adigehaber
  21 Mayıs soykırımın tanınması
 
21 Mayıs ve Gürcistan'ın Çerkes Soykırımını Tanıması

03 Haziran 20011

Hapi Cevdet Yıldız

Bu yılki 21 Mayıs,Çerkesler adına bölünmüş bir havada anıldı.Bir bakıma üzücü bir tablo. Ancak,asıl teselli,bu bölünmenin 'tepede’ kaldığı,tabana yayılmamış olması.Bir grup,Kafkasya Forumu öncülüğünde,21 Mayıs 2011 Cumartesi günü saat 13,00'te Taksim'de toplandı ve İstiklal Caddesi boyunca,bayraklar ve sloganlar eşliğinde Galatasaray’daki Rusya Federasyonu Başkonolosluğu'na yürüdü.Kimine göre 3 bin,kimine göre de 5 bin olduğu söylenen bu katılımcı kitlenin ezici çoğunluğu,kuşkusuz Adıge idi.Bunu taşınan Adıge bayraklarının çokluğundan anlamak da olanaklıydı.

Mükemmel billboardlar hazırlanmıştı,daha az sayıda da Abhaz,Oset,Çeçen,Dağıstan ve eski ‘Kuzey Kafkasya’ ya da “Kuzey Kafkasya Dağlıları Cumhuriyeti” (1917-1920;bkz. Mountainous Republic of the Northern Caucasus”-Wikipedia) bayrağı da taşınmıştı .Etkinliği bir öğrenci grubu olarak bilinen 'Kafkasya Forumu' düzenlemişti.Bu nedenle bir Çerkes öğrenci yoğunluğunun bulunduğu görülüyordu.Ancak kavgacı,kırıp döken değil,terbiyeli bir topluluktu sözkonusu olanı.ABD’li Çerkesler,Diçeg ve Jıneps Gazetesi ile Birleşik Kafkas derneklerinden bazıları da forumun düzenlediği etkinliğe destek vermişti.

Etkinlikte,Çerkes soykırımı ve Rusya'nın Çerkeslere uyguladığı soykırım,etnik temizlik ve sürgün politikaları,2014 Soçi Kış Olimpiyatları kınandı.Soçi Olimpiyadı, "Soykırım politikasının bir devamı olarak" değerlendiriliyor,uluslararası camiadan Soçi Olimpiyadına karşı çıkılması ve Çerkes soykırımının tanınması isteniyordu.

Türkiye'den de asimilasyon politikalarına son verilmesi,Çerkes kimliğinin tanınması,Çerkesçe radyo-televizyon yayını ve anadilinde eğitimi hakkı talep ediliyordu.

Bir başka Adıge grubu,birtakım farklı gerekçelerle saat 15,00’te aynı yer ve güzergahta ayrı bir etkinlik düzenlemişti.İlk grup ‘Çerkesya halkları’ söylemini kullanıyor,Adıge,Vıbıh ve Abazaları ayrı kimlikler/uluslar olarak tanımlıyordu.Ayrıca “Çerkes dilleri” deyimi de kullanılıyordu.Oysa tek bir Adıgece (Çerkesçe) vardı.

Kendine ‘Çerkesya Yurtseverleri’ adını veren başka bir grup ise,kendini Adıge olarak gören ve en az 400 yıldan beri Adıgece konuşan Vıbıhları Adıgelerden ayırma girişimlerine karşı çıkıyordu.

***

Saat 15,00’te Taksim’de Çerkesya Yurtseverleri ve destekçileri toplandılar.Katılımcı sayısı,bir önceki dolayındaydı ve etkinlik salt bir Adıge/Çerkes etkinliği görünümündeydi.Türkçe ve İngilizce yanında Adıgece yazı ve sloganlar da kullanılmaktaydı.Taşınan bayrakların tamamına yakını Adıge bayrağıydı.Birkaç Abhaz ve Oset bayrağı taşındığı da görülüyordu.

Çerkesya Yurtseverleri hareketi,ayakları anayurtta ve diasporada olan bir oluşumdur.Görüşlerini Cherkessia.net sitesinde ortaya koyuyor.Anayurt desteği, RF sınırları içinde faaliyet gösteren Adıge kuruluşları ile Adıge önderleri adına Cherkessia.net’e gelen destek mesajlarından da anlaşılıyordu.Bunlar arasında bazı Adıge Xase’ler,Çerkes Kongreleri ile Berzeg Murat ve Yağan İbrahim gibi tanınmış Adıge toplum önderleri de bulunuyordu.

