adigehaber
  Rus Sosyolog Valeri Tişkov’a Eleştiri
 
 Rus Sosyolog Valeri Tişkov’a Eleştiri
12 Ağustos 2015 Çarşamba Saat 15:55
                           Valery Tişkov

Ajans Kafkas’ta Rus sosyolog Valeri Tishkov'a (Valeri Tişkov) atfen “Çerkes Soykırımından daha önemli konular var” başlıklı bir yazı yayınlandı (29 mayıs 2015).

Yazıya ilişkin bir eleştiri yazısı yazmayı düşünüyordum, ancak şimdi fırsat bulmuş bulunuyorum.

Tişkov, bir biliminsanı olma dışında bir Rus politikacı, bir ideolog da. En az 15 yıldan, 2000 yılından beri Moskova’daki Rusya Bilimler Akademisi  Etnoloji ve Antropoloji Enstitüsü  müdürü.  Kuşkusuz bir Rus milliyetçisi. 1992’de Milliyetler Devlet Komitesi Başkanı ve aynı yıl Rusya Federasyonu Milliyetler İşleri Bakanı oldu. 74 yaşında.

Yukarıda verdiğimiz kısa bilgi, Tişkov’un bağımsız bir biliminsanı olamayacağını belli ediyor olmalı.  Öncelikle bu noktayı vurgulamalıyız.

Valeri Tişkov’a göre 'Çerkes Soykırımı yok, Çerkes Sorunu da şişirme'

Tişkov’un iddialarını sırasıyla ve özetleyerek değerlendirmeye çalışalım. Tişkov şöyle diyor:

“ Çarlık Rusya hiçbir zaman Çerkesleri yok etmek amacını taşımadı ve hatta Çerkeslerin önemli bölümü savaşlarda Rusya’nın yanında yer aldı”.

Bu iddiayı ikiye ayırıp inceleyelim:

1) Rusya Çerkesleri yok etmeyi amaçlamamıştır, 2) Çerkeslerin önemli bir bölümü Çerkes-Rus Savaşı’nda Rusya’nın yanında yer almıştır.

İlk iddiayı yanıtlayalım, bunun için sadece iki yabancı kaynak zikredeceğim:

a) Semen Esadze’nin kitabında yazılanı özetleyeyim. Nisan 1864’te Çar’ın kardeşi, Kafkasya Genel Valisi ve Kafkas Orduları Başkomutanı Veliaht Prens Mikhail Nikolayeviç, Soçi yöresine geliyor, yenilmiş Çerkeslerin, yani Şapsığ, Vıbıh, Ciget ve Ahçıpsıların temsilcilerini ayrı ayrı kabul ediyor, her birine birer ay süre veriyor, bu bir ay içinde topraklarını boşaltmalarını, boşalttıkları bu topraklara Rusların yerleştirileceğini, Karadeniz kıyısına inmelerini, Türkiye’ye göç etmelerini, isteyenler olursa Kuban Irmağı boyunda onlar için de yer ayrıldığını, oraya da göç edebileceklerini, emre uymayanların üzerine askeri birlikler sevk edileceğini bildiriyor.

Bir aylık süre dolduğunda sadece 3 köyün emre uymadığı saptanıyor, bunun üzerine onların üzerine askerî birlikler sevk ediliyor, onlar da diğer Çerkesler gibi köylerini boşaltıp Karadeniz kıyısına inmek ve Türkiye’ye göç etmek zorunda kalıyorlar (12 mayıs 1864) - (Semen Esadze, “Çerkesya’nın Ruslar Tarafından İşgali”).

b) Durumu bir de  İngiliz tarihçi W. E. D. Allen’den genişliğince aktaralım: 1859’da “Şamil’in Kaluga’ya sürülmesi ile müridlere karşı yapılan harp son buldu. Mamafih, Karadeniz kıyısında bulunan Çerkesler, hâlâ, tehlikeli bir hüviyete sahip olmakta devam ediyorlardı. Ekonomik olduğu kadar askerî ve siyasî mülâhazalar (-politik hesaplamalar-), Asya’nın belki de en (medenî) kabile kültürüne sahip olan bir halkının, yalnız yok edilmesini değil, memleketlerinden sürülmesini gerektiriyordu”.

Burada bir parantez açalım ve soralım, 1860’larda Çerkesler Rusya için ne türden bir tehlike oluşturuyorlardı? Asla, hiçbir tehlike oluşturmuyorlardı. Burada ‘Kurtla Kuzu’ hikâyesi söz konusu - hcy.

Devam edelim:

Ruslar, “Karadeniz sahilinde, 1861’de Mujiklerin (-serflerin-) azat edilmelerinin neticelerinden biri olan Rus köylülerinin büyük göç dalgasının bir kısmı için, geniş ve verimli Çerkes topraklarını ele geçirmeyi düşünüyorlardı. Her yıl Merkezî Rusya’dan Kazak ve köylü göçmenler, gittikçe daha uzaklara (-Çerkes topraklarının içlerine doğru-) giderek, Kuban, Laba, Belaya ve Urup’a dökülen diğer nehirlere ulaşıyorlardı. Bu yeni Rus köyleri ve Kazak stanitsaları sık sık kendi kabilelerine ait saydıkları topraklar üzerinde yerleşilmesine karşı, (tabiî olarak) kızgınlık duyan Çerkeslerin baskınlarına uğruyorlardı…Rus Hükümeti, Çerkesleri kitle halinde, imparatorluğun başka bölgelerine veya isterlerse, Türkiye’ye göç etmeye zorlamak kararını verdi. Bu zecrî (-zorlayıcı-) politikanın tatbikî görevi Çeçenistan’da, mütevazi, dürüst ve işe yarar bir idareci olduğunu göstermiş olan General Yevdokimov’a verildi”. Yevdokimov, güney-batıdaki Çerkes kabilelerinin güçlü direnişleriyle karşılaştı. “Bunların, en önemlilerinden üçü Abadzehler, Şapsığlar ve Vıbıhlar aralarında bir birlik kurdular ve Soçi’de büyük bir meclis oluşturarak, millî bir hükümet kurmaya teşebbüs ettiler. Meclis, boş yere Türkiye’den ve İngiltere’den yardım istedi. İmparator II nci Aleksandr,1861 eylülünde, Yekaterinodar’ı ziyaret ederek, Çerkes beylerinden oluşma bir heyeti kabul etti. Abzahlar/ Abadzehler topraklarıyla değiş tokuş edilmek üzere kendilerine Kuban’ın güney tarafında (-yanlış çeviri, kuzey tarafında denmiş-) verilen bölgelere yerleşmeyi kabul etmeye eğilimli göründüler. Fakat diğerleri bunu kabul etmediler.

Yerlerinde kalan Çerkes kabilelerine karşı yapılan askerî harekât 1862 ilkbaharında başladı…1864 yılının mayısında, Çerkeslerin uzun direnişlerinin tarihi son buldu. 600.000’den fazla Çerkes, Türkiye’ye göç etti…Kuban bölgesi Rus muhacirleriyle dolduruldu (W. E. D. Allen ve ölü Paul Muratoff, “Kafkas Harekâtı, 1828-1921 Türk - Kafkas Sınırındaki Harplerin Tarihi”, Ankara, 1966, s. 103-104).

Yukarıda sunduğum alıntılar, Valeri Tişkov’u kesinlikle yalanlıyor.

2) ‘Çerkeslerin önemli bir bölümü savaşlarda Rusya’nın yanında yer aldı’ diyor sayın sosyolog. Sözü edilen hangi savaşlarmış, belli değil, belirtmemiş.  Diyelim ki, Çerkeslerin çoğunluğu Rusya ile birlikte, Çerkeslerin azınlığı da yurdunu koruma amaçlı Rus istilasına karşı direniyor olsun. Burada önemli olanı, sayısı ne olursa olsun direnenlerdir, direnen taraftır. Ulusu direnenler temsil eder.

Rusya, kendi yönetimine aldığı ve yurttaşlık statüsü verdiği Müslümanlardan, bu arada Rusya yurttaşı olmuş Çerkeslerden de savaşlarda  gönüllüler topluyor, bunlardan yararlanıyordu. Rus bayrağı altında savaşan bu insanların etnik kimlikleri, Çerkes ulusu adına hiçbir değer taşımaz. Öyleleri Çerkes ulusunu asla temsil edemezler. Bunların yurtseverler, bağımsızlığı korumak için çarpışanlar açısından saldırgan Rus’tan hiçbir farklılığı olamaz.

Örneğin, Çarlık Rusyası yurttaşı olmuş Çerkes Bjeduğlar, General Yevdokimov’un Şapsığlara karşı yürüttüğü savaşa katılma önerisini reddetmişlerdi [Doç. Dr. Bartso Adam - Bartso Murat, Tarih Öğretmeni,“Bjeduğ Alıvare (Bjıhakuaye) Köyünün Tarihi”, Cherkessia.net]. Demek ki, Rusya yurttaşı olmuş olmakla birlikte bağımsızlık yanlısı soydaşlara karşı yapılan savaşa katılmayan Çerkesler de varmış...

Tişkov, gerçekleri gizliyor, bir harmanlama yaparak, Rusya yurttaşı olmuş Çerkeslerle bağımsızlığı koruma uğruna savaşan Çerkesleri aynı sepete koyuyor. Burada söz konusu olanı Karadeniz kıyısında yaşayan, Rus yönetimini kabul etmeyen  ve 13 haziran 1861’de bağımsız bir devlet kurmuş olan Çerkeslerdir, Rusya yurttaşı olmuş Çerkesler değildir. Belaya Irmağının doğusunda, yani Rusya egemenliği altındaki yerlerde yaşayan Çerkesler söz konusu değildir.

Tişkov’a soralım, 1861 yılında, sözgelişi Çerkes merkezi  Soçi’de ve çevresinde kaç Rus yaşıyordu, şimdi kaç Çerkes yaşıyor? Yanıt verebilir, nedenlerini açıklayabilir mi? Sanmıyoruz. Koca bir coğrafyada canlı tek bir Çerkes, ateşe verilip yakılmamış tek bir Çerkes yerleşimi bırakılmamış. Buna ne demeli?..

Çerkes soykırımı yokmuş, Çerkes sorunu da şişirme imiş

Tişkov’a göre, “Rusya’nın Çerkesleri göçe zorlaması ve bunu uygulaması hukuki anlamda soykırım olarak nitelenemezmiş. Çünkü yapılanlar bir halkı yok etme amacı taşımıyormuş, sadece yarı zorlama göçler yaptırılarak halkı itaat ettirmeyi amaçlıyormuş”. 

Kocaman bir yalan, hem de danıskası, kuyruklu bir yalan.

Çerkesler, en elverişli günlerinde, Kırım Savaşı sırasında bile Müttefiklerle birlikte hareket etmediler, Rusya ile yapılan savaşa katılmadılar ve tarafsız kaldılar. Aksine Rusya yurttaşı olan  Kabardeyli gönüllüler ve diğer Müslüman gönüllüler Rus safında Müttefiklerle çarpıştılar.

Rusya yurttaşı olmayan Çerkesler (Karadeniz kıyısındakiler) tarafsız kalmakla, savaşta aslında kimin yararına hareket etmiş oldular? Ruslar, bu sayede Çerkes sınırından asker çekip Müttefiklere karşı cepheye  sürmediler mi? [Tsuvıç Anjel, “Kırım Savaşı ve Hemen Ertesindeki Çerkeslerin Tarihi (1853- 1856)]”.

Valeri Tişkov’a ikinci sorumu da sorayım, 1861 yılında Belaya Irmağı ile Karadeniz arasındaki topraklar Çerkes egemenliği altındaydı. Rus - Çerkes sınırı Belaya Irmağı idi. Rus’un yaptığı “Halkı itaat ettirme amaçlı yarı zorlama bir göç imiş”. Kocaman bir yalan. Belaya Irmağı ile Karadeniz arasındaki topraklarda, 1861’de kaç Rus yaşıyordu, şimdi kaç Çerkes bulunuyor?..1864'te ateşe verilmemiş kaç Çerkes yerleşimi kalmış o koca alanda?

Soruyu biz yanıtlayalım: 1861’de sıfır Rus nüfusu, 1864’te de sıfır Çerkes nüfusu ve sıfır Çerkes yerleşimi.

Rus’un yaptığı “Çerkes’i itaat ettirme amaçlı imiş”. Bu da kocaman bir yalan. Çerkesler eylül 1861’de Çar II. Aleksandr ile görüşmelerinde Rusya yurttaşlığına alınmalarını, talep ettiler, silâh bırakmaya hazır olduklarını bildirdiler, öne sürdükleri tek koşul, sürülmemeleri, topraklarında kalmalarına izin verilmesiydi. Ama Çar, Rusya yurttaşı olmayan bu Çerkeslerin topraklarında kalamayacaklarını, o yerlere Rusların yerleştirileceğini, Rusya toprakları içinde gösterilecek başka yerlere taşınıp yerleşmeyi kabul edecek olanlara Rusya yurttaşlığı statüsü verileceğini, statüyü kabul etmeyenlerin Türkiye’ye göç edebileceklerini, her iki alternatifi de kabul etmeyenlerin üzerine askeri birliklerin sevk edileceğini, bir emir biçiminde Çerkes temsilcilere dikte etti.

Büyük ve uygar bir halkı (Özgür Çerkesleri) son bireyine değin ülkesinden bir üçüncü ülkeye (Türkiye'ye) sürme, Çerkes ulusunun yaşam olanaklarını kökten yok etme, öncesinden planlanarak, o ulusun bir üçüncü ülkede dağıtılmasına yol açma, 1878'de Balkanlardan da Çerkesleri ikinci kez Asya topraklarına sürdürme ve dağıttırma olayına soykırım denmeyecekse, soralım hangi sıfat, hangi ad verilebilirmiş? Bir ulus, bu durumda nasıl ayakta kalabilirmiş? Soykırım sadece öldürmek yoluyla mı olabiliyor?  Sayın Tişkov bir anlatsa da öğrensek…

Rus, öldürme işinde de geri kalmadı, 'cömert' davrandı, 500.000'den çok Çerkes'in ölümüne yol açtı.

Rusya, Çerkeslerin eski topraklarına dönüş isteklerini kabul edemez, yani Çerkes dönüşü kabul edilemez...

Rus akademisyen Çerkeslerin anayurtlarına geri dönüşleri ile ilgili olarak da şunları söyledi: “Çerkeslerin anayurtlarına dönüş talepleri, Rusya’nın içişlerine müdahale anlamına gelir. Göçmen nesiller için ‘tarihi adalet’ taleplerinin Rusya tarafından dikkate alınması olanaksız.

Çünkü Çerkesler Orta Doğu’da diğer topluluklarla kaynaşmış ve dilini yitirmiş bulunuyorlar. Zaten Çerkesler ata toprağına dönüş için yanıp tutuşuyor değiller”.

Durum öyleyse, Rusya ve Tişkov niye kaygılanıyor, ortada kaygı uyandıracak bir durum yoksa, Rusya niye Türkiye ve Ürdün'de çile dolduran bir avuç Suriyeli mülteci Çerkes’e sınırlarını kapatıyor? İdeolog çelişki içinde. Dönüş isteyen önemsizse, yok mesabesinde ise Tişkov niye tasalanıyor? Bunu anlayamıyoruz.

Dil konusuna gelince, dili biliyoruz, ancak sorun sadece dil değil, bir soykırım suçunun tanınması, bir tarihi haksızlığın onarılması sorunu. İspanya ve Portekiz Safarad Yahudilerine bile sınırlarını açtı. Belirtelim, Türkiye, Suriye, Ürdün ve İsrail'de  dil bilen çok kişi var. Tişkov koca bir ulusun yok edilmesi olayını önemsizleştirmek, bir soykırım olayının, tarihî gerçeklerin üzerini örtmek istiyor. Çerkesler konusunda Çarlık dönemi yazarları bile daha gerçekçi, daha objektif idiler.

Son olarak da şöyle diyor: “1864’ten bu yana Kafkasya’da demografik dengeler ve sosyo-ekonomik durum ciddi şekilde değişti. Toplu göçler yoluyla yapılacak her türlü girişim bu dengeleri ciddi şekilde bozar, bölgesel sınırlar ve mülkiyet ilişkilerinin yeniden yorumlanması ise beraberinde ağır sonuçlara gebe yeni anlaşmazlıklar doğurur”.

Sayın ideolog burada biraz önce söyledikleriyle çelişkiye düşüyor. Toplu dönüşler olabileceği kaygısını taşıyor, Rus ulusu adına kaygı duyuyor, biraz önce söylediklerinin tersini söylüyor. Çelişki içinde.

Şöyle demek istiyor olmalı: Eski Çerkesya toprakları artık Rus toprağı, Rus yerleşim alanı olmuş. Eski Çerkesya artık yok. Ruslar olarak bu yeni yerde  rahatımız yerli yerinde. Bu yeni Rus toprağında Çerkes’e hiç yer yok, Çerkesler denklem dışı. Rahatımızı kimse bozamaz. Aksi takdirde denge bozulur, bunun sonuçları da ağır olur. Yani 'Rus nüfusun karşı tepkilerine ve yeni anlaşmazlıklara yol açar' demek istiyor. Yani aba altından sopa gösteriyor, ‘Artık Çerkesya yok, onun yerinde Novorossiya (Yeni Rusya) var, eskisini unutun’ demeye getiriyor.

Denge bozulursa ne olurmuş, 1945'te Karadeniz kıyısındaki Özerk Şapsığya'yı lağvettiğimiz gibi, şimdi de Adıge Cumhuriyeti'ni lağveder işi tamamlarız demek mi istiyor?..

Rus kafası hâlâ 18 ve 19. yüzyıllarda kalmış. Bir arpa boyu bile yol alamamış. Ne diyelim? Aydınları bu düzeyde kaldıkça Rus’un ve Rusya halklarının çekeceği daha çok şey var diyelim.

Not: Tire içindeki eklemeler bize ait olduğu gibi, yer yer, anlamı değiştirmeyecek biçimde sadeleştirmeler yapıldı. -hcy

 

 
 
 
  Bugün 2 ziyaretçi (8 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol