adigehaber
  ÇERKESYA’DA DEĞİŞİK DİNLERLE İLİŞKİLİ YER ADLARI (ДИН ЗЭФЭШЪХЬАФХЭМ ЯПХЫГ
 


ÇERKESYA’DA DEĞİŞİK DİNLERLE İLİŞKİLİ YER ADLARI (ДИН ЗЭФЭШЪХЬАФХЭМ ЯПХЫГЪЭ

30 Ocak 2015, 11:21

30 Ocak 2015

 

 

 

 

 

Adıge (Çerkes) yer adları,yaşlarına göre üç kategoriye (öbeğe) ayrılır. Bunların ilki; en eski yer adları, ikincisi; ilkini izleyen ve değişik uluslardan alınıp dilimize yerleşmiş olan yer adları, üçüncüsü; Rus-Kafkas Savaşları sonrasında, Adıge köylerinin yerlerinden kaldırılıp şimdiki yeni yerlerine yerleştirilmeleri sırasında oluşmuş olan yer adlarıdır.

 

 

Bu ad grupları içinde, en çok rastlanılanları, en eski dönemlerden kalma olan yer adlarıdır. Bu adlar da kendi dönemleri ile bağlantılı olarak üç alt öbeğe ayrılırlar. Birinci öbek; politeist (thabe,çok tanrılı, pagan) inanç döneminde Adıgelerce verilmiş olan yer adlarıdır, ikinci öbek; Çeleĥstan (Чэлэхъстан: Hıristiyan) dini döneminden kalma yer adları, üçüncüsü; İslâm dinine geçildikten sonra verilmiş olan yer adlarıdır.

 

 

Adıgeler ilkin pagan (Adıgece ‘thabe’; çok tanrılı) idiler. Bu din iki değişik dönemden geçti. İlki, Eski Taş Çağı başlangıcından kalma yer adlarıdır. Bunlar pagan inancının başlangıç dönemlerine aittirler. O zamanlar ölüler için Adigelerce İsp vıne (Исп унэ) denilen evler (dolmenler) yapılıyordu (Adıgeler bu evlere sağ ve ölü evleri de diyorlar). Bu dönemin ardından, yaban hayvanları, soy grupları, avcılık ve hayvancılık işlerini yöneten değişik tanrıların yaşadığına inanmaya başladılar. Bu dönem Bronz  Çağı’na denk düşer ve bu dönemde paganlık yaygınlaşmaya ve gelişmeye başlar.

 

 

Ölü, beraberinde kölesi, at bakıcısı, atı, giysileri, silâhları, kap kacakları ve yiyecekleri ile birlikte gömülmeye başlandı. Sonunda günümüzdeki yığma mezarlar (höyük ya da kurganlar) ortaya çıkmış oldular. Yığma mezarın büyüklüğü ölünün zenginliği ya da ünlülüğü ile orantılı olurdu.

 

 

Bu türden çok sayıda höyüğümüz vardır. Dünyaca tanınan Veŝade (Ошъадэ) höyüğü de bunlardandır (Rusça'ya da başka dillerdeki adı ile: "Maykopski kurgan" -Maykop Kurganı). Veŝade, Maykop kentinin batı kesiminde, bugünkü Kurganni ve Podgorni caddelerinin kesiştiği yerde, 11 metre yüksekliğinde bir höyük idi. Şimdi bu Veŝade yerinde büyük bir taş anıt dikilidir. Veŝade dışında Kolesıj, Çemdej, Ćenćepe (К1энк1эпэ), Set, Vılape, Şıthale vb gibi başka açılmış höyüklerimiz de vardır. O dönemlerin Adıgeleri Thaşho (Тхьашхо), Zéқotha (Зек1отхьэ), Avşec (Аущэдж) gibi gök tanrıları yanında, hayvancıların koruyucu tanrısı Ahın (Ахын), diğer tanrılardan Mez-Guaş (Orman Tanrıçası), Psıĥo-Guaş (Псыхъо-Гуaщ; Akarsular Tanrıçası), Kodes (Къодэс: Deniz Tanrısı), Mérem (Мерэм: Arıcılar Tanrıçası), Şıble (Yıldırım Tanrısı), Tlepş (Ĺepŝ; Лъэпшъ; Ateş ve Demirciler Tanrısı), Heteguaş (Xeteguaş; Хэтэгуащ: Bahçelerin Koruyucu Tanrıçası) gibi değişik tanrılara tapıyorlardı.

 

 

Politeizm (Thabe řešĥunığ/ Тхьабэ ш1ош1хъуныгъэ) dönemi tanrıları ile ilişkili yer adları uzun bir süre, Adıgeler arasında varlıklarını korumuşlardır. Bu yer adları içinde günümüze en belirgin biçimde gelmiş olanları  Thaćeğ (Тхьач1эгъ) ve Çıǵeyeĵ (Чъыгэежъ: Kadim Meşe Ağacı) gibi eski  dua ya da ayin yeri vb gibi olan yerlerin adlarıdır.

 

 

Adıgelerin eskiden mabet olarak kullandıkları tapınakları (ibadethaneleri) yoktu. Tapınma yerleri orman içlerindeki geniş çayırlıklar, ulu meşe ağaçları ve karanlık orman köşeleri idi. Salgın hastalık ya da kıtlık belirdiğinde, o yerlere gidip ayin yapar, kurban keser, iskat (razılık,sus payı) dağıtırlardı.

 

 

Politeist inançlar Adıgeler arasında yüzyıllar boyunca diri kalmışlardır. Bunu 17-18. yüzyıllarda Adıgeleri görmüş olan yabancı gezginlerin yazılarından da öğrenebiliyoruz. Puta tapıcılık döneminde, putperestlik ile birlikte Hıristiyanlık da yaygın bir dindi. Her iki inanışa ilişkin izler (kalıntılar) günümüze erişebilmiştir. Böylesine birkaç yer adını anımsayalım.

 

 

 

AHIN (Axın; Axын)

 

 

Daha yukarıda değindiğimiz gibi Ahın hayvancılık tanrısı idi. Ahın sözcüğünün anlamını çözebilmiş değiliz. Ama Ahın’ın hayvancılık tanrısı olduğunu kanıtlayan çok sayıda anlatı Adigeler arasında bulunmaktadır. Bunlardan birini kısaca sunalım.

 

 

Karadeniz kıyısındaki Şapsığlar  (Хы1ушъо Шапсыгъэхэр)  arasında Axıne yıçem ĺağu (Ахынэ ичэм лъагъу; Ahın’ın ineğinin yolu), Axıne yıçem ĺerıқu (Ахынэ ичэм лъэрык1у; Ahın’ın haberci  ineği), Axıne yımez ćeğ (Ахынэ имэз ч1эгъ; Ahın  Ormanı) gibi çok sayıda yer adı bulunmaktadır. Anlatılan bir Ahın öyküsüne göre, her yıl ilkbahar mevsiminde Ahın, sürü içinden kurbanlık olarak seçtiği bir düveyi belli ederdi. Bu beyaz bir düve olurdu. Beyaz düve, Ahın tarafından seçildiğini farklı bir böğürme sesi ile belli ederdi. Düve sütle yıkanıp dışarı salınırdı. Düve bir başına, dereleri, sırtları ve derin vadileri aşıp Ahın’ın yaşadığı Thaćeğ  mez’e (Kutsal Orman'a) ulaşana değin izlenirdi. Düvenin çöktüğü yerin de Ahın tarafından seçilen kurban yeri olduğuna inanılırdı. Düve o yerde  görevli  kişi tarafından kurban edilirdi. Büyük bir dini tören yapılarak ayin tamamlanırdı.

 

 

 

THAĞELIC (Тхьэгъэлыдж)

 

 

Ekinlerin koruyucu tanrısıydı. Şimdiki Maykop (Mıyekuape) kenti parkından Ŝhaguaşe (Belaya) Irmağına doğru bir bakıldığında, ırmağın öte yakasında sıralanan binalar görülür. Buraları elli yıl öncesine değin boş bir çimenlik alandı, üzerinde gölge yapan birkaç dağınık ağaç  vardı. Maykop halkı, yazları burada serinler, dinlenirdi. Buraya çok eskilerden beri Thağelıc’ın harman yeri ya da Thağelıc’ın harmanının başlangıç  yeri denirdi. Bu yer adı, beraberinde ilginç bir öyküyü de günümüze getirmiştir.

 

 

Bir zamanlar  bu yerde üç Nart kardeş yaşıyordu. Üçü de çok çalışkandı, her yıl kaldırdıkları büyük ürünle ünlenmişlerdi. Sözünü edeceğimiz olay da o yılki ürün kaldırma çalışmaları (harman) sırasında gerçekleşmişti.

 

 

Çocuklar biçtikleri buğdayı bir araya toplayıp yığınlar oluşturmuşlar ve harman dövmeye başlamışlardı. Kardeşler kızgın güneş altında, saman tozu ve ter içinde çalışırlarken anneleri çıkageldi. Çocuklar küreklerle (хьанцэ) ürünü rüzgara karşı savurup buğdayı sap-samandan ayırmaktaydılar. Çocukların büyüğü işi bırakıp bu yılki ürünü nasıl bulduğunu annesine sordu. Anne yığınlara şöylesine bir göz attıktan sonra:

 

 

“Bu ürün yetmez ama ne yapalım, şöyle böyle yapar, yılı atlatmaya çalışırız” dedi. Annenin bu aç gözlülüğü ve nankörlüğü çocuğun tepesini attırdı ve çılgına döndürdü. ”Öyleyse bu ürüne  de gerek yok, Tha (Tanrı) onu Ŝhaguaşe’nin çakıllarına dönüştürsün” diyerek başladı buğdayları küreğiyle ırmağa dökmeye. Eskiden Tha, Nartların dileklerini yerine getirirdi. Böylece buğday taneleri de çakıla dönüşmüş oldu. Ŝhaguaşe ırmağı yatağındaki kum ve çakılların suya atılan o buğdaylar olduğu anlatılır.

 

 

 

CACE (Gage ya da “Джаджэ”)

 

 

Cace (Giaginsk) beldesinin adını duymayan bir Adıgeyli herhalde yoktur. Belde, adını köyün kenarından geçen Cace Deresi'nden alır. Dere başkent Maykop’a fazla uzakta olmayan fundalık bir dağ yöresinden doğar, Novolabinski köyü yakınında Laba Irmağına dökülür. Cace adını duymuş olanlar çoktur ama Cace’nin öyküsünü duyanlar, sanırız çok değildir. Cace sözcüğü çok eskilerden, Abhazlarla Adıgelerin henüz ayrışmadıkları, tek halk oldukları bir dönemden gelir. O dönemlerde  çok tanrıcı (thabe; politeist) olan Adıgeler Ekinlerin Koruyucu Tanrısı'na Cace diyorlardı. Bu tanrı adı, hâlâ bir kalıntı ad olarak Abhazlar arasında varlığını koruyor. Ürün kaldırıldığında, bereketli ürünler elde edilmesi için sofra başındaki en yaşlı kişi Cace adına  dua ettirirdi. Daha sonra kadim halk ikiye ayrıldı, Cace Abhazlarda kaldı, Adıgeler arasında ise, Cace’nin yerini Thağelıc aldı.

 

 

AFIR

 

 

Bu da Cace benzeri bir addır. Afır bir zamanlar Adıgelerin şimşek ve gök gürültüsü tanrısı idi. Tanrı adı olarak Afır da Abhazlar arasında halen varlığını sürdürüyor. Adıgeler arasında Afır’ın yerini şimşek tanrısı   Şıble aldı. Şıble’den kaynaklanma çok sayıda yer adı Adıgeler arasında bulunur. Şıbletéve kulac (Шыблэтео къуладж), şıbleneko, şıblake (шыблакъэ), şıblevap’e, şıblesқ (шыблэск1) vb. Yıldırım (şıble), çarpma ve yangın gibi zararlar dışında insanlara birçok yararlar da sağlar.

 

 

Irmakların önüne yatarak köylerin suyunu kesen, köyleri susuz, insanları zor durumlara düşüren ejderhaları (блэгъожъ), Şıble’nin gündüzleri, öğle vaktinde yere inip gürültüler çıkararak ve bağırtarak gökyüzüne kaldırdığına ve insanlara yardım ettiğine inanırlardı. Bu durumları yansıtan ejderha kaldırma yeri (bleğo xexıṕ; блэгъо хэхып1), ejderha çıkartılan yer (bleğo xeşıṕ; блэгъо хэщып1) gibi dağ sırtlarındaki yer adları az değildir.

 

 

ŞHAGUAŞE (Ŝhaguaşe; Шъхьагуащэ)

 

 

Ŝhaguaşe adı da politeist (thabe) dönemden kalma  adlardan biri sayılır. Şhaguaşe’nin bir öyküsü de var, özetleyerek sunalım.

 

 

“Bir zamanlar”, diyor öykü, ”Şhaguaşe ırmağının yukarı bölümünde bir bey (pşı) yaşıyordu. Beyin bir de evlilik çağına ulaşmış güzeller güzeli bir kızı vardı. Baba sağlığında kızını yuva kurmuş görmek istiyordu. Bunun için Adıge toprağındaki gençleri çağırıp yarıştırmayı, birinci gelene de kızını vermeyi düşündü. Delikanlılar belirlenen günde yarışma yerine geldiler. Herkes görebilsin diyerek kızı yüksek bir yere oturttular. Yarış başladı. Gün boyunca deri kapma yarışları yapıldı, atlılar yarıştılar, atları göğüs göğse tokuşturdular, ok atışları yapıldı, vb. Ama onca zaman süresince kız bir kez olsun başını kaldırıp olup bitene bakmadı. Bey kızına sordurdu ama kız, bu gençlerden hiçbiri ile evlenmek istemediğini söyledi. Delikanlılar da çaresiz, üzgün ve eli boş geri döndüler.

 

 

Bir gece bey, köpeklerin fazla havlamasından huylanıp bahçeye çıktı. Parlak bir ay ışığı vardı. Bir baktığında bey, vurulmuşa döndü. Kızı bahçe çitine dayanmış biriyle konuşmaktaydı. Kim olduğunu görmek için biraz daha yanaştı, gördüğü genç kendi çobanıydı. Bey çıldırmışa döndü. Sordurdu. Kızı, çoban dışında kimseyi istemediğini söyledi. Çoban da kızı sevdiğini itiraf etti. Bey bunu gururuna yediremedi, kendinden geçti ve her ikisinin de bir sığır derisine sarılıp ırmağa atılmasını emretti.

 

 

Öyle de yapıldı. Ama sığır derisini diken köle (vıneut; унэ1ут), gençlere acıdı ve deri tulumun bir yerinden gizlice keskin bir bıçak uzattı. Tulum, içindekilerle birlikte ırmağa atıldı, hızlı ve coşkulu akan ırmak gençleri uzunca bir süre, uzaklara doğru sürükledi. Sonunda deri tulum bir ağaç köküne takıldı, tulumu bıçakla yarıp dışarı çıktılar. Yakınlardaki bir yamaca tırmanıp orada bir kulübe kurdular. Delikanlı gündüzleri avlanıyor, bulduklarını yiyip ayakta kalmaya çalışıyorlardı. Derken günler günleri, aylar da ayları kovaladı. Çevredeki geyikler zamanla kulübeye alıştılar. Kadın ile geyikler arasında bir yakınlık oluştu. Sonunda geyik sütü ile geyik etine de kavuştular; kadın giderek geyiklerin guaşe’si (гуащэ: Kraliçe) oldu. Irmağa da Şha-guaşe (Шъхьэ-гуащэ: Geyiklerin Kraliçesi: шъыхьэ: Geyik) denmeye başlandı. Bunun gibi guaşe takısı olan ve politeist dönemden kalma çok sayıda ad vardır. Psıĥo-Guaş (Irmaklar Tanrıçası), Mez-Guaş (Ormanlar Tanrıçası), Hete-Guaş (Xeteguaş; Bahçelerin Koruyucu Tanrıçası) gibi.

 

 

Politeist  dönemden kalma yer adları binlerce yıl süresince varlıklarını koruyabilmişlerdir. Bu adlar zamana karşı direnerek, adeta zamanla inatlaşarak günümüze değin gelmeyi başarmışlardır.

 

 

Thabe ya da politeist dinini Çeleĥstan (Чэлэхъстан: Hıristiyanlık) dini izledi (Bu yeni dine Çiristan da denir).

 

 

Çelehstan dini özellikle 5-6.yüzyıllarda Adıgeler arasında yayılmaya başladı. Bu dini Grekler (Rumlar) yaymaktaydılar. Karadeniz kıyısında 7-9. yüzyıllarda var olan ve bir Grek yerleşimi olan Nikopsis kenti dinsel merkezdi. İbadet dili Grekçeydi. İzleyen 10-11.yüzyıllarda Çelehstan dini Adıgeler arasında iyice yayılmış durumdaydı.

 

 

18.yüzyılda Çelehstan dini Adıgeler arasında  zayıflamaya başladı. Hıristiyanlık süreci içinde Grek (Rum), Bizans, Gürcistan (Ĥurśe; Хъурцэ) ve Rusya’ya özgü  görüntüler Adıgeler arasında yayıldı. Yüzyıllara uzanan bir tarihin mirasını günümüze getiren bu görüntüler, Adıgelerin kültürü içinde, kuşkusuz  kalıcı izler de bıraktı, sonunda Adıgeler dindar bir topluluğa  dönüşmüş oldular. Bu kalıntı izler, Çeleĥstan dininin uzun bir süre boyunca, varlığını sürdürmeye devam ettiğini de göstermektedir. Örneğin, 19.yüzyılda bile, her iki dini (Çeleĥstan ve Müslüman) bir arada yaşatmakta olan Adıge toplulukları vardı. Dış ülkelerden Çerkesya’ya gelmiş olan gezginler paskalya yortusunun Adıgeler arasında Uţıĵ (1ут1ыжъ) adıyla kutlandığını yazıyorlar. Ayrıca çekiç görünümlü haçlar yapıp evlerinde bulunduranlar da vardı. Yılda bir kez ev halkı haçın üzerine diktikleri mumları yakar, karşısına geçip dua ederdi. Mumlardan biri sönecek olursa, o mumu yakanın o  yılın sonuna değin öleceğine inanırlardı. Veba ya da başka bir salgın hastalık karşısında da bu hastalığı kendi bölgelerinden uzak tutmak için, bölgelerini haçlarla çevirerek koruma altına almaya çalışırlardı. Karadeniz kıyısında, Şapsığe’deki Thağap (Тхьагъапшъ)  köyünde Mıjuak (Мыжъуакъэ) denilen bir yer vardır. Buradaki taş politeist dönemin en eski kalıntılarından biridir. Ama ilginç olan şey, Mıjuaka (Taş Mezar) üzerine haçlar dikip ayinler yapmakta olmalarıydı.

 

 

Adıgeler ayrıca tanrısal öz taşıdığına inanılan ve animizmi simgeleyen kutsal ağaçlara da haçlar dayayarak tanrıya dua ediyorlardı. Bütün bu görüntüler 19.yüzyıl başlarına değin Adıgeler arasında Çeleĥstan dinine ait izlerin hâlâ bulunduğunu kanıtlamaktadırlar.

 

 

 

Şimdi Çeleĥstan dininden kalma olup yerbiliminde (toponomi) yer alan  yer adlarından kısaca söz edelim.

 

 

Adıge yer adlarını derleme çalışmalarım sırasında birçok kez Kıyıboyu Şapsığe köylerini dolaştım. O arada Tuapse kenti yakınında bir Şapsığ köyü olan Ṡeps (Ц1эпс) köyünde de kalmıştım. Burada Къохъутх (Kohuth; Koĥutx) denen yüksek bir sırt uzanır. Anlamı belli: domuz beslenen dağ sırtı. Çelehstan dini döneminde Adıgelerin domuz sürüleri vardı. Köydeki yaşlı kadın ve erkeklerin buna ilişkin ilginç anlatıları var.

 

 

Bu anlatılardan birine göre, çok eski bir dönemde, bu dağ sırtı üzerinde iki köy varmış. Varlıklı ve sürü sahibi köyler imişler bunlar. En çok da domuz besliyorlarmış. Ama bir süre sonra köylerindeki domuz sayısının azaldığını görmüşler ve telaşlanmışlar. Hemen köy meclisini (xase; хасэ) toplayıp konuyu görüşmüşler. Uzun bir araştırmadan sonra konu anlaşılmış. Gençler başlık bedelini (vase; уасэ) köyün domuzlarından ödüyorlarmış. Azalmanın nedeni buymuş. Sonunda köy meclisi  köy gençlerinin köy içinden evlenmeleri kararını almış. Böylece başlık bedeli olarak  başka köylere  domuz verilmesi durumu azalmış ve domuz sayısı yeniden artmaya başlamış. O dönemlerden günümüze kalan deyişlerden biri de şöyle: ”Yaşadığımız sürece domuz yiyelim, ölünce de  domuzla gömülelim”. Bu sözlerin doğruluğu, günümüz arkeologları tarafından kazılan mezarlardan domuz kemikleri çıkmakta olmasıyla da kanıtlanıyor.

 

 

Karadeniz kıyısındaki Aguy köyü yakınlarındaki bir dağ sırtına da Къотх (Kotx; Koth; Domuz Sırtı) deniyor. Thağapş  (Тхьагъапшъ) köyünde  Лэу джэгуп1э къушъхь (Lev ceguṕe kuŝh; Domuzun kaynaştığı dağ) denilen bir yer var. Adıgeler eskiden domuza lev (лэу) diyorlardı. Levşır (лэущыр), yani domuz yavrusu (koşır; къощыр) denmesi de o dönemden kalmadır.

 

 

Kıyıboyu Şapsığe köylerinde cor (джор: haç) üzerine değişik anlatılar bulunmaktadır. Cor Gürcüce джвари’den (cvari) geliyor. Bu sözcük dilimize cor biçiminde yerleşti. Çeleĥstan dininin Adıge ülkesinde yayılması sürecinde, yukarıda da değinildiği gibi, Gürcistan’ın da etkisi olmuştur. Cor sözcüğü  bu yolla dilimize girmiştir.

 

 

Cor, haç demektir. Aslında cor (djor) sözcüğü Grekçe'den Gürcüce'ye, oradan da bize geçti. Kaş (кащ: Haç) sözcüğü ise Ermenice kökenli sayılıyor. Kaş sözcüğü Vıbıhça (yбыхыбзэ) ve Kumukça'da da kullanılıyor. Bu sözcük Türkçe'den Ermenice'ye, oradan da Kafkas dillerine geçti.

 

 

Bu arada ilginç olan şey ise gerisinde birçok yer adı bırakmış olan cor (djor) sözcüğünün haç (kaş) karşılığı olarak artık bizim dilimizde, Batı Adıgecede kullanılıyor olmamasıdır. Cor sözcüğü, kaş sözcüğü karşılığı olarak Kabardey, Abaza (Abazin) ve Abhaz dillerinde hâlâ kullanılmaktadır. Bu üç dilde kaş (haç) sözcüğü bulunmuyor ve kullanılmıyor.

 

 

Şimdi cor sözcüğünden gelme birkaç yer adını söyleyelim.

 

 

Джорэ чъыг/ Core çıǵ (Cor ağacı)

 

 

Ҭu Irmağının (Т1у) kaynak bölümünde bulunuyor. Bu ağaç o adla tanınan bir ayin (dua) yerindedir. Bir Şapsığ köyü olan Aguy yakınındaki dağ sırtlarının bir bölümüne Джорэкъотх (Corekotx; Coreko  sırtı) deniliyor. Джорэкъопс (Corekops; Coreko Irmağı), burası da Aguy ırmağının sağ yukarısındaki derenin (psıkoç; псыкъочъ) adıdır. Derenin geniş tabanlı vadisinde, eskiden ulu meşe ağaçları vardı. Her bir ağacın gövdesine ağaçtan yapılma kocaman haçlar dayalıydı. Buraları halkın bilinen dua yerleri idiler. Coreko vadisinde tek tek kişiler, aileler, aynı sülaleden (łako; л1акъо) insanlar ya da tüm köy halkı toplanıp dua ederdi. Ayrıca Джорэ тхьалъэ1уп1 (Core thaĺeuṕ; Core ayin yeri) denilen yerle de karşılaşıyoruz. Yine Джорэ мэз  (Core mez; Cor Ormanı) denen bir yer daha var. Yani Cor (haç) adını taşıyan yer adlarımız hiç de az değildir.

 

 

Burada “cor”un (haçın) kutsanan bir varlık olduğunu da belirtmemiz gerekiyor. O zamanlar “cor”un gizil bir gücünün olduğu inancı vardı. Adıgeler arasında cor kaynaklı bir dans da bulunuyordu. Danslı eğlenceler ilkbahar mevsiminde ekinler başağa sardığında düzenlenirdi. Ucuna haç biçimi verilmiş uzun bir sopaya kuru ot demetleri bağlanır, otlar tutuşturulurdu. Bu tür meşaleleri taşıyan insanlar, kızlı erkekli gruplar halinde, geceleri gün ışıyana değin karşılıklı dans eder, eğlenirlerdi. Oyunlara akşam başlanırdı. ”Джор, джор, гъэбэжъушхо къытэт “ (Cor, cor, ğeberışuxo kıtet; Cor,cor, bize bereket, bize bol ürün ver) diye şarkılar söyler, sabahlara değin eğlenirlerdi.

 

 

Çeleĥstan dininden bugüne buna benzer yer adları kaldı. Ancak bu adlar henüz yeterince derlenmiş değildir. Bunların yeterince derlenmeleri ve incelenmeleri gerekir.

 

 

Politeist ve Çeleĥstan dinlerine oranla İslam dininden (Bısĺımen din; Быслъымэн дин) kalma yer adları fazla değildir. Bunun ana nedeni, İslam dininin, Adıgeler arasında, öbür dinler gibi yüzyılları bulan, uzayıp giden bir tarihsel geçmişinin olmamasıdır. Bu arada Adıgelerin Müslümanlığa geçiş tarihi de yeterince aydınlatılmış değildir. Bazı araştırmacılar Müslümanlığın Adıgelerarasında 14. yüzyıl  sonlarında yayılmaya başladığını yazıyorlar, bazıları da bu tarihi 13-14. yüzyıllara götürüyorlar. Çoğu araştırmacı ise Müslümanlığın Adıgelerce 17.yüzyılda benimsediğini söylüyor. Ancak 18. yüzyıla değin İslam dini, daha çok önde gelen (soylu ve varlıklı) aileler arasında benimsenmiş durumdaydı. Bilim adamları İslam dininin 19.yüzyıl başlarında Adıge ülkesinde başat (egemen) din konumuna geçtiği noktasında birleşmektedirler. İslam dini böylesine bir tarihsel yol izlemiştir. İslam dininin çok zor ve uzun bir süreç sonunda benimsenmiş olması, Hıristiyan dininin direnişinin güçlü geçtiğini göstermektedir. Bu arada bir bölüm Adıge, uzun süreler boyunca politeist (çoktanrıcı) inançlarını da sürdürmekteydi. İslam dininin yüzyılı bulan bir süreç içinde Adıge ülkesinde baskın din konumuna ulaştığı söylenebilir. Ama Müslümanlığın, yine de  bütünüyle benimsenmiş olduğu da  söylenemez.

 

 

1917 Ekim Devrimi'nden sonra dinsel faaliyetlere bir son verilmiş, 75 yıl boyunca İslam dini baskı altına alınmış durumdaydı. Bu yüzden dinsel kaynaklı yer adlarının kayba uğradığı kuşkusuzdur. Yine de İslam ile bağlantılı yer adlarımız vardır. Bunlardan biri de Kamennomostski beldesi yakınındaki Аминэ ихьыкум ш1ып1’dir (Amine yıhıḱum šıṕ; Naib Muhammed Emin’in hüküm/ yargılama/ infaz yeri). Naib ceza infazlarını eskiden Şhaguaşe Irmağı üzerinde bulunan taşköprüde yaptırırdı. Taşköprü artık yok. Köprü yerinin aşağısı dik, dar ve derin bir yar, bir uçurumdur, içinden delicesine ve kenarlarına köpükler saçarak hızlı, sert ve gürültülü bir biçimde Şhaguaşe Irmağı akar. Aşağıya, suya bakan kişinin başı döner. Anlatılara göre Şamil’in Adıgeler arasına yolladığı naibi Muhammed Emin, İslam dinini benimsemeyenlere hüküm  uyguluyor, yani ceza veriyor, tutuklatıyor ve köprüden aşağıya, suya attırabiliyormuş. Naib’in şeriata karşı gelenler için böylesine sert ceza ve yaptırımlar uyguladığı anlatılır.

 

 

Мэджлис 1уашъхь/ Meclis uaŝh (Meclis Tepesi)

 

 

Мэджлис 1уашъхь/ Meclis uaŝh (Meclis Tepesi) adlı bir yer  Veçepşıyaće köyü (Очэпщыяк1э) yakınlarında vardır. Meclis sözcüğü Türkçe'den dilimize geçmiştir. Sözcük хэсап1э/ xesaṕe (parlamento), зэ1ук1ап1э/ zeućaṕe (toplantı yeri)  anlamındadır. Anlatılara göre, söz konusu köyün sorunları bu yerde (tepede) toplanılıp görüşülürmüş. Görüşme sonucu herkesin tüm özlemlerinin gerçekleştiği anlatılır. Bu nedenle bu tepeye uğurlu tepe de derlerdi.

 

 

Къадун (Kadun)

 

 

Burası Krasnodar Barajı suları altında kalan Şebenehable köyü yakınında bir yerdi. Kadun sözcüğü Türkçe'den alınma kadı sözcüğünden gelmektedir ve yargıç anlamındadır. Burada İslamî kurallara karşı çıkanlar yargılanır,cezalar verilir ve gerekli görülürse o kişi idam edilirdi.

 

 

<p>Джэнэт къуладж/ Cenet kulac (Cennet</p>Vadisi)

 

 

Burası Kıyıboyu Şapsığe’de Psıbe Irmağı sağında olan bir derenin (psıqiç) vadisidir. Vadi çayır, çimen ve meyve ağaçları ile kaplı bir bahçe görünümündeydi. Bir bolluk ve güzellik köşesi olduğundan bu yere  Cennet Vadisi adı verilmişti. Psıbe köyü yakınında da Джэнэтык1э/ Cenetıće (Yeni Cennet) adını taşıyan başka bir yer  daha vardır. Burasının bir çayırlık olduğu ve  eskiden ot biçildiği söylenir.

 

 

 

Стамбол к1ожь гъогу/ Stambol қoj ğogu  ya da Стамбул ик1ыжь гъогу/ Stambul yıқıj ğogu (İstanbul’a giden yol) denilen bir yol vardır.

 

 

Bu yol şimdiki Kunçıkohable köyü traktör istasyonu boyunca uzanıp gidiyordu. Rus-Kafkas Savaşı sonucu Türkiye’ye gönderilen Adıgelerin  o yolu izleyerek gittikleri  anlatılıyor.

 

 

Мэщытыжъыр/ Meştıĵır  (Eski Cami)

 

 

Kazanokoyaće köyüne (Къэзэнэкъояк1э) uzak olmayan bir yerde, Psekups Irmağı (Псэкъупс) geçiş noktalarından birinin  yakınında bulunuyordu. Şimdi orası da  Krasnodar Barajı suları altında kalmıştır. Anlatılara göre söylenen yerde eskiden  bir cami varmış.

 

 

İslamiyet döneminde kötü varlıkların adları, değişik yerlere de ad olarak verilebiliyordu. Kötüler içinde, en çok cin, şeytan ve iblis gibi adlar kullanılıyordu. Toponomide (yer biliminde) bu türden çok sayıda yer  adı vardır.

 

 

<p>Джынэ къуладж/ Cıne kulac (Cinli Vadi, Cin</p>Deresi)

 

 

Şahe Irmağı (Шaхэ) sağında bulunan bir derenin (psıqiç) adı, Джынэ уджып1/ Cıne vıcıṕ (Cinlerin dans ettiği yer)- Afıpsıpe köyü yakınlarında bir yer vb gibi yer adları vardır. Bunun gibi Ислам ичъыгыжъ/ İslam yıçıǵıĵ (İslam’ın kadim ağacı), Ислам ипсын/ İslam yıpsın (İslam’ın kuyusu), Т1ахьирэ хьаджэ икъуладж/ Ҭahire hace yıkulac (Hacı Tahir’in vadisi), Xьаджэ гъогу/ Hace ğogu (Hac Yolu), Хьаджэ 1апчъэ ч1эк1ыгъу/ Hace apçe ćećığu  (Hac ormanı yolunun çıkış yeri), Хьаджэ хэкужъ/ Hace xeḱuĵ (Eski hacı diyarı) vb. adlar da çoktur.

 

 

Adıge ulusunun değişik dinlere inandığı dönemlerden kalma çok sayıda yer adı bulunmaktadır. Bu adlar ulusumuz ve geleceği açısından büyük bir önem taşıyor. Geçmiş  dedelerimizin yaşamlarına ait olan bu bilgileri, bu adları öğrenme sayesinde  daha fazla aydınlanmış oluyoruz; böylece ileride de tarihimizi, halkbilimimizi ve dilimizi derinlemesine incelemek isteyecek bilim insanları için çok değerli belgeler bırakmış oluyoruz.

 Meretıko Kasım 

 

Çeviri : Hapi Cevdet Yıldız

 

Not: Yazı güncellenmiştir. - hcy

 
  Bugün 3 ziyaretçi (14 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol