
Komşu ihtiyar 70 yaşına basmıştı. Doğum günü kutlamasına gelmiş olanlar artık evden ayrılıyorlardı. Bahçeden çıkacağım sırada arkamdan bir kadının bana seslendiğini duydum.
- Doğum gününe geldiğin bu kişinin sadece bir komşun değil, bir akraban da olduğunu biliyor musun? – diye sordu bana kadın. Geriye dönüp baktığımda kadının adamın ablası Aşerĥan olduğunu çıkarmıştım. Onun Şapsığ halkının başına geleni iyi bildiğini, yaşlıların Şapsığlara ilişkin eski anlatılarını aklında tutmayı başardığını, belleğinin çok güçlü olduğunu sık sık duyardım.
Kendisinin ve kardeşinin bizimle olan yakınlığını, ne derece akraba olduğumuzu öğrenmek istemiştim. Aşerĥan çekinmeden her şeyi bana anlattı…Uzun yıllar önce Rus-Kafkas Savaşı sırasında, Psışo Irmağı sol yamacında bulunan küçük Şapsığ köyü Hacıkotame’ye bazı Rus birlikleri uğramıştı. Yol doğruca Karadeniz kıyısına uzanıyordu, deniz köyden 15 km uzaklıktaydı. Daha önceleri de Rus askerleri Hacıkotame’de yağma yapmış, ortalığı yakıp yıkmışlardı. Dağlılara sürekli yıldırma saldırıları yapmış, çok sayıda kişiyi öldürmüşlerdi. Köye girip ortalığı ateşe vermiş, önlerine çıkan herkesi, yaşlı, genç, kadın ve çocuk demeden öldürmüşlerdi. Şimdi de önlerine çıkacak başka köyleri ateşe vermek üzere yola koyulmuşlardı.
Daha sonra haydut sürüsünden yarı yanık yarı yıkık halde kurtulan ev yıkıntıları yeniden bu insanlara mesken olmuştu. Ormana kaçıp canını kurtarmayı başarmış olanların bazıları dönüp buralara yerleşmişlerdi. Sayıları 50 kadardı.
Evlerin ve insanların darmadığın edildiğini gören komutan ile yardımcısı aralarında konuşuyorlardı:
- Nüfusu çok olmayan bu Dağlı halkının bu dünyadan ayrılma zamanı gelmiş olmalı. Yüce Çarımız (Zivshan) bundan memnun kalacak, kısa sürede isteği gerçekleşmiş olacak.
- Doğru dersin yüzbaşım, - diye komutanın başlattığı konuşma bir çocuk sesiyle bölündü. Askerlerin sürerek getirmekte oldukları genç ve güzel bir kadını gördü. Ağlayan ise kadını izlemekte olan 5 – 6 yaşlarındaki bir kız çocuğu idi, ince küçük ellerini annesine uzatmak istiyordu.
- Bu kadın kaçmaya, saklanmaya kalkıştı, - dedi komutana askerlerden biri kadını parmağıyla göstererek. Komutansa kadına yaklaşıp iyice gözden geçirdi. “İyi giyindirirsen, gerçekten çok güzelmiş”, - dedi kendi kendine ve emir verdi:
- Kadını birlikte götüreceğiz!
Atın terkisine atmak üzere kadının ellerini ve ayaklarını bağladılar. O ana değin ağzını açmamış olan kadınının Rus askerlerine nefretle baktığı, gözlerinden alev fışkırırcasına bağırdığı ve içindekini kustuğu görüldü. Haykırıyordu ama ne dediği anlaşılmıyordu.
Kuban Irmağı boyundan olan çevirmen (-Bjeduğ olmalı- hcy) kendini tutamadı ve komutana yaklaşıp ricada bulundu:
- Kız çocuğunu kendisinden ayırmamamız için yalvarıyor. Çocuğu da birlikte götürsek…
- Olmaz öyle şey! Gerekmez! – gözleri kanlanmış biçimde hiddetle bağırdı subay.
Ağzını tıkayarak kadını atın terkisine attılar.
- Kozodoyev! Dikkat et, sakın düşmesin, - diye bağırdı komutan at sırtındaki iri cüsseli askere.
Kız çocuğu durmaksızın bağırıyor, korku içinde ağlıyordu.
- Bu küçük kara kediyi çabuk susturun! – diye bağırdı komutan kızmış halde. Ardından bir asker çocuğa bir dipçik darbesi indirdi. Bağırma sesi kesildi.
Kız çocuğun teyzesi Ĥanguaşe’nin tam yetişeceği bir sırada “Haydi gidelim!” diye komutan emir verdi ve birlik köyden ayrıldı…
Küçük Sas kendine geldiğinde annesi çoktan götürülmüştü. Ardından Sas uzun bir şok, bir travma dönemi geçirdi. Ĥanguaşe çocukla yakından ilgilendi, kısa sürede toparlanmasını sağladı. Ĥanguaşe’nin Sas ile yaşıt bir kızı vardı, adı Bıḱo idi. Her iki kızı da birlikte büyüttü.
Aşerĥan’ın anlattıklarını ilgiyle dinliyordum, sözlerine bir ara verip yüzüme baktı:
- Sas, doğum gününü kutladığımız ağabeyimle benim ninem, Bıḱo da senin ninen. Akrabalığımız, yakınlığımız buradan geliyor.
Duyduğum şeyler karşısında donup kalmıştım. Sas ile Bıḱo’nun geçmişlerini öğrenmek istiyordum, çok geçmeden Aşerĥan yeniden anlatmaya başladı:
- Aradan yıllar geçti, Sas ile Bıḱo birer genç kız oldular. Çok yoksul bir yaşamları vardı ama sağlıklı ve çalışkan idiler, örnek birer kız oldular.
Sas annesini andırıyordu: İnce uzun boylu ve alımlıydı. Siyah saçları dizlerinin altına değin dökülüyordu, iri kara gözleri vardı, kalın dudakları olgun bir kiraza benziyordu.
Her iki kız da aynı yıl iyi delikanlılarla evlendiler. Onlar Neğuş Irmağının Psışo’ya katıldığı yere yerleştiler. Evleri bitişik, verandaları Kafkas Dağlarına dönüktü. Dağları aşıp Karadeniz’e gidenler Sas ile Bıḱo’nun yanına uğramadan geçmezlerdi.
Kocaları çalışkan kişilerdi, birlikte hayvan otlatırlardı, meyve bahçeleri vardı, toprağı sürer mısır eker, arıcılık yaparlardı.
Bıḱo’nun kocası Neǵıye şifalı otları toplardı, babası Hapĺıĵ hastaları iyileştirirdi. Birlikte çok kişiyi iyileştirmişlerdi. Neǵıye de artık köylere çağrılan, yaralıları ve hastaları iyileştiren bir halk hekimi (aze) olmuştu.
İlk yıllar her iki aile aynı sofradan yiyordu. Çocukları olup tek bir sofraya sığmaz olduklarında ayrıldılar, kendi mutfaklarını kurdular. Ancak, kız kardeşler, pişirdikleri yemekleri birbirlerine götürüyor, yakınlıklarını sürdürüyorlardı.
Fırtınalı bir sonbahar gecesi Sas köpek havlamasına uyandı. Kocası Haçeyıf kandili yakıp bahçeye çıktı. Dışarıdan konuşmalar geliyordu, kocası iki adamla birlikte içeri girdi. Adamların uzun paltoları (ćeқo) sırıl sıklam olmuş üstlerinden sular akıyordu.
Sas çarçabuk ocağı yaktı, kocasının kuru elbiselerini getirip adamların giyinmelerini sağladı.
Çok geçmeden Neǵıye ile birlikte Bıḱo da yetişti. Kadınlar üç ayaklı sofraya kurutulmuş et ve kaçamaktan oluşan yemeği koyup adamları ağırladılar, ardından boza sundular. Adamlar bu candan karşılanma ve konukseverlik nedeniyle çok memnun kaldıklarını ve teşekkürlerini sunduklarını söylediler.
İki yolcudan birinin ses tonunun iyi çıkmadığını fark etti Neǵıye:
- Değerli konuğumuz, üşütmüş olmalısın. Adamın alnına elini koydu, ardından konuşmasını sürdürdü. – Evet, ateşin çıkmış. Sırtını bana bir dönüver.
Neǵıye kulağını konuğun sırtına dayadı, derin bir nefes al dedi ve dinledi. Ardından giyinip kendisini izlemesini söyledi adama.
- Birkaç gün konuğum olman gerekiyor. Ciğerlerini üşütmüşsün, bu durumda yola çıkmamalısın, - dedi Neǵıye.
Adamı evine götürdü, keçi yağı ile şifalı otları karıştırıp bir merhem yaptı, adamın sırtına sürdü. Ardından yazın dağ eteklerinden toplamış olduğu şifalı ot köklerini kaynatarak bir sıcak içecek hazırladı, içine bal ve propolis (ţeţey) katarak adama içirdi. Yamçı ile sararken de konuğa şunu söyledi:
- Kısa sürede terleyecek, kısa sürede de iyileşeceksin.
Birkaç gün sonra Neǵıye hastayı yeniden dinledi, rahat bir nefes aldı. Hastalığı atlatmış, sağlığına kavuşmuştu.
Konuklar yola çıkacaklarında Sas ile Bıḱo halıẃeler/ içli börekler (хьалыжъо) pişirdiler, yanlarına da kurutulmuş et ve peynir koydular, konuklara yol azığı hazırladılar. Haçeyıf ile Neǵıye’ye, kendi köylerinin saygın demirci ustası Yusıf’ın ürettiği bıçaklardan birer tane verdiler. Kuban Irmağı boyundaki Amĵıye köyünden gelen bu iki konuk, kendilerine yapılan bu yardımlardan son derece memnun kaldılar. Evden ayrılırlarken, Neǵıye’nin iyileştirdiği Halmıko’nun küçük kardeşi Nurbıy, dizistü çöküp Tanrıya yalvardı:
- Eşi benzeri olmayan Yüce Tanrım! Anamdan doğmuş kardeşlerim imiş gibi bize candan davranan bu ev sahiplerini ömrüm boyunca unutmayacağıma and içerim. Sensin onları bizim karşımıza çıkaran. Onların bizi ağırlaması gibi, bize de onları ağırlamayı nasip et.
Amĵıyeli bu iki kişinin Sas ile Haçeyıf’ın evinde kaldıkları günlerin üzerinden yıllar geçmişti. Birçok kez onları köylerine davet etmişlerdi ama gitmeye fırsat olmamıştı. Çocukların sayısı artıyor, ev işleri de gittikçe katlanıyordu…Ancak Amĵıye’ye davetin ardı arkası kesilmiyordu. Bir akşam iki aile oturup Sas’ın 18 yaşına ayak basmış büyük oğlu Ĥalid’in kadınları Amĵıye’ye götürmesine karar verdiler. Haçeyıf ile Neǵıye’nin hayvanları yaylaya çıkarmaları gerekiyordu.
Bal, fındık, peynir, et gibi yiyecekleri yanlarına alıp yaylı arabayı koştular, gidecekleri ev için de birer entarilik hazırlayıp yola koyuldular…
Şapsığe’den gelmiş olan bu konukları sadece Halmıko ile Nurbıy karşılamadı, haber tüm köye yayılmıştı. Amĵıye’deki herkes öğleye doğru köy camisinin avlusunda toplandı, sofralar getirildi. Soydaşların bu buluşması bir sevinç kaynağı olmuştu, bir dua töreni yapıldı. Toplantıda, az sayıda da olsa, Adıge ulusunun yeniden çoğalmaya başlamış olmasının kendilerine moral verdiğini dile getirdiler. Şapsığların ne durumda olduklarını sordular. En çok soruyu soran da iyice kocamış olan Asĺanbeç idi.
- Bu denli soru sormuş olmamın nedeni içine düşmüş olduğunuz savaş cehennemini gözlerimle görmüş, yaşamış olmam, - dedi Asĺanbeç. Kendisi çevirmen olarak Rus ordusuna alınmıştı. – Şapsığlar savaşma yanlısı değildiler, savaşsız, yıkımsız bir çözüm için durmadan Çar’a başvuruyorlardı. Topraklarından kovulmamaları koşuluyla silâhlarını bırakmaya hazırdılar. Ama Rus Çar’ı bunları duymak bile istemedi. “Ben Dağlıların kendilerini değil,
topraklarını istiyorum”, - diye kestirip atmıştı Çar. İşte bu nedenle Rus orduları insanları katlediyor, ekinleri ateşe veriyor, evleri yakıp yıkıyordu. Çaresiz bırakıp Şapsığları topraklarını terk etmeye zorlamak istiyorlardı.
Gördüğüm bir olayı ise, ölünceye değin unutamayacağım. Geceleri düşüme giriyor, kâbuslar görüyorum. Yalvarıyorum, Ulu Tanrım, Şapsığlara çektirilen acının, bu korkunç felâketin bir benzerini, bundan sonra hiçbir yeryüzü toplumu çekmesin.
İhtiyar konuşmasına ara verdi, biraz dinlendikten ve soluklandıktan sonra, yeniden anlatmaya başladı:
- Bugün olmuş gibi anımsıyorum, hizmetinde olduğum Rus birliği, birgün yakıp yıkılan Hacıkotame köyüne girmişti. Giriş öncesinde yağmacı milisler bütün köy evlerini ateşe vermişlerdi. Köyde sağ kalmış nineler ve çocuklu kadınlar bulunuyordu. En çok da unutamadığım şey, bir genç kadının askerler tarafından sürüklenerek komutanın yayına getirilmesi olayı, kadının eşsiz güzelliği, eşsiz kişiliği idi! Kadının arkasından küçük bir kız çocuğu geliyordu, çocuk korku içinde ağlıyordu. Komutanımız yiyecekmiş gibi kadına baktı. Ardından kadını bağlamalarını buyurdu. Kadın var gücüyle kendini korumaya çalışıyordu, ellerini bağlamak üzere yaklaşan askerlere saldırıyor, ısırıyordu. Bunu ve küçük kızın haykırışını gören askerlerin gözlerinden yaşlar dökülüyordu. Komutanın emriyle kadının ağzı kapatıldı, çocuğu da dipçikle vurup yere yığdılar, çocuk can vermiş olabilir.
Sas ile Bıḱo nefeslerini tutmuş yaşlı adamı dinliyorlardı.
- Köyden ayrılmıştık, kadın da atın sırtına bağlanmış götürülüyordu, - diye devam etti Asĺanbeç. – Akşam üzeri durup dinlendik. Kadına yiyecek verdiler ama yemedi. Ertesi sabah da yemedi, öğle yemeğini de yemedi. “Sorun değil, acıkırsa yer”, - diyordu komutan.
Akşamleyin de yemeyince komutan çok kızdı. Zorla yedirmelerini askerlere emretti. İki iri asker koşarak kadının yanına vardı, yediremeyince bıçak ucuyla ağzını açmaya çalıştılar ancak kadının yiyecekten tiksindiğini anladılar. Kadına yakın bir yerdeydim, bu nedenle ne dediğini duydum, “Böylesine bana acı çektirenlerin vereceği yiyeceği yemektense öleyim daha iyi” diyordu kadın.
Sabah olup yanına gittiklerinde kadının öldüğünü gördüler. “Yazık oldu, iyi bir parçaydı”, - dedi subay - genç kadını Türklere satıp büyük para kazanmayı bekliyordu. Böylesine çok sayıda çirkin işler yapmış olan biriydi komutan.
Komutanın yanına gidip bu talihsiz genç kadını gömmeme izin vermesini istedim ama kabul etmedi. Bana “Olmaz öyle şey dedi”, - kurşun gibi ağır bir ses tonuyla.
Oracıkta bu pis herifi öldürmek istedim ama yapamadım. Bu yüzden üzerimde büyük bir yük var, Allah bu azabı, bu yükü sırtıma yüklemiş anlaşılan, ölürsem Cehennemi hak etmiş olmalıyım.
Sonu, ölüm vakti gelmiş biri gibi gözlerinin feri gitmişti Asĺanbeç’in, sabit bir noktaya bakıyordu. Kendine geldiğinde konuk kadınlardan birinin hüngür hüngür ağlamakta olduğunu gördü. Bir türlü yatıştırılamıyordu.
- Bu anlattığım şey ne diye bu kadını bu kadar etkilemiş? – diye sordu yaşlı adam. Asĺanbeç’in arkasında duran Ĥalid eğilip adamın kulağına fısıldadı: “Sözünü ettiğin o kadın bu kadının annesiydi”.
- Hey gidi eşi ve menendi olmayan Ulu Tanrı, - diyebildi Asĺanbeç var gücünü toplayarak. – Götür beni buradan, mecalim kalmadı.
Bu sözler, o yerde Asĺanbeç’in söylediği son sözleri oldu.
Ćaćıĥu Medin
Adıǵe mak, 1 Nisan 2015
***
01 апреля 2015
Идэхагъэ текIодагъ
СигъунэгъулIым ыныбжь илъэс 70-рэ зэрэхъугъэм пае къыфэгушIонхэу къэкIогъэгъэ цIыфхэр зэбгырыкIыжьыщтыгъэх. Сэри сыкъежьэжьыгъэу сакIыбкIэ бзылъфыгъэ макъэу къыщыIугъэр сэ къысфэгъэзагъэу къысшIошIыгъ.
- Непэ зимэфэкI хэзыгъэунэфыкIыгъэр уигъунэгъу закъоу щымытэу зэрэуиIахьылри ошIа? - къыкIэупчIэщтыгъ ар. СызызэплъэкIым, а лIым ышыпхъу нахьыжъэу Ашэрхъан къэсшIэжьыгъ. Ащ чылэми шапсыгъэ лъэпкъыми къарыкIуагъэр дэгъоу зэришIэрэр, ахэм афэгъэхьыгъэ къэбарэу нахьыжъхэм къаIотэжьыщтыгъэхэр ыгу зэрэриубытагъэхэр, ишIэжь зэрэчаныр бэрэ зэхэсхыгъэу щытыгъ.
Ежьыри ыши къызэрэтхэтхэмкIэ сеупчIыгъ, къызэрэтпэблагъэхэм лъапсэу иIэр сшIэ сшIоигъуагъ. Ашэрхъан ар икъоу къысфыриIотыкIыгъ. ... ИлъэсыбэмкIэ узэкIэIэбэжьмэ, Урыс-Кавказ заор кIозэ, псыхъоу Псышъо исэмэгу нэпкъ тесыгъэ шапсыгъэ чылэ цIыкIоу Хьаджыкъотамэ урыс пачъыхьэм идзэхэм ащыщхэр дэкIыгъагъэх. Гъогум занкIэу хы ШIуцIэм урищалIэщтыгъ, ар чылэм зэрэпэчыжьагъэр километрэ 15. Ащ ыпаIокIи, урыс зэолIхэр Хьаджыкъотамэ щыхъушIэгъагъэх. КъушъхьэчIэсхэм зэпамыгъэоу бэрэ къязэуагъэхэу, яцIыфыбэ аукIыгъэу щытыгъ, джы ежьхэри къоджэдэсхэм къашъхьасыгъэхэп: яунэхэр агъэстыгъэх, жъи, кIи, бзылъфыгъи, сабыий агъотыгъэр зэкIэ аукIыгъэх, етIанэ джыри зыдэмыхьэгъэ чылэхэр тырагъэстыкIынхэу апэ рагъэхъугъагъ.
Нэужым къэкIогъэ техэкIо купхэм унэ ныкъостэу къэнагъэхэр къакъырыгъэхэу къащыхъугъ. Апсэ къагъэнэнэу зышъхьэ езыхьыжьэжьи къушъхьэм хэхьажьыгъагъэхэм къагъэзэжьыгъэу джы ахэм арысыгъэх. Нэбгырэ 50 фэдиз хъущтыгъэх.
Ахэр зы чIыпIэ къызэрэщызэхагъэзыхьэрэр зылъэгъурэ командирымрэ ащ иадъютантрэ зэраIожьыщтыгъ:
- Бэ мыхъурэ къушъхьэчIэс лъэпкъыр кIодыпэным иуахътэ къэсыгъэкIэ сенэгуе. Ар Зиусхьан игуапэ хъущт, игухэлъи шIэхэу къыдэхъущт.
- Тэрэз пIорэр, капитаныр, - гущыIэу къырищэжьагъэр командирым къымыухызэ сабый куо макъэу къэIугъэм ар къызэпиутыгъ. Бзылъфыгъэ ныбжьыкIэ дахэу зэолIхэм къафырэри ылъэгъугъ. Ащ ыуж илъэси 5 - 6 фэдиз зыныбжь пшъэшъэжъыеу итыр ары гъыщтыгъэр, ыIэ псыгъо цIыкIухэр янэ къыфищэищтыгъэх.
- Мыщ кIиIэжьынэу фэягъ, зигъэбылъыщтыгъ, - зэолIхэм ащыщ бзылъфыгъэм Iапэ фишIызэ къыриIуагъ командирым. Мыдрэр бзылъфыгъэм кIэрыхьи зэпиплъыхьагъ. «Дэгъоу пфапэмэ, дэхэ дэд», - зэриIожьыгъ, унашъуи къышIыгъ:
- Бзылъфыгъэр зыдэтщэщт!
Ащ ыIэхэри ылъакъохэри зэтырапхэхи шым ралъэшъулIагъ. Ащ нэс зи къымыIуагъэми, бзылъфыгъэм ынэмэ машIор къакIихэу, ыгу дэхъыкIырэр зэкIэ фэмылъэгъурэ урыс зэолIхэм джы къатырипхъанкIэщтыгъ. ХэкуукIызэ къыIорэр зыми къыгурыIощтыгъэп.
Пшызэ Iушъо лъэныкъом щыщ зэдзэкIакIоу ахэтыгъэм фэмыщыIэу командирым кIэрыхьи елъэIугъ:
- Пшъэшъэжъыер кIэрамычынэу лъэшэу мэлъаIо мыр. Сабыйри зыдэтэжъугъащэба...
- Ащ фэдэ хъун ылъэкIыщтэп! ТищыкIагъэп! - ынэ лъы къытелъэдагъэу къэкууагъ офицерыр.
Бзылъфыгъэм ыжэ дако фашIи, шы пхэкIым зэпырадзыгъ, уанэм кIапсэкIэ рапхыжьыгъ.
- Козодоев! Фэсакъ, зэремыфэхынэу лъыплъ, - еджагъ ар шым тес зэолI кIэлэшхом.
Пшъэшъэжъые цIыкIум зэпимыгъэоу куощтыгъ, гуIэщтыгъ.
- Мы чэтыу шIуцIэжъ цIыкIум ыжэ зэтырежъугъалъхь! - къахэкууагъ етIани командирыр губжыгъэу. Ащ лъыпытэу зэолIхэм ащыщ пшъэшъэжъыем кIэрылъэдагъ, шхончлъэбымкIэ сабыим еуи зэхигъэфагъ. Икуо макъи ащ щызэпыугъ.
Пшъэшъэжъыем янэшыпхъоу Хъангуащэ къызщечъэлIэщтым тефэу «Тежьагъ!» ыIуи, командирым унашъо къышIи, чылэм дэкIыжьыгъэх...
Сасэ цIыкIум зыкъызешIэжьым, янэ дащыгъэхагъ. Нэужым бэрэ сымэджагъ. Хъангуащэ ащ дэгъоу пылъыгъ, къыдекIокIыгъ, ылъи къытыригъэуцожьыгъ. Сасэ илэгъоу ежьыми пшъашъэ иIагъ, БыкокIэ еджэщтыгъэх. Хъаджэт пшъэшъитIур зэдипIугъ ыкIи зэдилэжьыгъ.
Ашэрхъан къыIотэрэ къэбарым сшIогъэшIэгъонэу седэIузэ, къызэпигъэуи къысиIуагъ:
- Сасэ гушIуакIо тыкъызфэкIогъэ лIымрэ сэрырэ тянэжъ, о уянэжъыр Быку ары. ТызэрэзэIахьылри тызэрэзэфыщытыри джары.
Зэхэсхыгъэр згъэшIагъо икъугъ. Сасэрэ Быкорэ къарыкIуагъэр сшIэ сшIоигъуагъ, Ашэрхъани бэ тыримыгъашIэу къыIуатэщтыгъэм къыпидзэжьыгъ:
- Илъэсхэр текIыгъэх, Саси Быкуи пшъэшъэпкъым иуцуагъэх. ТхьамыкIэ дэдэу псэущтыгъэхэми, псауныгъэ пытэ яIэу, Iофым тегъэпсыхьагъэхэу, пшъэшъэ дэгъухэу къэтэджыгъэх.
Сасэ янэ фэдагъ: ищыгъагъ, лъэгъупхъагъэ. Шъхьац кIыхьэ дахэ ылъэгуанджэхэм къаблэкIэу телъыгъ, ынэ къарэхэр иныгъэх, ыIупшIэ гъэпщыгъэхэм зигъо хъугъэ чэрэзыр угу къагъэкIыщтыгъ.
ПшъэшъитIури зы илъэсым унагъо ихьагъэх, кIэлэ дэгъухэр шъхьэгъусэ афэхъугъэх. Ахэр псыхъоу Нэгъыш Псышъо зыщыхэлъэдэжьырэ чIыпIэм дэжь тIысыгъагъэх, яунэхэр зэготхэу, Кавказ къушъхьэтхым фэгъэзагъэхэу щытыгъэх. Къушъхьэм къызэпырыкIэу хы ШIуцIэ лъэныкъомкIэ кIохэрэр зэкIэ Сасэ е Быко дэжь къыщыуцущтыгъэх.
ЯлIыхэр IофышIэкIошхуагъэх, зэгъусэхэу былымхэр ахъущтыгъ, чъыгхатэхэр къагъэкIыщтыгъ, чIыгур ажъощтыгъ, натрыфыр алэжьыщтыгъ, бжьэхэр аIыгъыгъэх.
Быко ишъхьэгъусэ, Нэгые, Iэзэгъу уцхэр къыугъоищтыгъэх, ащ ятэу Хьаплъыжъи цIыфхэм яIазэщтыгъ. ТIуми цIыфыбэ агъэхъужьыгъ. Нэгые джы нэмыкI чылэхэм арагъэблагъэу, къауIэхэрэм ыкIи къэсымэджагъэхэм ишIуагъэ аригъэкIэу хъугъэ.
Апэрэ лъэхъаным унэгъуитIури зэдашхэщтыгъ. Сабыйхэр къафэхъухи зы Iанэм пэмыфэжьыхэ зэхъум, шъхьадж иунэ щыпщэрыхьэжьэу рагъэжьагъ. Ау зэшыпхъухэм агъэхьазырырэ шхынхэр зэфахьыжьыщтыгъ, зэгурыIохэу псэущтыгъэх.
Бжыхьэ чэщ оялэ горэм Сасэ хьэ хьакъу макъэм къыгъэущыгъ. Хьачэифи остыгъэр пигъани щагум икIыгъ. Хъулъфыгъэ гущыIэ макъэхэр къэIугъэх, етIанэ лIитIу игъусэу унэм къихьажьыгъ. Ахэм якIэкIо кIыхьэхэр ощхым ыгъэшъугъэхэу псыр къапычъыщтыгъ.
Сасэ псынкIэу джэныкъо машIор къызэкIигъэнагъ, лIым ищыгъын гъушъэхэр къафихьыхи хъулъфыгъитIум зыщалъэнэу ариIуагъ.
ШIэхэу Быкуи къэсыгъ, ащ ыуж Нэгые итыгъ. Ахэм ашхыщтыр бзылъфыгъэхэм Iэнэ лъэкъуищым къытырагъэуцуагъ, лы гъэгъугъэрэ пIастэрэкIэ ахьэкIагъэх, ащ шъуатэр тыракIэжьыгъ. Дахэу къызэрапэгъокIыгъэхэмкIэ, къызэрадэзекIуагъэхэмкIэ лъэшэу зэрафэразэхэр лIитIум къаIуагъ.
ХъулъфыгъитIум яз ымакъэ къызэрэзэрихъокIыгъэм гу лъити, Нэгые риIуагъ:
- ТихьэкIэ лъапI, укъэгъой-щэягъэкIэ сенэгуе. ЛIым ынатIэ ыIэ тырилъхьи, къыпидзэжьыгъ. - Ары, плъыр-стырыр къыпкIелъхьэ. Моу уакIыб къысфэгъаз.
Нэгые хьакIэм ыкIыб ытхьакIумэ кIэрилъхьи, инэу жьы къыщэнэу риIозэ, едэIугъ. ЕтIанэ зыкъифэпэнышъ, ауж ихьанэу къелъэIугъ.
- Мэфэ заулэрэ садэжь ущыIэщт. Уитхьабылхэм чъыIэр къягоуагъ, гъогу утехьэ хъущтэп, - риIуагъ Нэгые лIым.
Ар ядэжь ыщи пчэн дагъэрэ Iэзэгъу уцымрэ зэхэлъэу щыфэ фишIыгъ. ЕтIанэ къушъхьэ лъапэхэм гъэмафэм къащиугъоигъэ Iэзэгъу уц лъапсэхэм акIигъэжъукIыгъэ псы стырым шъоурэ тIэтIэйрэ хилъхьэхи ригъэшъуагъ. ХьакIэр кIакIом чIиухъумэзэ риIуагъ:
- ПкIэнтIэпсыр шIэхэу къыптырикIэу ригъэжьэщт, псынкIэуи ухъужьыщт.
Мэфэ заулэ текIыгъэу Нэгые джыри хьакIэм едэIугъ, зэхихыгъэм ыгъэрэзагъ. Узыр пэкIэкIыгъагъ, ипсауныгъи зыпкъ иуцожьыгъагъ.
ХьакIэхэр гъогу техьажьынхэ зэхъум, Сасэрэ Быкорэ хьалыжъохэр агъэжъагъэх, ахэм лы гъэгъугъэрэ къуаерэ арагъэгъусэжьыхи гъогу гъомылэу аратыгъэх. Хьачэифрэ Нэгыерэ къуаджэм щагъэлъэпIэрэ гъукIэу Юсыф ышIырэ шъэжъыехэм афэдэхэр нэпэеплъэу аратыгъэх. Пшызэ Iушъо щыпсэурэ къуаджэу Амжъые щыщ хъулъфыгъитIум цIыфыгъэу къапагъохыгъэр лъэшэу агъэлъэпIагъ. Унэм икIыжьынхэ зэхъум, Нэгые зэIэзэгъэ Хьалмыкъо (нахьыкIэм ыцIагъэр Нурбый) лъэгонджэмышъхьэкIэ тIыси Тхьэм елъэIугъ:
- Зыфэдэ къэмыхъугъэ Тхьэшху! Сянэ къылъфыгъэхэм афэдэу тибысымыгъэхэр сыщэIэфэкIэ слъытэнхэу тхьэлъанэ сэшIы. Оры ахэр тапэ къизгъэфагъэхэр. Ежьхэм афэдэу тэри ахэм зэгорэм такъыпэгъокIыжьынэу амал къытэптынкIэ тыкъыпщэгугъы.
Илъэсыбэ тешIагъ амжъыехэр Сасэрэ Хьачэифрэ яунэ къызыщыуцугъагъэхэм. Бэрэ ячылэ рагъэблэгъагъэхэми, хэкIынхэ алъэкIыщтыгъэп. Сабыйхэм къахахъощтыгъ, унэгъо хъызмэтхэм заушъомбгъущтыгъ... Ау Амжъые къызэрэщяжэхэрэм фэгъэхьыгъэ къэбарыр зэпыущтыгъэп. Пчыхьэ горэм унэгъуитIур зэхэтIысхьи, Сасэ икIэлэ нахьыжъэу зыныбжь илъэс 18 хъугъэ Хъалидэ ягъусэу бзылъфыгъэхэр хьакIапIэ агъэкIонхэу тыраубытагъ. Хьачэифрэ Нэгыерэ былымхэр къушъхьэхъум афынхэу щытыгъ.
Шъоу, дэжъый, къуае, лы зыфэпIощтхэмкIэ кузэкIэтыр аушъи, зыдэкIохэрэ бысымгуащэхэм джэнэпхъэ зырыз къафагъоти, гъогу техьагъэх...
Шапсыгъэ нэс къикIыгъэ хьакIэхэм Хьалмыкъорэ Нурбыйрэ язакъоп къащыгушIукIыгъэр, къэбарыр зэрэчылэу ашIагъ. Амжъые дэсыр зэкIэ щэджагъо нэс мэщытым дэжь къыщызэрэугъоигъ, Iанэр къашыгъ. Зэлъэпкъэгъухэр зэрэзэIукIагъэхэм щыгушIукIыгъэх, тхьалъэIу ашIыгъ. Адыгэ лъэпкъым, макIэми, къыхэхъожьэу зэрэригъэжьагъэм зэригъэгушхохэрэри къаIуагъ. Шапсыгъэхэм ящыIэкIэ-псэукIэ зыфэдэм къыкIэупчIагъэх. ЗэкIэми анахь упчIабэ къэзытыщтыгъэр зыныбжь хэкIотэгъэ Аслъанбэч арыгъэ.
- Мыщ фэдизэу сызкIэгумэкIырэр зэо мэшIуаеу шъузхэтыгъэр сэ сынитIукIэ слъэгъугъэу щытышъ ары, - къариIуагъ ащ. Ежьыр урысыдзэм зэдзэкIакIоу аштэгъагъ. - Шапсыгъэхэр зэонхэу фэягъэхэп, зэо-банэ хэмытэу зэшIокIынхэу пачъыхьэм елъэIущтыгъэх. ЯIашэхэр агъэтIылъынми фэхьазырыгъэх, зыщыпсэухэрэ чIыпIэхэм арарэмыфхи. Ау урысыпщым зи зэхихынэу фэягъэп. «КъушъхьэчIэсхэр сэ сищыкIагъэхэп. СищыкIагъэр ахэм ячIыгухэр ары», - къариIожьыгъагъ. Джары идзэхэм цIыфхэр зыкIаукIыщтыгъэхэр, лэжьыгъэхэр зыкIагъэстыщтыгъэхэр, яунэхэр зыкIызэхагъэтакъощтыгъэхэр. Ашъхьэ арагъэуджэгъужьынышъ, ячIыпIэхэр къарагъэбгынэнхэу фэягъэх.
Сэ слъэгъугъэр егъашIэм сщыгъупшэжьыщтэп. Чэщырэ пкIыхьэпIэ гуиххэм сагъэрэхьатырэп. СыкъыолъэIу, Тхьэшху, шапсыгъэхэм хьазабэу арагъэлъэгъугъэм фэдэ сыд фэдэрэ лъэпкъи тапэкIэ къыфыкъомыгъэкIынэу.
ЛIыжъым къыIорэр зэпигъэуи, тIэкIу зэрэхьатыжьым, жьышхо къыщи, къэбарым къыпидзэжьыгъ:
- Непэ фэдэу къэсэшIэжьы пачъыхьадзэу сызыхэтыгъэр мафэ горэм зэрапхъогъэ къуаджэу Хьаджыкъотамэ зэрэдэхьэгъагъэр. Ащ ыпэкIэ зэокIо-техакIохэм мыщ дэт псэупIэхэр зэкIэ агъэстыгъагъэх. Псаоу къэнэгъэ ныохэр, сабый зиIэ бзылъфыгъэхэр ащ дэсыгъэх. Анахьэу сщымыгъупшэрэр бзылъфыгъэ ныбжьыкIэу зэолIхэм егъэзыгъэкIэ якомандир дэжь къалъэшъугъагъэр ары. Ар зэрэдэхагъэр! Зэрэкъэбзагъэр! Ащ ыуж пшъэшъэжъые цIыкIу итыгъ, ар лъэшэу гухэкIэу гъыщтыгъ. Тикомандир нэкIэ ышхыщтым фэдэу бзылъфыгъэм еплъыщтыгъ. ЕтIанэ зэкIоцIапхэнэу ичырэхэм ариIуагъ. ЗэрилъэкIэу бзылъфыгъэм зыкъиухъумэщтыгъ, ыIэхэр зэтезыпхэнэу къыкIэрыхьэгъэ зэолIхэм къяощтыгъ, къяцакъэщтыгъ. Ар зылъэгъурэ пшъэшъэжъыем икуо макъэрэ зэрэгуIэрэмрэ зинэрылъэгъу зэолIхэм анэпсыхэр къашIуакIощтыгъэх. Командирым иунашъокIэ ащ ыжэ зэтырырагъэлъхьагъ, сабыим шхончлъэбымкIэ хаохи зэхагъэфагъ, аукIыпэгъэнкIи хъун.
Сасэрэ Быкорэ лIыжъым джыри къыIотэщтыр амышIэу, жьы къамыщэжьэу ежэхэу щысыгъэх.
- Тэ къуаджэм тыкъыдэкIыжьыгъагъ, бзылъфыгъэри шым тырапхагъэу тигъусагъ, - къыпидзэжьыгъ Аслъанбэч. - Тыгъэкъохьагъум тыкъэуцуи тышхагъ, зыдгъэпсэфыгъ. Бзылъфыгъэу къыздыращэжьагъэми ышхын ратыгъ, ау афэшхагъэп. Ыужырэ мафэм ипчэдыжьи шхыным хэIэбагъэп, щэджэгъуашхэри блигъэкIыгъ. «Ар Iофэп, къызымэлакIэкIэ, хэт фэдэуи шхэщт», - ыIощтыгъ командирым.
Пчыхьэми бзылъфыгъэр зафэмышхэм, командирыр ащ ыгъэгубжыгъ. ЛIыгъэкIэ агъэшхэнэу зэолIхэм афигъэпытагъ. Ягуапэу кIэлэ мытIыритIу кIэрыхьагъэх, афэмышхэ зэхъум, шъэжъыяпэмкIэ ыцэхэр къызэтырахынхэу фежьагъэх. Бзылъфыгъэм зынимыгъэсыхэу зыриутэкIыжьэу ригъэжьагъ, шъэжъыемкIэ ынэгуи ауIагъ. Агъэшхэн замылъэкIым, къыкIэрыкIыжьыгъэх, бзылъфыгъэр яшхын зэрэщымэхъашэрэр къагурыIуагъ. Сэ благъэу сыщытыти, бзылъфыгъэм къыIогъэ гущыIэхэр зэхэсхыгъэ «Мощ фэдэу къыздэзекIуагъэу хьазаб сэзыгъэщэчыхэрэм яшхын зыIуслъхьаным ыпэу сылIэныр къыхэсэхы».
Нэф къэшъи бзылъфыгъэм зыкIэрэхьэхэм, ыпсэ зэрэхэкIыгъэр алъэгъугъ. «АI-анасын, товар дэгъугъ», - къыжэдэзыгъ офицерым - бзылъфыгъэ ныбжьыкIэ дахэр тыркухэм арищэнышъ, ахъщэшхо кIихынэу ары ыгу хэлъыгъэр. Ащ фэдэу хьэкIэ-къокIэ зекIуакIэ ащ бэрэ къыхэфагъэу щытыгъ.
Командирым сыкIэрыхьи бзылъфыгъэ насыпынчъэр згъэтIылъыжьынэу селъэIугъ, ау къысфидагъэп. «Ащ фэдэ хъун ылъэкIыщтэп», - къысиIуагъ ащ ымакъэ гъучIым фэдэу.
Сэ ащ дэжьым сыукIын фэягъэ а цIыф шIоир, ау гумэхагъэ къысхэфагъ. А бзылъфыгъэмкIэ сэ гунэхьэшхо стелъ, ащ пае Алахьталэми сегъэпщынэ. Хьазабышхо стелъэу сэпсэу, сылIэми джыхьнэмым занкIэу сыкIощт.
Иахърэт мафэ къэсыгъэм фэдэу ынэхэр кIосагъэхэу Аслъанбэч зы чIыпIэм еплъыщтыгъ. ЗыкъызешIэжьым, бзылъфыгъэ хьакIэу къафэкIуагъэхэм языр гухэкIэу зэрэгъырэр ылъэгъугъ. ЦIыфхэм ар афэгъэдаIощтыгъэп.
- Сыда мы бзылъфыгъэм къэсIотагъэр ащ фэдизэу ыгу зыкIекIугъэр? - яупчIыгъ ахэм лIыжъыр. Хъалидэу Аслъанбэч ыкIыбкIэ дэтыгъэм зыкъищэий къеIушъэшъагъ: «А бзылъфыгъэу зигугъу къэпшIыгъэр мыщ янагъ».
- О зыфэдэ къэмыхъугъэ Тхьэшху, - ыпкъ къэлэнлагъэу Аслъанбэч зэхафэзэ, ерагъэу къыIуагъ. - Сыщэжь уадэжь, сыуиIэрылъхь.
Джа гущыIэхэр ары чIышъхьашъом Аслъанбэч аужырэу къыщиIожьыгъэхэр.
КIакIыхъу Мэдин.