adigehaber
  II. Dünya Savaşında Besleney'de Yaşananı Kimse Unutmuyor
 
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
II. Dünya Savaşında Besleney’de Yaşananı Kimse Unutmuyor!
05 Şubat 2015 Perşembe Saat 16:09
İkinci Dünya Savaşı’nda Almanlar Leningrad kentini (şimdi St.Petersburg) kuşatmış, kent halkı 900 günü aşkın bir süre soğuk ve açlıkla pençeleşmek durumunda kalmıştı, daha sonra kentin özgürleştirildiği gün bir anma günü olmuştu.


 

Adıge Mak, 2 Şubat 2015

İkinci Dünya Savaşı’nda Almanlar Leningrad kentini (şimdi St.Petersburg) kuşatmış, kent halkı 900 günü aşkın bir süre soğuk ve açlıkla pençeleşmek durumunda kalmıştı, daha sonra kentin özgürleştirildiği gün bir anma günü olmuştu. Leningrad’dan büyükçe bir çocuk kafilesini kurtarıp kendi küçücük Besleney köyüne getirmekle Çerkesler büyük bir yiğitlik ve insanlık örneği sunmuşlardı.


 

Besleney köy meydanındaki “Çerkes-Anneler” (Матери-черкешенке) anıtı.


 

Ağustos 1942. Karaçay-Çerkes yöresinde bulunan Büyük Zelençuk Irmağı kıyısında bulunan Besleney köyü ortasında bir araba durdu. Arabada bir kolu kopmuş, geçkin yaşta ve zar zor ayakta durabilen yorgun bir asker vardı. Büyük küçük köylüler arabanın etrafında toplanmıştı, arabada sadece çocukların bulunduğunu fark edince şaşırıp kalmışlardı. Çocukların kımıldayacak ya da konuşacak bir güçleri kalmamıştı. Zayıf ve bitik idiler, açlıktan kıvranıyorlardı, canlı oldukları ancak anlaşılabiliyordu.


 

Asker bu çocukların gizlice Leningrad’dan kaçırılarak kurtarıldıklarını, peşlerinden gelen ikinci bir araba olduğunu, o arabadaki çocukların ne olduğunu bilmediğini köylülere söyledi. Bunlar Yahudi çocukları idiler, Kafkasya’ya götürülmeleri emredilmişti, kendilerini geriden Alman askerleri izlemekteydiler.

Köye gelen bu 32 çocuğun durumu köy meclisinde görüşüldü. Eli silâh tutan herkes savaşa götürülmüş, köyde sadece yaşlılar, kadınlar ve çocuklar kalmıştı. Düşman Karaçay-Çerkes topraklarına yaklaşmak üzereydi, sahip çıkılmadığında bu çocuklar hastalık ve açlık nedeniyle öleceklerdi. Köylüler durumun farkına varmışlardı.

Köylüler Yahudi çocuklarını evlerinde gizlemekte olduklarını öğrenmeleri halinde Almanlar köyü ateşe verebilirlerdi. Bu tehlikeli duruma karşılık köyün yaşlıları şöyle konuştular: “Sovyetler Birliği ortak vatanımız, savaş sürüyor, çocukları “bizden-bizden değil” (оуй-сэсыекIэ) diye ayıramayız, bunları koruyacağız ve kendi çocuklarımız gibi kollayacağız.

Atalarımızdan bize kalan Adıge geleneği böyle buyuruyor, ona göre hareket edeceğiz”.


 

Evinde 5-6 çocuk bulunan kadınlar ölümün eşiğine gelmiş olan bu çocukları alelacele paylaştılar.

- Yaşlıların verdiği karar yerinde, katılıyoruz”, - demişlerdi kadınlar da,- bunu o günkü Besleney köyünden Tazarıtıko Fatime anlatmıştı. – Ardından çok çile çekmiş birtek canı kalmış bu yavruların elden ele dolaştırılarak dağıtılışını herhangi bir film yapımcısı bile tahayyül edemez ve sahneleyemez”. 


 

Üç yıl önce vefat eden Eskindar Rebihat adlı kadın da durumu şöyle anlatmıştı: “Küçük çocukların içinde üç yaşında bir çocuk da vardı, adı Volodya idi. Arabanın yanında duran bir kadını görür görmez, son gücünü kullanarak arabadan aşağıya sarktı, kadının eteğine yapışarak can havliyle “Mam!” (Anne!) diye bağırdı. Kadın eğilip oğlan çocuğunu kucağına aldı, yere bırakmadan, göğsüne bastırarak evine götürdü…”

“Yaşlı bir adamın bir çocuğun kulağına eğilip “Bize gidelim. Sen de ben de birer insanız, birbirimizi anlarız” dediğini unutmamıştı Anya İvanova. Besleney köyünden gitmemiş kalmıştı, 1996 yılında vefat etti. – Ardından adam ayağa kalkamayacak durumda olduğunu anlayınca kucağına alıp beni evine götürmüştü. Bu adamın adı Veĥute Abdurrahman idi, o andan başlayarak babam olmuştu”.


 

Köye getirilen çocukların hepsini paylaşmışlardı. Bunları doyurma dışında Almanlardan gizleme sorunu da vardı. Sarışın ve kızıl saçlı çocukların saçları kesildi, ocak külü karılıp vücutlarına sürüldü, çocukları mahzenlerde ve tavan aralarında saklıyorlardı. Asıl sorun çocukların nüfus kayıtlarındaydı. Almanlar bir köye girer girmez her ailede oturan kişilerin tek tek belgelerini istiyor, inceliyor ve nüfus kütüğü kayıtları ile karşılaştırıyorlardı. Nüfus kütüğü kayıtlarını mutlaka istiyorlardı. Kütükte kaydı olmayanları ya öldürüyorlardı ya da toplama kamplarına gönderiyorlardı.


 

Yahudi çocuklarını kendi nüfuslarına geçirmek hemen köylülerin aklına geldi ve çocuklara yeni adlar konuldu. Böylece Vladimir Jdanov Śey Vladimir oldu, Volodya Lisikiy Veĥte Volod oldu, Saşe (soyadını anımsayamamıştı) Aźıne Ramazan (Адзынэ Рэмэза¬н), Marik (soyadını söyleyemeyecek denli küçüktü) Ağırcaneko Musa, Kolya Vayna Ğućełıko, Vadim Şahtman da Ṕaţeko soyadını aldı.


 

Köy komiseri Veĥte Muzarbek çocukların yaşlarını kestirerek, yaşlarına göre ve birkaç yıl öncesine giderek, köyde “doğmuşlar” gibi göstererek çocukların yeni adlarını kütüğe yazmıştı. Böylece onların sadece iki adı değil, ikinci bir ülkesi de olmuş oldu. Köyde doğmuş çocuklar gibi onlar da Adıgece öğrendiler, Adıge gelenek ve göreneklerine göre yetiştiler, evlilikler kurdular, çocuk büyüttüler, torunlarını görme mutluluğuna eriştiler. 


 

Herkes kendi yaşam yolunu seçti. Yüksek öğrenim görenler, meslek sahibi olanlar ve ünlenenler de oldu. Leningrad’a gidip akrabalarını bulanlar ve oraya dönenler de oldu, ama çoğunluk Çerkes ülkesinde kaldı.


 

Savaş sonrası dönemde, 1950’li yıllarda, Leningradlı Çerkesler Besleney köyüne duydukları minnettarlığın bir anı olarak köy meydanında bir anıt diktiler. Ardından “Çerkes-Anneler” (Матери-черкешенке) adlı ikinci bir anıtı da diğerinin yakınına diktiler. Anıttaki kadın bir bebeği şefkatle bağrına bastırıyor. Besleneylerin bu insanca duyarlılığı filmlere, tiyatro temsillerine, piyeslere konu oldu, kitaplar ve şiirler yazıldı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Besleney köyünde olup bitenleri anlatan kitaplar Tel-Aviv’deki tarih ve hatıra müzelerine gönderildi.


 

Karaçay-Çerkes yöresinin (şimdi cumhuriyet) İkinci Dünya Savaşı sırasındaki bu insanca davranışı Kıyıboyu Şapsığeliler tarafından da unutulmuyor. Leningradlı Çerkeslere ilişkin anılar küçük öğrencilere anlatılıyor, öğrenciler konuya ilişkin şiirler yazıyorlar. Kuzey Kafkasya belgesel filmleri ile yazar programları konulu olarak Şapsığ’ın eski merkezi Psıřape’de (ПсышIуапэ) düzenlenen VI. Festivalde “Besleney. OnunYaşama Hakkı Var” (Бэслъынэй. ЩыIэнэу фитыныгъэ иI) adı altında yönetmen Vyaçeslav Davıdov’un çektiği belgesel film Kabardey-Balkar Cumhuriyeti tarafından ödüle lâyık bulundu. Ayrıca Moskovalı şair Nikolay Çistyakov’un “İçten Anı. Besleney’in Leningradlı Çerkesleri” (Гум ишIэжь. Бэслъы¬нэй иленинградскэ черкесхэр) adlı kitabının da jübilesi, tanıtımı yapıldı.


 

Ünlü gazeteci ve yazar Genrikh Borovik’in kanısına göre, dönemimizde ulusal çatışmalar şiddetlendiğinde insanlara Besleney köyündeki anıtı ve o köydeki insanların insanca davranışını örnek göstermek ve insanlık bilincini yükseltmek gerekir. Adalet uğruna o tür bir davranış her bir insan için örnek oluşturmalı.
 


Not : Besleney,  Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti'nin Habez ilçesinde yaklaşık 3500 nüfuslu bir köy.


Haber: Ныбэ Анзор- Nıbe Anzor

Çeviri: Hapi Cevdet Yıldız

 
  Bugün 39 ziyaretçi (52 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol