adigehaber
  Çerkes sorunu 3
 
 Çerkes Sorunu Yeniden Gözden Geçirilmelidir-3

11 Nisan 2011
Hapi Cevdet Yıldız

Bundan önce Çerkesler üzerine,aynı başlık altında iki yazı yazdım.Bu yazımız üçüncüsü ve sanırım sonuncusu olacak.
Şimdi iç duruma ve uluslararası duruma,Çerkeslerin birliği gibi konulara,özellikle de asimilasyon (benzeşme) sorununa değinmek istiyorum.
İç durumdan Türkiye'deki durumu anlamalıyız.Elbette Kuzeybatı Kafkasya'da ya da eski Çerkesya'da ya da diğer ülkelerde yaşanan olay ve gelişmeler de bizi ilgilendirecektir.
***

Türkiye'de durum
Hapi Cevdet Yıldız
Türkiye bir çelişkiler ülkesi.Daha önce belirttiğimiz gibi,Türkiye'de Atatürk önderliğinde,1922 yılı ile birlikte Türkçü/milliyetçi bir iktidar oluştu.1950'de,sivil yoldan yönetim el değiştirdi,DP (Demokrat Parti) başa geldi,ama iktidar olmayı beceremdi.DP Başkanı, bir ittihatçı,Atatürk'ün son başbakanı ve şimdi de cumuhurbaşkanı olan Celal Bayar idi.Geçmişi kirli biri olan Celal Bayar,sırf İsmet İnönü nefreti ve onu etkisizleştirme amacıyla "Atatürk'ü Koruma Kanunu"nu (AKK) çıkarttı.Böylece demokratik gelişimin önüne ciddi bir engel çıkarmış oldu.Tabu henüz aşılmış değil.
Böylece geçmişi değerlendirme çalışmaları da sınırlanmış,sansürlenmiş oldu.Türkçü ve militarist çevreler için büyük bir kazanımdır bu.Araştırmacılar,AKK engeli ile ya da ‘Demokles’in Kılıcı’ ile karşı karşıyalar.Bu nedenle,Atatürk dönemine ilişkin eleştiriler,Atatürk'e dokunulamadığı için,İnönü üzerinden yapılmaya çalışılıyor.
İnönü,aslında ittihatçı/Türkçü kadronun nisbeten ılımlı olan liderlerinden biri idi.Ancak İnönü de dahil,bütün bu insanların,özünde birer Türkçü ve militer ruhlu kişi olduğu da unutulmamalıdır.Bu ruh sol çevrelere de sirayet etmiştir.
Örneğin,1980 öncesi sağ ve sol örgütler,bir biçimde milliyetçi ve militer karakterde idiler.Sözgelişi sol gençlik örgütü DEV-GENÇ 12 Mart 1971 Askeri Müdahalesi'ni,bir bildiri yayınlayarak desteklemişti. ‘Sosyalist Kültür Derneği’ üyesi ve “Yön” dergisi yazarı Atilla Karaosmaoğlu ve ekibi de,Nihat Erim başkanlığındaki Cunta hükümetinde görev aldı.Manisalı Karaosmanoğlu ailesi anne tarafından Çerkes’tir.Yakup Kadri Karaosmanoğlu da “Anamın Kitabı”nda annesini anlatır.
***
Yani en soldaki hareketler bile,soruna sınıf ve demokrasi açısından değil,özünde 'Türkiye' ve Türkler açısından bakıyorlardı.Kuşkusuz TİP (Türkiye İşçi Partisi) ve Kürt hareketlerini Türkçü kategori dışında değerlendirmek gerekir.TİP Başkanı Mehmet Ali Aybar,bir konuşmasında Atatürk'ün "antiemperyalist ve antikapitalist" söz ve demeçlerine vurgu yapmışsa da,olaya daima demokratik özgürlükler açısından yaklaşmıştı.Aybar,anne tarafından Çerkes olan,şahsen tanıdığım,dürüst ve değerli bir insandı.Toprağı bol olsun.
Atatürk ise,taktik gereği bu tür sözleri ve daha başka şeyleri söyleyebiliyordu.Örneğin "Anasırı İslam" deyimi Atatürk'e,Mustafa Kemal Paşa'ya aittir.Herşey gibi,o da,sonunda,deyim uygunsa, “Anasırı İslam”, "Anasırı Türk'e" ya da "Türk unsuruna,ulusuna" indirgendi.
“Unsur”,egemen konumunu sürdürüyor.
***
12 Haziran 2010'da genel seçim yapılacak.AKP,CHP ve MHP,Türkçe dışındaki bir dilde eğitime ‘kesinlikle’ karşı.Yarım yamalak “seçmeli ders olarak düşünülebilir” diyen bazı milletvekilleri var.AB,uluslararası kuruluşlar ve BDP,anadilinde eğitimi savunuyor.Kürtler dışında Çerkesler de anadilinde eğitim,radyo ve televizyon yayını talebinde bulunuyor,etnik kimliklerinin devletçe tanınmasını istiyorlar.
Bütün partiler,yeni bir anayasanın hazırlanmasından yana.Ancak askerler tarafından anayasaya "değiştirilemez maddeler" konuldu.Seçime katılan üç parti de bu maddelerin korunmasından yana,ödün olarak ideolojik ibarelerin/ifadelerin yumuşatılmasından,ancak anayasanın Türkçü özünün korunmasından yana.Daha baştan bir anayasa ipoteği var."Anadili yasağı" da bu 4 madde tarafından koruma altına alınmış durumda.
Çerkeslerin çoğu edilgen, “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” havasında.
Oysa,Kürt muhalefeti sivil itaatsizlik yoluyla ve barışçı direnişlerle yasağı delmeye çalışıyor.Militarist çevre bundan çok rahatsız,baskı üzerine baskı uyguluyor.Geçmişte Hintliler Mahatma Gandi önderliğinde Hindistan'da İngilizlere,Arnavutlar da müteveffa İbrahim Ragova önderliğinde Kosova'da Sırplara karşı sivil direnişlerde bulunmuşlar ve başarıya ulaşmışlardı.
Ancak Türkiye'de asimilasyon hayli mesafe almış durumda,belli bir Kürt direnişi dışında,sadece zayıf bir Çerkes direnişi ve çok zayıf düzeyde de bir aydın desteği var.Aydın desteği akademik düzeyde.Örneğin,TÜSİAD bir anayasa projesi hazırlatıyor,bunu TÜSİAD Başkanı Bayan Ümit Boyner'in ağzıyla tanıtıyor.Taslakta,aydın bir kişi olan Cem Boyner’in katkısıyla olmalı, kişi özgürlüğüne vurgu yapılıyor,kişi özgürlüğü anlayışının "bölünme" korkusunun üstünde ve daha önemli bir değer olduğu belirtiliyor.Ancak,Türkçü klik,Ahmet Kaya örneğinde olduğu gibi köpürdü.Tepkiler üzerine,TÜSİAD da çark etti,'suçu' ölüye (Bülent Tanör'e) yıkamadığından,dirilere, akademisyenlere yıktı.
Çerkesler 12 Mart 2011'de Ankara'da demokratik bir yürüyüş ve miting yapmışlardı.Şimdi de 17 Nisan'da İstanbul Kadıköy İskele Meydanı'nda ikinci bir mitinge hazırlanıyorlar.
Ancak çoğu Çerkes derneği pasif tutumunu sürdürüyor.
***
Çerkeslerin iç durumu
Çerkesler Kürtler gibi ağırlıklı,silme etnik yöreleri olmayan dağınık bir toplum.İrili ufaklı kümeler halinde her tarafa dağılmışlar.Gümüşhane,Bingöl,Muş ve Bitlis gibi uzak illerde bile Adıge/Çerkes köyleri var.Bilindiği gibi,19.yüzyılda Rus hükümeti tarafından Çerkeslere karşı bir yok etme/soykırım,etnik temizlik ve deportasyon (dış sürgün) politikası uygulanmıştı.
Batıda ve Rusya'da Çerkeslere ilişkin ve akademik düzeyde önemli çalışmalar başlamış bulunuyor ve yapılıyor .Cherkessia.net sitesinde bu konudaki makalelerden bir söyleşiyi örnek olarak zikredebiliriz (1).Sözkonusu söyleşide Dr. Walter Richmond,"Çerkesler Ruslar, Osmanlılar ve Britanyalılar tarafından harcanabilir unsurlar olarak görüldüler ve bunun sonucunda da Çerkes medeniyeti neredeyse tamamen yok oldu" diyor ve ekliyor:"Çerkes Sürgünü’nün modern zamanlardaki ilk soykırım ve etnik temizlik olduğuna inanıyorum".Ancak "etnik temizlik" olaylarının,günümüzde haber değeri bile taşıyamayan olaylardan sayıldığını da vurguluyor.
Bu bakımdan "soykırım,etnik temizlik ve sürgün" gibi deyimlere takılıp kalmamak ve yapılacak diğer işleri ihmal etmemek gerektiğini belirtmek isterim.
Kimse,kendiliğinden Çerkeslere acıyacak ve yardım edecek değildir.
***
Yazar Berzeg'in görüşleri ve asimilasyon politikaları
En büyük güncel sorunumuz asimilasyon sorunudur.İttihatçı/ulusalcı iktidarlar,zamana yayılan ve yoğun destekli asimilasyon politikalarını uyguluyorlar.Dozajı değişik de olsa,gelmiş geçmiş bütün hükümetler bu politikayı yürütmüşlerdir.
Konuya ilk değinen Çerkeslerden biri de Berzeg Sefer'dir.Berzeg,Türkiye'de entegrasyon değil,asimilasyon politikalarının uygulandığını vurguluyor.Örneğin,asimile edilen toplulukların bazı/önemli kültür öğeleri "men" (yasak) ediliyor,aşağılanıyor,bazı kültür öğeleri ikinci plana atılıyor,onlara –bir süreliğine- göz yumulabiliyor,yasaklanan öğelerin yeri empoze Türk öğeleri ile dolduruluyor (2).
Yazarın görüşünü biz de paylaşıyoruz.
***
Örneklersek,Türkiye’de Çerkesçe ve diğer anadillerinde eğitim yasak,ama AB baskısıyla haftada 20 dakikalık ve uyduruk (birkaç dakikası Çerkes müziği ve folkloruna ayrılabilen) resmi bir televizyon yayına izin var.Ancak,yayın Adıge /Çerkeslerin yaklaşık yüzde 80’ini dışlayarak,yüzde 20 kadarının konuştuğu Kabardey lehçesi üzerinden yapılıyor.Bu da toplum mühendislerinin bir başarısı olmalı,bu nedenle izleyici sayısı çok düşük,neredeyse hiç dinlenmiyor gibi. Oysa,dengeli bir yayın politikası oluşturulabilseydi,-iki lehçe de dikkate alınsaydı- kısmi bir başarı sözkonusu olabilirdi.
Hatalar sürüyor:
Örneğin,10.04.2011 tarihli “Sabah” gazetesinde “Güçlü bir Türkiye’den yanayız” başlıklı ve Çerkeslerin hiç sevmediği,özellikle nefret ettiği isimlerden olan İsmet İnönü’nün (Çerkesçe lakabı-“Degu”) “Çerkez” sözcüğü kullanılarak ilk yazı yayınlanmış bulunuyor.Yazıda şöyle deniyor:
“Türkiye'de yaşayan Çerkezler en çok Kabardeyce, Adigece, Abhazca ve Abazaca dillerini konuşuyor. Kuzeybatı Kafkas Dilleri ailesine mensup olan bu dillerden Kabardeyce'yi 1 milyon, Adigece'yi 300 bin, Abhazca ve Abazaca'yı ise 15 bin kişinin konuştuğu tahmin ediliyor”.
“Deveye sormuşlar boynun neden eğri diye o da nerem doğru ki demiş”.O hesap.Söylenenleri düzeltmeye çalışalım:
a) ‘Kabardeyce’ ve ‘Adıgece’,aynı Adıge (Çerkes) dilinin iki ayrı yazılı biçimidir ya da Adıgece’nin iki ayrı kolundan geliştirilmiş olan yazılı lehçeleridir.
b) Kabardeyce ya da Doğu Adıgece,büyük çoğunluğuyla Kayseri (Pınarbaşı ilçesi) ve K.Maraş (Göksun ilçesi) illerinde,kısmen de oralara yakın illerde konuşulur (Sıvas,Tokat,Adana,vb).Bu lehçeyi konuşanlar Adıge genel nüfusunun altıda ya da en çok beşte biri gibi bir azınlığıdır.
c) Adıgece ya da Batı Adıgece,Karadeniz kıyı illerinde (Ordu,Samsun,Sinop,Tokat,Amasya,Çorum,Bolu,Düzce,vb),Marmara (Sakarya,Kocaeli,Yalova,Bursa,Balıkesir,Çanakkale,vb),Ege (Manisa,Aydın,İzmir,Afyon ve Denizli) ve İç Anadolu (Bilecik,Eskişehir,Ankara,Niğde,Nevşehir,Kırşehir,Konya,vb) illerinde konuşulur.Buralarda Ankara,Eskişehir,Balıkesir gibi bazı yerlerde Kabardeyce konuşan birkaç köy de bulunur. Müteveffa yazar İzzet Aydemir’in çalışmasına göre,Adıgelerin yüzde 80’den çoğu Batı Adıgece lehçelerinde konuşur.Kabardeyce’yi de,Batı Adıge grubundan sayılmakla birlikte,dil yönünden Kabardeyce’ye dahil olan Besleney lehçesi ile birlikte,Türkiye’deki Adıgelerin yüzde 20 kadarı konuşur (3).
d) Türkiye’de en çok Adıgece’nin Şapsığ (çoğunluk) ve Abzah lehçeleri konuşulur.Şapsığ’ın Türkiye’de yazılı biçimi de vardı.Örneğin ‘Çerkesçe Mevlit’ (1906) Şapsığ lehçesinde yazılmış ve okunmuştur.
e) Abhazca - Abazaca (Abazin) dili,bir Çerkesçe-Adıgece dili değildir,Abhazca Çerkesçe kapsamı dışında olan,ama Adıgece ile akraba olan ayrı bir dildir.Abhazca ve Abazince ortak bir dilin iki ayrı kolunun yazılı biçimleridir.Abhazca Abhazya’da (80 bin ile 100 bin arası bir nüfus),Abazince de Rusya Federasyonu’na bağlı Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nde (40 bin dolayında bir nüfusun) konuşulur .Kafkasya’daki Abazinlerin tamamı,Türkiye’dekilerin birçoğu Kabardeyce’yi de bilir ve konuşur.Abhaz-Abaza dilini,öyle söylendiği gibi 15 bin kişi değil,en az Kabardeyce’yi konuşanlar kadar ya da 200-300 bin dolayında bir nüfus konuşur.
***
Asimilasyon durumu
Asimilasyon politikası,söylediğimiz gibi,üst yönetim tarafından kontrollü olarak dizayn ediliyor ve toplum mühendisleri eliyle sessizce yürütülüyor.Kafkas dernekleri ise,folklorik nitelikli olup asimilasyona karşı etkili bir mücadele veremiyorlar.Çözümü CHP ya da MHP’den bekleyenler bile var.Geçenlerde bir Kaffed heyeti CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu ziyaret etmişti.Kılıçdaroğlu’nu eski Türkçü başkan Deniz Baykal’a göre,elbette yeğliyoruz.Ancak etrafındaki onca militarist/gerici kişiyle Kılıçdaroğlu ne yapabilir ki?
Ne kadar etkili olduğu adaylar kesinleştiğinde ortaya çıkacaktır.
***
Asimilasyon,önemli kültür öğelerimizin yavaş yavaş yok edilmeleri biçiminde yürüyor.Genç kızlarımız ve delikanlılarımız kültürümüzden kopuyor,heba oluyorlar.Onlara aileleri tarafından gelenekleri öğretilmiyor,aileler bilinçli değil.Yoz bir topluluğa dönüşüyoruz.Yer yer akraba evlilikleri de başlamış bulunuyor (Samsun ve Tokat yörelerine ‘var’ olduğu söyleniyor).Akraba evliliği demek,karşılıklı itimadın ve kardeşliğin kalkması,son bulması,Adıge özgün toplum düzeninin/sisteminin çökmesi demek.Oysa geleneksel Adıge sistemi binlerce yıllık bir deneyimin ürünüdür,Adıge’yi Adıge yapan,benzeri hiçbir dünya ülkesinde ya da toplumunda bulunmayan bir sistemdir (Benzeri,yakın sistemlere, akraba uluslar dışında,İsviçre’nin dağ kantonlarında da rastlanıyordu).Fuhuş,hırsızlık ve dilencilik gibi toplumsal hastalıkların bulaşmadığı Adıge toplumu, şu durumda tehlike karşısında.Akraba evliliği, ırza tecavüz,fuhuş ve cinayet gibi toplum içi çöküntüleri ve daha başka toplumsal bozulmaları da beraberinde getirebilecektir.
Türkiye’de genel nüfus,her iki üç yılda,Türkiye’deki Çerkes nüfusu kadar,belki daha da fazla olmak üzere kendiliğinden artıyor.Küçücük Çerkes nüfusu, dil ve geleneğini yitirip yozlaşırsa,Türkiye adına bu daha iyi bir kazanım mı olacaktır?..
Bunu da dikkate almak gerekir.
***
Osman Baydemir ne diyor?
Osman Baydemir,Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanıdır.Özetle şöyle diyor:
“Annem ve babam Türkçe bilmez,Kürtçe konuşur,evde Kürtçe konuşuruz.3,5 yaşındaki kızımı kreşe verdim,kızım şimdi benimle Kürtçe konuşmayı inatla reddediyor,Kürtçe sorduğumda Türkçe yanıt veriyor”.
Bu ne müthiş bir toplum mühendisliğidir böyle?İnsanları küçücük yaşta esir almayı ve robotlaştırmayı başaran müthiş bir sistem sözkonusu olanı.Edilgenlerin kulağına küpe olmalı bu örnek.Demek ki,çocuk,kreşte,sanırım Türkçe’nin “üstün bir dil”,Kürtçe’nin de “aşağı bir dil” olduğu üzerine programlanmış.
Oysa günümüzün geçerli demokratik anlayışı,bütün ulusların ve dillerin eşitliği ve eş değerde olduğu biçiminde.Tabii uygar toplumlarda bu böyle.O tür toplumlar bütün dilleri,istisnasız koruma altına alıyorlar.Dil ve kültürlerden birini ya da birilerini yok etme anlayışı sadece bizde,Türkiye’de var.Türkiye’de o tür değerlere saygı duyulmuyor ya da o gibi değerler kağıt üzerinde kalıyor.
Asimile edilmekte ya da aşağılanmakta ya da baskı altında tutulmakta olan dil ve kültürler,çözümü kendi kimliklerinden kaçışta ya da gizlenmekte,maskelenmekte de bulabiliyorlar.Bu da değişik toplumsal bozulmalara ve gizliliklere yol açabilir.Örneğin 19.yüzyılda Anadolu’da azınlıkların Hıristiyanlıktan toplu kaçışı ve Müslümanlaşmaları gibi olaylar yaşandı.Bunun yeterince incelenip incelenmediğini bilemiyorum.Daha önceleri,17.yüzyılda Yahudilerin bir bölümü Sabetay Sevi (1626-1676) öncülüğünde Müslümanlığı seçmişti,bunlara ‘Dönme’ deniyor.Böylece Dönmeler Yahudileri ikiye bölmüş oldular.Ancak Dönmelerin grup dışı evliliklere sıcak bakmadıkları ve kendi iç iletişimlerini sürdürdükleri söylenir. Avrupa ülkelerinde,özellikle Rusya’da çok sayıda Yahudi’nin de din değiştirerek Hıristiyan mezheplerini seçmiş olduğu biliniyor.
Aleviler,birçok durumda kimliklerini gizliyorlar,kimliğini gizleyen Çerkesler ve daha başkaları da var.
Bütün bunlar birer asimilasyon ve baskı sonucu oluşmuş olan ve birçok soruyu içeren olgulardır.
***
Asimilasyon,farkına varılmayacak,gözle fark edilemeyecek bir biçimde,yani bir buzulun hareket etmesi ya da bir bitkinin büyümesi olayında olduğu gibi, yavaş yavaş gerçekleşir.Farkına varan olsa bile,o kişi ya da kişiler,örgütlü ve güçlü değillerse,direnemezler,sonunda çoğunluğa uymak,boyun eğmek zorunda kalırlar.
Bir anı:
1971 yılı Ekim ayında askere gittim.Çocuklar köyümde Adıgece konuşuyorlardı.1972 yılı sonunda,yedek subaylar,bütçe ayarlaması nedeniyle erken terhis edildiler,ben de o erken terhis edilenlerden biriydim.Köye döndüğümde,bir yıl önce Çerkesçe konuşan çocuklar artık Türkçe konuşuyorlardı.Osman Baydemir’in kızı örneğinde olduğu gibi,çocuklar Çerkesçe biliyorlardı,ama Çerkesçe konuşmayı inatla reddediyor,Çerkesçe sorularıma Türkçe yanıt veriyorlardı.Düzce’deki bütün Çerkes köylerindeki durum aynıydı.
Büyükler kendi aralarında Çerkesçe,çocuklarla da Türkçe konuşuyorlardı.
O sıralar köyümüzden bir aile Ankara’da yaşıyordu.Ailenin 8-9 yaşındaki kız çocuğu,yaz tatili için ninesi ile birlikte köye,amcalarının yanına dönmüştü.Ben de köydeydim.İşin bilincinde olduğumdan,kızla konuşmak için hemen yanına gittim.Beni Ankara’dan da tanıyordu ,tank okulu öğrenciliğim sırasında,6 ay süreyle,zaman zaman ziyaretlerine gidiyordum.Kız benimle Çerkesçe konuştu.Köydeki diğer çocuklarla henüz bir iletişim kurmamıştı.Yani asimilasyon olgusundan habersizdi.
Bir iki gün sonra durumu izlemek için çocuğun yanına yeniden gittim,bu kez Çerkesçe sorularıma Türkçe yanıtlar aldım.Çocuk,köydeki diğer çocukların içine karışmıştı,Çerkesçe’nin de terk edilmiş bir dil olduğunu farketmiş olmalıydı.
Şimdi, Kürtlerde de benzeri sorunlar yaşanmaya başlamış olmalı.Birçok kentte,özellikle batıdaki kentlerde Kürtçe geriliyor,Kürt kültürü de eriyor.
Kafkasya’da da Karadeniz kıyısı Şapsığ memleketindeki (Soçi ve Tuapse’deki) köylerin birçoğunda,Rus asimilasyon politikaları uygulanıyor,bu son dönemde Şapsığ’da Çerkesçe eğitim verilen okul sayısı 14’ten 3’e düşmüş durumda (4).
***
Çerkes kültürü günden güne,güneş görmüş ya da lodos yemiş kar gibi eriyor.Çocuklar ve gençler için iyi örnekler yok.Derneklerimiz edilgen ellerde,parasızlar,fazla bir şey yapamıyorlar.Yaşlıların birçoğu bilgisiz ve ortama teslim olmuş durumda.Gençlerin çoğu boş.
Tarih,edebiyat ve politika üzerine korkunç bir bilgi yetersizliği ya da bilinçsizlik durumu var.Örneğin,Kafkasya’da Adıgece olarak yazılmış ve sahnelenmekte olan mükemmel piyesler var.Bunlar Türkçe’ye çevrilememiş durumda,o gibi kültürel uğraşlara destek olan da yok gibi.O yüzden amatör gençler oturup piyesler ya da uyarlamalar yazıyorlar.Tabii kaş yapayım derken göz çıkardıkları da oluyor.
Örneğin Kaffed,niçin piyes çevirtmez,çevrilmiş olanları niçin yayınlatmaz?
Akraba evlilikleri var demiştik.Bir de yabancılarla evlilikler çoğalmış durumda.Eriyip gidiyoruz.Bazı yörelerde Çerkes kızları,daha geri ve kapalı bir yaşam düzeyi olan Manav ya da Macir köylerine gelin olarak gidiyorlar.Demek ki kültür düzeyimiz hayli düşmüş olmalı.Köylü Manav erkeğe varan Çerkes kızları için uğurlama anlamında,kız evinin bahçesinde Çerkes köy düğünleri yapılıyor.Yani asimilasyon politikaları bir güzel teşvik ediliyor,bu konuda elbirliği yapılıyor.İşin üzücü yanı,o tür düğünlere dernek ya da dernek ekibi üyesi olan gençler de katılabiliyorlar.
Oysa derneklerin ve gençlerin tavrı,o tür oluşumlara kesinlikle destek vermemek,dahası karşı çıkmak olmalı.
Kalitesizlik yanında,yine de bilinçlenmekte olan binlerce kaliteli gencimizin de yetişmekte olduğunu bilmenin umudu içindeyiz.21 Mayıs 2010 Taksim yürüyüşü ve 12 Mart Ankara Çerkes Mitingi bu umudu güçlendiriyor.Şimdi de 17 Nisan’da Kadıköy İskele Meydanı’nda bir Çerkes Mitingi daha olacak.İşin sevindirici yanı,yürüyüş ve mitinglere katılan ve önemli bir bölümü kız olan bu kaliteli gençlerimizin çoğu üniversite mezunu ya da üniversite öğrencisi.
Bu da evlenecek Çerkes kızı ya da delikanlısı ‘bulamıyorum’ diyen ‘yalancı ve ikiyüzlü gençlerin’ kulağına küpe olmalı.
***
Çerkesya ve dönüş konusu
Çerkesya Çerkeslerin anayurdudur.Çerkesya,zamanla, kuşkusuz kendi evlatlarına kavuşacaktır.Çerkesya’yı eski görkemli uygarlık iklimine yeniden kavuşturacak olanlar yine Çerkeslerdir.Buna içtenlikle inanıyorum.Ancak dönüşün koşulları ve alt yapısı şimdilik oluşmuş değil.Sanırım biraz beklemek gerekecek.Gerçekçi olmalıyız.Kafkasya Çerkeslerinin ekonomik ya da siyasal gücü yetersiz bir düzeyde.
Yabancı ile evlenip aramızdan ayrılan her bir birey,kız ya da erkek,Çerkes ulusu adına nasıl bir kayıpsa,anayurda gidip oraya yerleşen her bir birey de,Çerkes ulusu adına bir kazanımdır.
Bunu bilmek ve dönüş idealine asla karşı çıkmamak gerekir.Uzun vadeli bir ulusal politikadır dönüş politikası.Ancak dönüşe öncelik vererek demokratik görevleri ihmal etmek ve asimilasyona hizmet demek olan edilgenliğe teslim olmamak da gerekir.
Bugün için Kafkasya’ya bireysel dönüşler sözkonusu olabilir.Parası olan Kafkasya’ya gider,yatırım yapar,toprak ya da ev satın alır ya da evini kendi yaptırır.Çocuklarını orada okutabilir.Onun ötesinde orasının yoksul Çerkesleri dönenlere ciddi bir maddi destekte bulunamazlar.Bu gerçek bilinmelidir.
Toplu dönüş için RF’nin mevcut politik engelleri kaldırması,haksızlıkları kabul etmesi ve diasporaya çifte vatandaşlık hakkı vermesi gerekir.Örneğin Abhazya, Abhaz diasporasına istisnasız vatandaşlık hakkını tanıdı.Rus demokratları henüz çok zayıflar,bu bakımdan bu gibi demokratik adımların şimdiki RF yönetimi tarafından kabul edilmesi düşünülemez.
Diaspora da demokratikleşmesi ve Çerkes sorununa olumlu yaklaşımı durumuna göre,RF’ye karşı bir politika oluşturmalıdır.
Rus hükümetleri Çerkeslere karşı uygulamış oldukları yok etme politikalarını kendi Rus kamuoyundan da saklıyorlar.
Sıradan bir Rus, Çerkeslerin niçin Türkiye’ye yerleşmiş olduklarını bilmiyor.Rus yönetimleri gerçekleri gizleyerek bugünlere geldiler.Yukarıda değinildiği gibi,Çerkesler modern tarihin ilk soykırım uygulamasının kurbanları.Bizi Ermeniler ve Yahudiler izledi.Daha başka soykırımlar da yaşandı,Ruanda’da Tutsi ve Bosna/Srebrenica soykırımı gibi.Ayrıca çok sayıda katliam olayları da yaşandı.
Batılı ülkelerde soykırım,etnik temizlik ve sürgün olaylarını belgelere dayalı olarak inceleyen kurumlar ve akademik çevreler oluşmuş durumda.Çok güzel bir gelişmedir bu.
Yukarıda, Dr. Walter Richmond’un yazısında belirtildiği gibi,Çerkes soykırımı,üç devletin –Rus,Türk ve İngiliz devletlerinin- oluru ve uzaktaki,Çerkesya’daki Rus generallerinin yaptıklarını yeterince izleyemeyen Rus başkentinin Kafkasya’daki Rus generallerini başıboş bırakması sonucu gerçekleşmiştir.
Sonunda tarihi bir facia yaşanmıştır.
Vicdan,Rus hükümetinin Çerkeslere karşı daha adil bir politika yürütmesini emrediyor.Ancak bu vicdan, RF’nin demokratikleşmesi,Batı’nın,özellikle NATO ve ABD’nin RF’yi sıkıştırma,ona karşı yürüttüğü genişleme politikalarına bir son vermesiyle gelişebilir.
Çerkesler dış dünyada sempati ile karşılanıyor,büyük bir devletin zulmüne uğramış küçük bir ülkenin,Çerkesya’nın yurttaşları olarak saygı görüyorlar.
Dr. Walter Richmond’a göre,aynı sempati Abhazlara karşı duyulmuyor.Çünkü Abhazlar,küçük bir ülke olan Gürcistan’a başkaldırmış bir azınlık olarak algılanıyorlar.Birçok çevre açısından, Abhazlara niçin özerklik verilmiş olduğu bile henüz kavranmış değil.Öyle diyor Sayın Richmond.Bu bakımdan Abhazların,Soçi ve Tuapse diyerek Adıge tarihine zarar verici,olmayacak olan ve Adıgeleri kemirici çalışmalardan kaçınmaları,öncelikle kendi davalarını anlatmaları, Adıgelerle arayı soğutmamaları gerekiyor.
Abhazlar ‘Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmamaya’ bakmalılar.
***
Dipnotlar:

(1)- Dr. Walter Richmond ile Söyleşi,Cherkessia.net,Haberler,08.04.2011.
(2)-Alhas Fidarok (Sefer E.Berzeg), ‘Kuzey Kafkasya Göçmenlerinde Kültür Değişmeleri’,Ankara,1971.
(3)-İzzet Aydemir, ‘Türkiye Çerkesleri’, ‘Kafkasya Kültürel Dergi’,sayı 48.Yazı Türkiye’de yapılmış ilk ve tek çalışma konumunu koruyor.-hcy.
(4)-Nıbe Anzor, ‘Rus Faşizmi Karşısında Direnen Bir toplum: Şapsığlar, Anadilini Yitirmeme Uğraşısında’,Cherkessia.net,Haberler,17 Mart,2011.

 
  Bugün 20 ziyaretçi (26 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol