II. Adıge Dil Konferansı
5 Ekim 2013
27-29 Eylül günleri, 3 gün süreyle “II. Adıge Dil Konferansı” yapıldı. Konferans Kaffed (Kafkas Dernekleri Federasyonu) tarafından Ankara Balgat Barolar Birliği Oteli’nde düzenledi. Konferansa Kabardey- Balkar ve Adıge Cumhuriyeti başta olmak üzere çeşitli ülkelerden konuşmacılar ve yoğun bir dinleyici kitlesi katıldı. Yabancılar konuşmalarını kendi dillerinde, İngilizce ve Rusça yaptılar. Adıgeler ise Adıgece (Kabardey ve Adıge edebiyat dillerinde) konuştular. Türkçe bir konuşma da (Murat Papşu) dinledim. Yabancı dillerde yapılan konuşmalar simültane Adıgeceye çevrildi.
Üç gün boyunca süren konuşmaları ilgili sitelerden (Kaffed) izlemek ya da bilgi edinmek olanaklı.
Söylendiğine göre, Konferans’a katılan çok sayıda kişinin uçak, otel ve yemek giderleri Kaffed tarafından karşılanmış. Sponsor desteği de olmalı. Otelde ağırlananlar dışında, dinleyicilere de öğle ve akşam yemekleri verildi. Yani üst düzey bir ağırlama yapıldı. Anlaşılan on binlerce dolar gibi büyük bir masraf yüklenilmiş.
Yukarıda söylediğim gibi Konferans üzerine bilgi verecek değilim. Sadece bazı kısa görüşmelerimden aktarmalarla yetinmeye çalışacağım. Önce, Adıge enstitüsü ya da üniversitesinden olup Maykop’tan gelen Prof. Bırsır Batırbıy ve Prof. Haç’emıze Mir ile görüştüm. Kabardey konuklarla da nezaket görüşmelerim oldu. Prof. Dr. Bırsır Batırbıy Adıge Enstitüsü Müdürü. Kendisini daha önceden tanıyordum, Vıbıh asıllı. Ataları yok edilen/ sürgün kapsamında kalan köylerden biri olan Bırseykohable köyünden. Bırseykohable'den Hakurnehable'ye yerleşmiş, Abzahlaşmış.
Bırsır Batırbıy’a, “1860’larda Çerkesya’da ne oldu?” dedim. “Çerkesya’nın Karadeniz kıyıları yerli nüfusundan tamamen temizlendi, Çerkeslerin hepsi Türkiye’ye sürüldü. Bazı Çerkesler, çok az sayıda Çerkes aileler, daha doğuda, o sıralar Rusya yönetiminde olan Kuban bölgesine geçiş yapıp oradaki Adıgelerin arasına yerleşmişlerdi. Kıyı bölümündeki Hak'uç direnişi Rus askerlerince bastırıldıktan sonra (-1865 yılı sonbaharı ve sonrasında- hcy), Karadeniz kıyı bölgesine Rus nüfus yerleştirilmeye/ iskân edilmeye başlandı. Ancak Ruslar bölgenin yağışlı ve nemli iklim koşullarına yabancı düştüklerinden sıtma ve benzeri salgın hastalıklar nedeniyle toplu halde ölmeye başladılar, ayrıca bu yeni gelenler yöre koşullarına uygun tarım ve hayvancılık yapmayı da bilmiyorlardı. Aç kaldılar. Bu nedenle Rus yerleşimcilere doğa koşulları ile mücadele etmeyi ve yerel koşullara uygun tarım yapmayı öğretmeleri için, 1860'larda kıyıdan sürülmüş olan Adıgelerin eski yerlerine dönmelerine, askeri yönetimin sona ermesi üzerine, sivil idare tarafından izin verildi (-1870'li yıllarda olacak- hcy). Kıyıdan biraz içerilerde ve akarsu boylarında küçük Adıge köyleri kuruldu. Bu köylerin en büyükleri Aguy-Şapsığ, Kalej ve Şehekey'dir. Böylece Karadeniz kıyısı Şapsığ toplumu/ Kıyıboyu Şapsığe yeniden oluşmuş oldu” dedi özetle.
Prof. Haç’emıze Mir, K’emguy kökenli bir bayan, Adıge Üniversitesi’nde Adıge dili ve edebiyatı dersini veriyordu. Şimdi, Düzce Üniversitesi Adıge Dili ve Edebiyatı Kürsüsü’ne, anlaşma gereği görevli olarak atanmış. İki Adıge profesör daha, Maykop'taki Adıge Devlet Üniversitesi'nden Düzce Üniversitesi’ne atanmış ve gelmiş bulunuyorlar. Haç’emıze Mir’e, “Adıgey kentlerindeki okullarda haftada ne kadar saat Adıgece dersi okutuluyor?” diye sordum. “İlkokulda 3 saat, ortaokulda 2 saat, liselerde de 1 saat seçmeli ders dili olarak Adıgece okutulabiliyor” dedi. "Yeterli mi bu?" dedim. Daha önce, geçen yılki gelişinde, Prof. Bırsır Batırbıy, aynı soru için, “Bu kadarını (-1-3 ders saatini-) iyi kullanabilirsek, bize yeter” demişti. Haç’emıze Mir'e de aynı soruyu sordum: “Yetersiz, kentlerde Adıgecenin durumu iyi değil, Adıgece zayıflıyor, nüfusumuz azalıyor, asimile oluyoruz, UNESCO verilerine göre, Adıgece yok olma tehlikesi karşısında olan dünya dillerinden biri, bu nedenle, Adıgecenin devletçe koruma altına alınması gerekiyor” dedi. “Peki, Başkan’ın, Adıge Cumhuriyeti Devlet Başkanı Thakuşıne Aslan’ın , bir katkısı, yapabileceği iyi bir şey yok mu, elinden birşey gelmiyor mu?” dedim. “Başkan, Adıgece eğitime destek olabilir, moral verebilir; ancak eğitim programı yukarıdan (-Moskova'dan- hcy) geliyor” dedi.
Anlatılanlardan mevcut duruma ilişkin şöyle bir çıkarsama yapabiliriz: Bir okulda, diyelim 300 öğrenci var, bunun 30’u Adıge. Okul yönetimi, isterse, zorunlu Rusça ders dili yanında, okulun tamamında ya da bir iki sınıfında Adıgeceyi de, yukarıdaki şemaya göre, 1-3 ders saati biçiminde değişmek üzere seçmeli ders dili olarak okutabilir. Müdür ya da okul yönetimi Başkan'dan destek alırsa, Adıgeceyi seçmeli ders dili olarak programa aldırabilir, Başkan'dan destek görmezse çekinir ve zorunlu Rusça dil eğitimi ile yetinebilir.
Rusya'da, Türkiye ölçüsünde olsun özgürlükler yok...
2006 yılında, o zamanki Başkan Şevmen Hazret, Adıge Cumhuriyeti yeni eğitim yasasına, 1-3 saatlik anadili Adıgece dersleri için, "Adıgece, Adıge kökenli öğrenciler için zorunlu bir ders dilidir" biçiminde bir ekleme yaptırmış, AC Parlamentosu da bunu yasalaştırmıştı. Ancak, Nasrettin Hoca'nın 'Sakal Hikâyesi' misali, ' yol olur' kaygısıyla, Slav dünyası ayağa kalkmış, yeni yasayı yargıya taşıyıp iptal ettirmişlerdi. Tabii, başka örneklere fırsat vermemek için olmalı, cumhuriyetlerdeki Başkanlık seçimleri de kaldırılmış, yönetimlere güvenilir adamlar getirilmeye başlanmıştı. Bu arada, Adıge Cumhuriyeti'nde de seçilmiş devlet başkanı Şevmen Hazret'in süresini tamamlaması beklenmiş, onun yerine Moskova'dan atanan şimdiki Başkan Thakuşıne Aslan cumhuriyetin başına getirilmişti.
Konuştuğum bazı Kabardey konuklar ise, sorularımı kısa ve kaçamak yanıtlarla geçiştirmeye çalıştılar. O denle ben de üstelememiştim. Bu nedenle, yemeğe gitmekte olan Sayın Haç'emıze Mir'i daha fazla yormak istemedim.
Ancak, her iki biliminsanının, Batırbıy ve Mir'in konuşma metinlerini aldım, inşaallah Kurban Bayramı tatilinde çevirme olanağım olur.
İsrail’den Gorkoj Adnan ile de görüştüm. Sayın Gorkoj, “3,250’si Kafar-Kama'da, 900- 1000 kadarı da Rihaniye’de olmak üzere, İsrail’de, bu iki köy kökenli toplam 4,500 üzeri bir Çerkes nüfusun yaşadığını söyledi. 'Çoğalıyoruz. Okullarımızda Adıgece 5-9 sınıflarda, haftada 2-3 ders saati biçiminde değişmek üzere okutuluyor” dedi. Eskiden beri tanıdığım ve dostlarım olan Şevgen Yahya’nın şu an 86 yaşında ve sağlıklı olduğunu, eski Kfar-Kama Belediye Başkanı Nepsev Yahya ile danışmanı Nepsev Ahmed’in de iyi olduklarını öğrenerek sevindim, ayrıca Nepsev Ahmed’in Gorkoj Adnan’ın damadı olduğunu da bu arada öğrendim. Gorkoj Adnan, “İsrail bize daha birçok hak ve yetkiler tanımış durumda, maalesef eleman yetersizliği nedeniyle bunları kullanamıyoruz” dedi.
Durumu, Rusya ve Türkiye'deki durumlar ile bir karşılaştırsak iyi olur diye düşünüyorum.
Bu arada, hayhuy içinde, İsrail'in Abu Gosh kasabasının anadillerini unutmuş Memlûk kökenli Çerkeslerini sormayı unuttum. Üstelik sayıları da 5 bin olmuş deniyor.
Kendi evinde kalmış olan Abaze İbrahim dışında, Dr. Meşfeşşu Necdet ve Huvaj Fahri de Konferans’a çağrılan konuklar arasındaydılar. Necdet, Maykop'taki Adıge enstitüsünde, diğer ikisi Nalçik'teki Kabardey enstitüsünde çalışıyor. İbrahim’e sordum, “Fahri enstitüde Osmanlıca üzerine çalışıyor” dedi, Necdet'in hangi konuda çalıştığını ise bilemedi. Meşfeşşu Necdet’in hangi konuda çalıştığını, yoğun çalışma temposu içinde ben de kendisinden soramadım. Ancak Necdet'in Adıge alfabesine yeni harf ya da işaretler koydurmak istediğini bir önceki konferansta dinlemiştim, bu nedenle, alfabe geliştirme konusunda çalışıyor olabilir.
Konferans’ın ilk gününde bulunamadım, Konferans'a çağrılı olanlardan değildim. Konferans'ı, dinleyici olarak ikinci günü tam izledim, üçüncü gün işim çıktığı için, saat 16.00 sıralarında, yani erken saatte ayrıldım.
İzlenimlerim böyle. Bundan böyle, diasporada da dil, tarih ve kültür içerikli bilimsel çalışmaların sürdürülmeleri iyi olur diyorum.