Yürüyüşe bazı Kafkas dernekleri de destek vermişlerdi.Bunlar arasında Konya Kafkas Kültür Derneği,Reyhanlı ve K.Maraş Andırın Akifiye Köyü Vıbıhları gibi taraftarların desteği de vardı.

Ben her iki yürüyüşe de katıldım.

 

Çerkesya Yurtseverleri sayısı yüzlerle ifade edilebilecek,belki de bine ulaşacak bir Adıge bayrağı bolluğu ve sloganlar eşliğinde yürüyüşe geçtiler.Çevredekilerden “Çerkesler toplanıyorlar” gibi konuşmalar duyuluyordu.Çerkeslere karşı genel bir sempati duyulmakta olduğu da belli oluyordu.Bayrak çokluğu,bir bakıma bayraklı Amerikan yürüyüşlerini andırıyor,Ergenekoncu/militarist çevrelerin mitinglerindeki bayrak bolluğunu bile aşmış görünüyordu.Ancak Ergenekoncular kirli işler,darbe tezgahlama,Çerkesya Yurtseverleri ise adaleti arama peşindeydiler.Fark büyüktü.

 

***

Yürüyüşte dev bir Çerkesya Haritası da taşınıyordu.Harita,Rus hükümetinin Çerkeslere uyguladığı soykırımın çıplak bir fotoğrafı görünümündeydi.Dört yüz yıl önce,sınırları kuzeybatıda Don Nehrine,Ukrayna’ya,kuzeydoğuda da Volga (İndil) Nehrine doğru uzanan koca Çerkesya,neredeyse Rus denizi içinde batmaya teşne adacıklar ve nokta yerleşimler alanına dönüşmüştü:500 bin nüfuslu küçücük Kabardey'i ayırırsak,diğerleri ,eski ülke içine saçılmış nokta büyüklüğünde kümecikler görünümündeydi:Karaçay-Çerkes,Adıgey,Uspensk rayonu,Şapsığ (Soçi ve Tuapse rayonu) gibi…

İnsan kaynayan ve şen şakrak sesler duyulan Mehoş,Vıbıh,Ciget (Sadz),Tam,Kazilbek,Şahgirey,Brakıy,Başılbey gibi yörelerin yerinde artık yeller esiyordu.Abzah,Natuhay,Mamh'ığ,Hatukay,Yecerukay yok olmuş,geride,Kuban boyunda  birer sürgün köyü kalmıştı.Koca Besleney toplumundan da 5 dağınık sürgün köyü ayaktaydı.1830’da nüfusları 300 bin olarak tahmin edilen Şapsığlardan da topu topu birkaç sürgün artığı köy kalmış,Kuban'dan Karadeniz'e,ülke düzeyindeki koca Şapsığ diyarı ,yakılmış köy ve kasaba enkazlarıyla ıssız bir cangıla dönüşmüştü.

***

 

Koca bir coğrafya Rus nüfusu ile doldurulmuştu.İşin bir başka çirkin yanı ise,tarihsel gerçeklerle oynanmaya başlanmış olmasıydı.Bazı Rus politikacı ve tarihçiler Adıge/Çerkes adına sansür uyguluyorlardı.Ateşe verilen binlerce Çerkes köy ve kasaba enkazı,öldürülen onbinlerce sivil insanın adsız mezarı ve kemikleri yok sayılıyor,2 milyon insanın anayurdu dışına,bir üçüncü ülkeye atılmış olması belleklerden silinmeye çalışılıyordu.Artık bir ulusun yaşam kaynakları kurutulmuş,bir ulus yüzde 95 oranında yurdundan atılmıştı.Üstelik bu program, öncesinden kararlaştırılıp savaş yoluyla uygulanmıştı.Savaşın haklı hiçbir gerekçesi yoktu.Kendi halinde yaşayan barışçı bir ulus,hiçbir geçerli neden yokken saldırıya uğramış,barbar Rus generallerinin elinde imha edilmişti.Bu çirkin politika,' Rusya’nın gelecekteki stratejik çıkarları' adına insafsızca uygulanmıştı.Bunu,bu politikayı bizzat tezgahlamış ve yürütmüş olan Rus generalleri,daha sonra,yazdıkları kendi anılarında itiraf etmişlerdi.Buna soykırım denmez de ne denir?Etnik temizlik ya da deportasyon (dış sürgün) mü denecek?Öyle dense bile bu,insanlığa karşı işlenmiş olan ve zaman aşımına tabi olmayan suçlar kapsamına girer.Ancak RF resmi makamları “Rusya Çerkeslere soykırım uygulamamıştır” diyor ve “Sözde Çerkes soykırımı” gibi ifadeler kullanıyorlar.Bu son “Sözde” ifadesi bir yerlerden tanıdık gelmiyor mu?..

 

***

Yürüyüş,RF Başkonsolosluğu önünde sona erdi.Basın açıklaması yapıldı.Ulusal /yas giysileri içinde iki erkek ve iki kız öğrenci,son derece vakur adımlarla polis barikatını geçti ve Rusya Federasyonu İstanbul Başkonsolosluğu önüne bir siyah çelenk bıraktı.

 

Ardından Gürcistan Parlamentosu’nun 20 Mayıs 2011 tarihli oturumunda Çerkes Soykırımının oylamaya sunulduğu,Çerkes Soykırımı’nın oybirliği ile kabul edildiği açıklandı ve karar sevinçle karşılandı.Bu adil kararından ötürü Gürcistan’a saygı dilekleri ifade edildi.Bir heyetin Gürcistan Konsolosluğu’na gidip teşekkürde bulunması kararlaştırıldı.Ancak tatil günü ve Konsolosluğun kapalı olması nedeniyle karar yerine getirilemedi.

 

Konuya daha aşağılarda yeniden ve kısaca değineceğiz.

Daha sonra topluluk sessiz bir biçimde dağıldı.

 

Her iki etkinlik de,hakkını vermek gerekir,dostun ve düşmanın gıpta ile baktığı vakur bir yürüyüş ve etkinlik biçiminde tamamlandı.Taşınan İngilizce pankart ve dövizler sayesinde yabancılar,turistler de bir Çerkes soykırımı olayının yaşandığını öğrenmiş oldular.Bazı turistler Çerkes Soykırımına ilişkin sorular da sordular.

 

 

***

Akşam üzeri saat 18,00’de Kaffed tarafından İstanbul Beşiktaş Vapur İskelesi arka/uç meydanında bir etkinlik düzenlendi.Etkinliğin folklorik yönü ağır basıyordu.Güne ilişkin şarkı ve ağıtlar hoporlörler aracılığıyla katılımcılara duyuruluyordu.Toplantı menfez bir yere sıkıştığından katılımcılar dışında kimsenin etkinlikten bir haberi olmamış gibiydi.Yani kapalı devre bir etkinlikti bu.Çetin Altan’ın ünlü “Türk’ün Türk’e propagandası” gibi,sırf Çerkeslere açık olan, “Çerkes’in Çerkes’e propagandası” biçiminde gerçekleşen bir etkinlikti bu.

Kaffed merkezi ve üye dernekler,bu yıl seferber olmuş,kesenin ağzını açmış,otobüslerle İstanbul’a ücretsiz insan taşımışlardı.Yine de sayı 5 bini aşmış görünmüyordu.Üstelik Çerkesya Yurtseverleri ve diğer topluluklar da Kaffed’in etkinliğine toplu olarak katılmışlardı.

Günün anlam ve önemini vurgulayan konuşmalardan sonra şarkıcı kızlarımızdan K’eref Havva Karadaş ve Taymez Gülcan Altan sahne aldılar,ağıtlar ve sürgünü anlatan seçme tarihi şarkılarımızı sundular.Geceye renk kattılar.

Etkinlik gece saat 23,00 sırasında denize karanfillerin bırakılmasıyla sona erdi.Karanfiller gün kararmadan denize bırakılsaydı,görülür ve başkalarının ilgisi çekilebilirdi.Yani karanlığa oynanmıştı.

Anlaşılan dışa açılmak ve yeni dostlar kazanmak için daha bir dizi çalışma yapmamız gerekiyor .

Bir başka etkinlik de Abhaz dernekleri tarafından Kandıra Kefken’de yapıldı.Abhazlar 1877’de ağır bir darbe almış,Türk istilacıların peşine takılan 30 bin üzeri Müslüman Abhaz Türkiye'ye sığınmıştı.Kefken’e ilişkin bilgiler ise,Abhaz sitelerinden izlenebilir.

***

Anayurttan soydaşlarla görüşme

Anayurda yerleşmiş Adıgelerden yürüyüşlere katılanlar da vardı.Bunların bazıları ile görüştüm.Adları bizde saklı olan bu kardeşlerimizle yaptığım görüşmeleri şöyle özetleyebilirim:

“Gürcistan’ın Çerkes Soykırımını tanıması şimdilik bir başlangıç.Bunu başka ülkeler de izleyecektir.Örneğin,Estonya,Letonya,Litvanya,Finlandiya ve Polonya’nın Çerkes Soykırımını tanımasını bekliyoruz.Bu ülkeler geçmişte Rus zulmünden çok çektiler.Tarihleri acı sayfalarla dolu.Polonya ile Çerkesya,19.yüzyılda,Rusya’ya karşı sıkı bir dayanışma içindeydi.Çok sayıda Polonyalı asker Adıge safına geçti,direnişe katıldı ve Adıgeleşti.Bu askerler Adıge kızlarla evlenmiş,çok sayıda Polonya şarkısını da Adıgece’ye kazandırmışlardı”.

“Peki Türk cumhuriyetleri ile Ermenistan Çerkes Soykırımını tanımaz mı?” dedim.

 

“Onlardan o tür ileri ve uygar adımları beklemiyoruz.Azerbaycan,Kazakistan ,Özbekistan,Abhazya,Güney Osetya ve Ermenistan gibi ülkeler Rusya’yı kızdıracak davranışlardan kaçınacaklardır.Rusya ile stratejik ve ekonomik çıkar ilişkileri var”.

“Adıgey’de ve Kafkasya’da durum iyiye gidiyor.Örneğin gasp ve hırsızlık azalmış durumda.Krasnodar Kray’da Çerkesler seviliyor,vali yardımcısı Çerkes oluyor.İlginç olan şey,aşırı Rus milliyetçisi Vladimir Jirinovski,Mart ayındaki seçimde Adıgey Parlamentosu'na milletvekili olarak seçildi,yine onun partisinden bir Şapsığ da Krasnodar Kray’dan   milletvekili seçildi.

 

Bir süre önce yapılan kongresi öncesinde,Şapsığ Adıge Xase örgütü edilgen bir kuruluş niteliğindeydi,Xase başkanı Ç’aç’uh Mecid de sessiz ve edilgen bir kişi olarak tanınıyordu.Şapsığ önde gelenleri sus payı anlamında Ruslarca maaşa bağlanmıştı.Son kongrede Ç'aç'uh,beklenmedik bir biçimde sesini yükseltti,Rus asimilasyon politikasına karşı çıktı ve koşullar değişmedikçe, 2014 Soçi Kış Olimpiyatlarına destek vermeyeceğini açıkladı.Jirinovski’nin Şapsığ milletvekili ise Olimpiyada destek verilmesini istemişti.

 

Rus'un niyeti Şapsığ ve Adıgelere bir köşede dans ettirip Olimpiyat Meşalesini başkalarına taşıtmak,yerli halkı dışlamak olmalı.

 

Dilbilimi üzerine çalışan Naje Ali İhsan Tarı anlatmıştı:

"İnşaat işlerini izlemek üzere Moskova'ya gidiyordum.Birgün bir fuara götürüldüm.Eski Sovyet cumhuriyetleri ile şimdiki RF cumhuriyetlerinin birer pavyonu vardı.Her birinde,her cumhuriyette üretilen sanayi ürünleri tanıtılıyordu.Adıge Cumhuriyeti pavyonuna gittim.Adıge müziği eşliğinde gençler dans ediyorlardı.Pavyonda dişe dokunur bir şey yoktu.Beni gezdiren yetkiliye sordum:'Bu pavyonda niye bir sanayi ürünü yok' diyerek.O da,'Bunlar Adıge,Çerkes,birşey üretmezler.Sadece dans ederler.Biz de onlara dans ettiriyoruz' demişti".

Rus,Adıge'yi maalesef böyle tanıyor olmalı.

 

Bilindiği gibi,Soçi ve Tuapse’yi kapsayan Şapsığ’da 20 üzeri okulda Adıgece eğitim verilirken,şimdilerde sayı 3’e düşmüş ”.

“Rusya’da ikamet (oturma) izni Türkiye’dekinden farklı.Her isteyen her istediği yere yerleşemez.İkamet değiştirme işi,sıkı kısıtlamalara bağlanmış durumda.Aksi takdirde Sibirya ve Uzak Doğu boşalır,bölge Çin’in eline geçer.

Aynı biçimde 750 bin nüfuslu Krasnodar kentinin dibinde bir dizi Adıge köy ve kasabası bulunuyor.İkamet kısıtlaması olmasaydı,bu köyler,Türkiye’de olduğu gibi boşalır, Krasnodar’a akar ve Rus nüfusu içinde kaybolup giderdi.Köylü Adıge nüfus,Adıgey dışı yerleşim kısıtlaması nedeniyle Maykop ve Adıgekale,kısmen de Şıthale (Beloreçensk) kentlerine yöneliyor”.

“1992'de Kuban Irmağı boyundaki Adıge köylüler seracılık/örtü altı tarım yoluyla sebze (domates,biber,salatalık,vb) yetiştiriyor,Krasnodar kentine götürüp satıyorlardı.Sebzecilik ve tarım şimdilerde ne durumda.Adıgey’deki Kürtlerle ilişkileriniz nasıl?” diye soruyorum.

“Seracılık yoluyla sebze üretimini şimdilerde Krasnogvardeyskili Kürtler yapıyorlar.Krasnogvardeyski Adıgey'in bir ilçesi (rayonu).Kürtlerle Çerkeslerin ilişkileri son derece iyi,olumlu.Kürtler ve diğer azınlıklar,Ermeniler dahil, seçimlerde Adıge adaylara oy veriyorlar.

 

Adıgeler şimdilerde çiçek ve gül yetiştiriyorlar.Seralarda ürettikleri çiçekleri,kesme çiçek olarak ihraç ediyor ve daha çok para kazanıyorlar.Ayrıca meyvecilik de gelişiyor.Adıgey’de küçük tarım diye bir şey kalmamış gibi.Kentleşme, küçük tarımın bitmesi ve işsizlik nedeniyle gerçekleşiyor.Şimdilerde 1,000-2,000 dönüm ve üzeri büyük tarım çiftlikleri kurulmuş durumda.Bu özel işletmelerde modern tarım,hayvancılık,et ve süt üretimi yapılıyor”.

 

“Uzak Doğu’da/Sibirya'da bir gün çalışan iki gün çalışmış sayılıyor.Dolgun ücret alıyor ve o kişi en üst dereceden erken emekliliğe hak kazanıyor.Rusya’da tam,yarım ve çeyrek gün çalışmaları var.Buna göre tam,yarım ve çeyrek emeklilik de var.Söyleyelim tam gün üzerinden emekli olan Adıge yok gibi.Tam gün çalışanlar ve tam gün emekli olanlar Ermeniler,kısmen de Ruslar”.

 

“Maykop’taki Adıge Sosyal Bilimler Araştırma Enstitüsü haftada iki yarım gün çalışıyor.Kadrosu, çoğunlukla 70 ya da 80 yaşındaki yorgun kişilerden oluşuyor.Kadrolar yaşlılar tarafından işgal edildiğinden gençleşme olmuyor,genç sayısı çok az.Yaşlıdan iş istendiğinde,o yaşlı 50 yıl önce yazdığı bir yazıyı kırpıp ekleyip sunuyor,araştırma ve yenilik diye bir şey yapmıyor.

 

Aynı durum eğitim alanında da yaşanıyor.Tam,yarım ya da çeyrek gün çalışan yaşlı öğretmenler kadroları kapatmış durumda.Geçim sıkıntısı yaşlıları,emeklilik sonrası da çalışmaya zorluyor, gençler de bundan zarar görüyor ve iş bulamıyorlar.

 

 

Enstitü müdürü Prof.Bırsır Batırbıy değerli bir biliminsanı,ancak yaşlıların işine son verip kadroyu gençleştiremiyor.Mahalle baskısı da var tabii.Ayrıca Adıgey’de hemen herkesin bir torpili var.Sistem değişmedikçe bu engeli aşmak kolay değil.Rus bölgelerinde ise,bir müdür,kimsenin gözünün yaşına bakmaz,verimsiz olana,torpilli biri değilse, derhal kapıyı gösterir,tam gün çalışma olanağını ve kadroları gençleştirmeyi sağlar.

 

Bu da bizim zayıf ve ‘haynap’ (ayıp) gördüğümüz bir yanımız.Ancak “haynap” ve acıma ulusa zarar veriyorsa,ortada bir sorun var demektir”.

***

“Adıgece eğitim haftada 2 ders saatine düşürülmüş durumda.Diğer RF cumhuriyetlerinde de durum aynı mı?Başka bir çözüm yolu yok mu?” diye soruyorum.

“Diğer cumhuriyetlerdeki durumu bilmiyorum,ama araştırırım" diyor konuştuğum kişi."Adıge Cumhuriyeti’ndeki eğitime gelince,ilkokul 1 ve 2.sınıflarda,tek Rusça dersi dışındaki tüm dersler Adıgece (Çerkesçe).3-11 sınıflarda ise,Adıgece haftada 2 ders saati ile sınırlı.Müfredat programı Moskova’dan, RF Eğitim ve Bilim Bakanlığı’ndan gönderiliyor.Bu bağlamda ders saati dağıtımında Adıgece’ye haftada 2 ders saati kalıyor.O yoldan birilerinin Adıgece öğrendiği pek söylenemez.Yani Adıgece öğrenim göstermelik" diyorum.

 

"Yapılabilecek şey,Maykop’un federal eğitim programını reddetmesi ve kendi eğitim programını uygulamaya koyması.Anayasa bu yetkiyi tanıyor.Ama bu yetkiyi kullanacak bir siyasi irade var mıdır?Asıl sorun bu” diyor o kişi ve ekliyor:

 

“Adıge Xase’ler bu son aylarda hayli edilgenleştiler.Bazıları muhalefetten vazgeçip iktidar yanlısı oldu.Çıkar ilişkileri ağır basmış olmalı.

Başkan Thakuşın Aslan yemiyor,ama çevresi için aynı şeyi söyleyemeyiz,onlar yiyor ve yolsuzluğa batmış durumdalar.Moskova’dan teftişe gelenler de yiyor ve işi kitabına uyduruyorlar.

Halk Ş’evmen Hazret’i seviyor.Thakuşın’a da saygısı var,ama yumruğunu masaya sert indiren biri değil o.Yumuşak ve zarif biri.Bir biliminsanı,sosyoloji profesörü.Ş’evmen Hazret’e gelince,o halktan biri,köylü kalmış biri,milyarder ama herkesle senli benli olan samimi biri.Halk bu yanını,cömertliğini ve Adıgey’e yardımlarını unutmuyor”.

 

Soruyorum:“Adıgeler ve Abazalar (Abazinler) birlikte soykırıma uğramış topluluklar.Adıge (Çerkes) soykırımı diyorsunuz,niçin Abaza/Abazinleri soykırım kapsamına almıyorsunuz?”.

 

“Biz almak istiyoruz.Türkiye’deki Abazalar/Abazinler kendilerini soykırım,etnik temizlik ve sürgüne uğramış bir Çerkes topluluğu olarak görüyorlar.Ancak Karaçay-Çerkes’teki Abazalar kendilerini soykırıma uğramış bir topluluk ve Çerkes kimlikli olarak görmüyorlar.Onlar Moskova ve Abhazya politikalarının peşine takılmış görünüyorlar.

RF üst yönetimi Abazinleri ve Şapsığları koruyucu bir yasa çıkardı,onları koruma kapsamına aldı.Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti ,sözkonusu federal karara uydu ve Abazaları koruma altına aldı,onlar için bir Abazin rayonu oluşturdu ve Abazaca'yı resmi dil yaptı.

Şapsığlara ilişkin aynı federal karar ise,Krasnodar Kray yönetimi tarafından engelleniyor, uygulanmıyor.Bu bakımdan bir haksızlık sorununun aşılması gerekiyor.

Biz Adıge/Çerkes birlikteliğini,Çerkes soykırımının RF tarafından tanınmasını,Çerkes diasporasına dönüş,anayurduna serbestçe dönüp yerleşme ve çifte vatandaşlık hakkının verilmesini istiyoruz.Bu bizim tarihten gelen bir hakkımız.

 

Bölücülük ve gücün zayıflamasını ise kabul edemeyiz.Diğer Kuzey Kafkasya ve RF halkları ile demokratik dayanışmayı savunuyoruz.Ama Adıge/Çerkes kimliğinin parçalanmasını,ufalanmasını,bu türden girişimleri kabul edemeyiz.Abazalar,1864 öncesi Bağımsız Adıge ülkesinin eşit haklı ve Adıge tanımı içinde yer almış olan yurttaşları idiler ve dediğim gibi soykırıma da uğradılar. Ancak ve öncelikle Karaçay-Çerkes’teki Abazin rayonu yetkililerinin Çerkes Soykırımını ve bu arada Abazaların da soykırıma tabi tutulduklarını kabul etmeleri gerekir.Abhazya’yı anlıyoruz,orası Rus etkisinde,ama Abazinler,Abhazya yönlendirmesinden ayrılmalı ve Adıgelerin yanında yer almalı ve Türkiye’de olduğu gibi,gerçekçi bir tavır koymalılar”.

 

***

Gürcistan’ın Çerkes Soykırımını tanıması

Gürcistan,Çerkes Soykırımını tanımakla gerçeğin ve adaletin yanında yer aldı.Moskova,Sohum ve Ankara,değişik nedenlerle bu tanımadan hoşlanmamış olabilirler.

Çerkes Soykırımı,Batılı üniversite ve bilim çevrelerinde yeni yeni ele alınmaya başlandı.Bu bağlamda zengin bir arşivi bulunan Tiflis’te sorun,biliminsanları tarafından masaya yatırıldı.İnceleme sonucu,18 ve 19.yüzyıllarda Ruslar tarafından biyolojik savaş (veba mikrobunu bulaştırma) ve silahlı saldırı biçiminde Adıge halkına karşı bir yok etme/soykırım politikasının uygulandığı açığa çıktı.Biz bunları biliyorduk.Adıge ülkesi kanlı bir biçimde,Rus askerleri tarafından adım adım ele geçirildi.Amaç, Çerkesya’yı/Adıge ülkesini insansızlaştırma yoluyla ele geçirmekti.Başka bölgelerde aynı siyaset uygulanmamıştır.Bu ayırımı görmemiz gerekir.Nitekim boyun eğmeyen ve teslim olmayan Adıge halkına karşı,sonunda topyekün bir imha harekatı başlatıldı.Bugünkü Krasnodar Kray’ın Belaya (Şhaguaşe) Irmağı ile Karadeniz arasında yayılan toprakları,modern çağın ilk büyük soykırımına tanıklık etti,o geniş alan, tek bir yerleşim bile bırakmamak üzere,Adıge nüfusundan boşaltıldı.Bu gerçeği kimse gizleyemez,kimsenin de buna gücü yetmez.Bu boşaltma,öncesinden alınan bir hükümet kararına dayanılarak gerçekleştirildi.Yani,önceden alınmış olan bir soykırım,bir ulusu imha etme niyeti ve kararı vardı.Bu da suçu katmerleştiriyor.

19.yüzyıldaki Çerkes devletinin adı Adıge idi.Adıge adı tüm Adıgey/Çerkesya topluluklarını kapsıyordu.Hepsi,birlikte Adıge Ülkesini savunmuştu.

Bu toplulukların hepsi soykırım,etnik temizlik ve deportasyona tabi tutuldular.1860’larda tek bir siyasal kimlik vardı.Yine tek bir kimlikle ortaya çıkılmalıdır.Gerekmedikçe Adıge/Çerkes adı dışındaki kimlikler (Şapsığ,Vıbıh,Abzah,Abazin,vb) öne sürülmemelidir.Kafkasya’daki Abazalar,akraba bir dil dışında, Adıgelerden farksız olan ve Adıgece de konuşan kişilerdir.

Adıgelerin/Çerkeslerin davası uluslar arası kamuoyu tarafından sempati ile karşılanıyor.Bunu sulandırmamak gerekir.Bu sempatinin zedelenmesine fırsat verilmemelidir.Adıgeler adil ve sevilen insanlar.Bunun değeri bilinmeli ve bundan yararlanılmalı.

Tarihsel anlamda Çerkes Soykırımı’nı ise,daha sonra ele almayı düşünüyorum.

 
  Bugün 11 ziyaretçi (32 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol