adigehaber
  Adıge Dil Derneği (Adıge Bze Xase) Çalıştayı -2-
 
 
 Adıǵe Dil Derneği (Adıǵe Bze Xase) Çalıştayı -2- 


 
Güçlü olan, sayıca kalabalık kitleler değil, eğitimli kitlelerdir”.
                                                                                                                                    Konfüçyüs
 
Aralık 2012’de Ankara’da düzenlenen dil çalıştayı üzerine ikinci yazıyı  yazmadan önce, araya, yazar  Çuşha İzzet Aydemir’i anma toplantısı girdi ve gündem değişti. İzzet abi, emeği yadsınamayacak biri.
 
Dile gelince, tazeliğini yitirmeyecek bir sorun bu. Çünkü toplumumuz gibi dilimiz de özgür değil.
21.yüzyılda mücadele özgürlükler için yapılıyor…Mücadele  için de eğitimli ve  davaya gönül vermiş kitleler gerekli

***
 
Ankara’da yapılan ilk Adıǵe dil toplantısına  katılan dil emekçilerinin  değerlendirmeleri değişik internet sitelerinden ve basından  öğrenilebilir. Biz burada doğrudan/ yeniden  toplantı üzerinde durmak istemiyoruz.
 
Ancak, sözkonusu toplantı boyunca ve sonrasında edindiğimiz izlenimlere de dayanarak genel   bir değerlendirme yapmaya, daha sonra da, anayurtta ve diasporada çözümü gerekli dil sorunları üzerinde durmaya çalışacağız.
 
Bu arada konuya ilişkin çok sayıda değinme yazımız bulunduğunu ve bunların değişik site ve dergilerde yayında olduğunu da belirtmeliyim.
 
***
 
Dil  üzerine  farklı görüşler
 
Ortada, DÇB (Dünya Adıǵe Birliği) tarafından ortaya konan bir ortak Adıǵe dili yaratma projesi var. Projeyi gerçekçi  bulmayanlardan biri de benim.  
 
DÇB, Kaf- Der (şimdi- Kaffed) ve proje yanlısı kişilere göre, günümüzde, Kafkasya’da 5 köyde (Karaçay- Çerkes’te 2, Krasnodar Kray’da 2 ve Adıǵey’de 1 köyde) konuşulmakta olan   Besleney lehçesi, Kabardey lehçeleri içinde Adıǵecenin batı kolu lehçelerine (ve Adıǵe yazı diline) en yakın olanıdır ve bu lehçe ortak Adıǵe yazı dilinin  temeli  olabilir.
 
Bu gibi konularda yetkili olan organlar, kuşkusuz  yasama ve yürütme organlarıdır. DÇB ve Kaf- Der, devlet kuran ve anayasa hazırlayan bir asli kurucu iktidar, yani parlamento ve hükümet  gibi  davranma ya da etkileme pozisyonundalar.  
 
*** 
 
Besleney lehçesi,  1774’te Kabardey’in Rusya’ya ilhakı öncesinde de,   Batı Adıǵe lehçeleri ile birlikte, politik anlamda  Özgür Çerkesya’da  konuşulmuş olan bir lehçedir. Besleneyler Kabardey’de değil, Adıǵe toplulukları ile birlikte  Özgür Çerkesya’da yaşamış olan bir Adıǵe topluluğu. Kabardeylerin Özgür Çerkesya’ya göçü  ve  Kabardey lehçelerinin batıya (şimdiki KÇC, Krasnodar Kray ve AC yörelerine) transferi olayı ise, çok daha sonraları, 19. yüzyılın ilk yarısında  gerçekleşmiştir.
 
Besleneyce, birlikte  yaşam nedeniyle, diğer Kabardey lehçelerinden farklı olarak Batı kolu Adıǵe lehçelerinden daha fazla etkilenmiş durumdadır ve  çok sayıda Batı Adıǵe sözcüğünü de kullanıyor: Kabardey “hıgebz” (kız), Adıǵe ve Besleney “pşaşe” (kız), Kabardey “tengız” (deniz), Adıǵe ve Besleney “xı” (deniz), vs.
Ancak ortak bir dil yaratmak için bu kadarı yeterli olabilir mi? Olur desek bile, kitleler bunu kabul ederler mi?..Alfabe değiştirme özgürlüğüne bile sahip olmayan güçsüz  yerel cumhuriyetlerin yasama ve yürütme organları  bunu  uygulayabilirler mi?
 
RF’de, İsviçre tipi özgürlükler varmış da   biz mi bilmiyoruz?..
 
***
 
 
Ortak dil projesi, Batı Adıǵece (Ḉemguy) yazılı dilini kullanan  Adıǵe Cumhuriyeti (AC) tarafından reddedildi. Kabardey yazı dilini  kullanan diğer iki cumhuriyetten de (KBC, KÇC) ses çıkmadı, çıkmışsa da bilmiyorum. Onlar, kendi yazı dillerini/ Kabardey yazı dilini  terk edip Besleney'i kabul ederler mi?..
 
 
 
AC’nin   red gerekçesini şöyle  özetleyebilirim: AC olarak 70- 80 yıldan (1920 yılından) beri kullandığımız bir yazı dilimiz var, diğer iki  cumhuriyette de (KBC, KÇC)  ayrı bir Kabardey yazı dili var, bu nedenle  üçüncü bir yazı dilini gerekli bulmuyoruz. Adıǵe yazı dili, anayurtta azınlık  (1’e karşı 4 Kabardey) tarafından  kullanılıyorsa, bunun nedeni, 1864 yılı öncesinde de Adıǵelerin azınlığı olduğumuz için değil, Adıǵeylilere karşı yürütülmüş olan savaş, soykırım ve yurt dışı sürgün politikalarında aranmalıdır. Hâlen, sürgünde ya da  diasporada   çoğunluğun dili Şapsığ ve  Abzah biçiminde yine Adıǵecedir. Ayrıca iki yazı dilinin (ya da lehçenin) tek bir dilde birleştirilmesi gibi bir görüş de  gerçekçi olamaz. Dünya tarihinde  böyle bir birleşme örneği yoktur. Bir dil, ancak bir  başka   dili yutar…
 
Yine de, ortak dil projesi yanlıları, fırsat buldukça görüşlerini savunmaktan geri durmazlar… Konuya ilişkin daha başka yazı ve değerlendirmelerim vardır, ayrıca   dilbilimleri  profesörü Dr. Ğış Nuh’un   “Adıǵece’nin temel sorunları- 1” ve “-2”, CC"  başlıklı  yazısını da okuyabilirsiniz.
 
***
 
Alfabe konusunda farklı görüşler
 
Ortak dil projesi gibi, ortak alfabe konusu da DÇB ve Kaf- Der tarafından ortaya atılmıştır. Bunun dışında,  Kiril ve Latin alfabelerinde iyileştirmeler yapılması  gibi bireysel isteklerde bulunanlar ve çalışmalar yapanlar da vardır. Anayurda yerleşmiş dönüşçü Adıǵeler  genellikle Kiril alfabesi yanlısıdırlar. Ancak  bazıları  Kiril alfabesindeki eksiklikleri eleştiriyorlar. Bu  da  öze  değil, biçime (tek ses için  tek harf ve benzeri şeylere) ilişkin bir eleştiridir. Dönüşçü Dr. Necdet Hatam'ın yeni bir Kiril alfabesi düzenlemesi gibi.  
 
Çalıştay  sonrası görüştüğüm dönüşçülerden Çetave İbrahim ise, Hatam'ınkinden farklı bir görüşte, o, Tegulan Yakup gibi  tam bir Kiril alfabesi yanlısı. Şöyle diyor: “Meşbaşe İshak’ın Adıǵece yazdığı romanları üstüste koyduğumuzda  yazarın   boyunu aşıyor. Latin dersek, bunları bir kenara itmiş olmaz mıyız?”  
 
Konuyu, Latin’i kullanan dilbilimci  Naje Ali İhsan Tarı’nın ekibinden    Hatko Nuri Ersoy’a ilettim ve  aynen şu yanıtı aldım: “Danef.net’de, Ali ihsan tarının yaptığı adına "çevirmatik" verdiğimiz herkesin rahatça kullanabileceği bir program var, 700 sayfalık bir kitabı tarayıcıda taradıktan sonra 2 dakikada Kiril’den Latin’e ya da tam tersine Latin’den Kiril’e çevirebiliyoruz.  Bu yöntemle, bir günde , yüzlerce kitabı bir alfabeden başka bir alfabeye aktarabiliriz. Yani o sorun çoktan aşıldı, yazılanların değerlendirilemeyeceği gibi bir kaygımız yok. Örneğin, Ḉeraş Tembot’un “Ḱuḱo”  romanını Kiril’den Latin’e çevirdik, ‘danef.net’den izlenebilir. Romanı, telif hakkını ihlâl etmemek için Latin harfleriyle henüz kitap olarak bastırmadık. İsteyen siteye girip Latin harfli “Ḱuḱo” romanını okuyabilir”.
 
Her iki  görüşü de, sanırım birer örnekle açıklamış olduk.
 
Peki, alfabe sorunu, bu iki görüşle sınırlanabilir ve çözülebilir mi?..
 
 
 
***
 
Adıǵecenin anayurttaki durumu
 
Adıǵeceyi  anayurttaki ve diasporadaki diye ikiye ayrıp inceleyebiliriz. Sorunlar farklı, bu nedenle çözümler de farklı olmalı.
 
Adıǵece anayurtta Adıǵey’de 2 resmi dilden (Rusça- Adıǵece)  biri. Gerçi Rus, Adıǵecenin resmiliğini iğdiş etmiş durumda, ama biz yine resmi dil diyelim. Kabardeyce de Karaçay- Çerkes’te 5, Kabardey- Balkar’da da 3 resmi dilden biri. Sorun sadece bu değil, yani sırf parçalanmışlık ve dil bolluğu  da değil.
 
Adıǵece, dediğimiz gibi, ikinci derecede (yani göstermelik düzeyde) kullanılan bir dil. Bu nedenle, hiçbir yerde asimile etme gibi bir gücü kalmamış  ve savunmada olan, daha açıkçası gerileyen  bir dil. Kabardey’i, Adıǵe'si, gerçek olanı bu. Yani anayurtta her üç yörede, yazı dilleri,  kendi yörelerindeki diğer kendi lehçelerini bile eritebilmiş değiller. Güçleri buna yetmiyor. Aksine kendileri eriyen dillerden...
 
Osmanlı ve cumhuriyet dönemlerinde Şapsığ  birçok yerde, sözgelişi Düzce’de diğer lehçeleri (Besleney,Wıbıh, Abzaz, Ḉemguy, vb) yuttu, asimile etti, çünkü Adıǵeler dar bir sahada  bir araya gelmişlerdi ve yakın ilişki içindeydiler, baskın olan diğerlerini yuttu, Türkçe ile  ilişkiler de sınırlı bir  boyuttaydı, özellikle  Türkçe bilen kadın sayısı çok azdı, seyyar satıcılar bile Adıǵece öğreniyorlardı, ayrıca imam çoğunluğu Şapsığ, ibadet dili de Şapsığca olmuştu, Şapsığca Mevlid’in de (1906) bunda önemli bir katkısı vardı, sonuç olarak geçerli  bir konuşma ve yazı dili sistemi oluşmuştu. Bataklıçiftlik (Şhalohokoy) ve Kazıkoğlu (Kazokohabl) gibi iki köyde birer Adıǵece medrese (öğretmen yetiştirme okulu) açılmıştı. Totaliter rejim hepsini yok etti (Bu iki medreseden yetişmiş kişiler, uzun bir süre, 1960’lara, kendi ölümlerine değin Adıǵece ilahileri yaşatmışlar, ilahileri cami, cenaze ve mevlitlerde okumuşlardı, bizzat bunun tanığıyım).
 
Anayurtta ise tam tersine bir durum yaşandı, geç kalınmıştı, Rusça işin başında genel bir iletişim dili oldu, yerel dilleri bastırdı, dolayısıyla  Düzce benzerî bir sonuç  elde edilemedi. 
 
***
 
Dil bağlamında, anayurtta akademik düzeyde  bir ilerleme olduğu kuşkusuz, ancak tabanda  tersine bir  durum vardır. Sözgelişi okunması salık verilen  Adıǵece   romanlar  ilgi görüyorlar mı?  Adıǵe  okuyucu  romanın Adıǵecesini mi yoksa Rusçasını mı yeğliyor? Adıǵece ve Rusça gazete okuyucu sayısı nedir? Pek değinilmek istenmeyen  konulardır bunlar.
 
Niyet iyi olabilir, ama niyet gerçekçi değilse, ayaklar yere basmıyorsa, sonucu iyi olabilir mi? Sanırım bu nokta önemli.
 
600 binden çok kişi (Kabardey, Besleney, Abazin)  tarafından konuşulan Kabardeycede bir roman en çok bin (1000) basılıyor ve  bunların çoğu raflarda yıllanıyorsa, ortada bir 'sorun vardır' demektir. Aynısı Adıǵey Adıǵecesi için de geçerli.
 
Adıǵeceler piyasa dili olmaktan düşmüş durumdalar.
 
Bir de  320 bin nüfusu, 7 üniversitesi, 365 tv ve radyo kanalı olan İzlanda Cumhuriyeti'ne bakalım, bu konuda dersiniz? İzlanda’nın canlı bir eğitim ve yayın dünyası var, edebiyatı da Nobel alacak düzeyde, almış da (1955).
 
***
 
Rusya Federasyonu’nda (RF) ise, Rus iktidarı baskısı var, Gorbaçov, bunu, Sovyetler bağlamında  emperyalist baskı diye nitelemiş ve kınamıştı. O konuya girmeyelim ama şimdiki resmi tutumu  da basitleştirerek anlatmaya çalışalım: Rus, Latin  alfabesi olmaz, yasak, Kiril olacak, diyor. Kendi dilinizde okumak istiyorsanız, ancak seçmeli ders olarak okuyabilirsiniz. Zorunlu ders dili Rusça. Seçmeli ders talebi   için, önce bir  dilekçe vereceksiniz, sonra da  en az 10 öğrenci bulacaksınız.  Şehir okullarında anadili ya da edebiyat dersini, sınıfına göre değişmek üzere, haftada 1 ya da 2 ders saati tutarında ve Rusça üzerinden işleyebilirsiniz. Çocuğun için daha fazla Adıǵece seçmeli ders saati  istiyorsan, anadilinin, sınıfına göre değişmek üzere,  haftada 3- 5 ders saati arasında  okutulduğu köy okullarından birine çocuğunu göndermelisin. Memursan hoş karşılanmayabilir bu tutumun. Bu tür ulusal  okullar köylerde  halen  var. Rusçayı ise, çocuğuna, seçmeli değil, zorunlu ders dili   olarak okutacaksın, çünkü Rusça RF’in resmi dili. Rusçasız olmaz, diploma alamazsın, üniversite giriş  sınavlarına alınmazsın.
 
İşin burasında, meclis kürsüsünden, "Kürt milliyetçiliğini bana 'ilericilik' ve 'bağımsızcılık' diye yutturamazsınız. Türk ulusuyla Kürt milliyetini eşit, eş değerde gördüremezsiniz."
 diyen CHP milletvekili Birgül Ayman Güler'i anımsatıcı bir Rus politik tutumu sezilmiyor mu ?..
 
Böylesine bir tabloda Meşbaşe İshak’ın ya da başka birinin Adıǵece romanları ne düzeyde ilgi görür. İlgiyi sakın Rusçaları görüyor olmasın…
 
Görüldüğü gibi, RF’de ya da anayurtta sorun politiktir, bir özgürleşme sorunudur.
 
Ortak dil için de, en azından özgürlük gerekir. Örneğin, AC’nin, istese bile, Kabardeyceyi, KBC’nin  de Adıǵeceyi  seçmeli ders dili olarak okutma, karar alma  yetkisi var mıdır?, yok. Çünkü hangi dillerin hangi sınıfta, haftada kaç ders  saati tutarında  seçmeli ders dili olarak okutulabileceği konusu, Moskova’daki federal eğitim bakanlığının   yetkisinde olan bir konu. Cumhuriyetler birer ordusuz general konumundalar...
 
 
 
***
 
Adıǵecenin diasporadaki durumu
 
Diasporada Adıǵece eğitim özgürlüğü  Osmanlı yönetimi döneminde vardı. Ancak, Adıǵece ve diğer Müslüman topluluklar dilleri cumhuriyet döneminde baskı altına alındı, anadilinde eğitim ve yayın yasaklandı, Çerkesçe ve diğer dillerdeki okullar  kapatıldı. Koyu bir totaliter/ faşist karması döneme geçildi.
 
Adıǵeler Fransız yönetimi döneminde (1920- 1946) Suriye’de özgür bir ortam buldular, Fransız harflerinden yararlanarak bir Latin alfabesi hazırladılar ve Adıǵece okul eğitimine ve  yayına başladılar, Marj gazetesi çıkarıldı. Ancak Fransız mandate yönetimini, totaliter/ faşist  Suriye Arap rejimi  izledi. Özgürlükler sona erdi. Çok acı çekildi, çok kan aktı…
 
İngiliz yönetimindeki Filistin (şimdi- İsrail), Ürdün ve Irak’ta ise, halk kendi haline terk edildi. İngiliz’in politikası o yerlerdeki petrolü ele geçirmek, Filistin’de  İngiliz  ve ABD çıkarlarını savunacak uydu bir Yahudi Devleti (İsrail), diğer yerlerde de   kukla/ gerici Arap rejimleri kurdurmakla  sınırlı kaldı. İngiliz para (sömrü) peşindeydi.
 
Muhtemeldir, İngiliz Musul petrolüne Osmanlı'yı razı etmek için Yunan'ı İzmir'e çıkarmıştı. Petrolü alacağı anlaşıldıktan, uzlaşmadan  sonra da, Yunanlı'ya desteğini çekmişti.
 
***
 
İsrail, 1970’lerde iki köyde, Kfar- Kama ve Reyhaniye’de, 5-8 sınıflarda  Adıǵecenin seçmeli ders dili olarak okutulmasına izin verdi.  
 
Ürdün ve Suriye’de ise  hiçbir ilerleme ve izin yok.  Suriye Çerkesleri, çifte baskı altında: RF onları Adıǵe cumhuriyetlerine sokmuyor, anayurtlarına dönmelerine izin vermiyor, Esad iktidarı ise öldürüyor…
 
***
 
Diasporada en gelişmiş model, 1990'larda Yugoslavya/ Kosova’da uygulanmıştır. 1950’lerde Kosova’da 100 haneli bir Adıǵe köyü bulunuyordu, ilkin, köyün  60 hanesi İstanbul’a göç etti. Göç edenler topraklarını Arnavutlara satmışlardı. Göçler devam etti, sonunda köy, 25 hanesi Adıǵe, 375 hanesi de Arnavut olan bir köye dönüştü (bk. “Geçmişin Labirentlerinde Bir Gezinti ve Kosavalı Adıǵeler”, CC).
 
1980’ler sonunda Adıǵe çocuklar giderek Adıǵece konuşmamaya, Arnavutça konuşmaya başlamışlardı. Geç de olsa, Adıǵe aileleri uyandılar ve kendi köylerinin okulunda, Arnavutçanın yanında  Adıǵecenin de okutulmasını istediler. Kosova Arnavut makamları ise bu  talebi reddetti. Bunun üzerine Kosova Sırp makamlarına başvuruldu, talep kabul edildi ve adres olarak 2 km mesafedeki bir komşu  Sırp köyü okulu gösterildi.
 
Köyden gencecik bir  kız öğretmen  öğrencileriyle birlikte hergün  yürüyerek Sırp okuluna gitmeye ve ilkokul birinci sınıftan başlatarak Adıǵece okutmaya başladı. Gerekli kitaplar Maykop’tan getirtilmişti. Bu sayede çocuklar yeniden Adıǵece konuşmaya, Çerkesçe şarkılar söylemeye, Çerkesçeyi  bilmeyenler de öğrenmeye başladılar ve öğrendiler.
 
Bu bir başarı örneğidir.
 
1998’de köy Adıǵelerinin toplu halde Maykop yakınındaki Mafehable köyüne taşınmalarıyla eğitim süreci sona erdi. Ancak, Adıǵe öğrenciler Adıǵeceyi ve Rusçaya yakın bir dil olan Sırpçayı öğrenmiş olmaları   nedeniyle  yıl kaybına uğramadan  Maykop'taki denk sınıflara yazıldılar.
 
Konunun üzerinde genişliğince durmamızın nedeni, Yugoslavya modelinin bizim için de bir çözüm modeli olarak incelenmesi içindir. Daha önceki yazılarımızda Bask, İskoç ve İsviçre Romanş örnekleri üzerinde durmuştuk.
 
***
 
Türkiye, 2012 yılında Türkçe dışındaki dillerde, 5- 8 sınıflarla sınırlı olmak üzere, haftada 2 ders saati tutarında seçmeli derslere izin tanıdı. Düzce ve Turhal’da iki okulda birer Adıǵece sınıf (5'inci sınıf) oluşturuldu. Yeterli değil, ama bu bir başlangıç.
 
Yeni anayasa çalışmaları var. Amaç toplumsal barış ve diğer ihtiyaçlar. Bilelim, ırkçı/ Kemalist/ Bonapartist  yapı kalıntıları zangırdıyorlar, yıkıldı yıkılacaklar…
 
 Kürt tarafı ve demokratik güç bastırıyor. Kürt tarafının anaokulu ve ilkokuldan başlamayacak, şimdiki gibi basit  bir seçmeli Kürtçe eğitimi kabul etmesi beklenmiyor. Türk tarafı ise savaştan bezdi, barış istiyor. Komşu ülkeler ve dünya kamuoyu da barışı bekliyor.
 
Beklentiler çözüm yönünde.
 
O halde anadilinde eğitime ciddi biçimde, anaokulu ve ilkokul birinci  sınıftan başlatılmak üzere, kaçınılmz olarak  izin verilecek ve bir kâbus dönemi sona ermiş olacak, demektir.
 
Bizim de olası bu sürece göre hazırlanmamız gerekiyor. Bunun için de, en pratik çözüm yolu  Latin alfabesi olabilir. Doğrusu da bu olur. Latin alfabesi anayurtta 1927- 37 arasında 10 yıl süreyle kullanılmıştı.
 
Bundan da yararlanılarak, resmen kabul edilebilecek nitelikte sağlam bir alfabe hazırlanmalı, ailesi ile ilişki kurularak, rahmetli dilbilimci Prof. Dr. Ḉeraş Zeynab’ın sümen altı edildiği anlaşılan Latin alfabesine de ulaşılmalı ve yararlanılmalıdır.
 
1992’de, Maykop’da düzenlenen bir bilimsel kolokyumda, Ḉeraş Zeynab, Kiril alfabesi için, “Okunması, yazılması zor ve okuma zevkini işin başında yok eden bir alfabe” demişti.
 
Kiril desek bile, adam gibi bir alfabe olmalı bu.
 
Şimdilik bu kadarlıkla yetiniyorum.


 
  Bugün 13 ziyaretçi (50 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol