adigehaber
  Adıge Ulusu, Kadim Bir Tarım Toplumudur
 
Adıge Ulusu, Kadim BirTarım Toplumudur Tarihöncesinin eski toplumları gibi büyük dedelerimiz toprağı işlemenin ekonomik önemini erkenden kavramışlardı. Binlerce yıl boyunca tarım ekonomisinin sırlarını çözerek büyük bir bilinç düzeyine ulaşmışlardı. Yeryüzü tamamında toprağı sürülmeye ve işlenmeye, yüksek verim elde edilmeye elverişli olan yerler Kuzeybatı Kafkasya (-Çerkesya-) ile Kuzey Amerika’daki Kanada topraklarıdır. Şimdiki Adıgey’i ele alacak olursak, humuslu ve katlı topraklar ovalarımızda kalındır, derin katmanlı topraklar en çok Şevgen ve Cece (Giaginski) ilçesi topraklarıdır, toprak kalınlığı iki metreyi buluyor ve bol ürün elde edilmesini sağlıyor. Tarih boyunca Adıge ülkesine, toprağımıza göz dikmeyen ulus kalmamıştır. Ulusumuz düşmanlarla çevrili bir coğrafyada zorlu/ huzursuz bir yaşam sürdüregelmiştir. İkinci Dünya Savaşı sırasında ülkemiz Nazi istilâsına uğradığında, Cece ilçesi dolaylarındaki siyah toprağımızı kazıyıp vagonlara doldurdular ve Almanya’ya götürdüler. Tarihöncesinin (Pesere) çiftçileri Tarihöncesi çiftçilerinin gelişmiş çalışma aletleri yoktu. Bu durum biz arkeologların topraktan çıkardıkları buluntularla kanıtlanabiliyor. Basit aletler kullanıyorlardı, bu gibi ilkel aletler 5,000 – 6,000 yıl öncelerinden kalmadır. İncelediğimiz eski yerleşim yerleri Mıŝako – Haceko doğusunda, Svobodnıy – Krasnogvardeyski yakınlarında, Çışkı (Ćışḱı/ КIышкы) ile Pĥeğuğape, Tevıyhable, Neçerıyeĵ, Kazanıkoyaçe (Kezenıkoyaće), Pşıkuyhable ve Leninehable köylerinin eski yerleşim yerleridir. Arkeologlar olarak bulduğumuz mükemmel çalışma aletleri, çalışma tekniği yönünden atalarımızın gelişmiş olduklarını bize gösteriyor. Bu durum eski anlatılarımız, Adıge söylentileri ve Nart destanı anlatıları tarafından da doğrulanıyor. Buğday (tahıl/ fıŝhe) tarımının yapılmakta ve bol miktarda üretilmekte olduğu bilgisi, tarım ve ekinler tanrısı Thağelıc üzerine anlatılarda görülüyor. Maykop yakınlarındaki yaşıt dere yataklarına “Thağelıc’ın Harman Yeri” (Thağelıc yıheme ĺać) denir. Bu yörelerde yaşayanlar, yukarıda belirttiğimiz gibi, kullanılması kolay bronz aletler üretmeyi başarmışlardı: Sap geçirme deliği olan çapalar, balta (veş) ve kazmalar (hesune) üretmişlerdi. Bunlar 4,500 yıl öncesine ait Veŝade (Ошъадэ), Maykop kurganından çıkarılmışlardır. Bu buluntular yeryüzünün değişik yörelerinde topaktan çıkarılan demirden yapılma aletlerden daha yaşlıdırlar. Hemen belirtelim, bulduğumuz bu alet-edevatın benzerlerini hâlen kullanmaktayız. Aradaki tek fark, şimdikilerin demir ya da çelikten üretilmekte olmalarıdır. Olayların akışına göre, yöremizde bu aletlerin ilk tasarımlarını yapanlar, üretenler, her biri birer büyük yetenek olan usta Nart demircileri Tlepş (Ĺepŝ), Hudımıj (Ĥudımıĵ), Debeç ve Set kardeşlerdir. Bronz çağında tahıl türleri boynuzdan ya da kemikten yapılma kazmalar yardımıyla ekilmeye başlandı. Elde edilen ürünün öğütülmekte, hamur haline getirilmekte ve pişirilmekte olduğu, bize evlerin bulunduğu yerlerde bulmuş olduğumuz ocak başı (cenıko), ateşin yakıldığı ocak temeli ve benzerlerinden yararlanılarak yemek pişirildiği anlaşılıyor. Ocaklar şimdiki tavalara benziyor ve geniş bir düz daire biçimindeler, pişmiş topraktan yapılmışlar. Çıkardığımız arkeolojik buluntular arasında, çoğunlukla kap kacaklar, kazanlar, dibek taşları, tahıl dövülen tokmaklar (vıbeĺaŝhe) ve ürün saklanan yeraltı mahzenleriyle karşılaşıyoruz. İlk emekçiler Maykop kültürü döneminde değişik toprak işleme yöntemleri biliniyordu. Söz gelişi toprağı nadasa bırakma (gubğezebleĥu) yöntemi biliniyordu. O zamanlar kimsenin mülkiyetinde olmayan topraklar çoktu. Uzun yıllar boyunca sürülen ve kullanılan, bu nedenle “verimsizleşen” (vedı ĥuğexev) ve bol ürün vermeyen yerleri terk ediliyor ve birkaç yıl dinlendiriliyordu. Başka yerleri sürüyorlardı. İşte o sıralarda ilk basit sabanları (pĥeeşe) kullanmaya başladılar. Düz arazilerde yaşayan kadim atalarımız (tipeserexer) değişik tahıl ürünleri, arpa, yulaf (zentĥ), ğetxeşır, able, ğıç, śıramıŝe (цIырамышъэ), ašeğuc (śıramıŝe pĺıj), fı (darı), aşef (kuş darışı, ğo) üretiyorlardı. Çok eski, kadim zamanlardan beri anız yakma, toprak üzerindeki zararlı otları yakma tekniği vardı. Anız yakmaya Adıgeler jormašo=jotĥurım=jotĥurıl (жъормашIо=жъотхъурым=жъотхъурыл), yani yanık tarım diyorlardı. Jotĥurıl, toprağı sürme öncesi ateşe verme işlemi, iki ayrı zamanda yapılırdı, ilk ve sonbahar anız ve ot yakmaları biçiminde. Ormandan tarım arazisi elde edilmek istendiğinde ağaçlar kesilir ve yakılır, toprak temizlenmiş olurdu. Oluşan kül gübre görevi görürdü. Çok zor bir çalışma biçimiydi bu teknik. Büyük bir aile için bile altından kalkılması zor bir şeydi bu. Bu nedenle jotĥurıl çalışmalarına bütün bir köylü ya da birkaç aile birlikte katılırdı. Orman arazisi tarım arazisine dönüştürüldüğünde, toprak sürüldüğünde ya da yumuşak hale getirildiğinde, toprağın yağışsız (kurak) kalmaması, bereketli olması için ayinler (theĺeuxer/ тхьэлъэIухэр) yapılırdı: Psıgoşah, Psıguaşe gezdirilmesi, Hanśenıse (хьанцэнысэ) dolaştırılması, psızevtx (birbirine su atma), psıxaźe (birbirini suya atma, itme) ve böyleleri yapılırdı. Ardından araziyi eşit paylara ayırıp aralarında paylaşırlardı. Bu payların sınırlarını sabanla çizer, koreğ (çubuk; ölçü birimi) ile ölçer, ardından kurayla (pĥeź/ пхъэдз) dağıtırlardı. Koreğ (fındık çubuğu) 4 – 6 metre uzunluğunda düz bir fındık dalı olurdu, bu kadarı bir the ölçüsü olurdu. The (тхьэ), eski bir ölçü birimi idi, sağ omuzdan başlayarak açılmış sol kolun orta parmak ucuna değin uzanan uzunluğa o ad veriliyordu. The, 100 cm uzunluğunda ya da iki kol dirseği arasındaki mesafenin iki katı kadar olurdu (iki yarım the uzunluğu). Adıge toprağının değişik yörelerinde kullanılmış olan koreğlerin uzunlukları birbirinden farklıdır. Köyün en saygın, en adil kişisi kabul edilen bir yaşlıya, her bir soyun işaretleri (łeko tamığexer) takılı olan çubuklar bir kalpağın içine konup verilirdi. Her bir parselin başında kalpaktan bir çubuk çekilir, hangi soyun işaretini taşıyorsa, o parsel o kişiye verilirdi. Arazi paylaşıldığında altı ya da sekiz öküz koşulan pulluğu olan aileye bütün halinde bir tarla verilirdi. İki öküz ve bir pulluğu olan üç dört aileye, birlikte, ilk aileye verilen kadar yer düşer, ardından bu arazi aile başına üç dört parçaya taksim edilirdi. Her dört yıl sonunda tarlalar yeniden bölüşülürdü. Yeni tarım arazileri ya da çayır biçilen yerleri (mekuṕe) her yıl aralarında paylaşırlardı. Bölüşülen bu yeni topraklar ilk yıl bir ţuale (baş parmak ile işaret parmağı arasındaki mesafe) derinliğinde, ikinci yıl iki ţuale, üçüncü yıl üç ţuale derinliğinde sürülürdü. Böylece her yıl yeni katlar devreye sokuluyor ve bol ürün elde edilmiş oluyordu. Sadece düz arazilerde değil, dağlardaki araziler, yamaçlar teraslama yöntemiyle ekilirdi, buna bǵığuneқuh (бгыгъунэкIухь- teras tarımı) derlerdi. Çift sürmede kullanılan sabanlar üçe ayrılırdı. Ağır sabanlara ya da pulluklara sekiz ya da altı öküz koşulur ve birkaç kişi tarafından idare edilirdi. Bu yolla yoz toprak kabartılırdı. Yumuşatılmış topraklarda ise bir çift öküz koşulması yeterdi. Hafif sabanlar teras tarımında kullanılırdı. Eskiden büyük kır arazileri şimdiki gibi sürülmezdi. Ekilen alanlarda iri ağaçlar bulunurdu. Bu ağaçlar toprağın yumuşak kalmasını ve daha bol ürün elde edilmesini sağlıyorlardı. Adıgeler tarih öncesi çağlardan beri merhametli kişiler olarak gelmişlerdir. Çiftçiler kendi tarlaları dışında dul kadınlara, yetimlere, öküzü olmayanlara, demircilere, konuklara, aralarına katılan yabancılara ve çobanlara ait olan yerleri de sürerlerdi. Sürülen bu araziler kendi aralarında eşit biçimde paylaştırılırdı. Çift sürenlerin dua seremonileri Toprağı sürmeye başlamadan önce, o yılki ürünün bol/ bereketli olması için çift sürme duası yapılır (joқotheĺeu) ve çift sürme kurbanı kesilirdi (joқokurmen). Her aile bu işler için ciddi hazırlıklar yapardı. Erkekler sabanları ve koşum takımlarını hazır ederlerdi. Kadınlar da, bu kutlama günü (mefeć) için çörekler (joқomecac), börekler (şelame) ve peynirli börekler (halıjo) pişirir, bol miktarda boza (baĥsıme) hazırlarlardı. Her aile mal varlığı ölçüsünde kurban (ţışe) keserdi. Bütün bir köy, her aile, sırasıyla joқotheĺeu (çift sürme duası) yapardı. Değişik yemekler konulan sofralarına akrabalarını ve komşularını çağırırlardı. Ev sahibi ilk boza kâsesini kaldırır ilk konuşmayı (ĥoĥu) ve duayı (theĺeu) yapardı. Çift sürülmeye başlanmasından birgün önce bütün köy bir araya gelip çift sürme öncesi kurbanını (joқokurmen) keserdi. Her bir aile kendi olanakları ölçüsünde ortaya yiyecekler getirirdi. Burada joқokurmenin kırda, çift sürülecek olan yerde yapıldığını belirtmeliyiz. Herkes bir katkıda bulunur, kurban edilecek koyun, keçi ve büyükbaşlar alınırdı. Toprak kurban kanıyla doyurulurdu. Getirilen yiyecekler ve et yedirilir, gelme olanağı bulunmayanlara da yiyecek ve et gönderilirdi. Köylü hep birlikte sofralara oturduğunda köyün en yaşlı kişisi ya da en saygın konumdaki bir yaşlı ĥoĥu- theĺeu’yu (tören konuşmasını ve duasını) yapardı. “Ve ti The ĺaṕ, tivnağoxer şxınığo şımığećenxev, mığe ğebeju kıteptınev tıveĺeu!” (Ey Ulu Tanrımız, ailelerimizi yiyeceksiz bırakmaman, yılımızı bereketli bir yıl yapman için sana yalvarıyoruz!). Çift sürmeye başlamadan önce böylesine iki dua seremonisi yapılırdı: Aileler adına – joқotheĺeu (çift sürme öncesi dua töreni), köy adına - joқokurmen (çift sürme öncesi kurban töreni). Adıgelerin çok sayıdaki (Thabe) Tanrıları içinde toprağı işlemeye ilişkin olanları Ŝevezeraşe (Шъэозэращэ) ile Thağelıc (Тхьагъэлыдж) idi.. Ŝevezeraşe su, fırtına ve hava (ve) tanrısıydı, başka türlü söylememiz gerekirse bu tanrı doğaya (ćıveps) hükmederdi. Yağmur ya da kar yağdırabilir, havayı ısıtabilir ya da soğutabilirdi. Thağelıc, toprağı işleme, ekinler ve bereket tanrısı idi. Nart destanındaki anlatımıyla sıradan insana benzer, ancak çok güçlü biridir, çok varlıklı ve donanımlı bir rençberdir. Daha önce söylediğimiz gibi, Maykop kenti yakınında Kurcıps Irmağı yatağının solundaki dere tabanlarına Thağelıc yıham (Thağelıc’ın Harman Yeri) denir. Kabardeyler ve Bjeduğlar arasında Thağelıc’ın ocak çekirgesi (ćıbzıv) gibi göründüğünü söyleyenlere rastlanıyor. Bu kişilerin inancına göre evde ćıbzıv (ocak çekirgesi) bulunması mutluluğa ve bolluğa işaret imiş. Yaşlılar Thağelıc adı üzerine yemin ederlerdi. Destanda anlatıldığına göre, Nartlar akdarı tohumunu yitirmişlerdi. Savsırıko tohumu yeniden geri getirdi, Thağelıc da onun nasıl ekileceğini Nartlara öğretti. Usta bir çift sürücüydü, öküzlerini sabana koşup toprağın nasıl sürüleceğini gösterdi. Thağelıc’e saygı gereği ilk ĥoĥu (övgü) konuşması onun için yapılırdı. Ürünün kaldırılması sırasında dövülen harmandan tohumluk alınır ve saklanır. Bu kutlama gününe (mefeć) Hamevĥum (Harman Koruma) diyorlardı. Elde edilen yıllık ürün içinde Thağelıc’e ayrılan paya dokunulmaz, kimseye de oradan bir şey verilmezdi. Sonbaharda ürün hasadı sona erdiğinde, ürün toplandığında Thagohaj Günü (Tanrıya Kavuşma Günü) kutlaması yapılırdı. Kararlaştırılan şölen günü için yeni hasat edilen ürünlerden değişik yiyecekler hazırlanırdı. Herkes aldığı ürünün en iyi örneklerini getirir, gösterime sunardı. Bu sergileme olayına, günümüzde Rusça olarak «сельскохозяйственная выставка», yani “Tarım Fuarı” diyebiliriz.. Sofraya oturduklarında en yaşlı ya da en saygı duyulan kişi sözü alır, elinde Boza Kâsesi (geyik boynuzu) Thagohaj Duası ile Thağelıc’a ilişkin ĥoĥu (güzelleme) konuşmasını yapardı. İşin burasında gençlere boza (baĥsıme) sunulmadığı belirtilmelidir. Boza içmek yaşlılara ve konuklara özgü bir ayrıcalıktı. Gelenler, tek bir kişi olsun doyurulmadan bırakılmazdı. Tohum ekme, yabani otları temizleme/ çapa ve seyreltme, ürün kaldırma gibi işler yıl boyunca yardımlaşma (ześeyeğu) yoluyla aileler tarafından yerine getirilirdi. Yardımlaşmalar çoğunlukla dört aile arasında olurdu. Köy girişindekiler de çoğunlukla elbirliği ederlerdi. Sözünü ettiğimiz bu çalışma biçimi binlerce yıl boyunca Adıgeler arasında yürürlükte kaldı, Adıgeler yardımlaşarak yaşamlarını sürdürdüler. Zaman ilerledikçe insanlar yeni şeyler öğreniyor, icatlar, değişik araçlar keşfediiyorlardı. Böylece çalışma tekniği kolaylaştı, elde edilen ürünler de çoğalmış oldu. Günümüzde toprak modern araçlarla işleniyor ve modern tarım yoluyla bol ürün elde ediliyor, gıda tekniği gelişiyor. Tev Aslan Adıge Cumhuriyeti Kültür emekçisi, arkeolog. Adıge mak, 19 Ağustos 2014
 
  Bugün 4 ziyaretçi (26 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol