gösterdi. Irkçı Çar'ın    bu çirkin önerisi reddedildi; böylece  Abzahlar   Anayurt Savaşı’na katıldılar.

 

Bu arada belirtmeliyiz, 1850'lerde ve 1860'larda Çerkesler Rusya için herhangi bir tehdit ve tehlike oluşturmuyorlardı. Çerkesya'yı işgal konusunda Rusların somut ve ahlaka dayalı hiçbir geçerli/ ciddi gerekçeleri yoktu, Rus propagandaları yalana dayalıydı. Üstüne üstlük, Çerkesler Kırım Savaşı sırasında tarafsız kalmış, dolaylı olarak da olsa, Ruslara yardımcı olmuşlardı.

 

Rus'un amacı özgürleşecek Rus toprak köleleri (serfler) için toprak tedariki idi. Böylece topraksız  kölelerin ve büyük toprak sahibi feodal beylerin (yerel prenslerin) tepkileri yatıştırılabilecekti. Kölelere Çerkesya ve Sibirya toprakları dağıtılacak, yerel prensler de (kinyaz) arazilerini dağıtım dışı tutabileceklerdi. Böylece, 1861'de kölelerin(serflerin) çoğuna toprak verilmemiş olması 1917 Ekim devrimine köylü desteği sağlamış, devrimin lideri Lenin toprağı köylüye dağıtmıştı, ancak Lenin'i izleyen Stalin kollektifleştirme(kolhoz) yoluyla toprağı köylüden geri alıp köylüyü yeniden  bir tür köleleştirmiştir. Rusya tamamlanamamış bu demokratik dönüşümün sancılarını hâlâ yaşıyor. Putin rejimi de bu hastalıklı yapının bir yansımasıdır.

 

                                                                                    ***

 

 

10 Mayıs 1862’de,  Çerkeslere yönelik etnik temizliğe ve sürgüne izin veren Rus İmparatorluk Kararnamesi yürürlüğe girdi. Bundan sonrası bir soykırım, etnik temizlik ve sürgünler tarihidir...

 

 

 

Özetlersek 13   Haziran 1861’de kurulan Bağımsız Çerkesya Devleti  toprakları içinde tek bir Çerkes bireyi bile bırakılmadı, bütün Çerkes  köyleri ve evleri askerler tarafından bir bir ateşe verilerek yakıldı. Tarih 21 Mayıs 1864 (yeni takvimle- 2 Haziran) ve sonrası.

 

                                 18. yüzyıl ikinci yarısında Kafkasya'da Siyasal Durum 

 

Kuban’ın kuzeyinde olduğu gibi güney yöre/ Kuban'ın güneyi de (eski Çerkesya), 1870'lere sarkan uzun bir süre boyunca Kuban Ordusu  yönetiminde kaldı ve sivil yerleşime kapalı tutuldu, daha sonra ülke, Rusya içlerinden getirilen  Rus nüfusla dolduruldu. Çerkes nüfus ise, esas olarak, ya öldürüldü ya da kapı dışarı edilerek Osmanlı topraklarına yollandı(Bugün  kıyıda yaşayan ve 1945 öncesinde özerk yönetimi de bulunmuş olan 12 bin Şapsığ, 1870'lerde Kuban'dan dönmelerine izin verilen bir bölüm sürgün Çerkes'in torunudur).

 

Kuban ve Laba solunda Rus yönetimine boyun eğmiş, daha sonra  bunlara katılmış olan(Abzah sürgünler gibi) ve toplamı 80 bin kadar olan yerleşik Çerkes’in yaklaşık dörtte üç kadarı da,  izleyen yıllarda, özellikle 1880’lerde Osmanlı topraklarına göç ettirildi.

 

2010 yılı Rus nüfus sayımına göre, Krasnodar Kray +Adıgey toplam nüfusu 5,667,000'dir,  bu nüfusun 130.000 kadarı Adıge’dir (kıyıdaki Şapsığlar da dahil); Adıge (Çerkes) oranı ise yüzde 2.

 

Lenin 1922’de Kuban ve Laba boyunda özerk olarak  bir Adıge ili (oblast) ile Karadeniz kıyısında 1924’de bir Şapsığ ilçesi (rayon) kurdurdu. Şapsığ ilçesi, 1945’te kaldırıldı, lağvedilen Şapsığ ilçesine Şapsığ/ Çerkes katili Amiral Lazarev’in adı verildi (Şapsığ'ın kaldırılma/ fesih gerekçesi 69 yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ açıklanmış değil).  

 

Krasnodar Kray coğrafi bölgesi içinde feshedilmiş Şapsığ ilçesi dışında, bir de Adıge Cumhuriyeti var. Tarihçesi de özetle şöyle:

Krasnodar Kray’ın göbeğinde yer alan ve oraya bağlı, coğrafi anlamda da bir ada konumunda olan Adıge ili (oblast), 1991’de, Mihail Gorbaçov döneminde, politik nedenlerle cumhuriyet yapıldı (Bu konuda bkz. "İsrail'den Yahya Nepsev İle Eski Bir Görüşme", internet). Ancak 2006’da da feshedilmeye kalkışıldı. Tepkiler üzerine tasfiye süreci askıya alındı. Cumhuriyet nüfusu içinde Çerkesler (Adıgeler)  yüzde 24,5 gibi bir azınlık, yüzde 60’tan fazlası da Rus. Cumhuriyetin kaderi de tıpkı Kırım'da yaşandığı gibi topun ağzında,  iş, Rus milliyetçiliğinin (emperyal politikasının) iki dudağı arasında gibi.

 

                                          Bugünkü Kafkasya Etnik Haritası

 

Şapsığ ilçesinin kaldırılmış olmasına karşın Rusya'da çok sayıda ulusal ilçe yönetimi vardır, örneğin Stavropol Kray yapısı içinde yer alan Türkmen ilçesi (Turkmensky rayon),Dağıstan ve Karaçay- Çerkes'teki etnik ilçeler gibi.

 

Esaret altında Kırım


Tatar halkı, 1783 Rus işgali üzerine yoksullaşmış, baskılardan yılmış, dönem dönem Osmanlı topraklarına göç etmek zorunda kalmıştır. Bugün Türkiye, Romanya ve Bulgaristan gibi ülkelerde  göçmen Tatar grupları bulunuyor.

Kırım’da Tatarlardan boşaltılan topraklar, tıpkı Çerkesya’da olduğu gibi devlet tarafından getirilen  Rus yerleşimcilere tahsis edile gelmiştir (BM ilkelerine göre yasaklanmış olan kolonizasyon hâlâ devam ettiriliyor). Kırım'da Tatar'ın kökü henüz kazınmamıştı ama  son Çerkesya Devleti toprağında hiçbir Çerkes birey bırakılmamıştı, fark budur. Rusya, Rus milliyetçiliği ve Ruslaştırma temelinde bir politikayı benimsemiş durumda. Konuya ayrıntılı girme düşüncesinde değiliz, sadece birkaç demografik örnek vermekle yetineceğiz:

 

- Yıl 1760, işgalden/ ilhaktan 23 yıl önce, Kırım nüfusu 455 bin, Tatar oranı yüzde 92,6, gerisi Ermeni, Rum ve Yahudi, Rus nüfus yok.

 

- Yıl 1795, işgalden 12 yıl sonra, Kırım nüfusu 156 bin, en azından  300 bin Tatar buhar olmuş (ölmüş mü gitmiş mi, belirsiz…), yine de Tatar oranı yüzde 87,6, gerisi Rus (% 4,3) ve diğerleri.

 

- Yıl 1850, işgalden 63 yıl sonra, Kırım nüfusu 344 bin,Tatar oranı yüzde 77,8. Bu süreç içinde Kırım’daki Tatar nüfusu 156 binden 234 bine çıkmış, 78 binlik bir artış olmuş.

 

- Yıl 1864, Çerkes soykırım ve sürgününün yapıldığı yıl, Tatarlar da süreçten 'nasiplenmiş'. Kırım nüfusu 198,700, Tatar oranı yüzde 50,3’e düşmüş, Rus oranı da  yüzde 4’lerden yüzde 28,5’e yükselmiş. 1861’de özgürleşen Rus eski toprak kölelerine (serflere) Kırım toprakları açılmış, Tatarlara yol verilmeye -ülkelerinden sürülmeye-  devam edilmiş. 14 yıl önce 234 bin olan Kırım’daki Tatar nüfusu 99 bine düşmüş, 135 bin gibi   bir azalma gerçekleşti. Tatar çoğunluğu ülkesini terk edip Osmanlı topraklarına kapağı atmış…

 

- Yıl 1897, Kırım nüfusu 546,700, Tatar oranı yüzde 35,6, Rus oranı yüzde 33,1. Başabaş gibi bir durum var. Tatar öz ülkesinde azınlığa düşmüş. 1864- 1897 yılları arasında Rusya Müslüman nüfusu, genel anlamda  2 kat ve üzeri artmıştır, Tatar nüfus da   (99 binden 194 bine) artmıştır, Kırım’da Rus kolonizasyonu devam etmiştir. Anımsatalım, 1864 Büyük Çerkes Sürgünü tamamlandıktan sonra, izleyen 33 yıllık bir süreçte Batı Çerkesya’da (ya da Kuban Oblastı’nda) sürgün dışı tutulmuş Adıge nüfusu iki kat artacak yerde beşte dört (% 80) oranında azalmıştır ya da 80 bin üzerinden 200 bine yükselmesi gerekirken   43 bine ya da daha azına düşmüştür.

 

- Yıl 1921, Kırım'daki yerel Rus yöneticilerin muhalefetine karşın, Lenin’in desteğiyle Kırım'da, Tatarların da devletin ortağı olduğu özerk bir cumhuriyet kuruldu.

 

- Yıl 1926, Kırım Cumhuriyeti nüfusu 713,800. Kolonizasyon sonucu Rus nüfus sistemli bir biçimde  artıyor, Tatar oranı ise düşüyor. Oranlar: Rus  yüzde 42,2, Tatar- yüzde 25,1, Ukraynalı yüzde 10,9. Tatar nüfusu 1897'deki 194 binden 177 bine düşmüş. Rus nüfusu ise 180 binden 320 bine yükselmiş.

 

- Yıl 1939, Kırım nüfusu 1,134,800. Rus oranı yüzde 49,6, nüfusun neredeyse yarısı. Kırım bir Rus ülkesine dönüşmenin eşiğinde. Tatar oranı ise yüzde 19,4’e (165 bine) düşmüş. Ukraynalı ise yüzde 13,7. 

 

- Yıl 1944, Kırım’da tek bir Tatar bile bırakılmadı, Tatar nüfus, Alman Nazi işbirlikçiliğinden suçlu bulundu(!),  toptan  Özbekistan ve Sibirya’ya sürülerek dağıtıldı. Tatar evleri ve bahçeleri Rus kolonlara verildi.

 

- Yıl 1954, Rusya'ya bağlı Kırım ili (oblast), onurlandırma - ve ekonomi- bağlamında Rusya'dan alınıp Ukrayna'ya bağlanıyor.

 

- Yıl 1989, Gorbaçov dönemi, bir özgürleşme süreci yaşanıyor,Tatarlar çeşitli yolları deneyerek, küçük gruplar halinde ve kaçak yollarla  Kırım’a dönmeye, ev ve bahçelerini Rus kolonlardan geri  istemeye başladılar, oralara yerleşmiş olan Ruslar da bu kişilere/ Tatarlara saldırıyor, dövüyor, barakalarını  ateşe veriyor, yetkililer Tatarları Kırım'dan kovuyor, ama Tatarlar direniyorlar.  

 

- Yıl 1991, Ukrayna bağımsızlığına kavuşuyor, Kırım'a özerk cumhuriyet statüsü veriliyor. Ukrayna Tatar dönüşlerine fazla karşı çıkmıyor, destek de vermiyor.

 

- Yıl 2001, Kırım nüfusu 2,024,056. 10 yıldır Kırım Rus pençesinden 'kurtulmuş', Ukrayna toprak bütünlüğü içinde özerk bir cumhuriyet. Rusya ve Ruslar Tatar dönüşünden rahatsız. Ukrayna ise dönüşe engel olmuyor ama Tatar dönüşünü de desteklemiyor. Tatar oranı yüzde 12,1 (243,433). Rus  yüzde 58,5 (1,180,441), Ukraynalı  yüzde 24,4 (492,227).

 

                          2001 yılı nüfus sayımına göre Kırım'da ilçelere göre Tatar oranı


2001'den bu yana, 13 yılda Tatar dönüşü sürdüğü için bugün Kırım’da 300 bin kadar bir Tatar nüfusunun biriktiği söyleniyor, bu da yüzde 14- 15 eder. Rus, Tatar dönüşünden rahatsız. Tatarların bir bölümü Özbekistan ve diğer ülkelerde sürgünde (yaklaşık 150 bini Özbekistan'da, 100 bini de Rusya'da) .

 

Şubat 2014'teki Rus işgalinin, ardından gelen yasadışı ilhakın  bir amacı da Kırım'da güçlü bir Müslüman Tatar varlığının/ topluluğunun oluşmasına fırsat vermeme politikası da olabilir. Tatarlar için kâbus dolu günler geri gelmişe benziyor.

 

                           2001 yılı nüfus sayımına göre Kırım'da ilçelere göre Rus oranı


Tatar ve Ukraynalı kaygılı, Rus ise sevinç coşkusu içinde. Rus kadınlar yollarda gelip geçene çay ve pasta ikram ediyorlarmış...

 

Bilmem daha başka söylenecek ne olabilir ki? Kurt kuzuyu yemeye karar vermişse yer. Uluslararası toplum ne yapar? Onu da göreceğiz.

 

Rus'a aferin denmeyeceği de kuşkusuz...

 

 

 
  Bugün 21 ziyaretçi (23 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol