adigehaber
  12 Haziran Seçimi
 
 
12 Haziran Seçimi ve Çıkarılacak Dersler


14 Haziran 2011
Hapi Cevdet Yıldız
Bir seçim daha geride kaldı.Seçimi yüzde 49,9 ile Ak Parti aldı ve 326 milletvekili çıkardı.Kemal Kılıçdaroğlu baş kanlığındaki CHP ise,yüzde 25,9’da kaldı ve 135 milletvekili kazandı,kısmi bir başarı.CHP’nin siyasal vaadleri muğlak idi ve yeterli de değildi. Kılıçdaroğlu partiyi yenileyemedi ve inandırıcı olamadı.Balyozcu aday gösteren MHP gibi darbeci/Ergenekon tutuklusu ya da davalısı adayları listeye koydu ve seçtirdi.Güven erozyonuna uğradı.
MHP,seçim arifesinde beklenmedik bir kaset darbesi ile karşılaştı ve 10 parti kurmayını yitirdi.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın MHP'yi yüzde 10 seçim barajının altına itme çabalarına karşın,MHP,yine de yüzde 12,9 oyla 53 milletvekili çıkarmayı başardı.
Erdoğan seçim süresince milliyetçiliğe oynamayıp doğru düzgün bir siyasal propaganda yürütseydi daha başarılı olurdu.Analistler bu noktada birleşiyorlar.
Erdoğan’dan sonra seçimin asıl galibi yüzde 6’yı bulan oyu ve 36 milletvekiliyle BDP (Barış ve Demokrasi Partisi) oldu.BDP topu topu 43 aday göstermişti,bunun 36’sını bağımsız adaylar yoluyla seçtirmeyi ve iyi bir organizasyon düzenlemeyi başardı.Çok az yerden aday göstermesi,herhalde,her bir bağımsız aday için 7,000 TL yatırma zorunluluğu getirilmiş olmasından kaynaklanmış olmalı.BDP,aday listesinde, bu kez farklı çizgiden,farklı diller konuşan ve farklı etnisitelerden adaylara yer verdi,sözgelişi Sırrı Süreyya Önder,Şerafettin Elçi,Altan Tan ve Ertuğrul Kürkçü gibi değişik tandanslı aydınları, bir de Av.Erol Dora gibi bir Süryani (Hıristiyan) adayı da Mardin'den seçtirdi.BDP akılcı bir strateji izlemiştir diyebiliriz.
BDP tüm Türkiye’de seçime katılsa,Doğu’daki üstün konumunun desteğiyle yüzde 10 seçim barajını aşabilir miydi?..BDP,bu riski göze alamamış olmalı.
Yüzde 10 seçim barajı,aslında bir demokrasi ayıbı.BDP örneğiyle toplum bunu kırmış gibi.
Kürtler gibi,Çerkeslerin seçimde bağımsız aday çıkarma yoluyla bir başarı sergilemeleri olanaklı mıydı?Çok zor,sıfır gibi birşey.Bağımsız seçime giren eski bakan Abdüllatif Şener ,memleketi Sivas’ta 17 bin gibi bir sayıda kaldı.Oysa Kürt ve aydın destekli Sırrı Süreyya Önder İstanbul’da bir başına 120 bin oy aldı.Bu iki örnekten çıkarılacak dersler olmalı.Halk ekonomik ve sosyal gelişmeye,demokrasi hedefine odaklanmış bulunuyor.
Böylesine bir ortamda Çerkeslerin bir başarı şansları olabilir miydi? Gerçi Samsun,Tokat,Kayseri ,K.Maraş,Çorum,Sivas,Yozgat,Adana,Ankara,Eskişehir,Düzce,Sakarya,İstanbul,Balıkesir,Konya,İzmir,Manisa ve Aydın gibi illerde bağımsız olarak Çerkes milletvekili seçtirmeye yetecek sayıda birer ya da daha fazla potansiyel bulunuyor.Ancak,bir birlik ve dayanışma anlayışımız kalmamış gibi,dağılma var,ulusal duyarlık ve moral de zayıflamış durumda,kültürel bir gerileme ve yozlaşma da yaşanıyor.Asimilasyon politikaları,daha şimdiden birçok örnek özelliğimizi yok etmiş durumda. Balıkesir ve Çanakkale gibi illerde CHP,diğer illerde de Ak Parti ağırlığı var.Ama Çerkes ve Adıgelik ruhu kalmış mı?Asıl sorun bu.Bazı yerlerde de MHP’ye destek veriliyor.Bu son iki parti İttihat ve Terakki uzantısı Türkçü partiler.Her ikisinin de sicili bozuk, sabıka kaydı da hayli kabarık.
Böyle bir tablo ile Çerkesler arasında etnik bir adaya hatırı sayılır bir destek çıkar mı?..Özellikle Abhazlar ile Adıgeler arasındaki ayrışmalar gözle görülür bir düzeye ulaşmaya başladı.Abhazlar arasında Türkçü ve militarist CHP’ye destek daha yaygın.Militarist çevrelerdeki Abhaz sayısı da çok olmalı (özellikle jandarma subayı ve emniyet kadrolarında olarak).Ayrıca Abhazya Cumhuriyeti,Çerkes Soykırımı’nı tanımıyor,Adıge'ye değil,suçlu olan Rus’a destek veriliyor,ayıptır.Üstelik Abazinler de Rus’un ve Abhazya’nın peşine takılmış durumdalar:Örneğin Karaçay-Çerkes’teki Abazinler,Adıgelerin tersine Soçi Olimpiyadına destek veriyor ve Abhazya yönlendirmesinde Rus politikalarının peşinden gidiyorlar,Olimpiyada destek vermeyen Soçi’deki Şapsığlara,Adıgelere ters düşüyorlar.Bunlar pek yazılmıyor,ama gerçekler böyle.Bazıları da Gürcistan’ın Çerkes Soykırımı’nı tanımış olmasını sindiremiyor.Böyle şeyler kardeşliğe sığar mı,bu olumsuz tablo kabul edilebilir mi?..

Adıgelerin politikaları onu bunu hoşnut etmeye dayalı olamaz.Öncelik demokrasi,haklılık ve bu çerçevede ulusumuzun çıkarı olmalı.

Kafkasya’daki Abazin nüfusu 30-40 bin,Abhaz nüfusu da,küsuratıyla birlikte,olsa olsa 100 bin.Bu kadar az bir nüfus ile nereye varılabilir? Ulusal/kültürel kadrolar bile tam oluşturulamaz...
Abhazya olanaklarını niçin diasporadaki Abhazların yararı ve dönüşü için kullanmıyor?Niçin toprağı dışarıdaki kardeşlerine tahsis etmiyor?Engelleyen mi var?..
Günümüzde bir ulusal varlığın,bir dilin yaşaması için gerekli olan asgari nüfus,bir biliminsanı olan Prof.Bırsır Batırbıy’a göre 700 bin.
O halde,ayakta kalmak için çoğalmak,bunun için de anayurda dönüş ve orada toplanmak gerekiyor.
Dönüş ve toplanma olmadığında sadece Abazin ve Abhazların değil,Adıgelerin de geleceği yoktur…
***
Erdoğan’ın başarısı üzerine
Erdoğan üçüncü kez ve yükselen bir trendle seçimi almış bulunuyor.Her iki kişiden biri Erdoğan’a oy vermiş bulunuyor.Bu müthiş bir oran.Bunu,kuşkusuz ekonomik başarısına,reformlara,cesur uygulama ve demokratik açılım politikasına borçlu.Erdoğan’ın sağlık reformu bile başlıbaşına adeta bir mucize.2002’de fert başına ortalama milli gelir 2,500 dolar idi,şimdilerde 10 bin doları aşmış durumda.Kapısında arabası olmayan kalmamış gibi.8 yılda umulmadık bir başarı.Halk bunu değerlendirdi.Yönetim artık devşirme ellerde değil,Anadolu kökenli yeni girişimci sınıfın elinde.Artık demokratikleşme sonucu askeri vesayet sistemi de etkisizleştirildi,generaller hizaya sokuldu,Ergenekon ve Balyoz sanığı generaller yargı önüne çıkarıldı ve darbe tezgahlayıcılar hapse kondu,bunların çoğu,şimdi tutuklu olarak yargılanıyorlar. “Ergenekon nerede?Söyleyin de üye olayım” diyen ve darbe destekçiliğini marifet sayan CHP,halktan okkalı bir şamar yedi.Halkı ve demokrasiyi hiçe sayma girişimleri bundan böyle yüz bulamıyor,kurtuluşu parlamentoya kapak atmakta buluyorlar.12 Eylül darbesinin kara zorbaları,Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya ve diğer işkenceciler şimdi yargıya hesap veriyorlar.Bu gelişim, 12 Eylül 2010 referandumunu “sol” adına alaya alanların ve "Hayır" sesini yükseltenlerin kulaklarına küpe olmalı.Halk,ilk kez,karşısında açılmış olan bir temiz sayfayı görmüş ve ödüllendirmiş bulunuyor.

Türkiye,şimdi her zamankinden daha güçlü,Erdoğan’ın da eli kuvvetlenmiş durumda.

Türkiye,Orta Doğu,Balkanlar ve Kafkaslarda da daha saygın bir konuma ulaşmış bulunuyor.Birçok ülke kapılarını Türkiye'ye vizesiz açtı,Gürcistan ile, neredeyse sınır bile kaldırıldı.
Şu durumda vakit geçirmeden yeni bir anayasa hazırlanmalı.Meclis kompozisyonu sivil ve demokratik bir anayasa için her zamankinden daha uygun bir durumda.Uzlaşmakta yarar var.Erdoğan bir anayasa referandumunu her koşulda aşar.Bu bir tarihsel fırsattır.Değerlendirilmeli.

Erdoğan yeni anayasada üst kimliğin ‘Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı’ olacağı sözünü verdi.BDP’nin bunu destekleyeceği,son tahlilde bu desteğin yeteceği kuşkusuzdur.Ancak daha geniş bir destek aramada yarar vardır.

Ortak kimliğin gerisine düşüş,bir alt kimliği,örneğin Türk kimliğini üst kimlik olarak kabul etmek ise,geriye dönüş olur ve çözüm olamaz.Alt kimlik olarak herhangi bir etnik ad belirtmeye de gerek yoktur,aksine zarar verir bu.Her etnik ad bir alt kimliktir,kimliklerin hepsi eşit ve saygın kabul edilmelidir,aksine bir tutum sorun oluşturur,Türkiye hepimizindir.Aksine bir tutum boşuna kan dökülmesine ve bölünmeye yol açabilir.

Yeni anayasa Avrupa Birliği normlarında olmalı.Oradaki haklar kabul edilmeli,birikmiş faşist takıntılar aşılmalıdır.Anayasada bir değişiklikle yetinilmesi ve 12 Eylül anayasasının bir biçimde korunması ise,asla kabul edilemez,böyle bir şey kitleleri Ak Parti’den ve demokrasiden soğutur,ülke ve demokrasi güç kaybına uğrar.

Erdoğan,herhalde,2007’de yaptığı gibi,aynı hatayı bir daha işlemeyecektir.

Kürtler,yerel yönetimde demokratik özerklik istiyorlar.Çerkesler de bunu istemeliler.Yerel yönetimler (il genel meclisi,belediye ve köy yönetimleri) zaten özerktirler.Şimdi onlara demokratik bir içerik ve yeni bir işlev kazandırmak gerekiyor.Yerel yönetimlere,bucaklar da (nahiyeler) dahil edilseler ya da köylere daha fazla özerklik yetkileri verilse,demokrasi daha köklü olacaktır.Köylerde olduğu gibi il,ilçe ve bucak meclisleri ve yöneticileri,yani vali, kaymakam ve bucak başkanları seçim yoluyla,halk tarafından belirlenmelidir.Çerkesleri ilgilendiren en önemli bir nokta da budur.Karşımızda başarılı İsrail (Kfar-Kama ve Reyhaniye) ve eski Yugoslavya (Sırbistan) Adıge köy/eğitim uygulama örnekleri bulunuyor.
Bunlar başarıldığında anadili eğitimi de rayına oturtulabilecek,bir insanlık suçu olan asimilasyon politikaları da durdurulmuş olacaktır.

 

Yeni Parlamentomuzun hayırlı olmasını,demokrasimizin geliştirilmesini ve siyasal anlamda da bir genel af çıkarılmasını dilerim.

 
  Bugün 15 ziyaretçi (20 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol