Geçtiğimiz yıl şu sıralar Adıge Cumhuriyeti'inin 25 inci kuruluş yılı üzerine geniş bir yazı yazmış (bkz. Adıge Cumhuriyeti 25 Yaşında), ayrıca Adıge tarihçi Prof. Dr. Mekule Cebrail'den konuya ilişkin bir çeviriyi yayımlamıştım (ADIGE CUMHURİYETİ'NE DOĞRU (ТИРЕСПУБЛИКЭ ИКЪЕЖЬАПI).
7 Ekim 2017 günü de İstanbul Bahçelievler Kafkas Çerkes Kültür Derneği tarafından düzenlenen ve İstanbul'daki diğer Adıge derneklerinin de destek verdiği toplantıya Bram Alaudin ile birlikte konuşmacı olarak katıldım. Toplantı sırasında katılımcı dernek başkanları ve hemşehriler de söz aldılar, konuştular, sorular sordular ve görüşlerini açıkladılar. Sırası geldikçe bunlara da değinmeye çalışacağız.
Bu arada belirtmeliyim, dernek geniş ve modern bir apartman katında, bir üst daireyi de kiralayıp mekânı genişletmiş.
Yine belirtmeliyim, geceye kız ve erkek kalabalık bir gençlik kitlesi de katılmıştı, çoğunun üniversite öğrencisi olduğu söylendi. Kadın erkek aileler de geceye gelmişlerdi.
Derneğin yeni kiralanan üst dairesi daha önce özel bir dershane imiş. Yeni dairenin geniş bir odasına "Ğuaşo Ruslan Dersliği" (Гъуашъо Руслъан Еджап1э) adı verildi. Ğuaşo Ruslan Şapsığ tarihçi ve aktivist olarak tanınıyor. Derslikte Adıgece ve diğer dillerde (İngilizce, vb) dersler verilecek, öğrencilere destek sağlanacak.
Adıgey'in kısa özgeçmişi
Hemen belirtelim, Rusya ile Osmanlı İmparatorluğu arasında imzalanan 1829 Edirne Antlaşması'na değin Adıgey (Çerkesya) hiçbir devlete bağlı değildi, bağımsız bir ülkeydi. İstisnai olarak, 1782-1828 yılları arasında Çerkesya kıyısında Türklerin Anapa ve Sucuk-Kale ( Ṡemez) adlı iki askeri kalesi vardı. Bu kaleler de Adıgelerin izin vermeleri sonucu Türkler tarafından Rusya’ya karşı birlikte savunma amacıyla kurulmuştu. Osmanlıların daha güneyde Sohum-Kale, Poti, Batum ve Trabzon liman kaleleri sıralanmıştı. Daha kuzeyde ise Osmanlı kalesi kalmamıştı.
1812 Bükreş Antlaşması üzerine, yenik Osmanlı Devleti, daha güneyde Bzıb Irmağı ile Riyon Irmağı arasındaki Karadeniz kıyılarının denetimini ve Sohum-Kale’yi Rusya’ya bıraktı, Çerkesya kıyılarının denetimi de – Kuban ve Bzıb ırmakları arası - Osmanlılarda kaldı. Böylece Osmanlı Devleti'inin Çerkesya’daki liman kalelerinin daha güneydeki kalelerle olan bağlantısı/irtibatı kopmuş oldu.
En son 1829 Edirne Antlaşması ile Osmanlı Devleti Sucuk-Kale ve Anapa ile birlikte kıyı denetimini Rusya’ya bıraktı ve Çerkesya’dan çekildi.
1829 yılından başlayarak Ruslar Adıgey (Çerkesya) kıyılarını işgal etmeye, Çerkesleri dış dünyadan kopartmak ve boyun eğmelerini sağlamak için güneye doğru, kıyı boyunca uzanacak bir yol yapımına başladılar. 1837-39 yılları arasında Karadeniz kıyılarını savaşarak ve büyük bir Çerkes kanı akıtarak ele geçirdiler ve kıyı boyunca uzanan bir askeri karayolu (hat) inşaatını tamamladılar, yolun üzerinde askeri kaleler, liman tesisleri, karakollar ve gözetleme kuleleri bulunuyordu. Ülke kara ve deniz yollarıyla tam bir askeri kuşatma altına alınmış ve dış dünya ile bağlantıları kesilmişti. Ayrıca ülke içinden geçen – kıyıda Gelencik’ten başlayıp Kuban Nehri kuzey (sağ) yakasında bulunan Olginsk istihkamına uzanan ve şimdiki Krasnodar’a yakın olan - bir hat inşa ettiler. Doğudan, Kuban Irmağından da, batıya doğru ilerleyerek Kuban'ın kolu Laba'ya ulaştılar; Laba'nın doğusu Rus yönetimine geçti. Bu son yeri Rus nüfusla kolonize ederken, Küçük ve Büyük Zelençuk ırmakları vadilerini Kabardeylilere ve Besleneylere, ayrıca dağlardan indirilen Abazinlere ayırdılar. Şimdilerde bu yerler Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti içinde yer alıyor.
1840 ilkbaharında Adıgeler Rus hatlarına karşı genel ve koordineli bir karşı saldırı başlattılar ve hatları yıktılar, kalelerin bazılarını ele geçirdiler. Söylentilere kanan Çerkesler dış yardım almayı umuyorlardı, ama beklentileri gerçekleşmedi, bunun üzerine saldırılara son verip savunmaya çekildiler. Ruslar da deniz yoluyla takviye alarak Adıgeleri kıyı hattından uzaklaştırdılar, bazı kaleleri tahliye ettiler, bazılarını da güçlendirdiler. Kıyıdaki bu durum 1853 yılına (Kırım Savaşı'na) değin sürdü. Kırım Savaşı sırasında Adler ve Gagra dışındaki kaleler Ruslarca boşaltıldı.
***
1856 Paris Antlaşması mevcut statüde bir değişiklik getirmedi, sadece Karadeniz savaş gemilerine kapatıldı. Kırım Savaşı sonrasında harekete geçen Ruslar 1859 yılında Şeyh Şamil’i teslim aldılar, ayrıca Orta Kuban ve Orta Laba solundaki düzlüklerde yaşayan Çerkesleri (Bjeduğ, K'emguy, Abzah, Kuban Kabardey, vs) kendilerine bağladılar. Bu arada Şamil’in Abzahlar arasındaki naibi Muhammed Emin’le de bir bağlılık anlaşması yaptılar (1859). Naip, daha önce paşalık verilerek Osmanlı hükümeti tarafından ömür boyu maaşa bağlanmıştı, şimdi de Ruslar Naib’i ömür boyu maaşa bağladılar. Naip ölümüne değin her iki maaşı da aldı.
Kırım Savaşı sırasında kıyıdaki Rus kaleleri Soçi (Navagin), Gelencik (Хъулъыжъый), Novorossiysk (ЦIэмэз) ve Anapa Ruslarca boşaltılmıştı.
Rus genelkurmayı Kırım Savaşı sonrasında (1857'de), Çerkeslere boyun eğdirmek için Çerkeslerin bir kısmının (Karadeniz kıyısındakilerin) Don Nehri Havzasına sürülmeleri gerektiğini hükümete rapor etti, ama rapor taktik nedenlerle açıklanmadı. 1860'da, 1857’deki General Milyutin raporuna yeni bir biçim verildi. Buna göre Şapsığlar ve diğer kıyı komşuları (Natuhay, Vıbıh, vb) kıyı bölgelerinden göç ettirilecekti, başka bir ifadeyle Kuban'dan Bzıb Irmağına değin uzanan kıyı bölgesi yerli nüfustan temizlenecek, bu nüfus Türkiye'ye gönderilecek, yerlerine Rus nüfus yerleştirilecekti. Bu da Rus ve Türk tarafının Çerkeslerin göçü konusunda anlaşmış olduklarını belli ediyordu. Nitekim General Loris Melikov Türkiye’ye göç konusunu görüşmek üzere İstanbul’a gitmiş ve başarılı olmuştu. 1861'de Rus etnik temizlik projesinde bir genişletme yapıldı, kıyıdan uzakta yaşayan ve bir yıldan uzun bir süreden beri Rusya yurttaşı olmuş olan büyük kabilelerden Abzahlar, herhalde, gelecek açısından tehlikeli görülerek sürgün kapsamına alındılar.
1860 yılında Maykop'un solundan geçen ve Kuban'a dökülen Belaya Irmağı (Şhaguaşe) sağ yakası boyunca bir askeri hat oluşturuldu. Burası yeni Adıge-Rus sınırı idi, sınırın doğu yakası bir Rus askeri egemenlik alanı olmuştu. Bu oluşumu, kuzeybatıda Natuhay ve Şapsığları ayıran Adegum Hattı izledi.
25 Haziran 1861'de (eski takvime göre 13 Haziran 1861'de) Soçi'de Çerkes Ulusal Meclisi toplandı ve yeni bir demokratik Çerkes Devleti’nin temeli atılmaya başlandı (bkz. Çerkes Ulusal Meclisi). Meclis onurlu bir barış arayışı içine girdi.
***
İmparator II. Aleksandr, Eylül 1861’de Maykop yakınlarındaki Hamketi istihkamına geldi ve bir Çerkes heyetini kabul etti. İmparator Çerkeslerin yerlerinden ayrılmalarını, ya Türkiye’ye göç etmelerini ya da topraklarına karşılık olarak gösterilecek yerlere, Kuban ve Laba solundaki düzlük arazilere taşınmalarını istedi. Çerkesler İmparatorun toprak değişimi önerisini reddettiler.
Bunun üzerine Rus birlikleri savaş hazırlıklarını başlattılar. 10 Mayıs 1862’de yayımlanan bir Rus hükümet kararı gereğince, Maykop-Karadeniz arası bölgede yaşayan Çerkes (Dağlı) nüfusunun göç ettirilmesi, bunlardan isteyenlerin gösterilen yerlere yerleştirilmeleri, istemeyenlerin de Türkiye'ye gönderilmeleri görevi Kuban Ordusu’na verildi.
Sonuç olarak Belaya Irmağı (Maykop) ile Karadeniz arasındaki Çerkesya toprakları insansızlaştırıldı. Bu bölgede tek bir Çerkes yerleşimi ya da evi bırakılmadı, köyler ateşe verildi, ekili tarlalar atlara çiğnetildi, ceviz gibi önemli meyve ağaçları bile bir bir kesildi. Sadece dağlarda direnen küçük bir nüfus (1865’te 8-9 bin Hak’uç nüfus) kalmıştı. Eldeki sınırlı verilere dayanarak bu bilgileri veriyorum. Arşivlerin Adıgeler konusunda araştırma yapanlara kapalı olduğu söyleniyor. Bu nedenle önemli belgelere ulaşılamıyor.
Çerkes/ Adıge nüfus, göç ve sürgünler sonrası, dağınık adalar biçiminde Orta Kuban ve Orta Laba solundaki düzlüklerde; Çerkessk'in batısında, Kuban’ın kolları olan Küçük ve Büyük Zelençuk ırmakları vadilerinde ve Kabardey'de kalmayı başardı. Daha sonra, 1870’lerden başlayarak Tuapse yöresinde küçük bir Çerkes toplumu yeniden oluştu: Kıyıboyu Şapsığe Adıge toplumu. Bu küçük toplum özel aflarla dağlardan inen direnişçiler ve Kuban’dan dönüş yapan Adıgeler tarafından oluşturulmuştur, ancak İkinci Dünya Savaşı döneminde hışma uğramış ve ağır baskı görmüştür.
Adıge- Çerkes toplam nüfusu, 1888-1889 yıllarında Kuban’dan Türkiye’ye yapılan ikinci toplu göç sonrasında iyice azalmış, 1897 nüfus sayımına göre 140 binin altına düşmüştü, bunun 100 bin kadarı Kabardey idi. Göç ve sürgünler öncesi Çerkes nüfusu 2 milyon olarak tahmin ediliyordu, bazı araştırmacılar 3 milyon üzeri, 3,5 milyon gibi tahminlerde bulunuyorlar (bkz. 'Ulusal Hafıza Ulusu Diri Tutuyor, facebook, ayrıca tıklayın -
http://adygvoice.ru/newsview.php?uid=18955 ').
1888-1889 yıllarındaki toplu göç din adamları (yefendiler) öncülüğünde gönüllü olarak yapılmıştır, dolayısıyla kitlelerde yaygın olan görüş, Adıge ulusal düşüncesi, kimliğe bağlılık, anayurt toprağını koruma ve ulusal varlığı - Adıgeliği diri tutma ve yaşatma amaç ve düşüncesi olamaz, daha çok dini düşünceler ve Türkleşmeyi peşinen kabul iradesi olabilir. Ulusunu düşünenler de yurdunda kalmayı başarmıştır. Bu son göçler konusunda bk. Yedıc Nihai, “Къэгъэзэжъ” (Dönüş) kitabı; Kuyeko Asfar, “Fedz Savaşı 150 Yıl Önce Yaşanmıştı”.
1917 Şubat ve Ekim devrimleri
Şubat 1917 devrimi sırasında Kuzey Kafkasya’da 3 oblast (büyük il; Kuban, Terek, Dağıstan oblastları) ve 1 guberniya (il; Karadeniz Guberniyası) bulunuyordu. 1897 nüfus sayımına göre Kuban oblastı nüfusunun % 2 kadarı (37,706 Adıge), Karadeniz ili nüfusunun da % 3,4 kadarı (1939 Şapsığ) Çerkes’ti. Kuban oblastındaki 37,706 olan Adıge-Çerkes nüfusunun 19,852 kadarı Yekaterinodar, 13,892’si Maykop, 3,962’si de (Besleneyler) Batalpaşinsk ilçesinde bulunuyordu. Ayrıca Batalpaşinsk ilçesinde 8,452, Maykop ilçesinde de 5,851 Kabardey nüfus (toplam 14,303 Kabardey) vardı, oblastın genel Adıge-Çerkes nüfusu, Kabardeyler de dahil 52,009 idi, komşu Karadeniz Guberniyasındaki Şapsığlar (1939) da eklendiğinde sayı 53,948 ediyordu. Sayıya komşu Terek oblastındaki 84 bin küsur Kabardey’i de eklediğimizde 138 bin gibi genel bir Adıge - Çerkes nüfusu elde ediliyordu (Genel nüfus 2002 yılı sayımında 700 bini bulmuş, sonra duraklamıştır). Tarihin şaşaalı Çerkes toplumunun son durumu maalesef buydu.
***
Şubat 1917’de Çarlık ya da İmparatorluk rejimi devrildi, Geçici Hükümet kuruldu. Şubat 1917 devriminden sonra Kuzey Kafkasya’da Kuban ve Terek-Dağıstan oblast hükümetleri kuruldu. Kuban Oblast Hükümeti (bir Rus/Kazak) hükümeti idi. 1917 Ekim devriminden sonra Kuban ve Karadeniz illerini kapsayan antisovyet bir Rus “Kuban Halk Cumhuriyeti” oluşturuldu.
Daha doğudaki Terek ve Dağıstan oblastları birleşti (sonraları yerli nüfusun çoğunlukta olduğu yerler ayrıldı, antisovyet ve antikomünist bir “Dağlı Cumhuriyeti” [Gorskaya Respublika] kuruldu). Ekim devrimi üzerine Kuban, Terek – Dağıstan ve Don oblast hükümetleri Sovyet iktidarını tanımadılar ve karşıdevrimci “Güneydoğu Birliği” içinde yer aldılar, ortak bir savunma paktı kurdular, ancak Bolşevikler (Sovyetler) karşısında yenildiler ve dağıldılar (Mart 1918). Güneydoğu Birliği dağıldıktan sonra, Terek ve Dağıstan’nın yerli nüfuslu kesimlerini içine alan antikomünist “Dağlı Cumhuriyeti Hükümeti” (Kasım 1917 – 5 Mart 1918) kuruldu, ancak Sovyet güçleri karşısında kısa sürede dağıldı, hükümet yöneticileri Tiflis’e, oradan da Türkiye’ye gittiler. Dağlı Hükümeti (Cumhuriyeti) temsilcileri sürgünde, İstanbul’da Osmanlı desteğiyle, 11 Mayıs 1918’de “Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti” adı altında bağımsızlık ilan ettiler. Ancak Türkiye savaştan yenik çıkınca, Türk başarısına endeksli bağımsızlık girişimi de başarısız kalmıştır (bkz. ‘Горская республика’, ‘Anıtı “Konuşuyor” ve ‘Черноморская губерния).
Kuzey Kafkasya tamamında Mart 1920’de Sovyet iktidarı kuruldu. Bunun bir sonucu olarak Kuzey Kafkasya halklarına özerklikler verilmeye başlandı. Rusya’ya bağlı Dağıstan ve Dağlı özerk cumhuriyetleri kuruldu (1921). Bu arada 1920 sonbaharında Dağıstan’da karşıdevrimci bir ayaklanma oldu ve 1921 yılı ilkbaharında bastırıldı. Dağlı Özerk Cumhuriyeti de dağılmaya yüz tuttu: 10 Ocak 1922’de Karaçay-Çerkes, 16 Ocak 1922’de Kabardey-Balkar özerk illeri doğdu; Kuban-Karadeniz ilinde de 27 Temmuz 1922’de Adıge Özerk Oblastı (il), 6 Eylül 1924’te de Şapsığ Ulusal Rayonu (ilçe) kuruldu.
Adıge Cumhuriyeti öncesi
Adıgey 1922-1991 yılları arasında özerk bir ildi. Adıgey’in diğer Kuzey Kafkasya özerk yörelerine göre daha gelişmiş olması, daha kalkınmış bir il olan Krasnodar Kray içinde yer almış olmasına bağlanabilir, çünkü Kray’dan yardım alıyordu (bkz. ADIGE CUMHURİYETİ'NE DOĞRU (ТИРЕСПУБЛИКЭ ИКЪЕЖЬАПI).
Daha gelişmiş bir yöre (kray) içinde yer almış olmak, daha fazla maddi, mali, eğitsel ve kültürel destek ve olanak almak anlamına geliyordu (Daha sonra bu avantaj dezavantaja dönüşecekti, bk. “Adıge Özerk Ülkesi 97 Yıl Önce Kurulmuştu”, facebook; Адыгэ автоном хэкур зызэхащагъэр илъэс 97-рэ хъугъэ).
Lenin dönemi
Lenin önderliğindeki Sovyet hükümeti, İmparatorluk döneminin emperyalist oluşumlarını ve politikalarını reddetti ve yasakladı. Örneğin, İmparatorluk döneminde Türkiye’den gizlice Kafkasya’ya dönüş yapan Çerkesler yakalandıklarında Sibirya’ya sürülüyorlardı (bkz. M. Pliyev,”19. yüzyıl Çerkesya’sı ve Çerkezlerinin Kısa Tarihi”; Adıge Mak: Çerkeslerin Yakut Ülkesine Sürülmeleri).
Ancak Lenin’in ölümünden sonra Leninist ulusal politikadan sapma, Rus milliyetçiliğinin güçlenmesi süreci başladı, uluslararasılık ya da evrensellik konsepti (anlayışı) önemli ölçüde askıya alındı, İmparatorluk dönemi Ruslaştırma politikalarına dönüş yapıldı. Öncelikli olarak küçük ulusların asimile edilmeleri politikası benimsendi. Çok sayıda küçük ulus savaşta düşmana yardım etmekle suçlandı, bazı özerk yönetimler kaldırıldı, 10 ulus toplu halde sürgüne yollandı, toplam 50 küçük Sovyet halkı baskı gördü. Rusça temel eğitim dili yapıldı, ana dillerde eğitim göstermelik düzeylere (haftada bir saate) düşürüldü ya da tamamen kaldırıldı. Bu yeni anlayışa göre Rusça büyük bir üst kültürün dili, Rus ulusu da ağabey ulustu, örnekti. Sovyetler Birliği’ni, halkların birliğini Büyük Rus Ulusu korumaktaydı.
Balon patladı
Brejnev döneminde Sovyet sistemi için için çürümeye başlamıştı. Gorbaçov dönemi ile birlikte (1985-1991 yılları), Sovyet yöneticileri çürümeyi durdurmak, birliği ayakta tutmak için, son çare olarak köklü değişiklik yapma gereğini duydular. İlk tepki 1988 yılında Azerbaycan’a bağlı ve Ermeni çoğunluk nüfuslu Dağlık Karabağ Özerk İli’nden geldi, oblast Azerbaycan’dan ayrılma kararı aldı, şiddetli çatışmalar başladı. Sovyet makamları çatışmaları önleyemediler.
Dağlık Karabağ’ı diğer ezilen yöreler izlemeye başladı. Örneğin, Moldova Kiril alfabesini bırakıp Latin alfabesine dönüş yaptı. Baltıklar’da, Ukrayna ve Gürcistan’da bağımsızlık istekleri yükselmeye başladı. Sovyet halkları 70 yıldan beri katlandıkları baskılara açıkça baş kaldırmaya başlamışlardı.
Bunun üzerine Sovyet yöneticileri, birliği ayakta tutmak için küçük halkların haklarını artırmaya başladılar, örneğin ilkokul 1-4 sınıflarda yeniden anadilinde eğitime dönüş yapıldı. Rus öğrenciler de bulundukları yörelerin dilinde eğitim almaya teşvik edildi. Şovenizme devlet desteği çekildi. Daha önceleri üstün ulustan sayılan bir Rus, aşağı (köle) ulusların dillerinde eğitim görmeyi itiyor, bunu bir aşağılanma, bir utanç kaynağı imiş gibi algılıyordu (Afrika sömürgelerinde beyaz nüfustan olanlar asla siyahların evine konuk olarak gitmezlerdi. Bu da öyle bir şey). Bu da sosyalizmin Lenin sonrası dönemde nereden nerelere gelmiş olduğunu gösteriyordu (Dışarıda Sovyet sosyalizmi için “sosyal faşizm” diyenler çoğalmaktaydı).
***
Çatışmaların önlenememesi ve dağılma tehlikesi karşısında unutulmuş bir halk olan Adıgeler yeniden anımsandılar ve ‘önem’ kazandılar: 1859 yılından beri Ruslar ile Adıgeler arasında bir sorun ve sürtüşme yaşanmamıştı. O halde, Ruslar açısından bir sorun yaratmayan ve güvenilir bir halk olan Adıgey Adıgelerine, deneme niteliğinde bir cumhuriyet kurdurulacak, modelin başarılı olması durumunda diğer küçük uluslara da cumhuriyetler, vs kurdurulacak ve Rus olmayan halkların hakları artırılarak etnik sorunlar çözülecekti (bkz. YAHYA NEPSEV İLE ESKİ BİR GÖRÜŞME).
Lenin’in küçük uluslar politikası
Taraftarlarınca büyük bir düşünür ve politik bir deha olduğu kabul edilen Lenin’in ilk döneminde, dünyada ulusal azınlıklara ilişkin çözüm örnekleri, modeller yok gibiydi. Bu konuda Lenin “Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı” kategorisinden önemli yazılar yazdı ve kitaplar yayımladı. Lenin, devrim öncesinde İsviçre’de bulunmuş, İsviçre’deki federal yapıyı, kanton ve Gemeinde modelini incelemişti. İsviçre’de merkezi bir federal yönetim vardı, ancak kantonların (22 federe devletin) merkeze karşı egemenlik hakları ve geniş yetkileri vardı, bu tür bir yapı, kurulması amaçlanan sosyalist devlet için sorunlar yaratabilirdi, İsviçre’de merkezi yönetim kantonların iç işlerine karışamıyordu, sosyalist devlet ise, gerektikçe özerk birimlerin içişlerine müdahale etmeliydi. Bu nedenle olmalı Lenin, başlarda merkezin yetkilerini kısıtlayan federatif devlet modelini değil, demokratik merkeziyetçiliği ve merkeze bağlı özerk devletler, yöreler kurulmasını savunuyordu. Çin Halk Cumhuriyeti’nde bu son modelin - merkeze bağlı özerk bölge ve birimler sisteminin - bir benzeri yürürlüktedir. Bu son sisteme demokratik merkeziyetçilik deniyordu ve o yolla özerk yörelerin (devletlerin) haklarının daha fazla korunacağı savunuluyordu.
Bu son düşünceye uygun olarak, Lenin içinde özerk yörelerin yer alacağı demokratik merkeziyetçi bir Rusya kurulması taraftarıydı. Özerk birimler cumhuriyet, eyalet, il, ilçe, bucak ve köy düzeyinde kurulabilirdi. Ama Gürcistan ve Ukraynalı komünistler bu modele kesin olarak karşı çıktılar, Rusya ile eşit statüde devletlerden oluşacak bir federasyon için direttiler. Bu yeni durum karşısında Lenin görüş değiştirdi, güçlü merkeziyetçi Rus muhalefete karşın federalizmden yana tavır koydu ve federalizmi kabul ettirdi. Bu temel üzerinden Aralık 1922’de merkezi yönetimin de güçlü olduğu federatif Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) kuruldu.
***
Lenin küçük ulusların dillerine saygı ve özen gösterilmesini, küçük ulusların incitilmemesini, bu gibi konularda titiz olunmasını, küçük uluslara verilen hakların büyüğe oranla daha çok olmasını, hakların büyük ulusun aleyhine, küçüğün lehine genişletilmesini ve daha da genişletilecek esneklikte olmasını, böylece mevcut haksızlıkların bir ölçüde dengeleneceğini savundu. “Zamanla küçükler zaten büyük ulusun dilini öğreneceklerdir” diyerek şoven çıkışları etkisizleştirdi.
Önemli olanı, büyüğün baskısına karşı küçük uluslara güvence sağlanması, bu temelde varlıklarını sürdürmeleriydi.
Bu gibi tutamaklardan hareket eden Gorbaçov yönetimi de, 1988’de Adıgey toplam nüfusunun % 22’si olan Adıgelere cumhuriyet kurdurmayı kabul etti (nüfusun % 11,5’i olan Hakaslara da cumhuriyet kurduruldu). Kurulan Adıge Cumhuriyeti’nde Adıgece (% 22) ve Rusça (% 78) konuşan nüfusa yasama ve yürütmede eşit temsil hakkı tanındı, buna paritet (eşitlik, denge) deniyor. Ama bu eşitlik salt aritmetik değil, normatif anlamda bir eşitliktir. Aritmetik olma durumu, anayasa değişikliği ve referandum durumunda kendini gösteriyor, yarısı Adıge, diğer yarısı da Rus olan parlamentoda anayasa değişikliği ve referandum için 2/3 oy çokluğu gerekiyor. Burada aritmetik sayı, 34 sayısı aranıyor. Yani Rus oyu yetmiyor, anayasa değişikliği ve referandum için her iki kesimin uzlaşması gerekiyor. Normatif olma da şöyle bir şey: Parlamentodaki 50 üyenin mutlak anlamda 25’i Adıge, diğer 25’i de Rus olacak diye bir şart yok, sayı 24 – 26, 23-27 de olabilir, bunlar seçim sonuçları, oynamaları, eşitliği (pariteti, dengeyi) bozmaz, çünkü can alıcı nokta olan 2/3 çoğunluğa ya da 34 oya ulaşılmıyor. Paritet küçüğü korumak içindir. Yerli nüfus çoğunluğu oluşturursa paritete gerek kalmaz, Yakut-Saha Cumhuriyeti’nde Yakut nüfusu arttığından paritete gerek kalmamıştır, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nde de Rus nüfus azınlığa düşmüştür. Paritet yerli nüfus için öngörülmüştür, bu hak yerli olmayan (Ermeni gibi) ya da Rus nüfusa verilmemiştir. Bu nedenle paritet (eşitlik), yerli halkın yönetimini, eşit temsil hakkını tehlikeye düşürecek biçimde uygulanamaz. Aksine bir karar ya da uygulama Adıge Cumhuriyeti ya da RF üst mahkemelerine götürülüp iptal ettirilebilir.
Resmi dil konusu
Sovyetlerin ilk döneminde küçük ulus dilleri anayasal anlamda resmi dil idiler. O diller için alfabeler düzenlendi ve okullarda öğretilmeye başlandı. Bu durum 1936, özellikle de 1978 anayasa değişikliklerine değin şöyle ya da böyle sürdü. 1978 anayasası resmi dil kavramını terk etti, ‘dillerin eşitliği’ görüşünü ileri sürdü. Gerekçe resmi dil kavramının bir ‘burjuva kavramı olduğu’ yalanı, büyük ulus dillerine ayrıcalık tanınması sonucunu getirdiği iddiası idi. Uygulama bunun tam tersini, küçük dillerin korumasız kaldığını ve Rus dili içinde erimeye başladığını gösterdi.
***
Aralık 1991’de Sovyetler Birliği dağıldı. Bugün Rusya Federasyonu’nda (RF), Lenin dönemini andıran bir resmi dil görüşünün ‘getirildiği’ savunuluyor. Buna göre RF bütününde resmi dil Rusçadır, Lenin döneminde öyle bir şey yoktu. Her dil kendi konuşma alanında birinci resmi dil idi. Şimdi cumhuriyetler Rusçanın yanında kendi dillerini de resmi dil yapabiliyorlar, ayrıca özerk okruglarda, cumhuriyetlerde ve diğer idari birimlerde konuşulan küçük diller de resmi dil olabiliyorlar. Örneğin, Yakut-Saha Cumhuriyeti’nde resmi diller olan Rusça ve Yakutça yanında, Even, Evenki, Dolgan ve Yukagir dilleri de kendi yörelerinde kompakt resmi dil sayılıyorlar. Dağıstan’da 14 resmi dil bulunuyor. Ancak uygulama sınırlı kaldığı için, dillerin hepsi Rus dilinin hegemonyası altında eriyor.
Bütün bunların yanında Vladimir Putin dönemi ile birlikte Brejnev dönemini andıran bir geriye dönüş süreci içine girildiği görülüyor. Örneğin, Federal eğitim bakanlığı 2018 yılında Rusça dışındaki dillerde eğitimi seçmeli tek ders ile sınırladı. Cumhuriyetler bu gerilemeye karşı önlem alabilecekler mi? Bilemiyoruz. Ayrıca anadilinde verilen derse katılmak için öğrenci ya da velisinin dilekçe vermesi zorunlu. Dilekçe vermeyen öğrenci otomatik olarak Rusça sınıflara alınacak, anadili dersinden muaf tutulacak.
Adıge Cumhuriyeti ve sorunlara çözüm
Sovyetlerde 1988- 1990 yıllarında koşullar daha da ağırlaştı. Sovyet halkları korku duvarını aşmaktaydılar. İki yıllık bir hazırlık dönemi sonunda Adıgey’e vize çıktı. Adıgey ilkin idari yönden Krasnodar Kray’dan ayrıldı, aracısız olarak Moskovaya bağlandı, 5 Ekim 1990’da toplanan Adıge Özerk Oblastı Parlamentosu – herhalde Moskova’dan gelen direktif gereği olmalı - oy çokluğu ile cumhuriyet kurma kararı aldı. Parlamentonun ezici çoğunluğu Rus üye idi, bu üyeler Adıge üyelerle birlikte cumhuriyet kurulması yönünde oy kullandılar. Moskova’nın baskısı olmasaydı, herhalde Adıgeler yararına böyle bir sonuç alınamazdı.
Nasıl bir Adıge Cumhuriyeti?..
Sovyetlerde Adıge Cumhuriyeti, 1990’lardaki Sovyetlerin reform ve özgürleşme atmosferi ortamında biçimlendi. Büyük bir şans. Örneğin, “paritet” denilen bir yönetim ilkesi kabul edildi. Buna göre, adına cumhuriyet kurulan Adıgeler, nüfusun azınlığı da olsalar (yüzde 22), çoğunluk ile eşit temsil hakkına kavuşuyordu. Çünkü cumhuriyet Adıgeler adına kurulmuştu. Uygulama, kendisini yasama ve yürütmede gösteriyor. Adıgey’in Sovyetler döneminden günümüze gelen idari yapılanması da parite’yi, eşitliği uygulamayı kolaylaştırıcı özellikteydi. Adıgece konuşan nüfus 6 küçük seçim çevresinde, Rusça konuşan nüfus da 3 büyük seçim çevresinde (Maykop kenti, Maykop ve Giaginski ilçelerinde) yoğundu. Parlamento iki kanatlı olup küçük seçim çevreleri çoğunlukla Adıge adayları seçiyor, Adıge temsilci sayısı, Rus seçim çevrelerinden de seçilen Adıge temsilcilerle birlikte parlamentonun yarı sayısını oluşturuyor. Bu usül diğer cumhuriyetler için de aynen geçerli.
***
Adıge Cumhuriyeti RF’nin eşit haklı ve egemen bir cumhuriyeti, federasyona katılım sözleşmesi ve statüsü gereği egemenlik (bağımsız olma) hakkı olan bir devlet.
Cumhuriyet Başı (Łışha), Rusya Devlet Başkanına sunulan 3 adaydan uygun bulunan birisinin Adıge Cumhuriyeti Parlamentosu – Khase tarafından seçilmesi yoluyla belirleniyor. Şimdiki Łışha Kumpıl Murat’tır.
Cumhuriyet anayasası, sert bir anayasa, yani değiştirilmesi zor bir anayasa. Değişiklik ya da referandum için belli sayıda bir parlamenterin Adıge Parlamentosu’na önerge sunması, önergenin görüşülüp ayrı tarihlerde iki kez oylanması ve üçte iki çoğunluk oyu ile kabul edilmesi gerekiyor.
Sonuç olarak bir darbe, ağır bir baskı olmadığı sürece Adıgey anayasasının demokratik yollarla değiştirilmesi olanaksız gibi.
Tehlikeli bir tasfiye süreci
2004-2006 yıllarında RF’deki özerk okrugların (küçük il) kraylarla birleştirilmeleri programı uygulamaya kondu, 6 özerk okrug tasfiye edildi ve okrug adı altında krayların bölümleri haline getirildi, ancak okrugun yerli dili resmi dil olma durumunu şeklen korudu. Bu arada, yeni kurulmuş Adıge, Altay, Karaçay-Çerkes ve Hakas cumhuriyetlerinin de kaldırılmaları ve topraklarının krayların içine alınmaları kampanyaları başlatıldı, tepkiler ve anayasal zorluklar üzerine bundan vaz geçildi, böylece 4 yeni cumhuriyet tehlikeyi atlattı, tasfiye süreci tamamlanmamış 4 özerk okrugun (Çukça, Nenets, Yamalo-Nenets ve Hanti-Mansi) tasfiye süreci de askıya alındı.
Durum özetle böyle.
Düzeltilmiş ve güncellenmiştir. 18.09.2019
Soru - Konuşmacılardan gelen bir soru: Bram Alaudin kötümser, Habracu Murat kötüleyici, Cevdet abi de aşırı iyimsermiş gibi geldi bana. Ben şahsen o kadar iyimser olamıyorum. 1/4 oranında ve 6 milyon Rus içinde 100 - 13o bin gibi küçücük bir Adıge ve Şapsığ nüfusu ne yapabilir, yaşayabilir mi? Sorulardan biri buydu.
Hapi Cevdet – Nüfus elbette önemli, ama kalite ve duyarlılık da önemli. Küresel çağda küçük toplulukların dil ve kültürlerini koruma ve yaşatma olanakları gittikçe güçleşiyor. Uluslararası bir rekabet/ asimilasyon çarkı söz konusu. Bu nedenle, devlet eliyle etkili önlemler alınması gerekiyor. Suni denge, fiili dengeye dönüştürülmeli, bu da Adıgelere diasporadan eski topraklarına dönüş izni verilmesiyle olabilir. Geçmişte kimileri verilmemiş dönüş iznini verilmiş gibi propaganda ettiler. Bu, yanlıştı. İzin verme makamı Moskova’dır. 1990’lı yıllarda, Putin öncesinde, cumhuriyet yurttaşlığı kurumu vardı. Adıge Cumhuriyeti yönetimi kısa yoldan oturma izni veriyor, RF yurttaşlığı verilmesi için belgeleri Moskova’ya kendi gönderiyor, Rusya Federasyonu yurttaşlığı alınıyor, ardından da AC yurttaşlığı veriliyordu. Şimdi bu yok, iptal edildi. RF yurttaşı olma olanağı tamamen kaldırılmadı ama zorlaştırıldı: Yurttaş olabilmek için, önce resmi yoldan bir davet, geçim için kefil bulma, geçici oturma izni alma, 5 yıl oturma, ardından Rusça sınavını başarma gibi bir dizi basamaktan geçmek gerekiyor . Zor ve engelleyici bir şey bu.
Milliyetçi Rus kesimi, eski Çerkesya’yı da kapsayan Novorossiya (Yeni Rusya) konseptini canlı tutmak istiyor, Çerkes’in ‘Yeni Rusya’ya’ yerleşmesini istemiyor. Novorossiya’ya ya da onun göbeğinde konumlanmış olan Adıgey’e Çerkes yerleşmelerini ilerisi için sakıncalı görüyor. Durum bu.
Aslında Adıgey’deki Rus nüfusun bir bölümü yapay, Moskova’nın desteği ile ayakta duran bir nüfus. Diyelim Sibirya’da emekli olan bir kişi, ucuz konut tahsis edilen Maykop, Yablonovsi ve Enem gibi yerlere yönlendiriliyor. Bunlar yaşlı ve apolitik kimseler. Zararsız kişiler. Bunu bilmek gerekir. Örneğin, 1989 – 2003 yılları arasında, 14 yılda, Adıgey’den 123,900 kişi ayrıldı ama bunun yerine 155,400 yeni yerleşimci de geldi. Demek ki Adıge yerleşimi engellenirken Rus yerleşimi destekleniyor (bkz. Circassiancenter, Turizm, Adige Ülkesi, 1. Bölüm).
Rusya’nın daha ileri düzeyde demokratikleşmesiyle, Novorossiya konsepti ve ırkçılık aşılabilir, birçok sorun kendiliğinden çözülebilir kanısındayım.
Adıgeler bütçe yetersizliği (parasızlık) nedeniyle, Moskova’dan gönderilecek mali desteklere muhtaçlar. Bu nedenle ses çıkaramıyorlar. Bu arada önemli yatırım projeleri, özellikle dağ turizmini geliştirme çalışmaları var. Bunu da belirtmeliyim. Adıgey, doğası ve insanı ile bir dünya cenneti. Projeler tamamlandığında Adıge Hükümeti’nin Moskova’ya ekonomik bağımlılığı azalacak, bunu bir zenginleşme süreci izleyecektir. Ekonomik kriz aşıldığında Türkiye’den de gidişler artabilecektir. Bu da beraberinde kuşkusuz yeniden bir canlanmayı getirecektir. Örneğin, deniz, kıyı ve dağ turizmi 14 bin Şapsığ’ı bir ölçüde canlandırmış bulunuyor (Hemen belirtelim, 2010 yılı sayımına göre, Kıyıboyu Şapsığ Adıge nüfusu dağılımı şöyleydi: Tuapse kenti 804, Tuapse ilçesi köyleri 4,183, Soçi merkez ilçesi 4,778, Soçi Büyükşehir Belediyesi Lazarevsk ilçesi 4,014, toplam nüfus 13,779).
Bram Alaudin – Adıgey gezim sırasında yol yapımı çalışmalarında ortaya çıkan eski mezarlardan (Iуашъхьэ) birinin kazısı ile karşılaştım. Rus arkeolog, “Dün gelmiş olsaydınız ilginç bulguları görecektiniz. Onları müzeye gönderdik” dedi. Ben de “Bu bulgular hangi ulusa ait?” diye sordum. Arkeoleog, “Greklere ait” dedi. “Ya Adıgeler?” dedim. “Adıgelere ait değil, onlar daha sonra bu yerlere geldiler” dedi. “Peki, Adıgelerin dışarıdan bu yerlere geldiğini bildiğinize göre, nereden geldiklerini biliyor olmalısınız, Adıgeler bu yerlere nereden gelip yerleşmişler?” dedim. Arkeologun yüzü kıpkırmızı kesilmişti.
Hapi Cevdet – Novorossiya (Yeni Rusya) konseptinin tipik bir tezahürü/ görüntüsü bu. Rus konseptine göre, eski Çerkesya artık yok ve tarihi olarak da Çerkeslere ait değil zaten, şimdi o yerler ‘Rus toprağı’, çünkü Rus kanı dökülerek alınmış (Dökülen Çerkes kanı denkleme girmiyor tabii). Bu nedenle Çerkeslere ait izlere yer verilmemeli, silinmeli, yok edilmeli, gizlenmeli ya da başka halklara mal edilmeli. Konsept (anlayış) bu. Bunun başka tür bir açıklaması olabilir mi?..
Bereket Adıge tarihçi ve arkeologlar bu tür oyunlara gelmiyorlar. Bilinçliler. Onlar Avĺe Pşımaf’ın çizdiği bilimsel tarih araştırıcılığı yolunda ilerliyorlar.
Habracu Murat – Ben asla anayurdu kötülüyor değilim, sadece uygulanan olumsuz politikaları eleştiriyorum. Daha iyi, daha özgür bir anayurt. Bütün dileğim, bütün savunduğum şey bu, dedi.
Soru- cevap bölümü bittikten sonra genç Adıge şarkıcı Şahin Arıkan sahne aldı. Orkestra eşliğinde Adıgece mükemmel şarkılar söyledi, kitleyi coşturdu. İlginç olanı Adıge ve Çeçen çalgıcıların birlikte bir orkestra ekibi oluşturmuş olmalarıydı. Sayın Arıkan’ı Vaynah Çeçen şarkı ve dans topluluğu izledi. Mükemmel bir performans ortaya koydular. Çeçenler Ğuaşo Ruslan’a destek için geldiklerini özellikle belirttiler.
En son gençlerin (ve de yaşlıların) dans gösterileri başladı ve ilerleyen saatlere değin sürdü.
Dans gösterilerinin başlamasından önce derneğin üst katına çıktık, Ğuaşo Ruslan Dersliği açılışına katıldık. Kara tahtaya “Гъуашъо Руслъан ЫеджапIэ” (Ğuaşo Ruslan Dersliği) yazısını yazarak sembolik ilk Adıgece dersini vermiş oldum.