
Şhaguaşe Irmağı Vadisi
Bir ırmak, Maykop’un güneydoğusunda doğuyor, vadi, kanyon ve benzeri yerleri geçerek uzaklara ulaşıyor. Bu ırmak, kente, Maykop’a adını vermiş olan Mıyeku ya da Mıyeko Irmağıdır. Mıyeko, doğuda Meĥoş Dağı, batıda da Neǵıyeĵ Sırtı ile çevrili. Ara yerdeki arazi, dağ doruklarına değin kadim Abzah (Abadzeh) toprağı, doğu tarafında bulunan araziler de Meĥoşların meraları, hayvan otlatma yerleri idi.
Eski anlatılarda anlatıldığına göre, Neǵıye yiğit bir yurtsever idi. Bir savaşta arkadaşları ölmüş, kendi kurtulmayı başarmıştı ama düşman peşine düşmüştü, sonunda Neǵıye Şhaguaşe (Ŝheguaşe/ Belaya) kanyonuna ulaşır. Duraklamadan at sırtında - metrelerce aşağıdaki - suya atlar, yüzerek karşıya geçer. Atından iner, elbiselerini sıkıp yeniden giyer, kaygılanmadan atına atlayıp uzaklaşır. Eski yiğitlik kurallarına göre, böylesine yiğit birine düşmanları da ateş etmezlerdi, ulus yiğitlere saygı duyardı. Bu yiğit kişinin kanyon sırtından suya atladığı yere, sonraları Neǵıyeĵ Sırtı adı verildi. Bu uzun sırta Şhabe (Ŝhabe) de denir.
Mıyeko Irmağı boyunca – Maykop’tan- on kilometreden biraz daha ileri gidildiğinde Tulski yerleşim yerine, beldesine varılır. Bu yerleşim yeri Meĥoş Dağı eteğinde kuruludur, Şhaguaşe Irmağı da beldeyi çevreler. Buraları çok güzel yerler. Gür ve karışık orman ağaçları, çayır ve meraları, yerleşim yerine yakın yerlerde pınarları vardır. Şimdiki Tulski’nin uzağında olmayan bir yerde, Çerkes-Rus Savaşı öncesinde, Haćemzıyeĵ ve Yecerıkuaye köyleri bulunuyordu.
Yaşlıyı gençleştiren sihirli pınar
Çok eski bir dönemde bu iki köye yakın bir yerde bir nine ile bir dede otururmuş. Çocukları yokmuş, bir başlarınaymışlar, çok yaşlanmış ve çok da kocamış imişler, kendileri gibi yaşlı ve bir deri bir kemik kalmış bir de keçileri varmış. Bahar gelip otlar topraktan sürdüğünde yaşlı adam kart keçiyi önüne katıp ırmak boyuna sürmüş. Kart keçi toprağı eşeleyerek yerden yeni çıkmış bir öbek ottan bir tutam koparıp pınara yollanmış. Keçi dizüstü çöküp pınardan içmiş. Kart keçi ansızın genç bir oğlağa dönüşmüş, hoplaya zıplaya geri dönmüş. Yaşlı dede gözlerine inanamamış. Kendi de pınarın başına uzanmış, ak sakalını suya daldırarak içmiş de içmiş. Ardından yaşlı dede eski gençlik günlerine dönüvermiş, yakışıklı bir delikanlı olup çıkmış. Delikanlı akşama değin güzel mi güzel oğlağını otlatıp başında beklemiş. Gün batımına doğru da oğlağı bahçeye getirmiş. Ardından mutluluktan uçar bir halde yaşlı eşine seslenmiş:
- A hanım, bugün çok yoruldum, acıktım. Sofrayı hazırla!
- A evlâdım, yakışır mı bu gibi sözler sana? – yaşlı kadın gençleşmiş kocasını tanıyamamış.
Aç gözlünün başına gelen
Adam gençleşmiş olduğunu, başına geleni anlatmış. Yaşlı kadın şaşırıp kalmış, kendi de gençleşmek istemiş.
Biran önce sabah olmasını beklemiş, merakından gece boyunca uyuyamamış. Sabahleyin delikanlı oğlağı önüne katmış, yaşlı kadın da onları ağır ağır geriden izliyormuş.
Pınara yaklaştıklarında delikanlı duraklamış. Pınara götürmeyi önermiş, ama eşi kabul etmemiş.
- Sen bana gideceğim yeri işaret et, yeter, gerisini istemiyorum, yolu kendim bulurum, sen keçiyi kolla, - demiş yaşlı kadın.
Nine delikanlının işaret ettiği yöne yönelmiş, bayır aşağı inmiş, ama çok gecikmiş, geri dönmemiş, delikanlı da merak etmeye başlamış. Çok geçmeden bir bebeğin ağlama sesini işitmiş. Neye yoracağını bilemeden delikanlı sesin geldiği yöne gitmiş. Bir baktığında ne görsün ki, yaşlı kadının yıpranık giysilerinin içinde bir bebek tepiniyor, yırtınırcasına ağlayıp duruyormuş. Anlaşılan aç gözlü nine pınardan içmiş de içmiş olmalıydı, bu durumda delikanlı ne yapabilirdi ki? Bebeğe dönüşmüş eşini sarıp sarmalayıp evine götürmüş
Bu bir masal, ama sularımızın birer şifa, birer hayat kaynağı olduğunu da bize anlatıyor.
Tanrı bize, biz Adıgelere – yeryüzünün- en güzel bir yerini bağışlamış. Doğamızda gür ormanlar, geniş, düz, uçsuz bucaksız tarım toprakları, başı göğe değen ak saçlı (karlı) dağlar var. Berrak sularımız yüksek dağ sırtlarında, doruklarda yıllanmış kar ve buzullarla besleniyorlar. Dar yataklardan köpürerek, çağlayarak aşağıya akıyor, dağ vadilerinden iniyor ve dağları terk ediyor, düz ovalara varıyor, orada birbirine ekleniyor ve sonunda Kuban Irmağına dökülüyorlar. Irmaklarımızın boylarında art arda köy yerleşimlerimiz sıralanıyor.
Akarsuların sağ kıyıları yerleşim yerleri idiler
Eskiden şimdiki gibi ırmakların sol kıyılarında yerleşim yerleri kurulmazdı. Sağ kıyılardaki tümsekler yerleşim yerleri olarak yeğlenirdi. Kuban Irmağına soldan dökülen akarsularımızın sağ kenarları, sola oranla daha yüksektir. Bu sayede sel gelse, büyük yağışlar da görülse, baharları karlar eridiğinde bile, evleri, çatılı yerleri (bğağe) su basmazdı. Eski dedelerimizin akılcı bir yaşam düzeyleri vardı, çukur, taban arazilere yerleşim yerleri kurmazlardı. Şimdiyse köylerimizin ve mezralarımızın (kutır) selden zarar görmediği yıl olmuyor.
Akılcı kullanıldığında suyun sağlayacağı birçok yarar vardır, ama yarar ve zararı dengeli hesaplamazsan, söz gelişi Krasnodar Barajı gibi eğreti yaparsan, hiç yapma daha iyi. Baraj, Adıgelere çok sayıda yıkım getirdi, ülkeye de bir yarar sağladığını söyleyemeyiz.
Tam bu noktada elektrik enerjisi üretmek üzere MayGES ve BelGES HES’lerinin Şhaguaşe ve Pşış Irmakları üzerinde kurulduğunu da belirtmeliyiz. Bunlar yerinde birer hidroelektrik santralı, yıllardan beri bize büyük bir enerji sağlıyorlar. “Psır psem yızınıku!” (Su hayatın yarısıdır!) derler. Eskiden akarsulardan alınan su içilir, mutfakta, yemekte kullanılır, hayvanlar ırmaklara su içmeye götürülürdü, insanlar ırmaklarda yüzer ve yıkanırdı. Bunalmış halde Laba, Farz, Şhaguaşe, Pşış, Psekups, Afıps gibi akarsularda suya dalma gibi bir fırsatın olduğunda, serinler, dinginleşirdin. Ardından bu yaz olduğu gibi güneş iyice yakıcı, ısırıcı olduğunda da ırmak bir serinleme aracı olurdu. Yıkanılacak yerlere yakın yerlerdeki çakıllardan pınarlar fışkırıyordu. Elle biraz eşelendiğinde, o gibi çukurlarda göz pınarı gibi berrak ve soğuk pınar suyu toplanırdı.
Kuyu kazılan yerler
Şimdiki kuyulara da bir bakalım. Bir ırmağın boyuna yerleşmeyen ve pınar suyu içmemiş olan tek bir Adıge köyü yoktur.
Küçük köyümüz Tevıyhable’nin Marte suyu boyunda yer yer pınarlar bulunurdu. Kuyulara cadde ve sokaklarda, bahçelerde rastlanırdı. Temiz su bulma zorluğu çekilmezdi, ama yazları köydekiler, kırda, tarlalarda çalışanlar, köyün hayvanlarını ve kolhoz sürülerini otlatanlar Nevtağe’nin pınarından içerlerdi. Suyu berrak ve bol olan bu harika pınar, - ne yazık ki- şimdi baraj altında kaldı.
Şimdiki köylerin yararlandığı sular yerin derinliklerinden çekilen artezyen kuyusu (yeraltı) sularıdır, bu sular önce havuzlara dolduruluyor, oradan da borularla evlere dağıtılııyor.
Kuyu suları dışında Adıgey’in yer altı suları içinde değişik özellikte sular da vardır, sıcak sular, ılıca suları, diğer şifalı sular, maden suları, vb vardır ve boldur. Bu sular içiliyor, eklem hastalıkları, iç hastalıklar ve diğer fiziksel hastalıkları iyileştiriyorlar. Çok eskiden beri bu sulardan yararlanılıyor. Pınar yerlerinde dinlenme tesisleri (termal tesisler) bulunuyor, her yıl ziyaretçiler geliyor, tedavi ediliyor ve sağlıklarına kavuşuyorlar.
Evet, - anlaşılmış olmalı- biraz önce anlattığımız eski bir öykünün hiçbir temelinin de olmadığını söyleyemeyeceğiz.
Tev Asĺan
Arkeolog, Adıge Cumhuriyeti Ulusal Müzesi bilim baş danışmanı.
Adıge mak, 31 Ağustos 2015
***
31 августа 2015
Типсыхэм шIогъэшхо ахэлъ
Мыекъуапэ икъыблэ-къокIыпIэкIэ щырегъажьэшъ, кIэй хъоо-пщау зэныбжь къушъхьэхэмкIэ чыжьэу макIо. Ар къалэм ыцIэ къызтекIыгъэ Мыекъу. Мыекъо къокIыпIэмкIэ - Мэхъош къушъхьэм, къохьапIэмкIэ - Нэгые тхыцIэм къагъэгъунэ. Мыекъуапэ щырагъажьэшъ, а бгышъхьитIумэ къушъхьэхэм анэсэу зызэпащы. Мы чIыналъэр егъэшIэрэ абдзэхэ чIыгужъ, къокIыпIэ лъэныкъомкIэ гъэзагъэхэр мэхъошхэм яхэпIагъэх.
Къэбарыжъым къызэрэщиIорэмкIэ, Нэгые зэолI лIыбланэщтыгъ. Зэгорэм игъусэхэр хэкIодагъэхэу, ежь пыйхэм къаIэкIэкIыжьыгъэу къылъычъэхэзэ, Шъхьэгуащэ къыIулъэдагъ. Къэмыуцоу, шым зэрэтесэу псым къыхапкIи, къызэпырысыкIыжьыгъ. Къепсыхи, ищыгъынхэр зыщихыгъэх, ыфырзыхи зыщилъэжьыгъэх, мыгуIэу шым екIэси къыIукIыжьыгъ. ИжъыкIэ зэрэхэбзагъэу, ащ фэдэ лIыхъужъым пыйхэр кIэлъыожьыгъэхэп, лъэпкъми лъытэныгъэ фишIыщтыгъэ. ЗэолI гушхом ыцIэкIэ бгышъхьэу къызэпкIэхыжьыгъагъэм Нэгыежъ тхыцIэкIэ еджагъэх. Мы бгышъхьэ кIыхьэм Шъхьабэ раIоуи мэхъу.
Мыекъо кIэимкIэ километрипшIым тIэкIу ехъоу узыкIокIэ, псэупIэу Тульскэм уIокIэ. Мыр зыдэщысыр Мэхъош къушъхьэ лъап, Шъхьэгуащэ речъэкIы. ИчIыпIэхэр дэхэ закIэх. Чъыгыбэу зэхэт мэзхэри, губгъо хъоо-пщаухэри, псынэкIэчъхэри пэблагъэх. Джырэ Тульскэм пэмычыжьэхэу, Кавказ заом ыпэкIэ, ХьакIэмзыежъымрэ Еджэркъуаерэ щысыщтыгъэх.
ЛIыжъыр кIэлакIэ зышIыгъэр
Пэсэрэ лъэхъанэхэм мы чылэхэм апэблагъэу лIыжърэ ныорэ щыпсэущтыгъэх. Лъфыгъи ямыIэу язэкъуагъ, аныбжькIэ жъы дэдэхэу, къатмыш хъугъагъэх, ежьхэм афэдэу жъы хъугъэу зы пчэн одыжъ яIагъ. Гъатхэ горэм уцхэр къэшъхъыгъэхэу лIыжъым пчэныжъыр дифи псыIушъомкIэ ыфыгъ. Хьайуан туснакъыр лъэпаозэ, уц къэкIыгъакIэр зы купрэ пичишъ, псынэкIэчъым Iухъагъ. ЛъэгонджэмышъхьэкIэ тIыси, псы ешъуагъ. ОшIэ-дэмышIэу пчэныжъыр чэцI цIыкIу къэхъужьыгъ, тIыраезэ псым къыIукIыжьыгъ. ЛIыжъым ылъэгъурэр ыгъэшIэгъуагъ. Ежьыри псынэкIэчъым Iугъуалъхьи, ыжакIэ хаоу зыхиуIуби ешъуагъ. Ащ лъыпытэу лIыжъыр кIэлэ бжьышIо ныбжьыкIэ къэхъужьыгъ. Зэу шIомышIэу, къэнэгъэ мафэм чэцI дэхэжъыем пэтыгъ. Тыгъэр зехым, пчэныр къырифыжьэжьыгъ. Зынэсыжьым, ебытаоу Iэгум дэт иныо еджагъ:
- А ныу, непэ сыкъэпшъыгъ, мэлакIэ сыкъэлIагъ. Iанэ къысфэшI!
- А сикIал, сыд мы къапIохэрэр? - зэхъокIыгъэ хъугъэ илIыжъ ышIэжьыгъэп.
Нэйпсыим игумэкI
ЛIыр зэхъокIыгъэ зэрэхъугъэр къыгурыIуи, къехъулIагъэр къыIотагъ. Ныожъым зэхихыгъэр ыгъэшIэгъуагъ, ежьыри ныбжьыкIэ хъужьы шIоигъо хъугъэ.
Нэф къызэрэшъыщтым дэгуIэу, чэщ реным бзылъфыгъэр чъыягъэп. Пчэдыжьым чэцIыр лIыжъым зыдефым, лъэубабэзэ ауж ихьагъ.
ПсынэкIэчъым хьазырэу нэсыхэ зэхъум, лIыр къэгуIагъ. Iуищэнышъ, ригъэлъэгъунэу зыреIом къыфидагъэп.
- СыздэкIощт лъэныкъор къэгъэлъэгъо къодыери нахьыбэ сыфаеп, сэр-сэрэу къэзгъотыщт, о пчэным фэсакъ, - къыриIуагъ.
Iэ зыдишIыгъэмкIэ ныор кIуи, нэпкъым ехыгъ, ау къэмыкIожьэу бэрэ къэты зэхъум, лIыр гумэкIы фежьагъ. ОшIэ-дэмышIэу зыдэкIуагъэмкIэ сабый гъы мэкъэшхо къэIугъ. Ар зыфихьыщтыр ымышIэу къыздиIукIырэмкIэ кIуагъэ. Плъэмэ, иныо ищыгъын нэтхъэ-патхъэмэ сабый быдзашъо ахэлъ, зэготхъэу мэгъы. Иныо нэйпсые псы бащэ зэрэришъугъэр къыгурыIуагъ, ау сыд ышIэн? Нэнаужъые хъужьыгъэ ишъхьэгъусэ къызэкIоцIищыхьи ядэжь къыхьыжьыгъ.
Шъыпкъэ, мыр пшысэ, ау типсыхэм шIогъэшхо зэрахэлъыр дэгъоу къытегъашIэ.
АдыгэхэмкIэ анахь чIынэлъэ дахэу щыIэр Тхьэм къытипэсыгъ. ТичIыопс хэтых мэз кIырхэр, губгъо лэжьэкIупIэхэр, къушъхьэ фыжь лъагэхэу зышыгухэр уашъом едысхэрэр. ЕгъэшIэрэ ос щтыгъэхэу ахэм ателъхэм къакIэчъырэ псы къаргъохэр типсыхъохэм якъежьапIэх. Хьалыгъонэ зэжъухэм ащыбыжъутэхэзэ, чъэрычъэкIэ бгы тIуакIэхэр къызэранэкIых, шъоф зэныбжьхэм къарэлъадэх, етIанэ япсыхэр шъырытэу рахьыжьэхэшъ, Пшызэ фахьых. Типсыхъохэм янэпкъхэм къоджэ-къуаджэу тичылагъохэр къягъэтIысэкIыгъэх.
Джабгъу нэпкъхэр ятIысыпIагъэх
ИжъыкIэ джырэ фэдэу сэмэгубгъухэр чылэгъо хапIэкIэ аубытыщтыгъэхэп. Джабгъу нэпкъхэр ары псэупIэкIэ хахыщтыгъэхэр. Пшызэ исэмэгубгъукIэ хэлъэдэрэ типсыхъохэм яджабгъу нэпкъхэр, сэмэгухэм ялъытыгъэмэ, нахь лъагэх. Ащ ишIуагъэкIэ, псыр къиугъэми, оешхоми, гъатхэм осыр къэжъугъэми, унэхэм, бгъагъэхэм псыр къакIаощтыгъэп. Пасэм тятэжъ пIашъэхэр Iушэу псэущтыгъэх - лъэгуанэхэм чылэхэр арагъэтIысхьэщтыгъэхэп. Тэ тыщыгъуаз тикъуаджэхэм, къутырхэм псыр къакIэмыоу джы илъэс къызэрэхэмыкIырэм.
IушыгъэкIэ псыр бгъэфедэмэ, шIогъэшхо къыпфихьыщт, ау федэу къыхэкIыщтымрэ иягъэу къэкIощтымрэ зыфэдэщтым икъоу уемыгупшысэу, Краснодар псыIыгъыпIэр зэрашIыгъэм фэдэмэ, шIу ущымыгугъ. АдыгэхэмкIэ ар зэрарышхо хъугъэ, хэгъэгуми федэшхо къыфихьыгъэу пIон плъэкIыщтэп.
Мыщ дэжьым къэIогъэн фае цIыфхэм нэфынэ къязытырэ МайГЭС-рэ БелГЭС-рэ Шъхьэгуащэрэ Пщыщэрэ зэратырашIыхьагъэхэр. Ахэр псэолъэ пшъхьапэх, илъэс пчъагъэ хъугъэу шIогъэшхо къахьызэ мэ-лажьэх. «Псыр псэм ызыныкъу!» аIуагъ. ИжъыкIэ псыхъохэм къахахыщтыгъэ псым ешъощтыгъэх, рыпщэрыхьэщтыгъэх, хьайуан-хэр псашъо рафылIэщтыгъэх, зыщагъэпскIыщтыгъэ. Гопэгъоу гъэмэфэ фэбэшхом Лабэми, Фарзэми, Шъхьэгуащэми, Пщыщэми, Псэкъупсэми, Афыпсыми, адрэ псыхъожъыехэми защыбгъэпскIымэ, лъэшэу гугъатхъэ, уагъэучъыIатэ. ЕтIани ар, мыгъэ фэдэу тыгъэр лъэшэу цакъэ зыхъукIэ, пшъхьапэщт. ЗыгъэпскIыпIэмэ апэблагъэу мыжъуакIэмэ псынэкIэчъыпсыхэр къачIэкIых. IэкIэ тIэкIу иуутхъурбыкIмэ, нэпсым фэдэу къаргъоу, чъыIэу къехъо.
Псынэр зыщатхъущтыгъэр
Джы псынэхэм якъэбар. Сыдрэ адыгэ чылагъуи псыхъо Iусыгъэу псынэкIэчъыпс емышъуагъэ щыIэп.
Тикъоджэ цIыкIоу Тэуйхьаблэ и Мартэ кIэй псынэкIэчъхэр чIыпIэ-чIыпIэу къыщычIэущтыгъэх. Псынэхэр урамхэм атетыщтыгъэх, щагухэми адэтыщтыгъэх. Псы къабзэ щыкIэщтыгъэхэп, ау гъэмафэрэ чылэм дэсхэри, шъофым щылажьэхэрэри, унагъохэм ябылымхэм ыкIи колхоз Iэхъогъухэм апэтхэри Нэутагъэ ипсынэкIэчъ ары зашъощтыгъэхэр. Ипс къаргъоу, къыкIэчъырэр зымыухыщтыгъэ псынэкIэчъ шIагъор псыIыгъыпIэу ашIыгъэм ыгъэсэигъап.
Джырэ тилъэхъанэ псэупIэ ини цIыкIуи ащагъэфедэрэ псыр куоу чIым къычIащы, башнэмэ арагъахъо, етIанэ чIычIэгъ сырыбхэмкIэ унагъохэм аращалIэх.
Псынэпсым нэмыкIэу Адыгеим ичIычIэгъ псы зэмылIэужыгъохэр - фабэхэу, Iэзэгъухэу, минералхэр ахэлъхэу - къычIащы. Яшъох, пкъынэ-лынэ узхэр, кIоцI узхэр, нэмыкIхэр арагъэхъужьых. Ижъым-ижъыжьым къыщегъэжьагъэу ахэр агъэфедэх. ПсыкъычIэкIыпIэхэм зыгъэпсэфыпIэхэр ащагъэпсыгъэх, гъэ къэс цIыфыбэ къякIуалIэ, ащяIазэх, япсауныгъэ ащагъэпытэ.
Арышъ, ыпшъэкIэ къэтIотэгъэ пэсэрэ тхыдэм шъыпкъэгъэ лъапсэ горэ имыIэу пIон плъэкIыщтэп.
Тэу Аслъан.
Археолог, Адыгэ Республикэм и Лъэпкъ музей шIэныгъэмкIэ иIофышIэ шъхьаI.
Сурэтым итыр: Шъхьэгуащэ ипсыхъо тIуакI.